hesabın var mı? giriş yap

  • benim babam bana kızar ve bir şeyi beceremediğimde bana "çöçe" derdi.
    ağzını çok şapırdatırdı. ama bizden ufacık bir ses duysa çok sert tepki verirdi.
    çok sertti babam çok sert.

    salak bir devlet hastanesinde, salak bir asistan bizi başından kovmak için hastanenin kantinine gönderdi. sonra orada beklerken bir kaç kız ile geldi. hemen yanına gittim. babamın filmleri ne oldu diye. canı sıkıldı kızların yanında ona yaklaşmama. birazdan yanıma gel diye bana emir verdi.

    tostunu çayını bitirip kızlarla muhabbetini bitirmesini bekledim ve iki adım arkasından merdivenle yukarı çıkıyoruz. annemle babam orada kantinde sırada oturuyorlar.

    yukarı çıkarken salak doktorun, salak asistanı, babamın beyninde kocaman bir ur olduğunu 3 ay bile yaşamayacağını, maç skoru söyler gibi söyledi. biraz biliyordum durumu ama böyle de söylenmezdi ki.

    neyse filmleri aldım. annemle babamın yanına gittim. hiç çaktırmadım onlara.

    babam durumu anladı ve

    "size ben doyamadım ki" dedi sadece.

    ameliyatlar kötü günler ve ben "çöçe" ellerimle ona biraz da olsa yemek yedirebildiğimde "şapırdatmasından hoşlanırdım". sadece biraz yemek yedi diye. sadece 3 ay sürebildi zaten.

    yani dediği tüm kötü sözleri kızmaları değil de "bize doyamadığını" söylemesini unutmamam.

    budur.

    ----

    edit: doktorlar kızmasın ama salak olan kişi salaktır. salak olmayan salak değildir. doktorluk teferruattır.

  • 2 sene boyunca her gun okul cikisi, uskudar iskelesindeki bufelerden 2 liraya tavuk doner-ayran yedim.

  • kimi sözleri ve aforizmaları:

    aşksız her şey yokluktur.
    kelimelerin -yumruklar gibi- çeneleri kırdığı bir dil düşlüyorum.
    sis havanın sinir zafiyetidir.
    her bebeği müstakbel bir iii. richard görün.
    öyle bir an oluyor ki kendini taklit edemiyorsun.
    -ben-i terk eder etmez, uyurum.
    deniz manzarası buda’nın öğretisinden daha etkileyicidir.
    amacım şeyleri sahip oldukları kadar görmek. bir amacın tam tersi…
    cennet: insan yokluğu.
    dâhilikle değil, yalnızca ıstırapla kukla olmayı bırakırız.
    hiçbir şey kendinden hoşnut olmadığı sürece kaybolmaz.
    iki şey beni her zaman güçlü bir histeriye saplamıştır: çalışan bir kol saati, çalışmayan bir kol saati.
    bilgi bir felaket; bilinçse hayatın kalbinde açık bir yara.
    delilik belki de artık iyileşmeyen bir acıdır.
    bir düşüncenin derinliği; göze aldığı tehlikenin boyutudur: ya düşüncenin mimarı olarak ölürüz ya da düşünmekten vazgeçeriz.
    bir baltaya sap olamamış ülkeler kaderin muğlâklığına saplanırlar. doğmayı kendimiz seçemediğimizden “yurt” fikri kuşkulu belirsizliklerin bir dile gelmezliği; ne etnik, ne duygusal ne de coğrafi yanıt bulamayan bir soru işaretidir: ?
    sonuna dek yalnızlığın gururunu yaşayanın artık tek bir rakibi vardır: tanrı.

  • genoa beraberliğinden sonra basın toplantısında soru geliyor "acaba takım yorgun muydu?" diye. jose mourinho'nun cevabı ders niteliğinde:

    -yorgun? günde 15 saat çalışıp ayda bir kaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. biz değil...