hesabın var mı? giriş yap

  • bu konudan cok ceken biri olarak bulgularimi sizinle paylasmak isterim.

    deligin olusumu, kumastaki ilmegin deforme olup sokulmesi ve gittikce buyumesi seklinde.

    buna sebep olan iki asil olay var. birincisi kumasin cinsi. pamuklu kumaslarin ilmekleri polyesterli kumaslara gore daha cabuk atiyor. pamuk orani yuksek veya full pamuklu kumas daha kaliteli kabul edilir ama bu acidan bir dezavantaj. yani en sevdiginiz veya gorece en cok para verdiginiz tisortun delinmesi murphy ile ilgili degil.

    ikincisi ise camasir makinesinin tamburu. tisortun anasini belliyor resmen. tisort ne kadar cok yikanirsa ilmekler de o kadar deforme oluyor haliyle ve delik olusmak ihtimali artiyor.

    yer olarak gobek hizasi olmasi oturup kalkarken daha fazla buzulen yerlerin o bolgeler olmasiyla alakali. ayni sekilde kol kisimlarinda da siklikla olusuyor bu sebepten.

  • ata binip yukarlara çıkma, uyduları ikiye bölme gibi şeylere muhtemelen kimse inanmayacaktı.

    vaazlar kayıt altında olacağından bazı sonradan gelen hikayeler olmayacaktı. elimizde pür-i pak bozulmamış bir kitap olacaktı.

    konuyu üstü kapalı bu kadar anlatabildim. akit kızıyor.

  • bunları yazarken dahi zorlanıyorum..
    aslında bu konuda konuşmaktan, okumaktan, yazmaktan kaçıyorum ya da kaçıyordum.
    tam 5 senedir borderline'ım.
    daha öncede tanı koyulmuştu ciddiye almadım.
    bir süredir psikotik ataklarım öyle sıkıntılı bir hal aldı ki görmezden gelemez oldum.
    bu zor, bunu anlatmak zor yaşamaksa imkansız.
    biri var, o siz değilsiniz bazen de tamamen sizsiniz.
    öyle öfkeli ki hayata.. her şeyi yakıp yıkabilir, herkesi silebilir, zaman tanımaz insan ayırmaz..
    her daim gırtlağınızda eli, ne zaman boğacak beni tekrar diye tetikte olmaktan yorgun düşmüşsünüz.
    boğuyor da sık sık, ama öldürmüyor kelimenin tam anlamıyla süründürüyor.
    bir kelime, bir bakış, bir fotoğraf bile yetiyor karşınızdaki insandan nefret etmenize.
    temelinde kaybetme korkusu var..
    öyle korkuyorsunuz ki sevdiğiniz birini kaybetmekten, kaybetmemek için varınızı yoğunuzu ortaya koyuyorsunuz. oysa bazen kimsenin gittiği falan olmuyor. paranoyalarınız sizi avucunun içine almış adeta esir ediyor..
    zihniniz bildiği tüm işkenceleri uyguluyor üzerinizde..
    kafanızda hep aynı şey ''uyursam geçecek, içersem geçecek''..
    kaçmaktan başka hiçbir yolunuz yok gibi, tüm evren bomboş gibi..
    çığlık çığlığasınız ama kimse duymuyor gibi.
    ne kadar para, başarı, kalabalık olursa olsun bu yetmiyor..
    öyle çok duyulmak istiyorsunuz ki dinlemeyi unutuyorsunuz.
    o kırgınlıklar, üzüntüler öfkeye dönüşüyor.
    benim ağzımdan mı çıktı bunlar - bunu ben mi yaptım diyeceğiniz şeyler söylüyor ve yapıyorsunuz.
    pişmanlık duyuyorsunuz, gerçek sizi buluyorsunuz derken fısıldıyor kulağınıza o elin sahibi..
    ''ama seni sevse şöyle yapmazdı, hak etti - canı cehenneme''
    az önce özür dilemişken birden kin kusar hale geliyorsunuz..
    karşınızdaki şaşkın, üzgün, yorgun..
    ne olur anlayın, ne olur dinleyin bizleri..
    evet zor, evet yorucu ama sadece şunu kendinize hatırlatın ''bizler sevilmek isteyen çocuklarız..''
    bizler siz bizi sevin diye her şeyi yapabilecek olanlarız..
    tedavisi zor ve uzun bir süreci kapsıyor..
    yakınlarım bendeki dengesizliğin farkındalar ve ellerinden geldiğince yardımcı olmak istiyorlar..
    her gün iki kişi uyanmak ve kimin ne zaman neye nasıl tepki vereceğini bilmemek öyle zor ki.
    tek istediğim sizler gibi uyanmak.
    geçmişi arkada bırakmak,
    insanlara kızmamak,
    kendimden daha fazla ödün vermemek,
    kaçmak için değil de dinlenmek için uyumak..
    başklarından bağımsız biri olmak, sizler gibi biri olmak.

    şöyle bir yazarların bulunduğu destek grubumuz var

  • oyuncu bir tv programında gülerek anlattı. "fatih terim döneminde sürekli oyundan ilk çıkan futbolcu oluyordum. dakikalar yetmişi gösterirken tabela kalkar ve oyundan çıkardım. bir maça başladık ve ilk yarıda iki gol attım, maç koptu. sahanın içinde okan buruk, suat kaya gibi oyuncularla ilk kim çıkacak muhabbetine başladık ve iddiaya girdik, oyundan ilk çıkan diğerlerine yemek ısmarlayacak yahut bir şeyler alacak... iki gol attığım için bu sefer ilk ben çıkmam diye düşünüyorum derken dakika yetmişe geliyor ve tabela kalkıyor, oyundan çıkıyorum. oyundan çıkarken okan-suat falan gülüyor, benim suratım bir karış. fatih hoca yüzümü görünce; oğlum niye trip yapıyorsun? diye sordu, hocam öbür maçları anladım da bu maçta iki gol attım erkenden çıkarmazsın sanıyordum, diye cevap verdim. fatih hoca; " evladım, suat işaret etti, hocam arif sakatlandı, ağrısı var dedi, ondan değiştirdim..." orada bile yemişler beni..."

  • ülkenin imajı o kadar önemli ki, yaşadığımız yerin gerçek görüntüsünü zerre umursamıyoruz, yeter ki başkası görmesin. elalemin sadece "misafir odası"nı görmesi yatak odamızdaki rutubeti geçirmeyecek bunu anlamıyoruz.