hesabın var mı? giriş yap

  • açıklık getireceğim şarkı sözüdür.

    baya bir kasarak buldum içindeki anlamı emeğe saygı lütfen

    aksiyon filmlerinde müze soygunu sahnelerini hepimiz biliriz. oldukça nadir bulunan değerli bir eseri müzeden çalmaya çalışırlar. kızılötesi ışınlarla güvenlik sağlanır ve neredeyse hareketsiz kalmak gerekir.

    yaralı müzesinde oldukça değerli bir eser olan aşka uzanmak isteniyor. ancak kızılötesi güvenlik sistemleri sebebiyle hırsız hareketsiz bir durumda ve ona ulaşamıyor.

    saygılar.

    edit: türkçe meali daha anlaşılır bir dilde yazıldı.

  • özellikle türklere has olduğunu düşündüğüm selam verme şekli. mana ve anlam veremesemde devamlı maruz kaldığım..

  • şili'nin kuzeyinde bulunan dünyanın en kurak çölüdür. batısında büyük okyanus bulunur. kuzeyde peru, doğuda ise bolivya ve arjantin sınırlarını oluşturur.

    atacama; and dağları'nın yağmur gölgesinde kalır ve doğu rüzgarları kuru olup çok az yağış getirir.

    yakınındaki büyük okyanus sahillerinde oluşan bir soğuk su akıntısı olan humboldt akıntısı nedeniyle de burada çok az yağmur bulutu oluşur. bu durum, bölgeyi kuzeyi ve güneyinden farklı kılarak daha az yağmur almasına sebebiyet verir. soğuk büyük okyanus suyu ayrıca bu çölün serin olmasına, özelliklede sahile yakın kesimlerinde sıklıkla sis oluşmasına neden olur. el niño'nun etkisiyle 6-10 yıl gibi aralıklarla kuvvetli yağış aldığı dönemlerin ardından çölde kısa bir süre için canlanmalar olur.

    atacama çölü yaklaşık 15 milyon yaşındadır.

    *

  • başlık troll ama doğru çıktı. şimdi kızacaksınız ama en iyi aday bence kulübü ve ligi tanımasıyla yine fatih terim. hazır hoca boştayken sözleşme imzalanmalı.

  • fatma şahin'in 23 nisan törenlerinde şiir okuyan ilkokul çocuğu edasıyla kalabalığın sesini çığırarak bastırmaya çalışması, binali'nin tören alanını terketmesi ve kadir topbaş'ın da blue jean'iyle konuşma yapmaktan vazgeçmesiyle sonuçlanmıştır.

    her gördüğü kalabalığı seçim mitingi zanneden devlet büyüklerine güzel bir kapak olmuştur.

  • abd’de french fries tabelalı bir işletme görmüştüm. bir hat üzerinde sıralanmış çalışanlar kızartmalık hâldeki patatesleri paketten çıkarıyor, kızartıyor, fiyata göre üç boyutta hazırlanarak elde yenebilecek küçük kutulara koyuyor ve nihayet türlü soslar kullanarak müşteriye uzatıyordu. tıka basa dolu bir işletmeydi ki mantığı da ucuza karın doyurmayı sağlayacak patates kızartmasını seri biçimde kızartıp insanlara satmaktı. yürürken, ayak üstü bu patatesi yiyen insanlar da yemek derdini ucuza halletmiş oluyorlardı. kısacası kötü fikir değil, işletme maliyetlerinin altından kalkılabilirse lokmacı furyasının bir benzerini başlatmak size nasip olabilir. bol şans!