hesabın var mı? giriş yap

  • https://twitter.com/…omtr/status/886297704028147712

    agzim acik izledigim roportajda gecen cumle. sadece bu da degil, adam gordugum yerde de dovecegim, sizin araciliginizla soyluyorum, araya da adam koyup yalvariyor, bana yalvarmasin diyor.

    simdi adamin tam bir gereksiz, comar oldugu ortada lakin, fatih terim, arda, emre, volkan, burak gibi adamlarin boyle baltayi tasa vurmalarina bayiliyorum.

    oyle isinde gucunde egitimli sessiz sakin adamlari tehdit etmekle olmuyor iste bu isler. el yumrugu yemeyen kendi yumrugunu balyoz zannedermis. oyle dayagi yiyip kacarsiniz iste. son olarak da;

    (bkz: yiyin birbirinizi ete para vermeyin)

  • bakırköy'de poliklinikte çalıştığım yıllar. eşimin poliklinik koridorun sonunda. aramızda 3 oda var. zemin kattayız. o dönem sigara yasakları yok ama küçücük odada saatlerce kalmaktan bunalıp arada sigara içmek için pencereden dışarı çıkıyorum. çıkınca da belki hastası yoktur, birlikte tüttürürüz diye onun odanın penceresinin önüne gidiyorum.

    o gün kenardan baktığımda manzara şu:
    bizim kantinin kedisi girmiş, çömez asistanların arada muayene öğrenmek için gelip oturduğu kenardaki sandalyeye kurulmuş. tüm dikkatiyle hastayı dinliyor. hasta da - artık şaşkınlıktan mı başka bir şeyden mi bilmiyorum - eşime değil kediye bakarak şikayetlerini anlatıyor.

    gel de bu kediyi ve bu hastayı sevme, gel de gülümseme şimdi.

  • olmayan ihtimaldir. çünkü ortalığa sıçacak kadar dezorganize davranışlar sergileyen alzheimer hastası tek başına hastaneye gelemeyeceği gibi sıçmadan önce etrafta kimse var mı diye de kesemez.

  • hakimin hakkaniyet anlayışı bugünün türkiye koşulları ile ne kadar da uyumlu. henüz keşfedilememiş olmalı, yoksa bu potansiyelle hızla yükselmesi lazımdı!

    "beni mesai saatlerinde uyarın" sözünü saygısızlık olarak algılamış hanımefendi. kendisi başkalarının tatil hakkına saygı göstermeyi bile düşünemiyor oysa. makam sahibi olunca zannediyorlar ki herkes karşılarında köpeklenmek zorunda...

    adalet komisyonu da hakime hanıma dönüp: "görev yeri dışında kimsenin amiri falan değilsiniz, memurun mesai saati haricindeki bu cevabı da disiplin hükümleri kapsamında değerlendirilemez." demek yerine gariban memuru sürgün etmeyi uygun görmüş. zalimler koalisyonu resmen!

    not: dikkat çekmek istiyorum ki katibin uyarıldığı konu "gerekçeli karar yazarken" yaptığı usul eksikliği. peki mahkeme kararının gerekçesini yazmak kimin işi? tabi ki hakimin... yani aslında hakimin bizzat yapması gereken ancak yapmadığı bir iş yüzünden katibin başına iş açılıyor.

    meraklılar için edit: katip değilim. memur bile değilim. katip tanıdığım da yok.

  • yorumları okuyup kör oluyordum ama yazayım. "kim döver" "kim alır" gibi şeylerle olacak bir versus değil bu. iki farklı felsefenin birer meyvası. ayrıca bu soğuk savaş'ın bir karşılaştırmasıdır. günümüzde böyle iki kutup artık yok. iki tüfeğin de zilyon adet alternatifi bulunuyor.

    ar-15/ m-16 tiplerinin dizaynda ulaşmayı en çok amaçladığı şey "hafif saldırı tüfeği" olabilmektir. eugene stoner'a gidin sorun hala aynı şeyi söyler. 1949-63 arası amerika hala ikinci dünya savaşının m1 garand'ına şarjör eklenmiş bir piyade tüfeği varyasyonu olan m14 ile gezinmektedir. bu da 7.62x51mm 20 mermi alan ahşap dipçikli kundaklı dev gibi ağır bir tüfektir. eugene stoner'ın asker hafif tüfek taşısın, bu tüfek daha ufak kalibre mermi kullansın (5.56x45mm) ama kapasitesi yüksek olsun (30 mermi) ve kullanılan tüm parçalar alüminyumdan sentetik alaşımlara plastiklere kadar hafifliğe atıf yapsın mentalitesi silahın her yerinde görülür.

    silahın üretim toleransları kullanılacağı yere göre değişebilir. alt mekanizma dökme çelikten olabileceği gibi titanyumdan da aynı performansla üretilebilir. dipçiğinde bakalit yerine ceviz kullanın yine işler bir performans verir. (m14 metalleri mesela değişemiyor). m16'nın bugün varyeteye olan hakimiyeti yüzünden üretim çok geniş alanlara yayılabiliyor. ana üretici firma olan colt yılda 335 bin silah üretebilecek kapasiteye sahip olsa da atıyorum uzaylılar dünyayı işgal etse ve amerika kendi kıtasında tüm küçük atölyeleri m16 üretme direktifi verse o sayı 3 milyonu falan bulabiliyor. tam bir ürettim hattı silahıdır. birim başına 647 dolara üretilir ve şu an dünyada 8 milyon tanesi dolaşımda bulunuyor.

    iyi yönleri : hafif, modüler, düz hat dipçik yay sistemi yüzünden geri tepme çok az. isabet kaleşnikofa göre belki 3 kat daha iyi.

    kötü yönleri : gaz hala ama hala namlunun ucundan mekanizmaya gerisin geriye tüple iletiliyor. short stroke piston yapacakları yerde daha az tanenli barut üretelim de kirlenmesin diye uğraşıyorlar. amerikanın dizayn hatasını kabul etme gibi bir vasfı pek yok. bu direct impingement denen sistem yüzünden temizliği falan biraz meşakkatli. parça sayısı çok.

    ak-47 için burada uzun uzun yazmıştım. ama ak-47/akm/aks için konuşacaksak burada dizayn felsefesinde hafiflik değil, basitlik esastır. rus ordu anlayışının temelinde zaten basitlik yatar. bunda da 1940'larda steplerden, dağlardan tundralardan topladıkları adamlara mekanik objeler (makineli tabancalar gibi) verip almanlara karşı atarken ekipmanın basitliğinin başarıya büyük bir etkisi olduğunu farketmeleridir. rus alt kademe ekipmanı her zaman karmaşıktan basite doğru gider. (ppsh-41 pps-43 olur, dp27 sg43 olur, ak47 akm olur). işte spastik adam bile kullansın, silah bozulmasın takılmasın, 30 mermiyi sıkıntısız olarak atsın. 2 milyon askerimiz var isabet o kadar da mühim değil, mermi bol illa biri isabet ettirir kafasındadırlar.

    bu mantaliteyle fakir bir ülkeyseniz ak47 size uygundur. afrika ülkeleri iç savaşlarında bu yüzden birbirlerini öldürürken 650 dolarlık m16'lar yerine kalaşnikof tercih etmektedir. milyonlarca kişilik ordu besliyorsanız da bu size uygundur, çin ordusu 1956'dan 2000 lere kadar tip 56 kalaşnikofları boşuna kullanmadı. tek namlu üretimiyle 44 yıl hizmet veren ve her gün taşınan bir silahtır bu. ama almanya gibi bir ülkeyseniz, profesyonel ordunuzda herkes elit özellikler taşıyorsa uğraşmazsınız kalaşnikofla. işte o vakit ak serileri kapasite ve potansiyelinizi sınırlar. gider aslan gibi g36 üretir kullanırsınız.

    ak47 bir saatte 95 adetten olmak üzere baş üreticisi izmaş tarafından yılda 835 bin birim kadar üretilebilir. üretiminin m16'dan kolay olması yüzünden tek fabrika amerikan muadilinin 2 buçuk katı kadar bir output yaratabiliyor. tanesi de en modern ak-103/102 serisi için 150 dolara çıkar. 1949 model ak47'ler ise sıcak savaş ortamlarında 5 dolara kadar inebilir. afrika örneklerinde canlı tavukla mısırla falan da değiş tokuş edildiği görülmüştür. dünyada 100 milyon kadar kalaşnikof türevi olduğu düşünülüyor.

    iyi yönleri : basitlik. genel güvenilirlik. ucuzluk, bakım kolaylığı, operasyon maliyetleri

    kötü yönleri : isabet oranı, modülerlik sorunları

    kazanan :

    yok. hangi ülkede olduğunuza ihtiyaçlarınızın bütçenizin ne olduğuna göre ikisi de birer alternatif. kalaşnikof kullanıyorsanız askerinizde bir üst limit var onun üstüne çıkamıyorlar. m16 kullanıyorsanız her halükarda daha maliyetli ancak isabetli ordu besliyorsunuz. ufak ülkeyseniz astarı yüzünden pahalıya gelebiliyor. profesyonel orduysanız daha efektif olabiliyorlar. tüm dünya m16'nın 13 katı fazla kalaşnikof kullanıyorsa bunda silahın "daha iyi" olmasından ziyade daha ulaşılabilir, ucuz vs olmasının da payı var. ama m16'ya verecek para varsa da özellikle gidip m16/m4 almak için kuyruğa girmezsiniz, dediğim gibi çok daha yüksek performans verecek kısa piston sistemli piyade tüfekleri var. g36, hk416, hk417 ve hatta bizim mpt76 tüfeğimizin de aynı paralara bir dolu artı özelliği var.

  • - hiç ummadığınız anda tanımadığınız bi kadın size çiçek verse ne yaparsınız ?
    - kadın ney ?
    - avrat yani..
    - oğul veririm ona... tohum ekerim...