ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
casillas'ın canlı yayında sevgilisini öpmesi
-
büyük romantizmdir casillas'ınki. televizyon sahteliğine çalımdır hem de bir kaleciden. kızın yaşadığı dumur ve casillas'ın öpmeden önceki tereddüt hali çok samimidir. evlenir bunlar.
bir minibüste yaşanabilecek en dumur olaylar
-
minibüs şöförünün yola tükürmek için hareket halindeyken kapıyı açıp eğilmesi ve aşşağı düşmesi ve minibüsün, yolcular çığlık çığlığa iken kendi kendine gidip bi arabaya çarpması...*
arayüz fırçası
-
arayüz fırçaları diş iplerinin yetersiz kaldığı durumlarda diş etinin kapattığı alanın temizlenmesine yarar. arayüz fırçalarını kullanırken diş macununa gerek yoktur ama kullanmak isteyenler için jel vardır. tek kullanımlık değildir. yıpranıp eskidikçe fırça değiştirilir, esnektir, bükülebilir. diş arası genişliğe göre farklı boyutları bulunmaktadır.
diş hekiminin önerisi ile turuncu rengi kullanıyorum. fırça kalınlığı 2.00 mm tel kalınlığı 0.45 mm. renklere göre fırça ve tel kalınlıkları değişiyor. kullanımda diş eti kanaması olmuyor bende. diş ipinden çok çok daha kullanışlı.
arayüz fırçalarının ekonomik olduğunu düşünmüyorum. fırçaların fiyatı biraz daha uygun olsa güzel olur.
uçak yolculuğu sırasında sinir eden olaylar
-
onumde, arkamda, yanimda cakkidi cukkudu sakiz cigneyen insanlar basi ceker.
arkamda oturan kisinin dizleriyle koltugumu kimildatmasi, itmesi de sinir kat sayimi tavana cikartir.
baban ne iş yapıyor diye soran ilkokul öğretmeni
-
meram fen lisesi'ne başladığım ilk gün…
uzak diyarlardan yatılı olarak gelmişim okula. dallama bi öğretmen birini kaldırdı tahtaya sınıfa girer girmez; evet kim hangi okuldan gelmiş annesi babası ne iş yapıyor yazalım tahtaya, dedi. bu ne biçim iş amk, ilkokulda mıyız diye soruyorum kendime. neyse başladı ön sıradan gözlüklü güzel bir kız:
-gündoğdu koleji, annem öğretmen babam doktor
ve devam etti yanındaki:
-koyuncu koleji , annem ev hanımı babam sanayici
-diltaş koleji, annem mimar babam doktor
.
.
.
liste böyle yazılıyor orta sıranın en arkasındaki bana yaklaşıyoruz ve bir tane devlet okulundan gelmiş olan yok. öğretmen kolejlilerle sohbet ediyor lafı uzattıkça uzatıyor, baban hangi hastanede? annen hangi firmada? babanı tanıyorum çok iyi esnaftır, demek ablan da savcı oldu vs…
herkesin ebeveyni ya öğretmen/doktor/asker/avukat yada sanayici fabrikatör. derken tahtaya yazan çocuğa geldi sıra:
-mareşal ilköğretim okulu(devlet) , annem öğretmen babam öğretmen,
yazdı tahtaya da söylerken. biraz rahatladım, tek devlet okulu ben çıkacağım diye çekiniyordum.
sonra yine özel okullardan devam. sıra bana geldi. ayağa kalktım :
-atatürk ilköğretim okulu, annem çalışmıyor babam işçi!
sınıfta sessizlik oldu bir anda. kimmiş bu işçi çocuğu gibi dönüp bakıyorlar bana. zaten neredeyse hepsi birbirini tanıyan bu özel okul öğrencileri, bir işçi çocuğunun 10 bin nüfuslu bir kasabadan bu okulu kazanmış olmasına şaşırıyorlardı. öyle ya, kendi odalarında ders çalışıp, servislerle okula giden, okul sonrası ders takviyeleri alan bu başarılı çocuklar başarının ailenin geliriyle doğru orantılı olduğunu kanıksamışlardı.
-hmm enteresan, demekle yetindi öğretmen ve yanımda oturan maden sahibinin oğluyla sohbete başladı.
sınıfta 2 tane devlet okulundan gelmiş öğrencilerden biri ve tek işçi çocuğu olarak oturdum, önüme baktım. öğretmenin yanımdaki maden sahibinin oğluyla esprili yaptığı muhabbete gülümsüyorum. bir yandan da derse giren her öğretmenin bunu yaptırıp yaptırmayacağını düşünüyorum. her seferinde ayağa kalkıp : annem çalışmıyor, babam işçi! mi diyecektim? neyse ki gerek kalmadı. çünkü bu bilgiler ders işlenmeye başlanan 3. güne kadar tahtada yazılı kaldı. her teneffüs sonrası sınıfa giriyor tahtaya bakıyorum ve gözümde büyüyen o yazı :
babası işçi!
silmek istiyorum, babamın işçi olmasından utanıyorum, bu okula geldiğim için pişmanım, bu insanların arasında benim işim ne? diyorum. kimseyi tanımıyorum, sene 2002 , birilerini arayıp mesajlaşıp içimi dökemiyorum. işçiyse işçi ne olacak, diyorum kendi kendime. oysa kimsenin umurunda değil artık babamın işçi olması. 3 saniye bana bakıp hayatlarına devam etti herkes ama ben edemiyorum. tahtada yazmaya devam ediyor o yazı, ne zaman silinecek bu tahta diye stres yapıyorum.
öğle arası babam aradı. biz dönüyoruz, gel aşağı vedalaşalım.
indim, annemle babam yatakhanenin önünde mutlu bi şekilde benim onlara yaklaşmamı izliyorlar. gözleri ışıldıyor. ee ne de olsa iyi bi okula yerleşmiş çocukları, gururlu ikisi de. ben babama yaklaşırken : neden işçisin ki? bari öğretmen falan olsaydın , diye düşünüyorum. canın mı sıkkın diyor annem, yok diyorum. ellerini öpüyorum, sarılıyoruz. artık ara tatile kadar görüşemeyeceğiz. babam zaten harçlık bırakmasına rağmen gider ayak tekrar harçlık veriyor, belki cebindeki son parayı. babam iyi bir insan. işçi ama namuslu bir işçi. kimin babası ne iş yapıyor artık umurumda değil, tekrar sarılıyorum babama. benim doktor olduğumu göremeden ölen rahmetli babama…
40 yaşında olup hala sözlük yazarı olan insan
-
güzel abilerimiz/ablalarımızdır. sözlüğü kreş ya da ergen hatıra defteri olmaktan kurtarırlar. iyi ki varlar, hep olsunlar.
40 yaş editi : içinde bulunduğum grup
babanın yaptığı işten utanmak
-
babası,farmakoloji prof.u olan 4-5 yaşındaki çocuğa sormuştum :
-baban ne iş yapıyor ?
-farelerle oynuyor...
şeyma subaşı
-
ben aslında acıdım.
şu 3 günlük dünyada, acun gibi parayı bulduktan sonra yıllardır hayatında olan kadını, karısını, 2 çocuğunun annesini aldatan, onu itibarsızlaştıran, üstelik diğer kadından çocuk yapıp zerre mahcubiyet duymayan bi adama kalmış insan (birey yazıp geri sildim, düşün)
bi de bu kadının erkek kardeşi ve babası acun'un ofisine gidip fotoğraf falan paylaşıyordu.
ben evli barklı bi adamdan türkiye'nin huzurunda çocuk yapacağım. adam erkek kardeşimi işe sokacak, babam sırf zengin diye bu adama yanlayacak falan...
kalibreleri o kadar belli ki...
hakkaten acıdım, allah kimseyi bu duruma düşürmesin.
debe editi: beyin kanseri bi anneye abd vizesi çağrısı
bülent ersoy'un canlı yayında osurması
-
devamında her osuranın yaptığı gibi bülent hanım'ın salağa yatmaya çalıştığı biyolojik felakettir. kendisi etrafa öyle masum masum bakmıştır ki ben izlerken kendimden şüphelendim acaba ben mi osurdum diye.
okunası nörobilim kitapları
-
nörobilime ilgisi olan veya aktif olarak nörobilimle ilgilenen kişilerin okuması gereken kitaplardır.
bu kitapları okuyan kişinin ufku genişler. bu kitapları okuyan kişi yeni bakış açısı kazanır.
v. s. ramachandran - öykücü beyin
david eagleman - beynin gizli hayatı
stanislas dehaene - beyin nasıl okur ?
christian keysers - empatik beyin
andrew koob - düşüncenin kökeni
robert winston - insan beyni
nancy c. andreasen - yaratıcı beyin
aileye boşanacağını açıklamak
-
bütün aile gün içinde aranır. mümkünse akşam erken gelin, konuşmamız lazım gerek denir.
kızım söyle işte diye baskılar gelirken, öyle telefonda söylenecek gibi değil denir, gözden iki üç damla yaş düşer.
akşam herkes geldiğinde "boşanmaya karar verdim" denir.
derin bir sessizlik yerini yavaş yavaş dozu artan bir gürültüye bırakır.
son sözüm "sizden bu konuda izin istemiyorum, bilgi veriyorum" olmuştu. sağlam durun. ailenizin "millet ne der" baskısına aldırmayın. sizi mutlu görünce, onlar boşanmanın ne kadar normal ve aslında mutlu eden bir şey olduğunu görecekler.
sabredin ve aileniz hayatta olduğu için şükredin...
ibrahim kutluay'ın demet akalın'a dönmesi
-
saatler sürecek bir ameliyat gerektirir.
rte'nin 17 gündür mercedes muhabbeti yapması
-
rte'nin tam 17 gündür diyanet işleri başkanı'na alınıp tepkiler sonucu iade edilen mercedes'i konuşması.
10 mayıs, belçika'da : ben olsam o arabayı iade etmezdim
11 mayıs, rize'de : senin bineceğin mercedes'in fiyatı ne ya
11 mayıs, trabzon'da : neymiş? diyanet işleri başkanının altındaki mercedes'i almış,
14 mayıs, van'da : o mercedes bunların yapacağı işlerin kaynağıymış.
17 mayıs, kayseri'de : diyanet işleri başkanımızın altındaki mercedes'e taktılar.
18 mayıs, samsun'da : bugün mercedes’e binmek lüks olmadan çıkmış
20 mayıs, keçiören'de : bu makama bu araç az bile az.
21 mayıs, adıyaman'da : altlarında spor arabalardan geçilmiyor ha.
22 mayıs, bosna hersek dönüşü uçakta : diyanet işleri başkanı'na mercedes tahsis edeceğim, hem de zırhlı olacak
22 mayıs, kahramanmaraş'ta : zırhlı bir mercedes şimdi diyanet işleri başkanımızda.
26 mayıs, hacı bayram'da : bunların hepsinin altında var, bunların çocukları ingiltere'de, kıbrıs'ta okuyor.
27 mayıs, ntv yayınında : diyanet işleri başkanı’na uçak tahsis edeceğiz'
almanya'nın güneş üretmesi
-
19 yıldır yapımı devam eden füzyon reaktörü sonunda tamamlanıp ateşlenmiş ve kısa süreliğine de olsa başarıya ulaşmış. deneyi helyumla yapmışlar. şimdi hidrojenle yapacaklarmış.
(bkz: wendelstein 7-x)
https://www.youtube.com/watch?v=u-fbbraxjnk
http://news.sciencemag.org/…ght-save-nuclear-fusion
bilgi editi:
arkadaşlar bu konu hakkında bolca espiri kasılmasının tek nedeni yeterli bilgiye sahip olunmaması. okuduğum birkaç makaleden ve bu başlık altına yazılan birkaç bilgi içerikli iletiden çıkardığım sonuçları buraya yazayım.
çalışma şekli (en basit haliyle)
wendelstein 7-x, büyük olarak tasarlanmış ve optimize edilmiş ilk stellarator. görevi yüksek ısı üreterek elektronları atomlarından ayırmak. bu, 100 milyon dereceden fazla yani güneşten 5-10 kat fazla ısı enerjisi demek.
elektronları atomlardan ayırdıktan sonra ortaya elektronların plazma ve iyonlar kalıyor. iyonlar o kadar hızlı hareket eder hale geliyor ki birbirine itme durumları ortadan kalkıyor ve erimeye başlıyorlar yani füzyon gerçekleşmeye başlıyor. ama bunu bir arada tutacak bir kap kullanmak imkansız olduğu için manyetik alan kullanılması gerekiyor. bu alet de o işe yarıyor. en basit haliyle yüksek ısılara dayanıklı bir mıknatıs yani bu. (tabii en basit hali yani aslında çok daha karmaşık bir mühendislik harikası)
özet:
- yapımı için 1 milyon saat (19 yıl) ve 1 milyar yuro harcanmış
- temiz enerji, her gördüğünüz reaktörü nükleer sanmayın.
- ocak sonunda hidrojenle deney yapılacak bu daha uzun süreli ve çok ısı-enerji açığa çıkmasını sağlar muhtemelen.
neyse lan bence biz bina dikmeye devam edelim.