hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de dağıtımı yapılmaya başlandığı takdirde, milletce hiç çekinmeden yiyeceğimiz et türü. sebebi basit, türkiye'deki islam anlayışı , para için dinin yasakladığı şeylerin yapılmasını makbul gören bir seviyeye geriledi. ucuz olması sebebi ile diyanet bile fetva verebilir, "helal etin çok pahalı olduğu yerde domuz etinin hükmü kalkar" diye. israfı, lüksü, yalanı, hırsızlığı, dolandırıcılğı haram kabul etmeyen diyanet burada da bir esneklik yapar artık.

  • 2013'te new york'ta 5.caddedeki apple store'dan iphone 5s satın almıştım. gün boyu bir sürü fotoğraf çektim. akşam olup da otele döndüğümde çektiğim fotoğraflara bakarken her yeni fotoğrafı görüntülediğimde ekranda incecik kırmızı bir çizginin belirip kaybolduğunu fark ettim.
    bu çizgi loş bir ortamda çok dikkatli bakınca gözüküyordu.
    oldukça canım sıkılarak ertesi sabah yine mağazanın yolunu tuttum.
    bir sonraki gün dönüş uçağım var ve telefonun arızalı olduğunu kabul edip tamir edeceklerine olan inancım sıfır.

    mağazadan girdim, frank adlı bir müşteri temsilcisi beni karşıladı.
    durumu dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. oldukça gergin ve endişeli görünmüş olmalıyım ki çocuk beni sakinleştirdi. ''şimdi telefonunuzdaki sorunu bulmaya çalışacağım dedi ve gitti''.
    frank müdürüne gidecek, durumu anlatacak, müdürü inceleme formu oluşturun diyecek, formu doldurup bana imzalatacaklar, sonra da bir hafta on gün sonra telefonunuz tamir edildi, gelin alın diyecekler ama ben ertesi gün dönüyorum nasıl olacak bu işler diye düşünürken frank geldi,
    öncelikle böyle bir alışveriş deneyimi yaşadığım için çok üzgün olduğunu belirtti. sorunu zor da olsa tespit ettiğini ve ilk yazılım güncellemesiyle muhtemelen problemin giderileceğini ancak yine de riske atmamak için ürünü yenisiyle değiştireceklerini tane tane anlattı.
    benim telefonumu kutusu ve fişiyle birlikte lastikleyip bana yeni sıfır kapalı kutu iphone verdi. çektiğin bir sürü fotoğraf vardır, onları da yeni makineye aktarayım deyince gerçekten frank'ın elini saygıyla sıktım.

    bunu neden bu başlıkta anlattım. adamların yarattığı bir müşteri memnuniyeti düzeyi var. türkiye'de yaşandığında genpa'nın kollarında ordan oraya heder olurken adamlar sorunu 15 dakikada en alt kadrodaki elemanlarıyla çözüp size 5 yıl sonra bile saygıyla hatırlayacağınız bir anı bırakıyor.

    amazon'un türkiye'ye gelmesi harika bir haber. ama buradaki apple ile oradaki apple arasındaki fark neyse aynısı amazon türkiye için de korkarım geçerli olacak. çünkü gelen markanın bizi yukarı yükseltmesi gerekirken biz markayı aşağı çekiyoruz.
    edit: kitaptan tablete yaptığım pek çok alışverişten oldukça memnun kaldım. kolay gelsin’le anlaşmaları büyük isabet.

  • "merhaba"nın bir soru olmadığını bilmeyen kimselerin aradığı cevaplar. "neden cevap vermedi ki yeaa" diye üzülür sonra bi de bunlar, kıyamam :(

  • bizim köpeğin kafasındaki oyun sevgisi ve oyuncak sevgisi eşit. en sevdiği oyun "çekiştirme". yani o ağzında bir şey tutsun sen çek, o da çeksin. oh bayılır. hırıl hırıl. ama öte yandan en sevmediği şey de "oyuncağını kaybetmek". oyuncağını eskaza sen önce eline alıp saklarsan geri istemek için yapmayacağı şey yok. hatta artık sen bir şey istemeden peşin peşin pati veriyor oyuncağını almak için. alıyorsun hemen patisiyle kolunu tutuyor. ortaya çıkan manzara daha çok "bak dostum istersen güzellikle ver" tarzı ama içinde fırtınalar kopuyor aslında. oyuncağı verdin mi de alıp kaçıyor yarım saat vermiyor.

    o yüzden ağzına oyuncak kemiğini alıp çekiştirme oynamak istediğinde yanıma yaklaşıyor. istediği şey benim onu çekmem. ama hamle yaparsan da anında geri çekiliyor. çünkü kaybetme korkusu devreye giriyor. başlarda böyle "kaptım kapamadım", "aldım alamadım", deyip koşturmacalı bir macera yaşıyorduk. e ben de zamanla öğreniyorum bazı şeyleri. ben de artık hamle yapmıyorum. nasılsa kaçacak diye.

    o yüzden istanbul'da bir apartman dairesinde zaman zaman şöyle bir manzara yaşanıyor: bir adam ve ağzında oyunca kemik olan bir köpek karşı karşıya kımıldamadan birbirlerine bakıyorlar. köpeğin ağzında kemik. arada hızlıca sağa sola göz atıyorlar sonra yeniden birbirlerine bakmaya devam ediyorlar. iki taraf da hamle yapmanın en kötü hamle olduğunun farkında. öyle karşılıklı gergin bir bekleyiş. bu şekilde gün batıyor.

    iki kişiyle meksika açmazı olmaz diye düşünürdüm ama oluyormuş meğer.

  • az once izledigim, helal olsun dedigim...

    edit: altta ak-it'in biri kadina terorist yaftasi yapistirmis bile. ulan sizden olmayinca basortulu kadini bile terorist ilan ediyorsunuz haysiyetsiz, serefsiz kopekler.

    o dagitilan ''evet'' degil de ''hayir'' bildirisi olsa siz o tokadi bildiriye mi yoksa dagitana mi atardiniz ? amk cihatci, radikal picleri...

    edit2: ironi yapmis, oyle diyor...

    edit3: entry gitmis.

  • şuna bir açıklık getirelim :
    1923-1951 -> futbolda amatör dönem , 2 ayrı kupa ve nerdeyse her sene 2 ayrı şampiyon çıkması.düzensiz kulüpler,düzensiz statü ve yılaşırı kesintiye uğrayan takvim.hatta takımlar bazen turneye çıkma uğruna kupa finaline yedeklerle çıkıyor (bjk amerika turnesi)
    1951-1957 -> ilk profesyonel dönem , ancak profesyonel ulusal lig yok,istanbul ankara izmir ligleri var.1956-57 şampiyon kulüpler kupası'na istanbul profesyonel ligi şampiyonu galatasaray yollanmış,ancak uefa o zaman uyarı çekmiştir,çünkü istanbul ligi sadece istanbul takımlarına açıktır.
    1957-59 -> uyarıdan dolayı şkk'ya takım yollamak için federasyon kupası düzenlenmiş,ilk ulusal profesyonel turnuva olmuştur,2 defa düzenlenmiş ve ikisini de beşiktaş kazanarak "türk şampiyonu" olarak şkk'ya gitmiştir (ekstra 2 şampiyonluk buradan gelir.)
    1959 ve sonrası -> profesyonel türkiye ligi kurulur,ilk sezonu federasyon kupası gibi olsa da sonraki sezonlar tıpkı avrupa ligleri gibi sezonsal ve herkese açıktır.

    tff de şampiyonluk ve yıldız sayımında bu yüzden 1959 ve sonrasını baz alır (beşiktaş'ın +2 şampiyonluğu uefa tarafından tescil *ettirilmiştir*,çünkü şkk'ya ulusal şampiyon olarak federasyon kupası kazananı beşiktaş yollandı)

    kimse lefter ve öncesini inkar etmiyor,ancak amatör =/ profesyonel.her ülkenin statü şekli farklıdır,o yüzden almanlar 1963'ten öncesini saymazken italyanlar sayabilir,veya ispanyollar 1929'dan başlarken (ilk profesyonel lig sezonu) ingilizler 1888'den (lig kuruluşu,amatör olsa dahi) şampiyonluk sayabilir,ülkeden ülkeye değişir,standardı yoktur.

    lefter,metin,sporel vs. amatör zamanların,futbolun daha saf olduğu zamanların efsaneleridir ve tarihte yer alır.ancak o şampiyonluklar statü gereği bir tutulamaz.bütün bu kavga prestij ve yayın hakları geliri içindir,başka hiçbir önemi yoktur.