ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
2 ağustos 2015 istanbul depremi
-
babasını aramaktan yorulmuş, vazgeçmiş troll kehaneti.
gerçek bir depremde yakınlarını, sevdiklerini kaybetmenin acısını hiç yaşamamış puştlar ve piçler ancak böyle trollük yaparlar.
defalarca pişman olunup yine de yapılan hareketler
-
auxerre-lyon 2.5 üst.
must ile have to arasındaki fark
-
en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.
must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.
örnek:
you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.
olumsuz:
you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.
görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.
20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.
arif erdem
-
oyuncu bir tv programında gülerek anlattı. "fatih terim döneminde sürekli oyundan ilk çıkan futbolcu oluyordum. dakikalar yetmişi gösterirken tabela kalkar ve oyundan çıkardım. bir maça başladık ve ilk yarıda iki gol attım, maç koptu. sahanın içinde okan buruk, suat kaya gibi oyuncularla ilk kim çıkacak muhabbetine başladık ve iddiaya girdik, oyundan ilk çıkan diğerlerine yemek ısmarlayacak yahut bir şeyler alacak... iki gol attığım için bu sefer ilk ben çıkmam diye düşünüyorum derken dakika yetmişe geliyor ve tabela kalkıyor, oyundan çıkıyorum. oyundan çıkarken okan-suat falan gülüyor, benim suratım bir karış. fatih hoca yüzümü görünce; oğlum niye trip yapıyorsun? diye sordu, hocam öbür maçları anladım da bu maçta iki gol attım erkenden çıkarmazsın sanıyordum, diye cevap verdim. fatih hoca; " evladım, suat işaret etti, hocam arif sakatlandı, ağrısı var dedi, ondan değiştirdim..." orada bile yemişler beni..."
özgüven eksikliği
araba sileceği kaldırmak
-
iq seviyesi tek haneli olup, kapı önlerine, yayaların geçeceği yerlere, garaj girişlerine fütursuzca araba bırakanları kızdıran olay.
ilginç etimolojik bağlantılar
-
demokrasi
aristokrasi
otokrasi
teokrasi
meritokrasi
plütokrasi
teknokrasi
etokrasi
bürokrasi
yukarıdaki kelimelerin hepsi iki kelimenin birleşimi ile oluşmuş kelimelerdir.
kratos yunan mitolojisinde gücü temsil eden tanrıdır. yunancaya güç anlamında kullanılan -kratia eki olarak geçmiştir. bu ek fransızcaya -cratie, ingilizceye -cracy olarak yerleşmiş; türkçeye de -krasi olarak çevrilmiştir.
önüne gelen kelime ile birlikte gücün kim tarafından yönetildiği yani iktidarın kimde olduğu anlamı taşıyor.
demos: insan, halk - demokrasi: halk gücü, halk iktidarı.
aristo: en iyi, seçkin, soylu - aristokrasi: soyluların gücü, soylular iktidarı.
oto: kendi, tek - otokrasi: tek bir bireyin iktidarı.
theos: tanrı - teokrasi: tanrıdan güç alan, dinsel yönetime dayalı iktidar.
meritum: yeterli, yetenek - meritokrasi: nitelikli kişilerin iktidarı, liyakata dayalı iktidar.
pluto: zenginlik - plütokrasi: varlıklıların, zenginlerin iktidarı.
tekno: teknik - teknokrasi: bilim adamı, mühendis, teknolojist iktidarı.
eto, etik: ahlak - etokrasi: ahlak kurallarına dayalı iktidar.
büro: devlet dairesi - bürokrasi: devlet kademelerinin, devlet memurlarının gücü.
ekleme: cokuzaktangecenbirgemi bilgilendirdi.
kakistos: en kötü, yetersiz - kakistokrasi: en niteliksiz, en yetersiz kişilerin iktidarı.
çalışılan pozisyonlar ve maaşları
-
görev: dünyayı kurtarmak
ücret: asgari
eve gidince haber ver diyen insan
-
pek çok yerde böyle birini bulursan onu asla kaybetme diye sözler, fotoğraflar paylaşılmaktadır... kesinlikle katılıyorum; bu cümle içten söylendiğinde önemsemeyi, değer vermeyi gösterir. bir de bunu ergen tripleri, baskı unsuru olarak görenler vardır ki, merak ederim sorunları daha önce hiç önemsenmemiş olmaları mıdır yoksa karşısındakini önemsememiş olmaları mı?
evet arkadaşlar, hayatınızda böyle biri varsa asla kaybetmeyin, sahip çıkın, vazgeçmeyin...