hesabın var mı? giriş yap

  • sözlük soru cevap etkinliğinde bir yerde harun bahsetmişti. aklıma düşmüştü, denemek istedim.

    gerçekten öyle güzel bir deneyim ki..

    tünel meydanında sirenler albümündeki 9. şarkı tüneli açıyorsunuz.
    "şimdi kalbin, epey kırılmış, görüyor hepsini, ne yapabilirdi?"
    şarkının bitiminde kendinizi odakule'de buluyorsunuz.

    sonra istiklal şarkısı başlıyor, istiklali hissediyorsunuz, galatasaraydan, çiçek pasajından geçiyorsunuz,
    kulağınızda şu sözler:
    "belki arkadaşlarınla, belki de yalnız başına yürürken, ne kadar mutlusun istiklal’de
    birkaç mevsim renkler solunca, tükenmez hayatının sesi, çok mutlusun istiklal’de"

    sonra istiklal şarkısı bitiyor, hem de nerede? parka gidebilmek için direndiğimiz yerlerde...

    park şarkısı başlıyor orada:
    "dün neler mi kaybettin, belki zamanın yok şimdi
    gidenler geri gelmez ama, boş yere yorulmadı kalbin

    adını bilmesem de kardeşsin, biz neye söz vermiştik
    yüzümü gördüğünde gül artık, biz bir kabusu yendik

    yok, yaralara dokunmak yok, gök de bir bize ağaç da bir
    sabrın tükendi ama aman, onlara asla benzemedin"

    albümün bu son şarkısı bittiğinde meydana çıkmıştım, gezi yanı başımdaydı,
    anılar aklımdaydı.

    adını bilmediğim kardeşlerim aklıma geldi.
    derin bir nefes aldım.
    gülümsedim.

  • özet geç piççiler için amme hizmeti,

    ablamız sarhoş oluyor, kapanmasına yakın 21:30'da starbucksa gidiyor, filtre kahve olmayınca çok sinirleniyor ve gönderiliyor

    anlamadığım 8 dk nasıl anlatmış bu durumu vay anasına sayın sözlükçüler

    edit: hocular başka bir hikayeye geçişmiş öyle dedi bikaç yazar, olsun siz yine izlemeyin 8 dknızı harcamayın

  • artık iyice eminim ki biz çocuk yetiştirirken bir yerlerde hata yapıyoruz. çocuk ürünleri satan firmalar bizi afedersiniz iyi skiyor. misal biz çocuğun banyo merasimi için küvetinden, filesine, köpüğünden, kremine, örtüsünden bornozuna kadar 45 parça şey aldık. istiyoruz ki onun o hassas teni (!) zarar görmesin, yumuşacık olsun, huzur içinde bir uyku için rahatlasın. ama bak bize sabun, şampuan, yağ, krem itekleyen johnson’s baby reklamındaki anne çocuğunu nerede yıkıyor?

    yahu bizim ıspanak, pırasa, domates yıkadığımız, bulaşığın yağını akıttığımız lavaboya gömmüş çocuğu, sanki çocuğu düdüklü tencereyi yıkadığı lavaboda yıkamıyormuş gibi hassas ve zarif hareketlerle yıkıyor. bir de çocuk iç sesi, bana değer veriyorsun biliyorum falan diyor. lan değer veren biziz! biz 500 lira masraf ettik senin banyon için, o sana patlıcan muamelesi yapıyor, nesine mutlu olup gülüyorsun?

    hayır arkadaş el alemin çocuğu lavaboda yıkanırken gülücük saçıyor, biz bizimkini tahtta yıkıyoruz çıkana kadar ağlıyor. niye beceremiyoruz biz bu çocuk büyütme işini. illaki avrupalı mı olmak lazım, illaki çocuğu lavaboda menemen malzemeleri ile birlikte mi yıkamak lazım? hoş kadındaki lavabo bizim küvetten büyük orası ayrı.

  • bir drama etkinliği,

    8 yaş ile girilen bir diyalog

    çünkü ile zincirleme bir dizi yapılması gerekmektedir. çocuklardan birisi ile örnek çalışma yapılır.

    bugün okula geç kaldım çünkü servisi kaçırdım

    (devamında çocuktan istediğim, cümlenin ikinci kısmının çünküsü) servisi kaçırdım çünkü uyanamadım.
    uyanamadım çünkü geç yattım
    geç yattım çünkü sevdiğim filmi izledim
    .
    .
    .

    ta ki iki kişiden biri cümle kuramaz hale gelir ve oyun biter.

    öğretmen: bu şekilde en çok çünkü'lü cümle ben kurarım diyen var mı? (çılgınlar gibi parmak kadıran çocuklardan iki kişi kaldırılır)

    selçuk: öğretmenim, burak diyecekmiş ki, (kızarır bozarır): "öğretmenim seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin"(kızarır bozarır sırıtır. birbirlerine karşı cümle kurmak için çıktıklarının daha farkına varmış değiller)

    öğretmen: şimdi çünkü atışmasında burak ve selçuk'u izliyoruz çocuklar.

    burak: amaaaa öğretmenim, ben sizinle yarışacaktım. ona göre cümle buldum.

    öğretmen: ne farkeder, selçuk'a söyle o cümleyi.

    burak: söyleyemem.

    öğretmen: neden?

    burak: selçuk'a, "seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin" mi diyeyim öğretmenim.

    öğretmen: o zaman şöyle de, selçuk'u çok seviyorum çünkü çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir çocuk ya da çok akıllı diyebilirsin.

    burak: şakacıktan mı?

    öğretmen: neden şaka olsun, gerçekten.

    burak: söylüyorum o zaman: ben selçuk'u hiç sevmiyorum çünkü birinci sınıftayken defterimi çöpe attı.
    selçuk: defterini çöpe attım çünkü o da bana salak dedi
    burak: salak dedim çünkü...

  • hayat çok garip amk. bundan 12 sene evvel adamı futboldan anlamıyor diye 6 haftada adanaspor'dan kovmuştuk şimdi dünya kupası sahibi. çocuklarına anlatıp taşak geçer herhalde.

  • 2010-60 insanlar, işçi ve köle olarak kullanmak üzere yapay zeka sahibi insanımsı asalak robotları yarattı.

    2069 daha sonra morpheus'un kaptanlık yapacağı hoverkraft nakliye gemisi "nebukadnezar", abd'de inşa edildi.

    2075 yapay zeka programları gelişti ve bazı robotlar, insan efendilerine öfke duymaya başladı.

    2077 robotların insanlara karşı ilk isyanı patlak verdi. uşak robot b166er'in 2 insanı öldürmesi üzerine, b166er tipi bütün robotlar yok edildi, robotlara ve yapay zekaya karşı şiddetli bir tepki ortaya çıktı.

    2080-85 makinelere ve robotlara karşı isyan ve şiddetin artması, robotların büyük şehirlerden kaçmalarıyla ve ortadoğu'nun ücra bir bölgesinde "zero one" olarak bilinen kendi şehirlerini kurmalarıyla sonuçlandı.

    2085-2095 "zero one" üstün nitelikli araçlar, bilgisayarlar ve silahlar üreterek, gelişmeye devam etti. makinelerin işgücünden yoksun kalan insanların ekonomisi çökmeye başladı.

    2096 birleşmiş milletler, robot medeniyeti "zero one"ı egemen bir devlet olarak tanımayı reddetti. robot ürünlerinin önlenmesi, insanlar ve makineler arasındaki savaşı başlattı.

    2097 "zero one" ısıya ve radyasyona dayanıklı sakinleriyle nükleer saldırı karşısında ayakta kalmayı başardı, makineler kayıpları hemen telafi etti. insanlara yönelik karşı saldırılar başladı.

    2098 insan şehirlerinin teker teker düşmesi üzerine, umutsuzluğa kapılan askeri komutanlar, robot şehrinin ana enerji kaynağı olan "güneş"i, engelleme girişiminde bulundu. planları atmosferi yok etti, gökyüzü boğucu siyah dumanla kaplandı, ama bu bile makineleri durduramadı.

    2099 makineler, savaştan sağ kurtulanları ve sivilleri deneyler yapmak için tutsak etmeye başladı. amaçları, güneş enerjisi yerine insanlardaki biyoenerjiyi kendilerine kaynak olarak kullanmaktı.

    2100 makineler, 1999 dünyasının benzeri bir rüya olan "matrix"i yarattı. matrix, komadaki "pil insanları" yaşatmak için kullanılmaya başladı.

    2105 matrix'in içindeki insanların arasındaki "seçilmiş kişi", içinde bulunduğu dünyaya düşüncesiyle müdahale edebildiğini keşfetti ve özgür kalmak için onu parçaladı. "seçilmiş kişi", yeraltındaki insan kalesi "zion"a ulaştı.

    2105-2150 "seçilmiş kişi" açıklanmayan bir şekilde ölürken zion direniş hareketi doğdu.

    2161 morpheus, matrix'de kozada doğdu, çocukken kurtarılarak özgürleştirildi.

    2167 trinity, matrix'de kozada doğdu, çocukluk döneminin başında özgürleştirildi.

    2175 kahin, morpheus'a, ikinci "seçilmiş kişi"yi bulacağı kehanetinde bulundu.

    2199 trinity ve morpheus, matrix'de hacker olan neo'yu keşfederek, onu özgürleştirdiler. matrix'deki gedikleri keşfeden insanları yok etmesi için tasarlanan ajan smith'le büyük bir mücadeleye girdiler.

    2201 başka bir isyancı gemisi olan osiris, makinelerin zion'a ulaşmak için dünyayı kazdıklarını fark etti. mürettebat, vatandaşlarına, yok olmalarına az bir zaman kala matrix üzerinden haber gönderdi.

    2201 artık zion'da yaşayan ve isyancılarla makinelere karşı savaşan neo, matrix'i yaratan yapay zeka programı "mimar"la yüzleşti.

    2201 mimar, yok edilmek üzere olan zion'da yaşayan isyancıların da matrix'in parçası olduğunu, sistemdeki gedikleri temizlemek için daha sonra yok edildiğini anlattı. mimar, zion'un daha önce 5 kez yok edildiğini söyleyerek, matrix'in düşüncelerden çok daha yaşlı olabileceğini belirtti.

  • kanadada doktoraya gitmiş bir kız çocuğuna sorulur:

    -sizin ülkede kızlar okuyabiliyor mu?
    -yok ben türkiyede okuyabilen ilk türk kızıyım!

  • aynı iltifatları sen ben etsek, ne abazanlığımız kalır ne de sapıklığımız. elin oğlu stylish dediğinde kızın ağzı kulaklarında iki tur attı mk.

    üstüne bir kelime daha edemeden ağzımıza burnumuza biber gazını sıkar polisi, jandarmayı, belediyeyi, akutu, sahil güvenliği arardı. harbiden coğrafya hem kader hem de kederdir sevgili hemcinslerim.