ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yanan sobanın deliğinden tavana ateşin yansıması
-
hava soğuktur...
sen de küçük olmalısın.
baban,annen yanında.
ne derdin var ne kederin.
belki de içerde yer yatağında yatıyorsundur he?
akşam fındık falan konmuştur sobanın üstüne.
o soba seni ısıtsın diye çalışan baban,oturmuş çay içiyordur.o kadar da keyif yapsın değil mi?
sonra ışıklar söner,
tavanda kırmızı bir gölge...
sobadan gelen çıtpıt sesler...
annen yatmamıştır daha.sobanın içindeki odunun,kömürün tamamen yanmasını bekler.
belki de yanına uzanır.
mutlusundur işte.
huzurlusundur.
büyüyünce,o günleri bu kadar çok özleyeceğini hiç düşünmemişindir.
sobadan yansıyan ateşin kırmızısı,yerini kömürün rengine bırakır büyüdükçe.
üzülürsün.
pyramus ve thisbe
-
piramos (pyramos) ve tisbe (thisbe). kraliçe semiramis'in çevresini tuğladan yapılmış surlarla çevirttiği babil kentinde birbirine bitişik iki evde komşu olarak yaşıyorlardı. piramos çok güzel bir delikanlıydı. tisbe'ye gelince bütün doğuda ondan güzel kız bulamazdınız. komşu oldukları için doğal olarak birbirlerini tanıyorlardı ve kısa zamanda da birbirlerine aşık oldular. aslında evlenmeleri gerekirdi, ne var ki anababaları buna izin vermiyordu. ama birbirlerini sevmelerine engel olamazlardı ve işte ikisi de birbirini çok, ama pek çok seviyorlardı. bu gizli sevdada onların yanlarında olacak kimseleri yoktu. birbirleriyle ancak baş, göz, el işaretleriyle konuşabiliyorlardı. ama duygularını gizlemeye çalıştıkça bu gizlenen duygular daha umutsuzca güçleniyordu.
evlerini birleştiren duvarda evi yapan işçilerin bırakmış olduğu çatlak bir yer vardı. uzun yıllardan beri bu deliğin kimse ayırdına varmamıştı. ama aşk her şeyi görür, işte bunu ilk kez keşfeden ve birbirleriyle konuşmak için kullanan bu iki aşık genç oldu. hiç kimsenin haberi olmadan bu çatlak yerden birbirlerine sevgi sözleri fısıldıyorlardı. piramos duvarın bir yanında, tisbe de öbür yanında durup soluklarını, keserek birbirlerinin söylediklerini dinlerlerken kimi zaman şöyle söylenirlerdi: 'acımasız duvar! neden aşkımıza engel oluyorsun? birbirimize gerçekten kavuşmamız için hepten yok olmanı istemek çok şey olurdu belki ama hiç olmazsa biraz daha açılabilirsin, böylece biz de birbirimizi öpebiliriz. gene de sana minnet duyuyoruz. senin sayende sözlerimiz birbirimizin sevgi dolu kulaklarına erişebiliyor.
işte boyle konuşurlardı. ikisi de duvarın öbür yuranda olmayı düşleyerek. gece olunca vedalaşırken öbür tarafa geçemeyen öpücükler kondururlardı duvara.
ertesi gün şafak söküp yıldızlar yok olunca ve güneşin ışınları otların üstündeki çiğ tanelerini kurutunca gene biraraya gelirlerdi. hafif fısıltılarla önce durumlarından yakındılar. sonra birgün gecenin sessizliğinde karanlıktan yararlanıp görünmeden dışarıya çıkmaya karar verdiler. evlerinden çıkınca kenti de arkada bırakıp, tenha yerlerde dolaşmamak için ninos'un mezarı yanında buluşacak, oradaki ağacın gölgesine gizleneceklerdi. bu üstü karbeyazı meyvalarla dolu büyük bir dut ağacı idi yakınında da buz gibi suları olan bir çeşme vardı. buldukları bu çare çok hoşlarına gitti. akşamı iple çekmeye başladılar, gün bitmek bilmiyordu. ama sonunda güneş denizin sularına indi ve gece denizin içinden çıkarak geldi.
karanlıkta tisbe ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı açtı ve dışarı çıktı. ev halkından kimse onu görmedi. yüzünü bir tülle örterek mezarın yanına geldi ve ağacın altına oturdu. sevgisi onu yüreklendiriyor, korkusunu dağıtıyordu. ama birden bir aslan göründü. herhalde daha yeni bir hayvanı paralamıştı, ağzı kanlıydı. ağacın yanındaki çeşmenin yalağından su içmeye gelmiş. babilli güzel tisbe aslanın geldiğini uzaktan ay ışığında gördü ve korkudan titreyerek kaçıp hemen oracıktaki karanlık bir mağaraya saklandı. ama kaçarken başına bağladığı tül kayıp düşmüş ve arkasında kalmıştı.
vahşi aslan bol bol su içip susuzluğunu giderdikten sonra ormana dönmek için yola koyulunca tisbe'nin ince eşarbını gördü ve onu kanlı ağzıyla parçaladı.
az sonra piramos geldi ve toprağın üstünde bir yaban hayvanına ait olduğunu hemen anladığı ayak izlerini gördü. yüzü bembeyaz kesildi derken kan lekeleriyle kirlenmiş eşarbı da bulunca şöyle bağırdı: "aynı gece iki sevgilinin de ölümünü görecek, ikimizden en uzun yaşaması gereken oydu, suçlu olan benim, zavallı sevgilim! seni yok eden ben oldum. çünkü geceleyin böyle tehlikeli bir yere gelmeni senden ben istedim ve buraya senden önce gelmedim. ey bu kayalıklarda yaşayan aslanlar! bedenimi parça parça edin. etimi korkunç çenelerinizle ısırıp paralayın.. ama yalnız korkaklar ölüm dilenirler."
sonra tisbe'nin eşarbını atarak buluşmayı kararlaştırdıkları ağacın altına gitti. o kadar iyi tanıdığı eşarbı öperek uzun uzun ağladı. ve ona şoyle dedi: "şimdi benim kanımı da içmelisin." böyle diyerek yanında taşıdığı kılıcı hemen böğrüne sapladı ve geri çekti aldığı yarayla o anda öldü. yarasından fışkıran sıcak kanlar tüldeki dut ağacının beyaz meyvalarını boyadı. ağacın kökleri de kanı iyice içmişti . bunun sonucu olarak dut agacının meyvaları mor bir renk aldı.
..
müzehher erim, mitolojiden masallar
hikayenin devamını eserden okuyunuz.
otobüste yaşlı adamı döven okul müdürü
-
bir gözü kör ve kalp piliyle yaşayan 71 yaşındaki adamı, oğlunun da yardımıyla döven eğitimci. oğluyla birlikte adamın tepesine çıkıp tekmeliyorlar. tabi ki ceza falan da almayacaklar. en fazla göz altına alınıp serbest bırakılır. çünkü bu ülke kendi halkını arsızlara, uğursuzlara terk etmiş durumda.
ülkede bilinçli olarak asayişsizlik politikası uygulanıyor
https://twitter.com/…ldz/status/1762831435197530282
gelen mesajlar üzerine edit: videodaki kişi mersin kasım ekenler lisesinin müdürü ismet turan. oğlu, ahmet oğuz turan
özelden güncellemeler devam ediyor edit 2: https://x.com/…849198?s=46&t=35jhs9xmhpm5cxj-u8rfow
ve açıklama:
https://www.akdenizgercek.com.tr/…lk-aciklama-geldi
ermeni kızları vs türk kızları
-
yahu bu kadar çok başlığı niye açıyorsunuz. genel bir başlık açın, şöyle olsun: türk kızları vs diğer bütün halklardan kızlar. bu başlık altında da biz türk kızları ne kadar çirkin rahat rahat yazın. maksat başlık kirliliği olmasın. biz zaten biliyoruz çirkinliğimizi.
gerizekalılar.
gollum diyeti
-
sahsen yaptigim bütün diyetler gollum diyetine dönüyor bir süre sonra:
- yiyecegissss. inci'nin önünden geçerken profiterol alacagissss.
- hayir hayir, rejimdeyim ben, yemeyecegim.
- bunu yedikten sonra aksam yemek yemeyisssss. eve kadar da yürürüsssss
- olmaz! bir bozunca sonra toparlanmiyor öyle kaliyor
- kendimisssi ödüllendirmemissss gerek kiymetlimisss. kaç gündür rejim yapiyorusssss. hem aç karna rejim yapilmassss
bu durumda gollum diyeti'ni "iki ögün arasinda rejim yapmak" olarak açiklayabiliriz.
22 nisan 2024 patiswiss ceo'sunun istifa etmesi
-
" adamı böyle severler " dediğim durum.
camel'a %46.1 zam gelmesi
-
sigaraya zam üstüne zam yaptıklarında sesimi çıkartmadım; çünkü sigara kullanmıyordum.
alkolün vergi oranlarını tavana çıkardıklarında bir şey söylemedim; çünkü içki içmiyordum.
hacıyağı ve gülsuyunu fahiş fiyata satmaya başladıklarında sesini çıkaracak kimse kalmamıştı...
burçların bir cümlelik özeti
-
yay: kimsenin özgürlüğüne herkes karışamaz.
bir uzaylıya dünyanın yerini tarif etmek
-
uzayda kaybolan bir astronotun büyük çilesi. uzaylının seninle iletişim kurabilen, isterse seni dünyaya geri gönderebilecek teknolojiye sahip türüne denk gelmişsin ama güneş diyorsun bakıyor, samanyolu diyorsun bakıyor. senden daha açıklayıcı bir tarif bekliyor seni geri gönderebilmek için. sen de ona bakıyorsun, kamera gözlere zumluyor...
kobe bryant
-
maç sonunda kendisiyle yapılan röportajda 81 sayı atmasıyla ilgili olarak bu maçta galibiyete hakikaten çok ihtiyacımız vardı, galip gelebilmek için sonuna kadar savaşmalı ve tüm çabamızı göstermeliydik, 81 sayı da bu kadar çabanın bir sonucudur" diyerek dinleyenlere yeme beni kobe dedirten basketbolcü.
tamam sen bu takımın hücum kabiliyeti açık ara en fazla olan oyuncususun artı bugünün senin için özel bir gün olduğu da belli, e zaten 50yi üçüncü çeyrek bitmeden geçmişken, cumaya kadar başka maçın da yokken at atabildiğin kadar, kimsenin seni rekor kırmaya çalışıyosun diye sorgulayacağı yok, zaten buna hakkı da yok*... ama kalkıp bi de son çeyrekte topun her hücum 20 saniye senin elinde olmasını, takımın kullandığı topların hemen hepsini kullanmış olmanı (takımın kullandığı 88 şutun 46sı artı 33 faulün20si, bunların ikisi üçlüktü yani buradan da bir 9 şut, eder 42 dakikada 55 şut denemesi), son çeyrekte takımın attığı 31 sayının 28ini atmış olmanı takımın galibiyete çok ihtiyacı olmasına bağlayıp, 81 sayının takım için çabalarken tesadüfen geldiğini, özel bir çabanın sonucu olmadığını ima ederek daha da takdir toplamaya, seyircinin gözüne girmeye çalışma; keza bu hem insanları aptal yerine koymaktır hem de kendini küçük düşürmektir. yine de,
bir kez daha tebrikler...
9gag'deki ülkelere göre kadınların fotoğrafları
-
ulan kiminin odası dağınık, kimininkinde etnik esintiler var, kimisi mayoyla poz vermiş vs. herkeste ilgi çekici, şahsına münhasır bir şeyler var kısacası. bizimki odasında tek başına halk oyunu oynayacak sanki. bu kadar kasıntı olacak ne vardı?
debe editi: (bkz: bayan değil kadın)