hesabın var mı? giriş yap

  • kardeş, sen şirket sahibi olarak kendi kasanda çalışanlarının maaşını ödeyecek kadar kötü gün parası tutmuyorsan kapat git zaten.
    bir de adamlara hain demiş utanmadan. tam kafayı yemelik amk.

  • hayatta 4-4-2 yerine 1-2-1 taktiğini uygulamaya çalışmaktır.

    1 kişi çıkılır tatile, her şey yolunda giderse 2 kişi tatil yapılır ve eve yine 1 kişi dönülür.
    görüldüğü üzere orta sahayı kalabalık tutmak bu taktikte de çok önemlidir.

  • kupa da sana çok meraklıydı sanki.

    gündemden kendine pay çıkarmaya çalışanlardan birisinin beyanı.. daha fazlası değil.

  • keşke hiç konuşmasaymış. ne kadar boş beleş bir konuşma bu. böyle durumlarda ağzından çıkana 10 kat daha fazla dikkat edeceksin.

  • izlerken cips veya patlamis misir yenilemeyen filmdir. diyaloglar o kadar degerli ki tek kelimesi bile bir paket hisirtisindan veya herhangi bir sesten kactiginda basa sarmak durumunda kaliyorsunuz kesin bir sey kacirdim diye. beni en etkileyen filmler arasindadir. emegi gecen herkesin beynine saglik.

    "bir yere varmaktansa hep yolda olmak daha iyidir, tanismalardan ve elvedalardan tasarruf etmis olursun."

  • migros veya herhangi bir süpermarket dilim karpuz satabilir. çekirdeğini bile satabilir. ancak ben ömrümde ilk defa pazarda yarım karpuz gördüm. işte bu çok daha dehşet verici bir şey.

  • sene 1963. barış manço, üniversite eğitimi gördüğü belçika'nın liege kentinde kendine bir ev tutmuştu..
    genç bir kızları olan çok tatlı yaşlı bir karı-kocaydı ev sahipleri.. onlarla akraba gibi olmuşlar ve deyim yerindeyse bu çift, barış manço'yu adeta damatları ilan etmişti. genç bir fotomodel olan marie claude ile barış manço, 31 ocak 1970'te evlenmişlerdi.
    barış manço'nun üzerinde, dededen kalma 175 yıllık, üzeri gümüş işlemeli mor bir kaftan varken, marie claude ise beyaz bir gelinlik yerine, üzerinde turkuaz işlemeler bulunan siyah bir gelinlik giymiş, başına yörük işi bir gelin başlığı takmıştı.

    barış ve marie, nikah sonrasındaki üç günü birlikte geçirir. sonra ikisi de işlerine döner. barış manço bir plak doldurmak üzere londra'ya giderken, türk dergilerindeki fruko reklamlarında da yer alan marie claude, yeni bir kampanya için istanbul'a uçar. genç çift çok mutlu, her şey çok güzeldir. daha doğrusu görüntü öyledir. nikahın üzerinden henüz 40 gün geçmişken, barış manço, eşinden boşanmak üzere mahkemeye başvurur.

    arda uskan, bu boşanmanın sebebini şöyle izah etmişti:
    "fikret kızılok, o günlerde barış'ın gurubunda gitar çalardı. fikret ile marie birbirine aşık olmuşlar.. bir gece fikret bizim evin kapısını çaldı. yanındakini görünce küçük dilimi yutacaktım değil sahiden yuttum. barış'ın eşi marie idi yanındaki. "bu gece sende kalabilir miyiz" dedi fikret. bir şey soramadım haliyle. ertesi sabah uyku tulumlarını sırtlayıp anadolu'nun yolunu tuttular.
    sevmişler birbirlerini yapacak bir şey yok.. barış ise hiçbir şey yapmadı. sessizce boşandı kızdan."

    barış manço bu konuya sessiz kalmış gibi görünse de olaydan sonra şu şarkıyı besteleyip müzik tarihimize adını altın harflerle yazdırmıştır.

    "ellerimle büyüttüğüm
    solarken dirilttiğim
    çiçeğimi kopardın sen
    ellere verdin."

    şimdi "dağlar dağlar"ı bir de bu öykünün ışığında dinleyelim.

    iyi ki doğdun barış manço, iyi ki geçtin hayatımızdan..

  • aşı hasta olmanızı engellemiyor. virüs girmeden önce bağışıklık sisteminize o virüse karşı talim yaptırıyor. aşıya rağmen hasta oldum demenin tatbikat yaptık ama yine de yangın çıktı demekten farkı yok.

    daha basit anlatılamazdı sanırım