hesabın var mı? giriş yap

  • "adam pide kuyruğunda -abi ben alıp çıkayım, iftara yetişeceğim! diyor. biz hobi amaçlı mı bekliyoruz lan. yatıya mı kalacağız fırında. "

  • 17 agustos'tan iki gün sonra dışişleri bakanlığının çağrısı ile atatürk havalimanına gitmiştim. sıra numarasına göre yurtdışından gelen yardım ekiplerinin yanına ingilizce bilen bir türk verip gönderiyorlardı. doctors without borders isimli kuruluştan bir doktor ekibi, tüm ameliyat malzemeleri ile gelmişlerdi. yunanlı 2 cerrah. bir iett otobüsü içinde tüm malzemeleri ile birlikte yalova'ya gitmemiz söylendi. akşam saatlerinde yalova'ya vardık. enkaz enkaz dolaştık, yardıma ihtiyacı olan bir yer aradık. sonunda bağımsız bir afet merkezi bulduk ve oraya gittik. bize bir yer gösterin yardım edelim dedik. "burada yeterince türk doktor var, yabancıya gerek yok" cevabını aldık her gittiğimiz yerden. 24 saat boyunca tüm yalova'da iett otobüsümüzle dolaştık amabir çok enkaz olmasına rağmen yardımımızı isteyen tek bir kişi dahi bulamadık. hepsi türk hekimlerine emanet edin bizi dedi. yunan doktorlar da bir süre sonra heveslerini yitirdiler ve iett şoforumuz ile kendilerini atatürk hava limanına geri bıraktık. organizasyonsuzluk, güvensizlik ve milliyetçilikten hoşlanmadığımı hatırlatan gün.

  • sözlüğün sözlük olduğu başlıklardan biri.

    toplum 5.0 felsefesi teknolojiyi içselleştirmiş bir toplumu ifade etmekte, peki teknolojiyi nasıl içselleştireceğiz? işsiz kalarak mı?

    belki de evet. buna demonetizing yani parasızlaşma deniyor.

    kısaca şöyle ifade edelim, bir şeyin üretim maliyeti yeterince ucuzlarsa bedava dağıtılır mı?

    30 yıl önce bir bilgisayar, video kamera, ses kayıt cihazı, navigasyon aleti, telefon, müzik çalar vb bir çok aleti aynı anda almak için belki 100bin dolar ödemek ve hepsini taşımak için de kamyonete ihtiyaç vardı. bugün hepsi 1000 doların altında cebimizde.

    bir şirket olduğunuzu düşünün, kendi ürettiğiniz bilgiyi arşivlemek ve yönetmek için dahi onlarca çalışan, odalarca dolap ve evrak gerekirdi, şimdi sadece 1 muhasebe elemanının elindeki bir yazılımla halloluyor.

    30 yıl önce sağ dikiz aynası bile opsiyonelken bugün geri görüş kamerası standart paketlerde yer almaya başladı.

    15 yıl önce bir mesaja 2 kontör öderken şimdi binlercesini harcıalem olarak veriyorlar, yüzüne bakmıyoruz.

    dünyanın en pahalı şeyi olan bilgi dahi bugün çok ucuz çoğu zaman bedava. enstruman çalmayı öğrenmek mi istiyorsun? kendi mobilyanı kendin mi yapmak istiyorsun? finans öğrenip borsa oynamak mı istiyorsun? hepsi bedava.

    üretim yeterince ucuzladığı zaman ücretsiz dağıtılabilir. endüstri 4.0 devrimi gerçekleştiği zaman insanlara çalışsınlar diye değil, çalışmasınlar diye para ödenmesi gündeme gelebilir. işsizlik oranlarını düşürmek için uğraşmak yerine işsizliği kabullenmek de bir yöntem olabilir mi?

    birkaç yıl önce isviçre'nin vatandaşlık maaşı verme düşüncesi vardı. bu o kadar uzak bir şey değil. aynı zamanda o kadar iyi de değil, kendi dinamiklerini getirecek bir şey olurdu.

    vatandaşlık maaşı verildiği durumlarda çalışmayan insanlar toplumda dışlanırdı. sistemin kaynaklarını tüketmek ama katkıda bulunmamak toplum açısından yanlış karşılanacaktır. bunun örneğini almanya'da görebiliriz. sürekli işlerinden çıkıp işsizlik maaşı haklarını sonuna kadar kullanan, mümkün olan her yolla vergi ödemekten kaçan türkler almanlar tarafından bu yüzden sevilmiyor.

    gelecekte, insanların barınma, yiyecek, iletişim gibi ihtiyaçları için endişelenmeyeceği standart vatandaşlık maaşlarının gelmesi (gelişmiş ülkelerde) mümkün olabilir. bu durumda insanlar çalışmayacak mı? elbette çalışacak. öncelikle lüks istekler için, ikincil olarak sosyal statü için, toplum tarafından dışlanmamak için insanlar çalışacak ve maaş alacaklar. aldıkları maaşı dünyayı gezmek, lüks yat almak, daha dev ekran bir tv için harcamaya devam edecekler.

    bu aynı zamanda bir tersine göç etkisi de yaratabilir. neden? çünkü böyle bir ortamda sadece kalifiye insanların iş bulması mümkün olacak. fabrikada forklift operatörüne, montaj elemanına, sokakta çöpçüye ihtiyaç yoksa ve bu insanlar toplumda kabul görmüyorsa ne yapacaklar? elbette gelişmiş ülkeden vatandaşlık maaşını alıp kendilerine iş sağlayabilecek olan, üstelik o maaşla çok daha fazlasına sahip olabilecekleri gelişmekte olan ülkelere gidecekler. ne o? son birkaç satır çok mu tanıdık geldi?

    5. jenerasyon toplumda insanlar sadece üretmenin verdiği haz ve getirdiği sosyal statü için çalışacaklar. hayat mücadelesinin içinde kaybolmak yerine bilim yapacaklar, sanat üretecekler, icat yapacaklar. evini geçindirmek için değil, geliştirdiği yeni projenin finansmanını biriktirmek için çalışacaklar. toplumsal gelişim açısından harika bir zaman dilimi olacak ama buna ayak uyduramayan insanların topluma yeni bir alt tabaka yaratması söz konusu olabilir.

  • artık bazı mantıklı verileri de sıralamanın vakti geldi dediğim mimari.

    ulusal dönem'de çeşitli atılımlar yapılmaya çalışılmıştır. herkesçe malum bu. hatta o dönemde hem yeni cumhuriyetin eğitime, sanata önem verdiğini hem de bunu da belli bir mimarlık stilinde yapmak istediğini tariflemek için çeşitli mimarlarla çalışılmıştır. bir tane örnek vereyim size hemen; mimar ernst egli tasarımı ve projesi olan musiki muallim mektebi.

    bu bina içinde bir konser salonunu ve fuayesini, idari ofislerini, sınıflarını, yurtlarını, yemekhanesini, çalışma odalarını içerecek ve bir avlunun etrafında şekillenecek biçimde tasarlanmıştır ki bu da bize eski tip medrese tasarımını tarifler.

    binaya şuradan ulaşabilirsiniz.

    asıl konu ulusal dönemde bu kadar titizlikle üzerine gidilen eğitim yapılarını tasarımının neden dikiş tutturamadığı ki bu konu hala tartışılır.

  • bilal erdoğan'ın gündem değerlendirmesidir. hayatımda böyle kötü cümle görmedim birader, tam özne-yüklem uyumsuzluğu diyecektim ki bir baktım yüklem yok. bilal de sular seller gibi şakırdı aslında, gazetenin hatası herhaldsfghjk

    --- spoiler ---

    cumhurbaşkanı erdoğan'ın oğlu bilal erdoğan gazetecilerin gündemle ilgili sorularına, "bunlar bizim gündemimiz olmamalı. biz, milli birliğimizi, kardeşliğimizi bozmaya yönelik ucu nerede olduğu belli olmayan hep böyle dış mihrakların türkiye üzerinde oynadığı oyunların bir parçası olduğu aşikar" dedi.

    --- spoiler ---

    http://m.radikal.com.tr/…ilde_insa_edecegiz-1327683

  • gün ortasında cep telefonum çalar.
    -alo, naciye sen misin?
    -yanlış aradınız sanırım beyefendi.
    -niye?
    -çünkü ben naciye değilim.
    -dıt dıt dıt

    iki dakika sonra yeniden aynı numaradan aranırım.
    -alo, naciye.
    -beyefendi siz hangi numarayı arıyorsunuz.
    -napıcan?
    -yanlış mı arıyorsunuz yoksa size yanlış mı verildi o numara onu anlamaya çalışıyorum.
    -ya orası benim on beş yıllık evimin numarası, niye yanlış arayayım.
    -enteresan, bu numara cep numarası ama, evinizde cep numarası mı kullanıyorsunuz on beş yıldır.
    -nasıl (bu ‘’niye’’ ve nasıl’’ sorularını soruşu çok komik olduğu için adama kızamıyorum ve gülmeye başlıyorum)
    -sanıyorum siz başına arayacağınız ilin telefon kodunu koymadan arıyorsunuz.
    -kod mu koyuluyor.
    -evet, hangi şehirdesiniz siz?
    -napıcan?
    -kodunu koyucam, töbe töbe.
    -tamam bi de öyle deneyeyim.
    -bi zahmet.

    on dakika sonra tekrar arar.
    -alo
    -kodunu koydum aradım, doğru demişsin, sağol demek için aradım.
    -rica ederim.
    -benim kafam biraz zor basıyor da bu işlere. telefonu yeni aldım.
    -hayırlı olsun. lütfen koduyla beraber kaydedin, yoksa her seferinde benim numaram çıkar.
    -tamam, hadi görüşürüz
    -görüşürüz (ne, nasıl, niye, yok ya görüşmeyiz, hopp amcaaa…)
    -dıt dıt dıt