hesabın var mı? giriş yap

  • benim hanım ayda 30k kazanıyor. pilavı da dışarıdan söyleyebiliyoruz.

    edit: la oğlum neden hala favlıyorsunuz bunu. neyse güncel rakamı yazmayayım da canınız sıkılmasın.

  • mardin savur'da 8 çocuklu bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya gelmiş bilim adamı.

    küçükken milli takımda kaleci olmak istiyormuş, lisede takımda kaleciymiş ama sonradan milli takım hayalinden vazgeçmiş. bundan vazgeçse de türk milli takımı formasını giymekten vazgeçmemiş. bkz

    istanbul'da tıp okumuş. fakülteyi birincilikle bitirmiş. fakülte bitince savur'da gönüllü doktorluk yaparken, sağlık bakanı'nın mardin ziyaretinde kendisiyle tanışmış ve bu vesileyle savur'a tayin edilmiş. yani gönüllü doktorken, kadrolu doktor olmuş savur'da.

    tübitak bursu ile abd'ye gitmiş.

    abd'de günde 16-18 saat çalışıyormuş, şikayet edilmiş, yasalar bu kadar uzun çalışmaya izin vermiyor diye.

    amerikan bilimler akademisine kabul edilen ilk amerikalı türk olmuş.

    soyadı olan sancar, hint dilindeki sankar kelimesiyle karıştığı için hint zannediliyormuş. bunu engellemek için "first american turkish member" şeklinde tanıtıyormuş kendini.

    vehbi koç ödülü'nü türk nobeliolarak gördüğünü ve abd'de böyle anlattığını söylüyor.

    vehbi koç ödülü ile aldığı 100 bin dolara, kendi de cebinden 100 bin dolar ekleyerek abd'de bir türk evi açacağını söylemiş. bu ev abd'ye yeni gelen türk öğrencilerin gelebileceği bir ev olacakmış.

    kürtçe bilmediği için mardin savur'daki hastalarla tercüman aracılığıyla anlaşıyormuş. okuma yazma bilmeyen kadınlar reçeteyi muska sanıyormuş. ancak yine de o günleri en mutlu günleri olarak görmekteymiş.

    çocuğu yokmuş, eşi de yine abd'de üniversitede çalışıyormuş.

    http://www.koc.com.tr/…documents/2007/haziran07.pdf

  • amerikan pop kültüründe derin izler bırakmış ünlü çizgi roman karakteri, bilimkurgu kahramanı. çeşitli çizer ve yazarlar tarafından bugüne kadar kesintisiz üretilen "flash gordon" serilerinin ilk macerası 1934'te alex raymond'un çizgileriyle yayınlandı. bir yıl sonra radyo tiyatrosuna, zaman içinde sinema, televizyon dizisi ve çizgi film serisi de dahil birçok farklı alana uyarlandı.

    yale üniversitesi mezunu, polo oyuncusu asilzade steven 'flash' gordon'un bir süper kahraman olarak atıldığı bilimkurgu maceraları, dünyayı ateşe veren meteor yağmurlarıyla başlar. çılgın bilimci dr. hans zarkov, uzaydan gelen meteorlarınkaynağına ulaşmak için bir uzay emisi inşa eder.ancak böyle bir seyahati tek başına yapmak istememektedir. üstün yeteneklerine inandığı flash ve güzel sevgilisi dale arden'i kaçıran dr. zarkov, onlarla birlikte uzayın derinliklerindeki mongo gezegenine doğru yola çıkar.

    maceracı üçlü, mongo imparatoru amansız ming'in meteorları dünyaya karşı bir silah olarak kullandığını keşfeder ve "uzay savaşı" başlar. mongo'daki ming muhaliflerinin dünyalılardan yana tavır koyduğu bir savaşta antik tragedyanın dinamikleri uzaya taşınmıştır: şeytan ruhlu ming, flash'ı yok edip, dale arden ile evlenmeyi arzularken, ming'in kızı prenses aura da flash'e aşık oluur...

    "uzay yolu", "supermen", "yıldız savaşları" başta olmak üzere bilimkurgu sinemasının birçok yapıtına öncülük eden "flash gordon" 1938'den itibaren defalarca filme çekildi. 1980'de ingiliz yönetmen mike hodges'ın yaptığı film bunlar arasında en çok iz bırakan oldu. müziği queen tarafından beslenip, icra edilen ve albüm haline getirilen "flash gordon" filminde, başroldeki çiftten çok, ming'i canlandıran max von sydow, prenses aura rolündeki ornella muti ve aura'nın aşığı prens barin rolüyle timothy dalton'un öne çıkması dikkat çekiciydi.

    alfa yayıncılık, flash gordon çizgi roman serisini türkçeye çevirip fasiküller halinde yayınlarken "sarı saçlı mavi gözlü tuhaf türk karakterler" dağarcığımıza katkıda bulunarak ünlü karakterin adını "baytekin" olarak değiştirdi. aynı tutum türkiye'de vizyona giren flash gordon filmlerinde ve türk yönetmenlerin yaptığı sinema uyarlamalarında da gözlendi. "flash gordon space soldiers" filminin bir kopyası, 1967'de şinasi özkonuk tarafından "baytekin fezada çarpışanlar" adıyla sinemaya aktarıldı. baytekin rolünü hasan demirtaş'ın üstlendiği filmin orijinal müziği '60'ların progresif anadolu rock grubu koyun tarafından yapıldı.

    roll, s: 141

  • elini sakatlayan kapicinizin yerine universitede okuyan oglunun her cop almaya gelisinde yuzunuze bakamamasi.

  • uzun hali minibüste herkes indikten sonra tek kalan yolcunun huzursuzluğu olacak olan başlıktır.

    küçüklüğümde anneannem sürekli uyarırdı dershaneye giderken falan tek kalma in herkes inince diye.oradan aklımda kalmış olacak ki lise yıllarında saat akşam 7 civarında üsküdardan kadıköye dönerken bir dolmuşçunun manyak manyak sürekli dikiz aynasından kesmesi sonucu resmen yolun ortasında inip son inenle, deli gibi yürümüştüm.

    bir kere de sabah çok erken saatlerde ilk minibüse binecektim kadıköyden iğrenç herif(minibüs şöförü) nereye gidiyorsun güzelim diyip iğrenç bir sırıtışla süzünce yine binmeyip yürümüştüm.

    yalnız olduğumu zannetmiyorum.minibüste hep en sona kalınca huzursuz olurum.

  • bir gün korku filmi izleyip salonda uyuyakaldım. sabaha karşı beyaz bir şey üstüme atlayıp beni uyandırdı. resmen altıma sıçtım. bir baktım bembeyaz bir kedi. acıktı herhalde benimki dedim kalktım. ayılınca hatırladım benim kedim yok ki! sokak kedisi olamayacak kadar temizdi. ben de kapıcıyı arayıp evimde kedi var dedim. o da sabahın beşi aq banane dedi. doğru dedim. sonra yan komşunun kapısındaki paspasda kedi resmi olduğunu hatırladım. bir iki saat sonra gittim kedilerini geri verdim. balkondan benim eve zıplamış manyak.

    bir kaç gün sonra duştan çıktım, bir baktım kedi gene benim evde. kapı çaldı verdim direkt.

    1 günlüğüne şehir dışına çıktım. geldiğimde kedi gene bendeydi. kapı çaldı, kediyi verirken kadın sizin evi çok seviyor, sürekli size geldi dün biz de balkondan geçip aldık dedi. ben de ehüehü diye gülüp kapattım kapıyı. sonra bir dakika lan dedim bunlar benim eve girmişler! bunu bana söyledi ben de mal gibi gülüp uğurladım kadını.

    aynı gün kapıcıya anlattım durumu abi dedim ailecek bana musallat oldular, önce kedi alıştı sonra komple yan daire bana geliyorlar dedim. o da çok yanlış, özel hayat diye bir şey var belki ben birini öldürdüm kuvvette saklıyorum demesin mi!

    o günden beri balkon kapısını kitlerim. kedi neyse hadi yan komşu da neyse ama kapıcı girerse büyük sıkıntı.

  • bir kaç gün içerisinde karakola giderek ilk adımını atmayı planladığım kampanyadır.

    şöyle diyeceğim:

    "karakolunuzun görev alanında bulunan mahallede ikamet etmekteyim. bir kaç gündür gece 2-3 sularında ellerine davul almış motosikletli ve kamyonetli şahıslar bu davulları çalmak suretiyle mahallede dolaşmakta ve huzur ve sükunumu ihlal etmektedirler. bu şahısların tespit edilerek haklarında kabahatler kanunu, çevre kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca adlı işlem yapılmasın talep ederim".

    peşin not: anne-babamın da doğruladığı üzere ilk orucumu 6 yaşında tuttum. son 20 yıldır zaruret hali hariç bir ramazan orucunu bile kaçırmadım. hatta teravih namazını hatimli kıldıran camiler'in müdavimiyim. şuan size oruçlu olarak sesleniyorum.

    gelin özeleştiri yapalım. oruç tutmayanlara "inanmıyorsun bari saygı duy" demek kolay. senin oruç tutmayanlara saygın var mı? hatta oruç tutanlara saygın var mı? gecenin vaktinde istisnasız herkesi rahatsız ediyorlar ve buna karşı çıkmayı bırak, destek oluyorsun. çocuğu olan var, hastası olan var. benim gibi yemeğini yeyip yatan, sahura kalkmak istemeyen var. nasıl bir hoşgörü dini bu? gerçek islam bu değil. vallahi de billahi de bu değil. bak bu sefer gerçekten de değil.

    bu zulümdür, eziyettir, dinde yeri yoktur. ve ben inanıyorum ki allah bunun hesabını hepimizden soracaktır. buna bir son verilsin; oruç tutan müslümanlar tarafından.