ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ankete katılmadı diye 1055 tl ceza kesmek
-
kapıya gelen gerçekten dolandırıcıymış demek ki.
trafik lambası
-
ilk otomobillerin yollara çıkmasından kısa bir süre sonra ilk trafik kazası da gecikmeden gerçekleşti. bunları önlemek için birçok şehir ve büyük kasabalarda, yoğun kavşaklardaki trafiğin düzenlenmesi için trafik kuleleri yerleştirildi.
görsel - görsel
istanbul 2018, dünya tütünsüzlük günü için kalp şeklinde yanan trafik lambaları.
trafik görevlileri bu kulelerde manuel olarak yaptığı ışıklarla kavşakta hangi yöndeki araçların bekleyip, hangilerinin geçeceklerini tayin ediyorlardı. bugünkü modern ışıklara göre oldukça ilkel olsa da bu yöntem işe yarıyordu.
ancak, sürücülerin hangi rengin dur, hangi rengin geç demek olduğunu benimsemesi için trafik kurallarının standartlaşması gerektiği anlaşıldı. trafik polisleri/görevlileri ilk başlarda renkleri seçerken tren yollarındaki renkleri seçtiler. buna göre beyaz ışık geç, yeşil ışık dikkat ve sarı ışık dur demekti.
ancak ışıkları renklendirmek için kullanılan lenslerin düşmesi yanan ışık ne renk olursa olsun beyaz görünmesine neden olduğu ve kaza ile sorunlara yol açtığı için bu renklerin yeniden düzenlenmesi gerekti.
1953, stockholm'de bir trafik ışığı.
1920'de william potts adlı bir trafik polisi detroit'te, woodward avenue ve fort street'in kesiştiği kavşaktaki dört yönlü trafik lambasını geliştirdi. icadı iyi karşılansa da yine bir görevlinin ışıkları açmak için trafiği gözlemesi ve anahtarları çevirmesi gerekiyordu.
1920'lerin ortalarında mucitler otomatik trafik lambaları geliştirmek için çalıştılar. bir mucit, kavşağa yaklaşan sürücülerin kornaya basması ile değişen trafik lambasını icat etti. ancak bir sorun vardı, tüm arabalarda korna bulunmuyordu ve aynı anda iki araç kornaya bastığında sorun yaşanıyordu. ayrıca bu trafik lambaları ıslık vs. gibi etkenlerle de değişiyordu.
sonunda trafik lambalarını otomatikleştirmenin en etkili yönteminin ışıkların bir zamanlayıcıya bağlanması olduğu görüldü. bu sistemin dezavantajı bazen diğer yönde bir araç yokken de ışığın yeşile dönmesini beklemek zorunda kalmanızdı. (halen öyle değil mi?) ancak olabilecek en etkili çözüm buydu ve tüm dünyada halen kullanılan trafik lambalarının temelini oluşturdu.
kaynak: histroydaily
6 temmuz 2010 uruguay hollanda maçı
-
kameramanın biri de maç bitti sanıp sahaya daldı. fenerli galiba..
ilginç sevgili diyalogları
-
bir düğündeyiz, ben de nikah şahidiyim. nikah için adım anons edildi, yerimden kalktım, imzayı atıp , kız arkadaşımın yanına döndüm.
- ya bizim orada bir baklavacı var, baklavaları çok güzel.
+ ?!?!?!
- ne oldu? sana da getirmiştim bir ara. hatırladın mı?
+ az önce arkadaşının nikah şahidiydin. aklına bu mu geldi?
- evet, ne var ki bunda?
+ yani sence bir gariplik yok?
- yok, niye bir gariplik olsun?
+ off off, allah aşkına, nereden geldi aklına? baklava da yok masada.
- nikah memuru bizim playstationcı abiye benziyor.
+ eee?
- o abinin karşısında da, bu baklavacı var.
+ offf. neyse haberi olmasın çocuğun. sonra "nikahımda canı sıkılmış" diye düşünür.
2 ay sonra
- oğlum senin nikahta benim aklıma bizim baklavacı geldi len?!
+ oğlum benim de aklıma bisikletçi ibo geldi len?!
- ahahaha.
yanlış anlaşılmış şarkı sözleri
-
tarkan - sen üzülme gülüm incinme --> sen üzüm ye gülüm incir ye.. tey tey
sakalsız barış manço fotoğrafı
-
bildigim butun fotograflari oyledir, zira kendisi bıyıklıdır.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
yılını tam hatırlamıyorum ama bayağı eski bir hadisedir. sezen cumhur önal sunuyor: "evet sayın izleyiciler, şimdi gary moore söylüyor, still got the blues, hala bluzunu saklıyorum"
demre'den sürgün edilen polisler
-
gariban vatandaşın karşısında kovboy gibi davranan polisler arkası sağlam birini görünce kuzu gibi oluyor
ayrıca gördüğüm polislerin çoğu reisci. bu düzenin oluşmasında payları var. yarattıkları canavardan şikayet etmesinler
80'ler çocuklarının travmatik geçmişi
-
travma sebebi: yerli mallari haftasinda meyve olmak
85' sonrasi dogumlular dalga geçtigimizi zannediyor olabilir. bilakis, biz elma, seftali, muz, kestane ve hatta karpuz olmus bir nesiliz. bu meyveleri içsellestirmis, bu meyveler için sapka yapmis, o sapkalari basimiza takmis, yine bu meyveler için maniler ve siirler ezberlemis, ve hatta bu becerilerimizi bir ton yetiskinin önünde sergilemek zorunda kalmis bir nesiliz. armut oldugumuz için alkis toplamis bir nesil.
sonuç: olunan meyveye karsi anlamsiz bir antipati beslemek. o meyvenin renginden illet etmek*. anamur muzunun iyi, diger muzlarin kötü olduguna inanmak. yerli mallari haftasi kutlamayan genç nesillere killanmak.
hayata dair gülümseten detaylar
-
üç yaşına girmek üzere olan oğluma uyuması için masal anlatıyoruz. birkaç gündür de ihale bende. ışıkları kapattığımız için aç masal kitabını oku durumu olmuyor. haliyle, kaba tabirle uydurup uydurup anlatıyorum bir şeyler. aklıma da köyden başka bir şey gelmiyor. zihin ne dolu köyle. neyse masalı anlatırken bizimki her cümlede araya giriyor. misal "selim ve babası sabah uyandığında inekleri sağmak için ağıla gittiler" diyorum ve hemen "baba peki kuzular yok mu?" diyor. var oğlum olmaz mı diyorum. bu sefer "baba peki tavuklar yok mu?" diyor. var arkadaşım onlar da var az bekle :) işte sonra ineklere yemek olarak saman verdiler diyorum. hemen ardından "baba peki su verdiler mi?" diyor. ya hayır masal mı anlatıyoruz, soru-cevap etkinliği mi belli değil. madem hayal gücün iyi, sen anlat diyorum. bu sefer de "bir varmış bir yokmuş baba" diyor ve kalıyor orada. devamı yok. yaklaşık 20 dakika süren bu mücadelemiz sonrası anne olaya müdahil oluyor ve nasıl oluyorsa uyuyor bizimki hemen. işin özü ben çok kötü masal anlatıyorum, kabul.
atatürk'ün 5 yaşındaki fotoğrafı
-
gerçekten çok duygulandım. canım benim, kim derdi ki o ortada oturan sarı, tatlımı tatlı çocuk bir ulusun geleceğini kurtarıp, bir ülke, bir cumhuriyet ve bir sürü sayılamayacak şey bırakacak. gerçi o yaşında bile lider lider oturuyor yakışıklım. nurlar içinde uyu ata' m. bu millet seni sevmekten hiç vazgeçmeyecek.
tanım: görebileceğimiz en güzel fotoğraftır.
ördeğe tecavüzün cezasının 437 lira olması
-
aslında, dışarıda ördeğe tecavüz etmenin fiyatıdır bu.
bilindiği gibi kendinize ördek alıp, besleyip, büyütüp, tecavüzü evde gerçekleştirmeniz, biraz zahmetli de olsa, daha hesaplıdır.
(bkz: aynı ördeği dışarıda siksen dünyanın parası)