hesabın var mı? giriş yap

  • kullandığı araç 350 bin euro civarı. onu o hayatından kurtaralım derken, o bizden 20 kişiyi falan işe alıp, ırgat olarak çalıştırabilir.

  • kanimca, suc ve cezadaki haliyle, cok ilginc bir ahlak anlayisi olan yazar.

    suc ve cezada, insanlari "napolyonlar" ve "bitler" olarak ayirir; yani tutkulari her turlu degerin ustunde olanlar ve siradan insanlar. raskolnikov siradan bir insan olarak napolyon olmaya kalkisinca, dostoyevski ona ceza olarak vicdan azabini uygun gorur. oysa ki dostoyevski icin kanimca, cok daha feci isler yapmis olan napolyon bir suclu degildir.

    biraz kafa karistirici o yuzden daha fazla ayrintiyi hakediyor bu adamin ahlak sistemi. tekrar edelim, napolyon ve onun gibiler icin bir elestiride bulunmuyor. bunun nedeni de onlari, neden olduklari sefaletlerden sorumlu tutmamasi. zira birini sorumlu tutmak icin onun secim yapmis olmasi lazim, yani ozgur irade sorunu. eger napolyonun kaderinde napolyon olmak varsa, onu suclamak yersiz. onun dogasinda karsi konulmaz bir iktidar istegi vardi, bir deha vardi ve belki de komuta ettigi tum insanlardan daha fazla tutku vardi. iste bu tutku, napolyonun ozuydu ve o da ona gore davrandi. bu tutku ahlakin, dolayisiyla iyinin ve kotunun otesindedir. o, bazi insanlarin ozudur. birisini ozu yuzunden suclamak mumkun mudur?

    tam tersine dostoyevski raskolnikovu suclar ve hatta cezalandirir. neden? cunku o napolyonun aksine dogasina gore yasamamis, aklini kullanarak sacma sapan bir karar vermis ve bu dogasina aykiri gelmis. onun dogasinda insan oldurmek yoktur. bu nokta cok onemli. dostoyevskinin butun eserlerine dikkat edin, o hicbir zaman sucu toplum duzenini bozdugu icin veya baskasinin hakkini yedigi icin kotulememistir. onun icin asil suc, kendine karsi, yani ozune karsi isledigin suctur. suc ve ceza orneginde bu rahatlikla gorulebilir, zira oldurulen kadinlardan hic bahsedilmez. topluma (mesela onlari taniyanlara ve ailelerine) verilmis zararlardan bahsedilmez. onlar bir figurandir. asil zarari raskolnikov kendi ruhuna vermistir. burada inancli bir hiristiyan olmasinin etkisi var sanirim. bu yuzden raskolnikova o kadar kizar ki onu sibiryaya yollar. raskolnikovun ic huzura kavusmasi ancak bir napolyon olmadigini anlamasi ve bundan dogan boslugu sonyaya duydugu sevgiyle doldurmasiyla mumkun olur. (ama yine de ozgurlugunu kaybeder, hatasinin bedeli vardir)

    iste bu da bizi dostoyevskinin, kanimca, gercek felsefesine goturur. yani cogumuz boyle yanilgilara kapilip napolyon olmaya calisiriz ama eger bu tutkular bizim dogamizda mevcut degilse, dogamiza (ruhumuza) karsi geldigimizden oturu suc islemis oluruz. eger vicdaniniz varsa, yani yaptiginizin yanlisligini veya dogrulugunu sorgulamaya basladiginiz an, zaten bir napolyon olmadiginizi kanitlar ve ahlakin alanina girersiniz. bu vicdan muhasebesi sirasinda, mantiksal olarak yaptiginizi hakli bulsaniz bile, sirf bu vicdan muhasebesini yapiyor olmanizdan oturu suclu olabilirsiniz ve eylemleriniz dostoyevski tarafindan iyi ve kotu olarak nitelendirilir. ama o napolyon icin boyle kelimeler kullanmaz, buna hakki olmadigini dusunur. napolyon kendini bile sorgulamiyorken, yani ruhuna, dogasina karsi bir suc islememisken, dostoyevski nasil kalkip onu suclasin? dedigim gibi bunlar donup dolasip onun icin dogru olan gercek suc kavramina geliyor, yani baskasina zarardan oturu ozune zarar.

    kendine karsi suc islemis siradan insanlarin sucun cezasi, cektigimiz vicdan azabidir. bu cok tutarli bicimde yukaridakilerle ortusuyor, zira vicdan azabi kisinin napolyon olmadigini farketmesi ve hayatinin anlamsizlasmasidir. bu yuzden vicdan, imrenilecek bir ozellik veya olmasi zorunlu evrensel bir ahlak kurali degildir. sadece toplumun (napolyon olmayan) alt kesimi icin gecerli. bu azaptan kurtulusumuz ise dostoyevskinin felsefesinin en temel taslarindan biridir, yani insan sevgisi. ancak baskasini sevmekle, anlamsizlasan hayatimiza anlam buluruz.

  • eski hukukumuzda kısasa dair idam suçlarının alenî sergilenmesinin sebebi, belki maktulün yakınlarının bu manzarayı görüp de rikkate gelebileceğinin düşünülmesidir. yani katile belki acırlar, buna razı olmazlar da, kısas uygulanmasından vazgeçerler diye. eğer vazgeçerlerse devlet katili kendi kamu hakkından ötürü ta'zîr cezasına (hapis, kürek vesaire) çarptırır, katil de maktulün yakınlarına kan parası (diyet) öderdi. şahsî kanaatim de bunun son derece makul ve adil olduğudur. şu dünyada kimseye para cezası kadar bir şey koymuyor, adam para ödeyeceğine, 10 yıl içeride yatmaya razı oluyor. bu yüzden dinlerde de genellikle malî ve bedenî cezalar cârîdir. çünkü statü farkı olmaksızın, herkese aynı elemi verir. ayrıca şimdilerde uygulanan hapis cezası, suçun şahsîliği ilkesine aykırıdır. bir insanı içeri atıyorsunuz, 10 sene, 20 sene, artık her ne ise, bu suçun cezasını yakınları da o müddet boyunca çekiyor. hakikatte hiçbir cezamızın adil olmadığı gerçeğiyle ne zaman yüzleşeceğiz modern insanlık olarak bilemiyorum. eskiler çok daha adildi.

    yani kimse ruh hastası olduğu için veya "ibret-i âlem" için bunları sergilemiyordu. devlete karşı işlenmiş suçlarda böyle olabilir ama kısastaki maksad bu değildir. tabiî 1938'teki durumu da bilemiyorum pek.

  • cs_italy'de pazarın oradan geçerken tavukları da kesmiş nesildir.

    edit : uzun bir aradan sonra listenin sonunda da olsa tekrar debe'ye girmişiz.
    ama ben böyle entrylerle gündeme gelmek istemiyorum,o yüzden buradan buyrun : (bkz: #47081572)

    bi daha edit : "aynı linki vermişsin lan asfdfasd" tarzı mesaj gönderen arkadaşlar oldu.

  • beni adamdan sayıp alacak örgüte zaten ben girmem.

    edit:
    yukarıda yer alan repliğin ferhan şensoy'un efsanevi pardon filmine ait olduğu her ne kadar sözlük camiasınca anlaşılmış olsa da, bazı yazarlar yine de filme atıfta bulunmam gerektiği yönünde uyardılar.
    düşündüm ve haklı buldum.
    işte o repliğin geçtiği sahne
    bu muhteşem filmi hala izlemeyen varsa hemen izlesin diyorum.

    debe edit:
    çok sayıda yazar arkadaş, özelden mesaj yazarak bu repliğin groucho marx'a ait olduğunu belirtti.
    zaten sözlükte de daha önce yazılmış.
    (bkz: #22508435)
    woody alllen'da annie hall adlı filminde bu repliği kullanmış.
    bilmiyorduk, öğrenmiş olduk.
    bilgilendiren yazar arkadaşlara teşekkür ederim.

  • - dunya sadece siyah ve beyaz renklerden olussaydi, sizce neler degisirdi?
    - su sacma morcivert kravatinizi takmamis olurdunuz..

  • yıllar önce saçlarımın üçte birini kaybetmeme neden olan, ardından bir çok tedavi görmem sonucu ziyadesiyle tüm saçlarımı yeniden kazandığım hastalık.

    tedavi yöntemi olarak ne kullanılırsa kullanılsın, bu hastalıkla alakalı olarak temel olarak edindiğim tecrübe hastalığın psikolojik olarak büyütülmemesi gerektiğidir. saç derisinde 5 kuruş büyüklüğünde açılan bir delik zamanla kavanoz kapağı boyutuna dönüşebiliyor. bunu hızlandıran en önemli neden de kişinin "mnskym noldu lan bu nerden çıktı nasıl kurtulacam" telaşı, stresidir.

    hastalığın temel nedeni, stres veya başka etkenlerle kılcal damarlara yapılan baskı neticesinde o bölgedeki saç hücrelerinin beslenememesidir. saç hücresi yeterli desteği alamayınca ölmemek için saç telini bırakmak zorunda kalmaktadır. zamanla saçın yeniden çıkmasının nedeni de budur. yani, saç hücresi bir nevi ölüm uykusuna yatmaktadır. tedavide uzun zaman kaybedilmesi sonucu yeniden saç çıkmamasının nedeni uyku moduna geçen saç hücresinin kaybedilmesidir.

    kılcal damarların besleyemediği bölgede, dolaşım bozukluğuyla alakalı birikim oluşmakta, pis kan olarak tabir edilen kan toplanmaktadır. kaşıntı ve kızarıklığın bir nedeni de budur.

    sonuçta bir hastalıktır ve tedavisi vardır. bunun için;

    1. saçkıran tespit edildiğinde tedavi için zaman kaybedilmemelidir.
    2. doktor doktor gezip tedavi sürecini uzatmanın da alemi yoktur. özellikle bu hastalık üzerine ihtisaslaşmış bir prof. doktora gidişim bile bana deva olmamıştır. bir yığın nasihat psikolojik destek ve bir takım ilaçlar ise hiç bir işe yaramamıştır.
    3. hastalığın tedavisi ile ilgili temel mantık şudur: saçkıran oluşan bölge ve yakın çevresi bir havlu veya yarım diş sarımsak ile tarhiş edilemelidir. pis kan olarak tabir edilen birikimin oradan tahliye edilmesi için önemlidir.
    4. sarımsak tedavisi kesinlikle yabana atılmamalıdır. tarhiş edilen yere sürülen sarımsak biraz pis kokmanızı ve birazda acı duymanıza neden olabilir. ama tedavi sonrasında saçlarınızı eskisinden daha gür yeniden kazandığınızda sarımsak adını duyduğunuz yerde esas duruşa geçebilirsiniz.

    iyileştikten sonra zaman zaman tekrar edebilir. "naber lan nerde kaldın yoktun bi kaç sene" diyerek karşılanmalıdır. sonrasında zaten küsüp ortalardan kayboluyor bu hastalık. biraz saçma biraz komik gelebilir ama benim tecrübelerim bu şekildedir.

    ben doktor falan değilim kesinlikle, damdan düşen damdan düşenin halini bilir diyenim sadece.