ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
msn hatıraları
-
"kişisel iletinizi yazın" kısmında media player'dan dinlediğiniz müziğin yazması ve bunun sonucu insanların sana "bunu mu dinliyosun sen" diyeceği türden müzik dinleyememek.
istanbul'daki köprülere ts bayrağı asılması
-
ülkenin en şımarık kenti ve nüfusu trabzon. sloganları "bize her yer trabzon". onların bayrakları her yerde dalgalanacak, her gittikleri yerde trabzon'daymış gibi davranacaklar ama karşı taraftan aynı talep gelse neredeyse silah çekip vuracaklar. trabzon'a istanbul takımlarından birinin bayrağı asılsa şehir olarak cinnet geçirecekler ama istanbul'un köprülerine bayrakları asılacak. hayat onlara güzel. işine gelince bizans, bayrağın asılacak olunca "istanbul'un köprüleri". biri de demiş ki lige renk menk katan, şanlı trabzon. şanlı manlı değil, rezilsiniz.
edit: mesaj atıp küfreden, hakaret eden, "zaa kudur" diye yazan trabzonlu arkadaşlara teşekkürler. tespitlerimi haklı çıkarmış oldular. istanbul'da elbette diledikleri gibi davranabilirler. trabzon'da aynı özgürlüğü bulamayacak olmak problem.
25 kasım 2019 haluk bilginer'in emmy ödülü alması
-
"menekşeeee... ödülümü getir."
ihsan yıldırım bunu beğendi.
t. hak edilmiştir.
yer yarılsa da içine girsem denilen anlar
-
lisede sinav aninda yapilan ve sessiz cikmasi gereken osurugun, gumbur gumbur geldigi an.
voyage sorgun
-
1 saat içinde 3 farklı sağlık sorunu yaşayan yazar ortaya çıktığına göre ya çok fazla sağlık sorununa yol açan bir otel, ya da reklam yapan otel.
keşke burada olsaydın
-
keske burada olsaydın, yalova feribotunda üst kattayım.
martılara simit atıyor bir baba-oğul. martılar kadar çocuk da çığlık çığlığa. sen çocukları hele de mutlu çocukları çok seversin.
sabahın beşindeyiz. günesin denizdeki rengi tarifsiz.
sabah serinliği ve rüzgar darmadağın etti saçlarımı.
üşüyorum.
keşke burada olsaydın, kollarımızı dolardık birbirimize, soğuktan kızaran yanaklarımızı ısıtırdık nefesimizle.
bak bir sigara daha yakıyorum, sen yoksun diye, ellerim bari ısınsın diye, bir cay daha söylüyorum açlığıma rağmen.
karşı kıyıya varmamın bir anlamı yok. yıllar da sürebilir bu yolculuk. karşı kıyıda da sen yoksun.
keşke burada olsaydın. bayram öncesi eminönüdeyim.
sen bu kargaşayı seversin.
ben çerezlere bakardım, sen peynirlerden tadardın. ne alırsan bir milyona, ben kerpeten alırdım sen ince uzun şamdan mumlarından.
mısır çarşısından tarçın alırdık, saten bir kılıfla çamaşır çekmecesine koyardık. boynun gibi tarçın koksun tüm çamaşırlar.
tahtakaleden sana bir hasır kutu alırdım. bak şu kenarları kırmızı boyalı olabilirdi. içine atamadığın tüm çocukluk hatıralarını koyardın, kurmalı metal horozun ve ziraat bankası kumbaran gibi.
elimdeki poşette sadece bir bakır cezve olmazdı sen burada olsaydın. yalnızlık kahveleri içmezdim küçük salonumda, beşiktaşta çay bahçeleri dururken.
keşke burada olsaydın, balkonu yıkadım.
lambasını değiştirdim ve turuncu minderler serdim yerlere.
bir battaniyeye sarılıp yıldızlara baksaydık.
sen ince sesten bir şarkı söyleseydin.
sonra bana karşıki harabe binaya ilişkin dedikodular uydursaydın. miras davası mıdır nedir.
sıcak şarap yapmayı deneseydik. olmayınca üzülmeseydik. rutubetten yumuşamış çerezleri tavada kavursaydın sen, ben aklına hayran olsaydım.
gece duvardaki poster bantlarından kurtulup üzerimize düşseydi. sen hırsız sansaydın. teselli edenin ben olsaydım, bir bardak su getirseydim, saçlarını okşayıp uyutsaydım.
keşke burada olsaydın, depremler altında kalan ben olaydım. bir ömür depreminde kalmaktansa...
şeyma subaşı'nın kitap çıkarması
-
şeyma subaşı gibi birinin kitap çıkarmasından daha kötü bir şey varsa bu kitaba para verip satın alacak insanların olmasıdır.
edit: önyargılı olduğumu ifade eden bir çok mesaj aldım, tolstoy da zengindi zengin insan yazar olamaz diye bir kaide mi var diye soran yazarlarımız da oldu tüm bu mesajlardan sonra belirtmek istedim ki şeyma subaşı’nın kitabını satın almaktan daha kötüsü onu canhıraş savunmak.
gurbetçilerde obd paniği
-
alamancı çomarları kudurtmalık haber :)
çocukluk dönemi korkuları
-
yonca evcimik'in 8.15 vapuru klibindeki uzun bacaklı adamdan korkuyordum deli gibi, sebepsiz.
http://www.youtube.com/watch?v=sezic-5reai
sokak köpeklerinin illallah ettirmesi
-
bir insanın sokağa çıkma, spor yapma gibi özgürlüklerini kısıtlamayı öneren bir yazarın olduğunu gördüğümüz başlık.
şakaysa da gerçekse de komik değil.
bir neslin beyninde yer etmiş dizi film sahneleri
-
(bkz: selvi boylum al yazmalım)
"sevgi neydi, sevgi iyilikti, sevgi emekti"
der ve gider al yazmalı..iki tarafın da gözü yaşlı..
dizi olarak da: (bkz: behzat ç.)
- yok...yani...yapamam ben.
- haklısın. cesaretin olmadan ne yapacaksın ki? hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. herkese meydan okuyorsun, ama kendi duygularından korkuyorsun, geçmişe saplanıp kalmışsın. en büyük felaketler senin başına gelmiş di' mi? en büyük acıları sen çekmişsin. ben hiç bir bok bilmiyorum ki! acı nedir bilmem, yalnızlık nedir bilmem. dünyanın ekseni kaydı behzat, oniki santim yerinden oynadı, sen bana bir santim bile yaklaşmadın.. saplantılısın..
- haa. bak ne güzel söyledin, saplantılıyım ben. benden bir bok olmaz. biz senle hep kavga ederiz. mutsuz oluruz biz senle.
- mutsuz olalım, ne var? biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım..
tabu diyalogları
-
kelime: lavabo
- 100 numara
- hela, kenef, bok cukuru, ayak yolu, kubur, hacet gorme, hacet yeri, wc.... ?
- .....
- kizlar gider?
- lavabo
milletim isteyince gazze'ye gitmezsem namerdim
-
siyaset müthiş bir şey değil mi lan. istediğini söylüyorsun ama yapmak zorunda değilsin. bol keseden salla gitsin aq, sanki git mi diyecekler. bende yarın amerika'ya girecem devlet baba. bakalım yani allah büyük *