hesabın var mı? giriş yap

  • #53434529

    öncelikle yazarımıza acil şifalar dileyip başlayalım.
    malum dünyada tıbbın en ileri olduğu ülke abd. alm est nickli yazar arkadaşımız paratiroid ca denen bir kanser türüyle mücadele etmekte. maalesef bu hastalıkla ilgili tedavi ve cerrahi imkanları ülkemizde sınırlı.

    bu hastalığın tedavisi mutlaka abd'de bir merkezde en iyi şekilde yapılıyordur.

    öncelikle bu merkez varsa nerede olduğu öğrenilip gereken masraflar sözlükçe toplanabilir ve bu kardeşimize destek olunabilir.

    sözlük bunu isterse yapabilir.

    edit: öncelikle desteklerini bildiren herkese teşekkürler.
    türkiye'de bu konu ile ilgili en iyi kimse ve nereye referr edecekse ona ulaşmamız gerekiyor anlaşılan. bir arkadaşımız bu konuda bir entry girmiş. yarın ben de detaylı bir araştırma yapacağım.

  • az önce bitirdiğim metaforik film. spoiler içerir

    internet fenomenlerinin peşinde koşan, uydurma şiirler, uydurma özlü sözler ile yeni bir kültür haline gelen sosyal medya düzenini eleştiren film. twitter'da konunun uzmanına “araştırmanı öneririm “ yazan kişi oldu edebiyat profesörüne ayzek, metin, çetin üçlemesi psikolojik durumunu yansıtan 3 isimli şizofreni kimlik.

    ayrıca filmdeki bütün karakterlerin bir özelliğini aldı sanırım ayzek.

    mesela
    topallayan zuhal oldu bıçaklanarak

    bıçaklandığı müptezel oldu eczane kapılarında ilaç dilenerek

    intahara kalkışan bahtiyar oldu arabanın üstüne düşerek

    hacer'i vuran davut'u vurarak davut oldu

    bi ara eczacı hanım da olmuştur ben yakalayamadım

    ama en sonunda kendi oldu.

    sıcağı sıcağına çıkarımlarım bu kadar. devamı gelirse eklerim.

  • -eee yetti be dokuz ay dokuz ay kafama kakıp durma gel bakiim buraya
    -indir beni yere derhal
    -olmaz dokuz ay taşıyacam başka türlü susmayacaksın sen

  • nasreddin hoca durur mu yapistirmis cevabi, "bakanim siz ya hic opusmemissiniz ya da sayi saymayi bilmiyorsunuz".

  • şu adamın oynadığı basketbolu izleyip maç sonu istatistiklerine bakanlar mükemmel oynamış falan zannediyor. bu adam için biri de çer çöp takımı play off yaptırdı diyor. diğer tarafta da hakkı yenen james harden var. adam batı da takımını üçüncü yapmış playoff da bu russell westbrook un takımını tokatlamış. tam kadro san antonio spurs a ecel terleri döktürmüş onun yerine istatistik kasan adama vermişler. bu adam yanındaki adamları değerini çer çöpe çeviriyor. çünkü kara delik gibi arkadaşlarını maç içinde oyuna sokamıyor. onların atması gereken sayıyı alması gereken ribauntu almaya çalışıyor. james harden ise daha çer çöp takımı nerden nereye getirdi. eric gordon, ryan anderson ile batıyı üçüncü bitirdi. bu russel westbrook culara sorsak ryan anderson ve eric gordon muhteşem oyuncular falan derler. kısaca ben bir oyuncunun değerini yanında ki oyunculara kattığı değer ile ölçülmesinden yanayım. bu adam oklahoma da olduğu sürece oraya süper yıldız gelmez. çünkü bu adam ile aklı başında hiç bir süper yıldız anlaşamaz. çünkü yıldız adam bunun yanında sıradanlaşır. şimdi istatistik paylaşmayacağım ama kaba taslak söyliyeyim lebron james tek başına bu adam gibi oyun tarzı benimseseydi 40 sayı 10 ribaunt 10 asist ortalaması tuttururdu ama bu lebron haricinde ki arkadaşlarını negatif etkilerdi. russel yüzünden enes , steven adams , victor oladipo çer çöp muamalesi görüyor. çünkü westbrook topu bu oyuncular ile mecbur olmadıkça paylaşmıyor.

  • 1999 yılı, mecidiyeköy'de firewall yazdığımız günler. altı aydır maaş alamıyoruz. cebimde beş kuruş para kalmamış. kira ödeyecek param olmadığından ofiste kalıyorum. 1.5lt'lik plastik boş kola şişelerinin depozitosuyla kokoreç alıp karnımı doyuruyorum. yine ofiste sabahladığım günlerden biri. aşırı açım. boş kola şişesi bakındım, bulamadım. mutfaktaki buzdolabına bakmaya gittim. bomboş. sadece bir kavanoz zeytin var. açlıktan yarım kavanoz zeytin yemiştim. o kadar midem bulanmıştı ki sonrasında yıllarca kahvaltıda zeytin yiyemedim. hala da çok zeytin hastası değilimdir. o olaydan kısa bir süre sonra ekşi sözlük'ü kodlamıştım. yüksek dozda zeytinin etkisi olmuş mudur bilmiyorum.

    edit: "madem beş paran yok kola şişeleri nereden?" diye soranlar oldu. ekseriyetle üçbeş kuruş parası olan iş arkadaşlarım dışardan getiriyordu. şişe depozitolarına ben konuyordum.

  • son kalan tek dilim ile tost yapamayacaginizdan onu tamamlamak için yeniden uno tost ekmeği almaya teşvik ediyor olabilirler. mantik hatasindan ziyade taktik de olabilir.

  • sınıfta anıl var. anıl'ın cyborg olduğunu düşünüyoruz. anıl bir anadolu lisesinden bizim okula bizim bilmediğimiz bir puanı yükseltmek için gelmiş. anıl odasının duvarına güneş saati çizmiş.

    sınıfta gülcan var. matematik hocası gülcan'ı seviyor. bu dünyada belki de bir tek gülcan'ı seviyor. hatta gülcan'ın karnesine "unutma unutulanlar unutanları asla unutmaz" yazmış. (bkz: ibrahim erkal)

    hocanın sorduğu bütün sorulara ya anıl parmak kaldırıyor ya gülcan. biz de not tutmak zorunlu olduğu için deftere çizdiğimiz şekillere not süsü vermeye çalışıyoruz. figüranız biz.

    bir gün hoca tahtaya bir soru yazdı. yabancı bir ses "30 derece" dedi.

    hoca sınıfı bakışlarıyla taradıktan sonra sordu "kim dedi onu?"

    alper, anıl ve gülcan'ın sultasını kırmanın verdiği sevinçle "ben" dedi.

    hoca alper'in sırasına doğru ilerledi. hoca yaklaştıkça alper'in suratındaki zafer ifadesi yerini endişeye bıraktı. gelen bir aferinse şimdiye kadar gelmiş olmalıydı...

    hoca kendisinden beklenmedik bir çeviklikle alper'e dalıverdi. hem de ne dalmak... sağlı sollu. duvar tarafında oturan alper'in kafa lambrilerden sekip tekrar tekrar hocanın yumruklarıyla buluştu.

    alper büyük bir şok ve küçük bir beyin sarsıntısı yaşarken hocanın soluk soluğa sesini duyduk:

    "parmak kaldırmadan konuşma!"