hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • ben bu adamı 10 yıldır tanıyorum, eskiden tanıyan herkes de bilir; bu herif hep manyaktı. bloguna girin 2011'deki yazılarına bakın katy perry'nin kliplerinde masonik işaret arıyordu aq.

    kendisini delirten ne siyaset ne türkiye ne hastalık ne bok püsür. adam uyumsuz tip. iyi okullarda okumuş olmasına rağmen bir işte tutunamamış, muhtemelen arkadaşı olmayan, zayıflıklarını manevi uyuşturucuyla kapatmaya çalışan zor biri. arada timeline'a düşüyordu twitter'da, kadınlara düşman, hayvanlara düşman, liberal, komplo teorisyeni, modern islamcı, incel… bu kasadan sağlıklı psikolojiye sahip düzgün biri çıkma ihtimali yok ya da aklı başında birinin kendini böyle konumlandırma ihtimali yok.

    siyasi ve iktisadi her şey bahane, bazı insanlar ortama giremiyor. dışarıdan bakıp hep kusur görüyor ve tatminsizlik içinde delirdikçe deliriyor. herkesten zeki olduğunu düşünüyor ama kenarda kalıyor, muazzam bir ego biriktiriyor ama altı boş… hayatla gerçekçi bir bağ kuramıyor, kendini yiyor. böyle çok insan var. sikkofield da onlardan biri. abd'de doğsa keleşle okul basardı. tc'de sikini sallamakla yetinmiş.

    kanser olayından yeni haberim oldu, umarım bir an evvel iyileşir ama kafa olarak iyileceğini sanmıyorum. emin olun suçlusu da hiç kimse değil. sikko ve saz arkadaşlarını takip eden gençlere ders olsun; bu adamların kendine faydası yok, size hiç olmaz.

  • kapitalizm genç olacak hal mi bıraktı efendiler! iyi ben bunlardan biri oldum da bi sorun neden! işten geliyorsun saat sekiz, zaten kafa olmuş bir milyon. saç baş dağılmış. o halde dışarı çıksan hasta mısın diyorlar. eve girince de uyku bastırıyor haliyle.

    bi güzel giyinip süslenip dışarı çıksan bi çıkışta 70-80 tl ben sana diyim. geç döneceksen taksiye binmek gerek. ne sıklıkla yapılabilir ki? tanışılan insanların yüzeyselliğinden sıkılmak konusu var. yüzeysellik yaşımızdan değil günümüzden kaynaklanıyor sonuçta.

    bir de gerçekten insanın içine sinmeyebiliyor. ye iç eğlen nereye kadar diyorsun. sorgulamak yaşlılara mı mahsus yani?

  • "bu aralar isimlere taktım. geçen bir hanımla muhabbetim oldu. isminizi bağışlar mısınız dedim. su dedi. su istiyor sandım."

    türkiye'nin en büyük yeteneği seçildi bu adam.

  • şu adamın oynadığı basketbolu izleyip maç sonu istatistiklerine bakanlar mükemmel oynamış falan zannediyor. bu adam için biri de çer çöp takımı play off yaptırdı diyor. diğer tarafta da hakkı yenen james harden var. adam batı da takımını üçüncü yapmış playoff da bu russell westbrook un takımını tokatlamış. tam kadro san antonio spurs a ecel terleri döktürmüş onun yerine istatistik kasan adama vermişler. bu adam yanındaki adamları değerini çer çöpe çeviriyor. çünkü kara delik gibi arkadaşlarını maç içinde oyuna sokamıyor. onların atması gereken sayıyı alması gereken ribauntu almaya çalışıyor. james harden ise daha çer çöp takımı nerden nereye getirdi. eric gordon, ryan anderson ile batıyı üçüncü bitirdi. bu russel westbrook culara sorsak ryan anderson ve eric gordon muhteşem oyuncular falan derler. kısaca ben bir oyuncunun değerini yanında ki oyunculara kattığı değer ile ölçülmesinden yanayım. bu adam oklahoma da olduğu sürece oraya süper yıldız gelmez. çünkü bu adam ile aklı başında hiç bir süper yıldız anlaşamaz. çünkü yıldız adam bunun yanında sıradanlaşır. şimdi istatistik paylaşmayacağım ama kaba taslak söyliyeyim lebron james tek başına bu adam gibi oyun tarzı benimseseydi 40 sayı 10 ribaunt 10 asist ortalaması tuttururdu ama bu lebron haricinde ki arkadaşlarını negatif etkilerdi. russel yüzünden enes , steven adams , victor oladipo çer çöp muamalesi görüyor. çünkü westbrook topu bu oyuncular ile mecbur olmadıkça paylaşmıyor.

  • bir bok anlamadığım sarmaldır.

    adamın hesabını ver ilan koyayım demesinden sonra koptum. sen kart almayacak mıydın bu adamdan? adam neyin ilanını koyuyor?

  • 2005 yilinda okumak icin almanya'ya geldigimde ilk 12 ay icinde yaklasik 15 kilo almistim. türkiye'ye döndügümde 1 hafta bu konusulmustu. ondan sonraki yillar hep o ayarda seyretti. artik sisman bir insandim. bu gercegi kabullenmis ve pek de takmaz hale gelmistim. gerci ara ara "la azcik zayiflasam ne güzel olur" filan diyip bi iki günlük diyetlere tabii ki ben de basvurdum.

    en fazla 106 kilo oldugumu hatirliyorum. o dönem yaptigim ve yedigim seylere bakiyorum da sanki kendime kilo alma programi yapmisim ve onu itinayla uyguluyorum.

    aslinda kilo vermek istiyordum ama bir neden bulamiyordum. beni gören herkesin "olm biraz dikkat et, damarlarin yagla dolmustur senin simdi, allah muhafaza" nevinden ikazlarina alismistim.

    artik cevremde, kilolu, sevimli, tombul ismilo olarak kabul görmüstüm. cogu arkadasimin kilo verirsem bu sevimliligin gidecegini iddia ederek motivasyonumu kirdiklari da vakidir.

    neyse efendim, günlerden bir gün, bir bayanla tanistim. konustuk, anlastik. sevgili olduk yani. aradan aylar gecti kilolarimla ilgili tek bir sey söylemedi. acayip uyuz oldum. kendisi zayif bir insan. hatta anneme göre acilen biraz kilo almasi lazim gelen bir kisiydi. buna ragmen bana bir kere bile "biraz kilo versen iyi olur" cinsinden tek bir kelam etmedi.

    2011 yilinin eylül ayinda nisanlanmaya karar verdik. 2011'in nisan ayinda istanbul'da arkadaslarla otururken "olm nisan da var, artik ben kilo vereyim" dedigimde atilan kahkahayi su anda bile duyabiliyorum. "görürsünüz olm, türkiye'ye döndügümde dal gibi olucam" diyerek iclerinden bir tanesiyle takim elbisesine iddia'ya girdik. eylül'e kadar 80'e inmeliydim.

    ben nisan ayinda almanya'ya döndüm. o ay hic bir sey yapmadim ancak mayis ayindan itibaren yedigime, ictigime dikkat etmeye basladim. asitli icecekler, sekerli meyve sulari, cikolatalar, sekerlemeler, pizzalar, dönerler...

    bunlari neredeyse sifira indirmistim.

    ilk iki ay varsa yoksa salata, corba, tavuk.. bol bol su, bitki caylari..

    veee tabii ki hareket. isemeye gitmeye bile üsenen ben artik her gün 50 ila 80 dakika arasinda yürüyüs yapiyordum. yürüdükce aciliyor, acildikca kendimi cok daha iyi hissediyordum.

    zayiflamanin ilk emarelerini kilik kiyafetimde gördüm. pantolonlarim artik emanet gibi duruyordu üzerimde. t-shirtler, atletler vs..

    artik cok daha rahat hareket ediyordum. özellikle namaz kilarken rükularda, secdelerde hic zorlanmiyordum.

    suratim kücülmüstü. bileklerim, baldirlarim incelmis, göbegimin büyük kismi yok olup gitmisti.

    ramazan boyunca neredeyse her gün corba, salata, az miktar tatli ve bol bol su bu hale gelmemde kilit rolü oynamisti. pek tabii ki yürüyüslerim.

    hafif tempolu, 1 saati askin yürüyüsler..mümkün mertebe yokuslara vuruyordum kendimi. eve geldigimde kan ter icindeyim. harika bir duygu.

    29 agustos'ta istanbul'a indigimde beni gören herkes resmen soka girdi. 4 ayda 99 kilodan 77 kiloya inmistim. tam 22 kilo.

    annem haric herkes sevindi.. sismanken basimin etini yiyen, her telefon görüsmesinde nasilsin demeden kac kilosun diye soran annem resmen üzüldü ya.. derhal 85 kiloya cikmam gerektigini söyledi. babam da hemfikirdi ama umrumda degildi acikcasi. zira bu keyfi tatmistim artik. hafif olmak! ne müthis bir seymis. kalbim o gün bugündür bir kere bile hizli hizli atmadi (kiloluyken ara ara bir ritim bozuklugu oluyordu)

    beni gören herkes bu "mucize"yi konusuyordu. mahalle'de olay olmustu nerdeyse. esnaf'tan, akraba'ya herkesin diyecek bir seyi vardi. cok mutluydum. arkadaslarimdan bazilari önceleri biraz garipsedilerse de zamanla alistilar.

    iddia'ya girdigim arkadasim takim elbiseyi aldi. 1 ay bunun geyigini yaptik. o da hostu.

    eylül'ün 3'ünde nisanim oldu. pek tabii ki kiz tarafi da epeyce sasirmisti.

    nisan'dan sonra mersin'e gittim, kerebic, tantuni, künefe derken 81-82 kilo oldum. o kadar kiloyla tekrar almanya'ya döndüm su anda hala öyleyim.

    önümüzdeki eylül'de ise dügünüm var; bu kez hedef 73 kilo.. ama kimse iddia'ya girmeye cesaret edemedi.

  • şu ana kadar ne laptopa, ne mutfak robotuna, ne hoparlör setine ne de vantilatöre öttüğünü gördüm. (gerçi vantilatör sinbo markaydı, sayılmaz)

    bir dahaki sefere 3.5 kilogramlık saf demir külçesiyle gireceğim, bakalım onu tanıyacaklar mı.

  • din ve iman.

    değil tabiki de.

    bunlar iyilik karşısında ödül, kötülük karşısında ceza verirler.

    ödül ve ceza ile bir köpeği eğitebilirsiniz ama bir insanı değil.

    bir insanın iyi olabilmesi için ihtiyaç duyacağı iki şey empati yeteneği ve vicdandır.

  • tarihi eserlerin reklamını yapıp ülkeye turist çekeceğine gördüğü yerde namaz kılmaya çalışan bir zihniyet...

    hiç cami yok ya ülkede.

    edit: ne sövmüşsünüz be:) tamam ulan kılın. hatta şehitler köprüsünü de cami yapın, yazın orada kılarsınız.