hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'nin acil çözüm bekleyen en önemli sorunu bence mülteci sorunudur.
    hatta bunlara mülteci bile denemez, ülkelerindeki yaşam koşullarını beğenmeyenler buraya gelip ağalar gibi yaşıyorlar.
    benim vergilerimle sağlık hizmetlerinden bedava faydalanıyorlar.

    tüm mültecilerin geri gönderilmesini istiyoruz.
    cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olacaklardan bu sözü almak istiyoruz.
    bu sözü ikna edici bir şekilde vermeyene de oy moy yok.

    ev satın alma koşuluyla vatandaşlık alan yabancıların da tüm işlemlerinin iptal edilmesini istiyoruz.(fransa buna benzer bir iptali yapmıştı daha önce, demek ki oluyor.)
    tüm dünyada konut açığı nedeniyle yabancılara konut satışı büyük ölçüde azaltılmış olduğu halde bizde bir de üstüne ödül veriliyor.

    merak ediyorum, türkiye gerçekten yönetiliyor mu?
    yok mu şu memleketin sahibi?

    bir atatürk aramaktan da vazgeçtik, o kadar lükste de gözümüz yok, birazcık memleketini seven gerçek bir lider arıyoruz.

  • izlediğim en güzel ve en absürd görüntülere sahip animasyon film, animasyon derken bile düşünüyorum cünkü bu tür filmlerin doğasına tamamen ters,yani karakterlerde ne alıştığımız amerikalı disney karakterlerinin sevimliliği ne de japon anime karakterlerinin hareketliliği var, diyaloglar nerdeyse yok denecek kadar az, romantik filmler neyse de bir çizgi filmde iki kişi nasil bakışarak anlaşir, bir çizgi karakterin gözlerinden nasil mutsuzluk fışkırır görmediyseniz, bu filmde görmeniz mümkün.

    konusu da enteresan, yetim torunu ve köpeği ile birlikte yaşayan yaşli madam suozonun tek isteği torununun bisiklet yarışında şampiyon olmasıdır, ama malesef torun yarışta kötü insanlarca, obezlerle dolu büyük bir şehre kaçırılır, olaylar gelişir.

    filmin en güzel yanı da her şey bir ritm üzerine kurulmuş gibi, bu yüzden diyalogun eksikliğini hissetmiyorsunuz, yani madam suozo nun sakat ayağindaki garip ayakkabısı ile her adım atışı, brunonun havlayışı, melankolik torunun pedal çevirişi bile bir ritm içersinde, buna bir de kurbağalari bile bir ritm duygusuyla yiyen belleville üçlüsünün müziği, new york göndermesi olan şehrin gürültüsü ve kötü adamların silah sesleri eklenince ortaya mükemmel bir senfoni çıkıyor. defalarca izlenebilir.

  • satın almak istemeyenlerin araması için yazılmıştır.

    - iyi günler, numaranızı "satılık değildir" ilanınızda gördüm.
    + haa anladım. satılık olmadığı için fiyat veremiyorum.
    - tamam. ben de almak istemediğimi söyleyecektim zaten.
    + peki, anlaştık o zaman.
    - almamak için ne zaman gelmeyeyim? bugün uygun mu?
    + yok, bugün müsait değilim. yarın öğleden sonra gelmeyin.
    - oldu, görüşmeyiz.

  • anayasal hak olmasına rağmen başaramayacağımız şey. düşün işte hakkın olmasına rağmen kapıda önünü kesip içeri almayacaklar. "burası işletmenin kardeş" diyecekler. istediğin kadar durumu anlat "burası işletmenin"den öteye gitmeyecek konu.

    jandarma ya da polisi aradığında normalde işin çözülmesi gerekecek ama öyle de olmayacak. çünkü polis işini yapmayacak. "10 lira için ne ayak yapıyorsun kardeşim" diye bir de seni suçlu çıkartacak. değil 10 isterse 1 lira olsun, bu senin hakkın ama kafalar çok başka.

    özetle; her alanda olduğu gibi burada da güçlü hakkı olmayan şeyleri senden benden alacak, seni koruması gerekenler de s*kine takmayacak. o iş yaş.

  • (bkz: sead halilagic dost)

    önce galatasaray'a geldi bu tosun. kulup sahip cıkmadı. hatta o dönem parası ödenmedigi icin ayrılan bekcinin kulubesini sead'a verdiler. kafasına da bir $apka takıp bekcilik yaptı bir süre. o kulube icinde $iirler yazdı ve kitap cıkarttı, istanbulspor, adanaspor, be$ikta$ formaları giydi.
    galatasaray forması giydigi dönem de $ampiyon yapamadı takımını ama be$ikta$ forması giyerken galatasaray'ın $ampiyonluguna katkı yapmı$tır.
    neresinden tutarsanız unutulmaz iyi bir insandı.

  • kimileri için hayat kurtarıcı etkileri olacaktır .

    şöyle sıralayabiliriz :

    1) önemli olan ne kadar ağırlık kaldırdığınız veya kaç set yaptığınız değil , önemli olan çalıştığınız bölgeye şiddet uygulayabilmek. hareketi yaparken duruşunuzu bozmayın , ağırlığı başka bölgelere yüklemeyin. en azından ilk 1-2 hafta mutlaka düşük ağırlıklarla ve olabildiğince makinalarla çalışıp vücudunuzu hazırlayın.

    2) ilk 6-8 hafta (bkz: full body workout) dediğimiz ; tüm vücut antrenmanını yapın. antrenmana bacak egzersiziyle başlayın ( antrenman sonu yorulacağınız için bacak gibi büyük ve önemli kas grubunu başta çalıştırmanız adına tavsiye ediyorum). program için yeşillendirebilirsiniz veya youtube'da çokça içerikten temin edebilirsiniz.

    3) beslenme olayını lütfen abartmayın ! esmer prinç mi osmancık mı tartışmasına girmeyin. pirinç işte en ucuzunu al ve ye lütfen. 9 tane yumurta haşlayıp beyazını ayıklamakla uğraşmayın , 4 tanesini komple yiyin çok daha faydalı olacaktır. kilonuz x1.5 gram protein ihtiyacınız olacak, evde 3 öğün düzenli beslenen biri çok rahat bu ölçüyü karşılayabilir , supplementlere girmenize gerek olmayacaktır. herşeyin fazlası zarar olduğu gibi makro besinlerin ( protein-yağ-karbonhidrat) de fazlası zarar.

    4) haftada 4ten fazla 2den az antrenman yapmayın. antrenman süreleriniz 1 saati , set araları dinlenme süreniz 1.5 dakikayı geçmesin. kronometre kullanın, çok faydasını göreceksiniz.

    salon sporunu kendi çapında öğrenmiş bir yazar kardeşinizin kendi taktikleridir.

    ytd

  • son 6 ayda,

    su kuyruğuna girildi.
    tüp kuyruğuna girildi.
    yağ kuyruğuna girildi.
    ekmek kuyruğuna girildi.
    kıyma kuyruğuna girildi.

    hoşgeldin hasta kuyruğu.
    hoşgeldin 80'ler.

  • teknik destek elemanı olarak bir bilgisayar firmasında çalışan elemanımız gün boyu çöken windows'ları düzeltmekle uğraştığından kafası ambale olmuş bir biçimde kısa winston almak üzere büfeye gider:
    - kardeş bi kısa windows verebilir misin?
    - tabi abi, 95 mi olsun 98 mi?
    - ha, ney? puhahahaaa!

  • benim bu. ama yolculuk bitince gelip "beyefendi, teşekkür ederim. koltuğunuzu hiç yatırmadınız. sayenizde enfes bir yolculuk geçirdim. örnek bir yolcusunuz" diyen çıkmadı hiç.

  • bulgarlara neden kızıldığını anlayamıyorum. ucuz bulmuş alıyor. biz de zamanında hopa'da aynısını yapardık. kızılması gerekenler bulgarlar değil..

  • -askerliğini yapmış olması
    -benzer pozisyonlarda çalışmış olması
    -seyahat engeli bulunmaması

    bazen iş tanımı yapılırken aranan şartlarla benzeşebilen üç niteliktir.