ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ersoy karakteri gibi'de yer almasın kampanyası
-
babannesi yenmemiş birinin böyle söylemesi kolay tabi
kız çocuğuna uzaktan kumandalı araba almak
-
ben yaptım bunu. kızım 1,5 yaşındayken fiyatını, türkiye'ye göre ucuz buldum aldım. haa ne oldu, eve ilk getirdiğimde hatun alay etti. kızım hareketli bir cihaz olduğu için korktu. oynamadı. (robotla da oynamamıştı) ben oynadım. sonra uzun süre durdu bir köşede. yaklaşık 3 ay sonra kızım tekrar gördü, çekinerek bakıyordu. hadi oynayalım dedim, başlangıçta korktu ama sonra arabayı onun arkasından takip ettirmek suretiyle kovalamacalı oyun icat ettik. artı pilleri bitince hemen "baba pi" diyerek pillerini değiştirmeye çalışıyor. (bilim kadını potansiyeli var :) velhasıl kelam oynuyoruz biz kızımla arada sırada. yani herhangi bir problem yok şimdilik.
nihal yalçın'ın tamer karadağlı taklidi
-
yani kendisinin saçmaladığını düşünen biri olarak belki iyi taklit yapmıştır da gülerim diye düşünerek izledim. onu da becerememiş.
bu teyze altın portakal alıyorsa memlekette cidden oyuncu kalmamış demektir. eh güzellik yarışmasından çıkanın malkoçoğlu gibi setlere daldığı ülkede bu nihat bilmemne gibi tipler de en iyi oyuncu oluyor işte.
neden vestel almalıyız
-
kendi telefonlari icin devletten tesvik isteyecegi yere yabanci marka telefonlar icin vergi talep ettiginden olabilir.
(bkz: vestel'in ithal telefonlar için vergi talep etmesi)
(bkz: vestel'e boykot)
iran'daki 3 milyon mülteci türkiye'ye gelebilir
-
kapıkuleyi de açın amk cereyan yapsın. çok pis kokmaya başladı bu iş!
ihsan oktay anar
-
ihsan oktay anar son 20 yıldaki en iyi türk yazarlardan biridir. burada da söylendiği üzere çok iyi kitaplar yazmış olmasına rağmen bu kitapların hiç biri sinemaya uyarlanmamıştır. bunun bir kaç sebebi var. ilki tabi ki türk sinema sektörünün genel anlamda başarısızlığı. ikincisi de kitaplarının aslında filmleştirilemez olmasıdır.
bir kitaptan uyarlama yaparken genelde iki şekilde davranılır. ilk yöntem kitapta geçen olayları kırpıp senaryo formatına uygun hale getirmektir. bu yöntemi genelde çok bilinmeyen kitapları uyarlarken kullanırlar. bu uyarlamalardaki kitaplar aslında çok iyi değildir ancak içinde parlak noktalar da vardır. bu yüzden bu parlak noktalar alınır ve senaryo bunlar üzerine inşa edilir.
diğer yöntem ise çok bilinen kitaplar için kullanılır. bu yöntemde olay örgüsü pek önemsenmez. bu yüzden atlaya zıplaya film yapmışlar bu ne böyle diye yorum yapılır genelde. bu uyarlama yapılırken kitaptaki cümleler yani yazılı kodlar kırılarak görsel hale getirilir. böylece kitabın atmosferi yansıtılır ekrana.
peki ihsan oktay anar'ın kitaplarını uyarlamak neden imkansıza yakındır? çünkü ihsan oktay anar olay örgüsüyle birlikte kendine özgü bir üslup kullanır. bu nedenle uyarlama yaparken hem olayları anlatmanız hem de yazınsal mesajları görsel mesajlara çevirmeniz gerekir. bunu da birine ağırlık vererek yapamazsınız çünkü anar'ın kitaplarında ikisi iç içe'dir.
ayrıca yazılı bir mesajı görsel bir mesaja çevirmek çok zordur. mesela yazar romantik bir akşam geçirdiler der. senaristin, sanat yönetmeninin, görüntü yönetmeninin ve tabi ki yönetmenin karakterlere uygun bir şekilde romantik denilebilecek bir görsel mesaj yaratması gerekir. evde yalnız kalmayı seven ekonomik durumu çok iyi olmayan bir çifte mum ışığında ıstakoz yediremezsiniz. bu en basit örnek. ihsan oktay anar'ın çok detaylı ve üsluplu betimlemeleri olduğu için bunları görselleştirmek iyice zordur.
dünya'da bunu yapabilmiş sayılı insan var. mesela biri peter jackson. kimse j.r.r. tolkien'in dünyasını yüzde yüz anlatamaz tabi ama yine de biçim ve olay örgüsünü düzgün bir şekilde anlatmayı başarmıştır.
peki yönetmensiniz ve illaki ihsan oktay anar'ın kitapları gibi bir film çekmek istiyorsunuz ne yapacaksınız? elinizdeki en iyi seçenek eserlerinden esinlenmek için izin almak yada kendisi ile senaryo danışmanı olarak çalışmaktır. (böyle işleri kabul eder mi bilmiyorum şahsen tanışmadım) böylece genel havayı yakalayacak birkaç öge ve benzer bir konu akışı yakalayabilirsiniz. ayrıca kitapların hayranlarından linç yemekten de kurtulursunuz. izleyiciler olarak biz de eli yüzü düzgün bir filme kavuşuruz.
karadenizlilerde damak tadı olmaması
-
valla karadeniz yöresinde uzunca zaman geçirmiş biri olarak söyleyebilirim ki, baharat tarzı şeyleri seviyorsanız size hitap etmeyecektir. karalahana sarması dediğin şeyin nesi güzel anlamadım keza çorbası da aynı. muhlama biraz iyi içlerinde, o da offf denilecek kadar süper bir şey değil. ispir fasülyesi erzurum'a dair bir fasülye türü. karadeniz pidesi de kapalı pide dedikleri şey olup tercih sebebim olmadı. laz böreği de ahım şahım değil.
mutfak dediğin güneydoğu'da bence.
edit: dün gece de karadenizli arkadaşlarıma sordum bu soruyu, onlar da kendi yemeklerinin tüm mutfaklardan daha iyi olduğunu beyan ettiler. bu durumda karadenizliler dışında karadeniz mutfağını en çok seven pek kimse yok.
edit 2: tabi ki burada tüm karadenizliler böyledir tarzında bir çıkarım yapmıyoruz, genellikle diyelim.
seni sevmeyen ölsün tezahüratı yapan gs taraftarı
-
bilmeyeneler için bu lafı spor literatürüne ekleyen isim galatasaray eski başkanı ali tanrıyar'dır. 1988 yılında yapılan seçimleri kazanınca tv de naklen yayında"‘galatasaray çağ atlıyor. ben galatasaray’ı seviyorum ve sevmeyen de ölsün.’ der. 1988-89 sezonunun ilk hazırlık maçında sahasında kahramanmaraş ile oynayan fenerbahçe tribünlerinde küçük bir pankart vardır, “fenerbahçe’yi sevmeyen de yaşasın”..
1 kasım günü destek için cumhuriyet gazetesi almak
-
ışid'in charlie hebdo saldırısından sonra bir milyon dergi satıldı, o saldırıysa bugün olan da bir saldırı, destek olmak gerekir.
evrim teorisi
-
yahu hala gül gibi teoriyi geçmişsiniz, "maymunla mı akrabayız?" diye üzülüyorsunuz. lan ben amcamla dayımla akrabayım onu napıcam?