hesabın var mı? giriş yap

  • ulan laflara, tavırlara grup ismine filan bakınca sanırsın brooklyn'de kiralar artınca artık memlekete dönme vakti geldi demişler. içeriğe bakıyorsun angutluk. "canını yakıcam" ne lan?

    ya indie özentisi adamlar arkalarında iki bodyguard görünce çocuğun tekine "orspu çocuu canını yakıcam!" diye gider yaparsa futbolcusu da milli takımda arkadaşına silah çeker, siyasetçisi bin korumayla üç beş slogan atanın canına kast eder vs. vs.

    kodumun ülkesi lan resmen çomaristan. "naif, ince ruhlu" diye satılan tiplere bak çay demle.

    edit:

    neptun savascisi'nin uyarısıyla tehdit edilen arkadaş çocuk mocuk değil 32 yaşında adammış sesi genç gösteriyorsa demek.

    enkaz devraldik ise harun tekin'in de bu kadar ağır olmasa da böyle bir halt yediğinden bahsetti. sevdiğim bir grubun sevdiğim bir üyesidir kendisi ama yazıklar olsun diyorum.

    nasıl albümünü alıyoruz konserine gidiyoruz diye sanatçının sahibi değilsek ve sanatçıların seçimlerine karışamazsak (sakin, onurr örneği) sanatçı olduğu iddiasındaki insanlar da seyircilerin sahibi değil, bir grubun seyirci geneli 13 yaşında ergen de olsa size tapmaya gelmiyor bu çocuklar müziğinizi dinlemeye geliyor.

    işini adam gibi yap hizmetini ver sonra özel hayatında ne halt yiyorsan ye kime saydırıyorsan saydır.

    ayrıca her şeyi geçtim 32 yaşında adam gelmiş konserine yaş ortalamasına doğrudan etki ediyor da 15 bandına çekiyor onu da kaçırıyorsunuz lan daha neler.

  • hayır yunanlılar bunu bize yapamazlar. o beşiktaş'ın en değerli oyuncusu. umarım hakkında çıkan olympiakos'a gidiyor haberleri doğru değildir. nobre kalitesinde bir santrafor bulmamız için en az 10 milyon euro harcamamız lazım.

    şmdi braya byle yzdım ki gogle trnslte'ten çevri yaprkn.... anladnz sz onu.

    not: türkçe'yi katlettiğim için özür diliyorum. fakat bunu yapmak zorundayım.

  • toplamda 1,470 kilometrekare bir alani kapsayan ve verimliliginin kurbani olup tarih boyunca defalarca tamamen yanip yeniden kullerinden dogan ve gunumuzde belki de dunya'nin en huzurlu noktalarindan biri olan (en azindan benim icin) guzel ormandir. bu orman dunya'nin en verimli topraklarindan birinde yer almasinin yanisira iliman bir iklime ve 4 mevsim yagisa maruz kaldigi icin cok hizli ve verimli bir sekilde buyumektedir. burada sorun sudur ki ormanin asiri derecede yuksek olan verimliligi onun aleyhine olan bir durum yaratmaktadir.

    peki bu nasil oluyor? ortalama bir ormanda bir birim alana 4-5 agac dusuyorsa burada bir birime 10-15 agac dusuyor. bu da agaclar arasinda yok denecek kadar az bosluk olmasi ve agaclarin birbirine degmesi demek. hatta bazi durumlarda bir agacin uzerinde baska bir agac bile olabiliyor. ornegin su cektigim resimde ayni noktadan cikan ve birbirine neredeyse yapisik olan 5'er agac tek bir agac gibi gozukuyor.

    https://goo.gl/cba9mg

    agaclarin birbirine bu kadar yakin olmasi demek olasi bir orman yangininin cok hizli bir sekilde yayilmasi demektir. herhangi bir agaca yildirim dusmesi halinde ormanin onemli bir kismi kisa sure icinde yanip kul olabiliyor. zaten burada tarih boyunca cikan tum buyuk yanginlar tum ormana yayilmis ve her seferinde orman sifirdan yeniden dogmus.

    kizilderililer doneminde bu orman her 100 yilda bir en az bir kere tamamen yanarak 10-15 yil sonra geri donmus. modern zamanda ormanin en son tamamen yanisi 1933-1951 yillari arasinda 4 farkli yangin olarak gerceklesmis ve bu yanginlarin her birinde ormanin dorte biri yanmak uzere 1951'e gelindiginde orman haritadan silinmis. bu yanginlar o kadar buyukmus ki aylar boyunca bolge siyah dumanlarla kaplandigindan onlarca kilometrelik bir alanda gunesi gormek bile zor hale gelmis. o zamanlar karayolu sistemi olmadigi icin itfaiyenin zamaninda yangina mudahele edip durdurmasi imkansiza yakin bir hal almis. boylece yanginin durmasinin tek yolu yakitinin bitmesi yani ormanin tamamen haritadan silinmesiymis.

    normal sartlar altinda 10-15 sene beklenince ormanin yeniden dogmasi gerekiyordu ama oregon halki bunu beklemek istemiyordu. en basta helikopterlerle ormanlik alana milyonlarca tohum atiliyor ama bunlarin cogunu fareler ve sicanlar yeyince ormanin kendiliginden geri gelmesi zora giriyordu. 1951'den itibaren eyalette bir nevi "olaganustu hal" ilan edilince ortaokul ve lise ogrencileri haftasonlari gonullu olarak calismayi kabul etti ve okul otobusleriyle bolgeye aktarilan cocuklar ve gencler eyaletin tarihindeki en buyuk toplumsal hareketin bir parcasi haline gelip beraberce 72 milyon agac diktiler (o zamanlar oregon'un nufusu 1 bucuk milyondu ve eyaletteki ortaokul-lise cagindaki cocuklarin sayisi 150 bin civariydi. bu da cocuk basina epeyce agac demek oluyor. gerci gonulluler cocuklardan ibaret degildi).

    cocuklar ve gencler her hafta sifirdan insa ettikleri ormani ziyaret edip son durumuna bakiyordu. ormanda kamp gezileri ve cesitli spor etkinlikleri duzenleniyordu. bir yandan cocuklar buyurken bir yandan en buyuk eserleri olan orman buyuyordu. buyuk cogunlugu cam agaci olan agaclar oldukca saglikli bir sekilde buyuyordu. cocuklar buyuyup okullarindan mezun olurken agaclar da yavas yavas yetiskinlige ulasiyordu. yillar geride kalmisti ve tillamook ormani sanki hic yanmamis gibi geri donmustu. sadece agaclar degil ceylanlar, sincaplar ve diger canlilar ile ekosistem de geri donmustu. hatta ormanin icinden gecen nehirlerdeki somon baliklari bile geri gelmisti.

    gunumuzde ortaokullu ve liseli genclerin 60 yil once diktigi agaclar hala dimdik ayakta ve bazi agaclarin yuksekligi 70-80 metreye ulasip gokdelenlerle yarisacak hale gelmis durumda. orman her an olasi bir yangina aninda mudahele edebilmek icin uydudan gozlemleniyor ve simdilik isler yolunda gibi gozukuyor ama bir sonraki yanginin eninde sonunda cikacagina kesin gozuyle bakiliyor. yangina yapilacak bir erken mudahele ormanin yeniden haritadan silinmesinin onune gececek.

    ve o genclerin eseri olan ormanin bugunku hali: https://goo.gl/jjhlrd

  • fetö'den daha az tehlikeli ve daha çok kripto oldukları için bu gruplarla mücadeleyi emniyet değil sosyal medya ve müge anlı yapıyor. sonra da muasır medeniyet, sonra da ahlaklı nesil.

  • 1 ay dayanabildi, ve bu sabaha karşı hayatını kaybetti.

    şu an katillerinin yüzünü görmek isterdim; ne düşündüklerini, nasıl yorum yaptıklarını, bu kızın ölüm haberini aldıklarında hayatlarına nasıl devam edebildiklerini. sanırım "napalım" diyip şişelerine yeni mazotlar doldurup başka otobüslerin başka sivillerin avına çıkacaklar.

    uğur kaymaz'ın, ceylan önkol'un katillerinden başka bir yerde mi yargılanacaksınız sanıyorsunuz? yanılıyorsunuz. aynı bokun soyusunuz.

  • benim.

    evet, 35ime kadar olamadım, istedim de olamadım.

    30umda evlendim, 33ümde eşim ilk hamileliğinde düşük yaptı, sebebi tetrapiloidi idi. kendi derdimi bıraktım, eşime destek olmaya çalıştım, kayıp onun için daha dramatikti çünkü, ve o iyiyse ben iyiydim.

    34ümde eşim ikinci kez hamile kaldı, yine düşük yaptı. bu sefer de sebebi turner sendromu idi. eşim bu kez daha da derinlere düşüyor, bense onu yukarı çekmek için daha da güçlü asılıyordum. kendi derdime dert bile diyemiyordum.

    35imde üçüncü kez hamile kaldığında, 6ncı hafta ile 14üncü hafta arası her hafta doktora gitmek zorunda hissettik kendimizi ve gittik. aman bebeğimize bişey olmasın korkusuyla 2 ay geçirdik. ve orada anladım ben bu işin psikopatlık olduğunu. haftalık gitsen günlük, günlük gitsen saatlik, her dakika bilmek ister insan bebeğinin durumunu, e sürekli karnında ultrason probuyla da gezemez ya insan.. deli işi resmen.

    derken 14üncü hafta tam rahatladık diyorduk ki, bir gece ansızın eşimin kanaması oldu, derhal doktoru aradık, durumu söyledik, hocam gitti mi yine diyemedik. hoca sabaha kadar tekrarlarsa direkt arayın, değilse sabah hastanede bakalım dedi. sabahı zor ettik, uyuyamadık.
    sabah gittiğimizde kontroller sonrasında previa olduğunu öğrendik.
    10 hafta eşim yemek ve tuvalet dışında hiç kalkmadan yattı. bu sürede elimden ne geliyorsa yaptım eşim ve doğmamış çocuğum için. şükür onu da atlattık.

    en nihayetinde oğlumu aldım kucağıma 35imde.

    daha önce baba olamadım. olmak istedim, ama olamadım.

    sözün özü, hayatın kendi planı var, sizin ne istediğinizin ya da ne zaman istediğinizin gram önemi yok. olacak olan, zamanı geldiğinde oluyor, ne 1 gün önce, ne 1 nefes sonra.

    o yüzden, olamamak üzerinden eksiklik ya da güçsüzlük çıkarımı yapmaya kalkan varsa, kendi eksikliklerini kapatmak için başka argümanlara yönelebilir. zira hayatın planı gün gelir kendisini de sınar, belli olmaz o işler.

  • aq nun muhabiri inşallah açlıktan geberirsin, adam orada dertlerini dile getirmek istiyor g.tüm g.tüm uzuyorsun, utanman hiç yok gördüğüm kadarı ile. ben bu insanlara karşı tüm insani duygularımı kaybettim, gözümün önünde ölmüş, gebermiş, zerre s.kimde olmaz. yezidin değirmenine su taşıyanın çöp kadar değeri yok gözümde.

    not: bu adam için gelip sakın ekmek parası duyarı yapmayın. insanlar karnını doyurmak için çöp eşeliyor aq, bunların patronları daha fazla semirsin diye.