hesabın var mı? giriş yap

  • yeğen* ve diğer yeğen* arasında geçmektedir, o sıra ikisi de 4 yaş civarıdır:

    a: serkan hadi top oynıyalım
    s: olmaz ben babama yardım ediyorum (babasının okuduğu gazetenin altına elini koymuştur, taşımasına yardım ediyordur)
    a: hiç bile de!
    s: ediyorum işte!
    a: halaaa! serkanın babası bi gazeteyi bile taşıyamıyooooooo!
    s: al sana *çat* (serkan babasına laf söyletmez)
    a: (normalde kafasını tutup ağlaması beklenirken, şöyle bi afallar. bi kaç saniye durur öylece) bak baban sen elini çekince de okuyo hadi gel top oynayalım
    s: tamam.

  • fransız matematikçi laplace'ın olasılık teorisini kullanarak gök cisimlerinin en doğru konumlarını hesaplamasından sonra ortaya koyduğu görüşe verilen isim. buna göre evrendeki bütün yasalar bilindiğinde gelecekteki tüm olaylar öngörülebilir. yani aslında evrende şans diye bir şey yoktur. 100 tane zarın aynı anda atılıp hepsinin 1 gelme olasılığı bir şans değildir nedeni evrendeki tüm değişkenler bilinirse olmakta olan ya da olacak olan bir duruma müdahale edilebilir. eğer uygun çevresel ve fiziksel şartlar sağlanırsa zar olayı gerçekleşir veya her oynayışta loto tutturulabilir.

    açıkçası böyle bir varlığın olamayacağı, en azından bunun bir insan olamayacağı sabittir. bu konuda adam fawerın olasılıksızda alıntılandırdığı bölüme şöyle bir gözatmakta fayda var;

    "bir an için doğanın tüm güçlerinin ve bunu oluşturan tüm varlıkların konumlarını anlayabilen bir canlı olduğunu düşünürsek -ve bunun verileri inceleyebilecegini de düşünürsek-aynı anda evrendeki en büyük varlıkları ve en küçük atomları da hesaba katarak bir hesap yaparsa, hiçbirşey belirsiz değildir ve gelecek de aynen geçmiş gibi gözlerinin önündedir."

  • iş etiketinin temeli iş hayatında güçlü iletişim yöntemleriyle etkili bir imajı oluşturabilmektir. iş etiketi kültürel alanda ülkeden ülkeye çeşitlilikler gösterse bile temel kuralları değişmez.

    iş etiketinin bazı kuralları şunlardır.

    1) randevularınıza zamanında gidin mümkünse her randevunuzdan on dakika önce görüşme yerinde olmaya kendinizi alıştırın. bu size kendinize çeki düzen verecek, soluklanacak ve düşüncelerinizi sakinleştirip odaklanacak süreyi verecektir. ter kan içine batmış ve nefes nefese gittiğiniz her randevu karşı tarafa zamanını planlamayan, disiplinsiz ve saygısız bir imaj yansıtmanıza sebep olur.

    2) giymeniz gereken kıyafetin şekli, rengi ve stili duruma göre değişiklikler gösterir ancak temiz, ütülü ve pırıl pırıl olmanız gereksinimi değişmez. her durumda içinde bulunduğunuz çalışma pozisyonundan birkaç kademe üstünüzdeki insanlar nasıl giyiniyorsa öyle giyinmeye çalışın. örneğin elemansanız müdürünüz gibi giyinin, müdürseniz genel müdüre bakın eğer genel müdürseniz ceo sizin için iyi bir örnektir.

    3) kibar olun. etrafınızdaki insanlardan selamı, sabahı ve teşekkürü esirgemeyin. işyerinde siyasi ve dini tartışmalardan kaçının, bunların size hiçbir faydası olmayacağı gibi bolca zararı olur. espri yeteneğinizi geliştirin böylece insanlar sizinle konuşurken gerilmezler ama fazla da abartmayın.

    4) dedikodu ve insanlara kulak misafiri olma çocukça hareketlerdir. hiçbir dedikodu ortamına bulaşmayın hele duyduğunuz şeyleri başkalarına kesinlikle aktarmayın çünkü genelde dedikoduları kimin çıkardığı bilinmez ama kimin yaydığı çok iyi bilinir. birileri kendi aralarında özel bir konuşma yaparken onların bulunduğu ortama girmişseniz bir an önce orada bulunduğunuzu belli edin, böylece insanları dinliyor algısı üretmekten kendinizi korumuş olursunuz.

    5) insanlarla konuşurken onlara tüm ilginizi verin. birileri size bir şeyler anlatırken elinizdeki telefonla veya önünüzdeki monitörle ilgilenmeyin. eğer acil bir işiniz varsa mutlaka karşınızdaki insandan izin alarak ilginizi ondan ayırın. unutmayın kimse kendisini önemsiz, değersiz hissetmek istemez ve kendilerine yeterince ilgi göstermediğinizi düşünürlerse büyük bir kin ve öfkeyle karşılık verirler.

    6) beden dilinize dikkat edin. insanlarla tokalaşırken veya bir sunum yaparken tüm bedeninizin doğru mesajı gönderdiğine emin olun. bazı durumlarda abartılı bir el sıkışma bile tüm işinizin bozulmasına sebep olabilir.

    7) insanlara kendinizi doğru şekilde tanıtın. bazen karşınızdaki insan sizin kim olduğunuzu hatırlamayabilir, böyle bir şeyi hissederseniz kendinizi kısaca tekrar hatırlatın. eğer bir görüşmeye yanınızda başka insanlarla gitmişseniz onları da doğru şekilde tanıtmaya zaman ayırın.

    8) karşınızdaki insanın sözünü kesmeyin ve mutlaka söyleyeceklerini bitirmesini bekleyin. eğer karşınızdaki insanı dinlemiyor ve sürekli sözünü kesiyorsanız ona verdiğiniz imaj “seni de söylediklerini de hiç önemsemiyorum” mesajını içerir ve böyle bir imaj verirseniz işiniz hiç kolay olmaz.

    9) dilinize hakim olun. özellikle argo dil kullanımınıza çok dikkat edin. kendinizi rahat hissettiğiniz bir ortamda sarf edeceğiniz argo bir sözcük yanlış kulağa gitmesi halinde kariyerinize büyük bir zarar verebilir. iş ortamında kullandığınız dil aynen giydiğiniz kıyafetler gibi belli standartların üstünde olsun.

    10 ) iş saatlerinden sonra ofis olarak yarı resmi bir yemeğe veya eğlenceye katılmanız gerekiyorsa özellikle alkol alımınıza dikkat edin. kendinizi fazla rahat hissedip nasıl olsa bu eğlence yemeği diyerek alkolü fazla kaçırırsanız bunun bedelini ertesi gün işyerinde kesinlikle ödersiniz. yeme içme konularında ayrıntılara dikkat edin. örneğin ofise yemek getiriyorsanız keskin kokulu ve başkalarını rahatsız edecek gıdalardan sakının.

    evet, gördüğünüz gibi aslında hepimizin bildiği ve çoğu ufak ayrıntılar gibi görünen bu tür konular gereği yapıldığı takdirde kariyerinize büyük fayda verecek olumlu bir imaj oluşturmanızı sağlayacaktır. ama bunlar önemli değildir derseniz yapacağınız ufacık bir etiket hatası yıllarca kan ter içinde oluşturduğunuz kariyerinizin tepetaklak olmasına sebep olabilir.

  • yaşım 16, o 15. hayatımı feda edebilecek kadar aşığım. tam anlamıyla. 1.5 yıl, usanmadan beklemişim, her güne aynı umutla, aynı acıyla, aynı sevinçle uyanmışım.
    bir nisan akşamı... moda'da bir apartmanın kuytusuna gündüzden geldik, aldığımız köpeköldüreni içtik ve saatlerce konuştuk. akşam oldu, soğuktan titriyoruz. çok öncesinde, bana karşı bir şey hissetmediğini söylediğinden o anki bakışlarını fark edemiyorum. çünkü ulaşılmaz bir yerde o gözümde. bana karşı bir şeyler hissetmesi mümkün değil, bir masal güzelliğinde.
    "ya beni öp, ya da ben gidiyorum," dediğinde afallıyorum, anlıyorum. bir süre gülümseyerek bakıyorum, sonra yaklaşıyorum. o anı anlatamam, mümkün değil. ancak ilk aşkıyla öpüşen biri anlayabilir.
    sonrası fiks; masal olmadığını anlıyorum, bitiyor. yıllar geçiyor, giderek hissizleştiğim korkusuyla büyüyorum. fakat o 17 nisan akşamını unutamıyorum, unutmak da istemiyorum. hayatımda belki de en masum olduğum o anı, gözlerindeki o pırıltıyı hatırladıkça ister istemez gülümsüyorum.

  • allah görevde yer alan askerleri korurken, bireysel çıkarları ve beceriksiz politikaları yüzünden bu gereksiz savaşa bizi sokan tüm siyasilerin de başına gökten kurşunlar yağdırsın.

    amin.

  • sabahları camdan aşağı tükürüp duran, beni her gördüğünde "sen ezgi misin? senin bende mektubun var. *" diyen çılgın üst komşumuz 90 yaşındaki himmet dede kapıda kalmıştı. kapının üstünde anahtarını unutmuş, cebinde de yedek anahtarı kapıyı açmaya çalışmış ama başaramamış. tam kahvaltıya oturmak üzereyiz, gelmiş bizim kapıya elleriyle dizini dövüyor, "ne yapacağım ben!" diye.

    çıktım yukarı. kapıyı biraz zorlayıp, sarstım. sanırım bir süre sonra arkadaki anahtar geriye kaçtı ve ve diğer anahtarla kapı açıldı. nasıl mutlu oldu, ne dualar etti canım benim. neyse, aşağı indim. oturdum kahvaltıya. o sırada evde şekerin bittiğini fark ettim. "neyse çayı şekersiz içeriz" diye düşünürken kapı çaldı. himmet dedem elinde bir kase küp şeker "evde bir tek bu vardı. teşekkür için getirdim" diyor. o sırada evdeki herkes şok.

    sanırım o zamandan sonra kimimiz allah'a, kimimiz karmaya inandı. kimimizin de sikinde bile olmamış olabilir olay. emin olamadım.

    edit: himmet dedem 2 hafta önce vefat etmiş lan.