hesabın var mı? giriş yap

  • pr veya değil. olması gerekeni yapmış.
    istanbul taksiciler esnaf odası, savcılık , valilik 3 maymunu oynamayıp gereğini yapsaydı da pr fırsatı vermeseydi madem.

  • %99'u müslüman olan ülke lafını kullanmasa ölecek hastalığına tutulmuş bireylerin suç duyurusudur. hem %99'uz derler hem de mağduruz, inançlarımızı yaşayamıyoruz, bize saygısızlık yapılıyo, rencide oluyoruz derler.

    ilginç bir %99...

  • türkiyeli kızların tam tersidirler.

    türkiyeli kızların dışı avrupa, kafa yapısı ise ortadoğu.

    iranlı kızların dışı ortadoğu, kafa yapısı ise avrupa.

  • bakkaldan raid alınır. eve dönerken farkedilir ki tarihi geçmiş. yarı yolda dönülür;
    - mevlüt abi tarihi geçik bunun yav!
    + (önce alır bakar, 3-5 milisaniye düşünüp) tamam işte daha da zehirli şimdi. hepsi takla atcek ipnelerin.

  • bir psikolog olarak katıldığım ve psikolojiye meraklı olan herkese boynumun borcuymuşçasına anlatmaya çalıştığım durumdur.

    2007 yılında, şöyle bir yazı çıkmış:
    freud ıs widely taught at universities, except in the psychology department

    her olguyu bir şeye indirgemeye çalışan, matematiksel olarak modelleyemediğiniz herhangi bir şeyin 21.yy da psikoloji biliminde yeri yoktur.

    bana kalsa -ki kalmıyor- freud'u hiçbir şekilde hiçbir yerde anlatılmasına izin vermem ve bütün textbooklardan kaldırırım. özellikle psikolojiye giriş ders kitaplarında çok tehlikeli; freud'un açıklamaları dahice ve yaratıcı. bölüme yeni başlamış, henüz bilimsel araştırmanın temellerini yeni yeni öğrenmeye başlayan öğrencilerin masum zihinlerini zehirleme tehlikesi bile var :d

    edit: neden hikaye anlatımlarını bu kadar seviyorsunuz yahu? ben freud'un fikirleri yanlıştır veya doğrudur diye bir ifade de bulunmadım. freud'un fikirlerinin test edilebilir bir yanı yok, en azından günümüz teknolojisinde. bilimsel bir geçerliliği yok yani, e dolayısıyla da psikolojinin bir konusu değil. mesela dil, edebiyat bölümünde veya ilahiyatta falan çok güzel tartışılabilinir *belki* böyle şeyler, ancak psikolojide yeri yoktur.

    yukarıya bıraktığım yazıda da benzer şekilde ifadeler var zaten, açıp okursanız belki ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

    ha diyorsanız ki, ya bu adamın fikirleri test edilemiyor ama ilginç, bu yüzden psikoloji bölümlerinde okutulmalı yeri geldiğinde de test edilebilinir falan o zaman başkası da der ki din de öğretin tüm kutsal kitapları, yeri geldiğinde test edilir falan. ben çünkü arada pek öyle büyük bir fark göremiyorum.

  • kısa vadede doğru, uzun vadede yanlış çıkarım.

    (bkz: doğal kaynakların laneti)
    (bkz: resource curse)

    petrolün her şey olduğu bir dünyada* tüm petrol zengini ülkelerin kalkınmış memleketler olması gerekirken neredeyse hepsi dibe vurmuş durumda. çoğunda iyi kötü bir demokrasi geleneği yok, kurumları işlemiyor, ekonomileri iflas halinde ve toplumsal yaşamları iç savaşlarla devam ediyor. neden böyle oldu?

    tam da petrolün her şey olmasından dolayı. bu ülkelerin sadece petrol satarak kazandıkları para, ülkelerindeki her şeyi çekip çevirmek için yeter hatta artar durumdaydı. haliyle ikinci bir iş kolu yaratıp başka bir konuda comparative advantage kazanma çabasına girişmediler. petrolü olmayan ülkeler hem tarım, hem endüstri hem de hizmet sektöründe ilerleme sağlamak için plan üstüne plan, reform üstüne reform yaparken bu ülkeler petrolden gelen parayı yeterli gördüler.

    üstüne, petrolün geliriyle devasa refah sistemleri* kurdular. elektrik, su, ulaşım, barınma gibi birçok alanı bedava hale getirdikleri yetmedi, üstüne vatandaşlarına maaş bağladılar. millet çalışma isteğini kaybedince komşu devletlerden işçi getirdiler. petrolü olmayan ülkelerde insanlar hırsla çalışmak, rekabete girişmek ve daha fazlası için yatırım yapmak zorunda kalırken bu ülkelerin insanları petrolden gelen parayla yan gelip yattılar.

    sonuçta ne elde ettiler? gelişmemiş bir ekonomi, memnuniyetsiz ve kalabalık bir yabancı işçi ordusu, üretmesini bilmeyen tembel bir ulus ve dağıttıkları parayla bu ulusun rızasını satın alan yozlaşmış diktatörler/krallar.

    dış görünüş de petrol gibi her kapıyı açan bir doğal kaynak, değil mi? doğuştan gelen avantajların uzun vadede nasıl dezavantaja dönüşebileceğine bir de buradan bakın.

  • karakter sınırına takılmasaydı "samsung'un ısınan telefon şikayeti üzerine fırın eldiveni göndermesi" olacaktı. *

    arkadaşımın başına gelmiş olaydır. samsung telefonunda ısınma problemi olduğu için müşteri hizmetlerine başvuran kişi, 1 aylık çağrı merkezi-servis mücadelesinden sonra samsung'dan bir paket almıştır. paketin içerisinde bir mektup ve fırın eldiveni bulunmaktadır. malumunuz üzere telefonu için herhangi bir işlem yapılmadığı gibi bir de kendisiyle dalga geçilmiştir.

    bu da yalanına sokuyumculara gelsin: samsung

    edit: samsung sıfır s5 göndermiştir. bunu sosyal medyanın gücü olarak yorumlamak istiyorum. pek inanan çıkmamış ama viral yazanlara da taşak geçenlere de teşekkürler.
    bir de eğer bu gerçek dışı ise hakkımda dava açılabileceğini söylediler. yazdıklarım gerçek olduğu için buradan samsung 'a sesleniyorum kamoon

  • artık dur denilmeli. 7-8 aylık bebeği olan arkadaşım olur olmaz zamanlarda bebeği göstermek için görüntülü arıyor. ya bebek 2-3 yaşlarında olsa belki bir muhabbet döner ama 8 aylık bebekle mal mal birbirimize bakıyoruz. ben salak salak agucuk bugucuk falan yapıyorum anca. bi de eğer ki açmazsam sonrasında bebeğin ağzından mesaj atıyor “simgerbob teyze beni çok boşladın bu ara” diye. yangınlar, imdatlar, yardım çığlıkları

  • mp3'ün müzik piyasasını öldürmediğini, aksine canlandırdığını düşünen zihniyettir.

    aslında sanatçıların ticaretten pek anlamadığının ilk göstergesi 1990'lı yılların başlarında yaşanmıştı. başta orhan gencebay üzere birçok müzisyen, kravat takıp, takım elbise giyip koltukaltlarında klasörlerle özel radyolara savaş açtılar. oysa özel radyo televizyonlar sayesinde pazar büyüdü ve beylerin (çok özür dilerim ama) biti kanlandı. talk show'lar, özel programlar, diziler falan. özel radyo ve televizyonlara açılan aptalca savaşın bir benzeridir mp3'e açılan savaş. mp3 müzik pazarını büyütür ve sanatçıların doğrudan albüm gelirlerini azaltsa bile medya endüstrisinden aldıkları parayı artırır.

    aslında gelişen teknolojinin kişilerin ekmeğini böleceği fikri yeni değildir. kökeni matbaa'ya karşı çıkan hattatlara, hezarfen ahmet çelebi'yi öldürmeye çalışan kayıkçılara, bir de metro yapılmasına karşı çıkan taksici dolmuşçulara kadar dayanır. "mevcut teknoloji ile nasıl para kazanırım" ın değil, "eskisi gibi nasıl para kazanırım" ın dışavurumudur.

    ben 1 günde 10 cd'de alsam 10 yılda 1 cd'de alsam aynı fiyat tarifesini uygulayan ve bana herhangi bir sadakat veya saygı göstermeyen satıcıya ben neden karşılıksız sadakat göstereyim? hem pazarlama adına hiçbir girişimin olmasın, 50 sene önceki plak satış yöntemlerine aynen devam et, rafa cd'leri dizip manav gibi müşteri bekle, ondan sonra teknolojiye savaş aç. değirmenle kavga etmenin 2000 yılı versiyonu. (bkz: don quijote) daha önce radyoyla, televizyonla yapılan kavga şimdi de bilgisayarla yapılıyor.

    bugün dünyanın en çok kopyalanan ürünleri microsoft ürünleridir ve ne ilginçtir ki dünyanın en zengin adamlarından biri bill gates'dir. biz kopyaladıkça adam zengin oluyor. çünkü dünyayı kendi ürününün bağımlısı yapıyor. o zengin olduğu için intikam duygusuyla kopyalamıyoruz. tam tersi biz kopyaladıkça adam zengin oluyor. yani beatles'ın mp3'ünü indirmeyen adam ertesi gün gidip beatles cd'simi alacaktır? tabii ki hayır. tam tersi mp3'ünü dinledikten sonra birçok albümün orijinal cd'sini aldığımı bilirim.

    son bir soru : futbolcular ile hentbolcuların kazandıkları paralar arasındaki uçurumun nedeni nedir? eğer cevabınız "stadların büyük, kapalı spor salonların küçük" olması ise zaten anlaşamayız. ancak cevabınız "ürün bağımlılığı" ise ortak bir zemine yaklaşıyoruz demektir. bu ürün bağımlılığını yaratmanın en kolay yolu ise bedava kullanımdır. insanlar futbola para vererek değil mahallede bedavaya oynarak, televizyonda bedavaya seyrederek alıştı çünkü. tıpkı kopya microsoft ürünlerine bedavaya alıştığı gibi.

    sözün kısası: birkaç sözlük yazarının fikriyle bu iş değişmez. daha geniş vizyonlu, global ve teknolojiyi kabullenen çözümler üretilmeli.

    hal böyleyken böyle..

    not : "filanca suser şarkı söylüyor, nefis de saz çalıyor. ondan iyi mi bileceksin" tarzı eleştiriler var. söylemek istediğim şey tam da budur. para kavgası sanatçıyı küçültür ve toplumdan uzaklaştırır. metallica mp3 ile mücadeleyi abarttığında bir toplantı çıkışında eski bir metallica hayranı "hey james, here is a dollar, sing me a song" diyerek suratına para fırlatmıştır. ne oldu şimdi? metallica mı kazandı?