hesabın var mı? giriş yap

  • ne çok gülmüşümdür
    keskin pençeleri olmadığı için
    kendini iyi zanneden zayıflara.
    nietzsche

    insan doğasını ortaya koyan en güzel sözlerden birisidir.

  • koç grubuna bağlı şirketlerden birisinin görüşmelerinde baya baya yazılı sınav yapmışlardı.

    sorulardan birisi şuydu: kendinizi hangi hayvana benzetiyorsunuz?

    ulan zaten insan kaynakları denen oluşuma gıcığım bi de böyle abuk subuk sorularla insanı çığırdan çıkarıyosunuz tövbe tövbee.

    ördek yazdım ben de. çıkarsın bakalım ne anlam çıkarıyosa diyerek.

    1.5 ay sonra aradılar işe kabul edildiniz diye.

  • uyumak isteyenlerin, karlı bir kış gecesi yalnız olanların ve canı sıkılanların en iyi dostu.

    yaklaşık 4 aydır, her gece bir oyun dinliyorum. kimi zaman uykulu gözlerle, kimi zaman bir bardak filtre kahve eşliğinde, kimi zaman meraklı gözlerle. çok ayrı bir dünya radyo tiyatrosu dinlemek. haberi olmayanlar, dinlemeye yeni başlayanlar için bir kaç tavsiye vermek amacı ile de bu giriyi giriyorum. ayrıca, ufak da bir not düşmek istiyorum, tayfun türkili imzalı her oyun harika ötesi. kendisine ve ekibine binlerce kez teşekkür ediyorum.

    kar yağışının bol, sokakların sessiz, esen rüzgârın uğuldamasının ürkütücü olduğu bir gece yarısı dinlenecek oyunları listelemek istiyorum ilk olarak;

    kar izleri örter
    karlı dağın kralı (şiddetli tavsiye)
    kar yolları tıkadı
    düşen uçağın sırrı (şiddetli tavsiye)
    kış hikâyeleri (şiddetli tavsiye)
    göçük (şiddetle tavsiye ettiğimi belirterek, her dinlediğimde yüreğimi acıttığını da eklemem gerek. madenlerde canını kaybeden o güzel insanlara ne güzel bir saygı duruşu bu oyun. yüreğiniz burkulacak.)

    sıkıcı bir öğleden sonrayı keyifli hale getirecek oyunlar;

    deniz altında 180 gün (şiddetli tavsiye)
    gece treni (şiddetli tavsiye)
    göldeki ceset
    garip bir kaçırma olayı
    huzur apartmanı (şiddetli tavsiye)

    alfred hitchcock imzalı iki öykü dinlediğimi de es geçmemek istedim. hitchcock bunları öykü halinde mi yayınladı, yoksa hitchcock'un bir kitabından mı alıntı bilemedim, yine de bu iki harika öyküyü eklemek isterim. filmlerinde olduğu gibi, hikayelerde de gerilimi sonuna kadar hissedeceksiniz;

    mumyalar
    komşunun hanımı

    son ekleyeceğim öykünün ise ben de yeri epey ayrı. büyük bir şener şen hayranıyım. ne kadar filmi, tiyatrosu varsa izledim, bitirdim. lakin, bir gece yarısı bir hikaye dinlerken çıktı karşıma şener şen. kendisi, radyo tiyatrosu'nda bir kaç karaktere can vermiş. bunlardan birisi yukarıda bahsettiğim 'gece treni' adlı öyküde. diğeri ise;

    iki arkadaş (şiddetli tavsiye)

    3 mart editi: 'göçük' ve 'huzur apartmanı' adlı oyunlar eklendi.

  • aslında alt metni şudur:

    "siz gidin simitçiden simit alın. simitçi fiş vermiyor, bu nedenle devletin cebine giren vergi yok. simitçi, bu parayla fırından simit satın alıyor, tabii ki fiş miş hak getire. fırıncı unu, un fabrikası buğdayı, fişsiz faturasız alıyor. çiftçi, buğdayını un fabrikasına üç otuz paraya verebiliyor, ancak kar ediyor. un fabrikası da, fırın da, gönlünden ne koparsa kar gösterip sakız parası gibi gelir vergisi ödüyor.

    bu arada tüm bu akışta cebine para girmeyen devlet, akaryakıta bindiriyor da bindiriyor. ulaşımınıza zam geliyor; çiftçi, traktörüne dünyanın en pahalı mazotunu aldığı için neredeyse kar etmiyor. fırıncılar odası simite-ekmeğe zam yaparken televizyonlara maliyetlerin yüksekliğinden şikayet ediyor, un fabrikası işçi çıkararak kara geçiyor; simite ödediğiniz paranın çoğu da mazot olup devletin cebine giriyor. bu arada sayın bakan hayati yazıcı da memura %2+2 'lik müthiş zam paketini açıklıyor.

    yine de dert etmeyin; kredi kartlarınız var nasıl olsa."

  • doğal seleksiyon denen şeyin yalan olduğunu ispatlayan entry'i yazan arkadaşın kızdığı mallardır. amk doğal seleksiyon olsa sen nasıl entry girecen.

  • adamın biri, pejo marka bir minibüs alır.
    sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
    yolculardan biri:
    -kaptan yavaş, bir yere çarpacağız! der.
    şoför:
    -sen pejo'yu biliyor musun? der.
    yolcu:
    -hayır! der.
    şoför: -o zaman sus der ve devam eder.
    minibüs hızlanmaya devam eder..
    bir yolcu daha seslenir:
    -oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    amca ne bilsin,
    -hayır! der.
    -o zaman sus der, şoför..
    bu kez bir kadın seslenir:
    -hamileyim! lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürceğim !!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    kadın:
    -yok! der.
    şoför yine aynı cevabı verir..
    arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir:
    -yavaş git kardeşim, öldüreceksin bizi !!!
    şoför yine sorar:
    -sen pejo'yu biliyor musun?
    genç:
    -biliyorum lan, ne olacak? der.
    şoför:
    -o zaman çabuk söyle, bunun freni nerde?...

    durumumuz budur !

  • sanırım bu durumda ayhan ogan bir sıfat sahibi oluyor. hayırlısı.

    edit: canlı yayında ilgili şahsın kendi ağzından sarf edebildiği kelimeyi ben burada kullanınca hukuki bir problem olabiliyormuş. bu hususta uyarı veren ekşi yönetimine de selam ederim.