hesabın var mı? giriş yap

  • bugün cüneyt özdemir'e çıkmış mülteci sorununu nasıl çözeceğini anlatmış aşağı yukarı şöyle: 'esad ile görüşeceğiz. onlara güvenli bölge oluşturup ev inşa edilecek. birleşmiş milletlerle görüşüp orada güvenli bölge oluşturulmasını önereceğiz. güvenliklerini yıllar boyunca bm sağlayacak...ayrıca suriyeliler'e sosyal yardımlar en az 1 yıl devam edecek, öyle hemen kesemeyiz.'

    16 temmuz 2021

    bakın kilicdaroglu ne demiş 2013'de bu yana: (bkz: #134069389) (bkz: geçmişten günümüze kk'nın suriyeli açıklamaları)

    eeee, bunları zaten kılıçdaroğlu yıllardan beri söylüyordu, hatta daha iyi planlanmışını ve mantıklısını anlatıyordu istikrarlı bir şekilde. ümit özdağ çıkıp aylardır sanki bu mültecilerin gelmesinin sebebi erdoğan değilmiş gibi sadece muhalefeti eleştiriyordu. ne oldu şimdi? kılıçdaroğlu'nun söylediklerini kopyalayıp yarım yamalak anlatınca bu işi çözmüş mü oldun? allah seni nasıl biliyorsa öyle yapsın, steril sızma seni.

  • güneş patlamalarının sebebi fotosfer denilen dış yüzeyinde oluşan güneş lekeleridir. bu lekelere neden olan şey yüzeyin alt kısmındaki tabakadan gelen plazmalardır. plazma bizim literatürde bildiğimiz 3 fazlı (katı, sıvı, gaz) maddenin 4. halidir. plazma'nın (h2 ve he elementlerinden oluşur) fotosferde sıcak ve daha az sıcak bölgelerde oluşması bu patlamaları sebebiyet verir. patlamada atmosfere çok yüksek radyoaktif madde ve enerji açığa çıkar. bu enerjiyi de açığa çıkaran güneşte gerçekleşen çekirdek ayrışması tepkimeleridir. bu enerji güneş tarafından bize ısı ve ışık olarak verilir. bu tepkimelerle güneş her yıl 4 milyon ton kütlesinden olmaktadır. bu arada güneşin kütlesi yaklaşık olarak 2x10^30 kg'dır. (tam değeri 1,986/1,987 olarak hatırlıyorum. yanlışım varsa düzeltin)

  • j. k. rowling tarafından yazılan ve 11 haziran 2008 tarihinde internet üzerinden yayınlanan 800 kelimelik bir hikaye.
    harry potter'ın doğumundan üç yıl öncesinde geçen hikaye, sirius black ve james potter tarafından yaşanan bir macerayı anlatıyor.

    bir solukta okunabilir:

    hızlanan motosiklet karanlıkta o sivri köşeyi öyle bir hızla döndü ki, takip halindeki arabanın içindeki iki polis de "vay!" diye bağırdı. sergeant fisher, motosikletin arkasında yolculuk eden çocuğun araba tekerleklerinin altına doğru fırlayacağını düşünerek koca ayağıyla frene bastı. ne var ki, motosiklet dönüşünü iki genç düşmeden tamamladı ve kırmızı stop lambasının pırıltısıyla dar sapakta kayboldu.

    "şimdi yakaladık onları!" diye haykırdı pc anderson heyecanla. "orası çıkmaz yol!"

    direksiyonu aniden kıran ve vitesleri hoyratça değiştiren fisher, takipteki otomobili dar sokağa sokmaya çalışırken arabanın yan tarafındaki boyanın yarısı çizildi.

    farların önünde, en az çeyrek saatlik kovalamadan sonra avları, önlerinde duruyordu. iki sürücü, yükselen tuğla bir duvarla, şimdi onlara doğru, homurdanan parlak gözlü vahşi bir hayvan gibi hızla yaklaşan polis arabası arasında sıkışmıştı.

    dar sokağın duvarlarıyla arabanın kapısı arasında o kadar az bir mesafe vardı ki fisher ve anderson, kendilerini arabadan zor çıkardılar. güçlükle, yengeç gibi, zalimlere doğru yürümek, saygınlıklarını zedelemişti. fisher, duvardan büyük göbeğini çekerken gömleğinin düğmelerini kopardı ve sonunda arka tarafıyla, arabanın yanındaki aynayı kırdı.

    "motosikletten inin!" diye bağırdı, sanki zevkini çıkarıyormuş gibi mavi ışığın altında mutluca oturup sırıtan gençlere doğru.

    söylenildiği gibi yaptılar. sonunda kırılan dikiz aynasından kurtulan fisher, onlara baktı. ergenliklerinin sonlarındaymış gibi görünüyorlardı. motosikleti sürenin uzun, siyah saçları vardı. onun bu arsız yakışıklılığı fisher'a fena halde, kızının gitar çalan, boş gezenin boş kalfası erkek arkadaşını anımsattı. ikinci oğlanın da saçları siyahtı, ama onunki kısaydı ve kibirli bir şekilde her yöne dağılmıştı, gözlük takıyordu ve geniş bir gülümsemesi vardı. ikisi de büyük, altın bir kuşla süslenen tişörtler giymişlerdi. kuş, şüphesiz, kulakları sağır eden, ahenksiz bir rock grubunun amblemiydi.

    "kasklar yok!" diye bağırdı fisher, bir açık kafadan öbürüne doğru işaret ederek. "hız limitini – hatırı sayılır bir miktarda aştınız!" (aslında kaydedilen hız fisher’ın bir motosikletin gidebileceğine inandığı hızdan bile fazlaydı.) "polis için durmadınız!"

    "bir sohbet için durmaktan memnun oluruz," dedi gözlüklü çocuk, "biz sadece-"

    "zekiymiş gibi davranma - bir bela yığını içindesiniz!" diye hırladı anderson. "isimler!"

    "isimler mi?" diye tekrarladı uzun saçlı sürücü. "ııı şey- güzel, hadi bakalım. wilberforce... bathsheba... elvendork..."

    "ve bunun iyi olan tarafı, bunu bir kız ya da bir oğlan için kullanabilirsin," dedi gözlüklü çocuk.

    "ah, bizim isimlerimiz, demek istediniz sanırım?" dedi ilki, anderson, öfkeyle tükürürken. "söylemeliydin! bu james potter ve ben de sirius black!"

    "bir dakika içinde her şey senin için cidden kararmış olacak, seni küçük küstah-"

    ama ne james ne de sirius dikkatini veriyordu. aniden av köpekleri gibi tetikteydiler, polis arabasının üstüne fisher ve anderson’ın arkasındaki geçidin karanlık ağzına bakıyorlardı. sonra, aynı akıcı hareketlerle, arka ceplerine doğru uzandılar.

    bir kalp çarpıntısı süresinde, iki polis silahların onlara parladığını hayal etti ama bir dakika sonra motosikletçilerin sadece bir şeyi tuttuğunu gördüler -

    "bagetler mi?" diye alay etti anderson. "bir çift şakacı, değil mi? pekâlâ, sizi tutukluyoruz –"

    ama anderson asla neyle suçlandıklarını söyleyemedi. james ve sirius anlaşılmaz bir şeyler bağırdı ve ön farlardan ışınlar hareket etti.

    polisler etrafında dönüp sonra arkaya doğru sendelediler. üç adam geçidin üstünden süpürgelerle uçuyordu – gerçekten uçuyorlardı –. aynı zamanda polis arabası arka tekerleklerinin üstünden göğe yükselmişti.

    fisher’ın dizleri burkulmuştu. güçlükle yere oturdu. anderson, fisher’ın bacakları üstüne sendeledi ve düştü. güm – patlama – çatırtı duydular. süpürgeli adamların ters dönen arabaya çarptığını ve görünüşe göre, kırık süpürge parçaları patırtıyla çevrelerine düşerken, onların hissiz bir şekilde yere düştüğünü duydular.

    motosiklet yeniden hayata gürledi. ağzı açılırken fisher iki gence bakmak için güç topladı.

    "çok teşekkürler!" diye seslendi sirius gürültülü motorun öteki tarafından. "size borçlandık!"

    "evet, sizinle tanışmak güzeldi!" dedi james. "ve unutma: elvendork her iki cinsiyete de uygundur!"

    dünyayı sarsacak kadar güçlü bir patlama oldu ve fisher ile anderson korkuyla kollarını birbirlerinin etrafına attılar, onların arabası sadece geride bir yere düşmüştü. şimdi motosiklet göğe doğru yükseliyordu. polislerin gözü bunu inkâr edemeden, o havaya yükselmişti. james ve sirius gecede yukarı doğru yükseliyorlardı. arka farları, yok olan bir yakut gibi parlıyordu.

  • bugün sosyal medyada denk geldiğim paylaşım ile haberdar olduğum durum. erkek asgari ücretli, kadın ev hanımı, kirada oturuyorlar. bebek sahibi olmak için çok çabalamışlar ama olmamış, onlar da 11 bin lira borç bularak tüp bebek tedavisine başlamışlar, yazılana göre tutmuş ama şimdi de annenin haftalık 300 liralık bir iğne olması ve çok iyi beslenmesi lazımmış. aldıkları 11 bin lirayı ödemek ve tedaviyi devam ettirebilmek için yardım istiyorlarmış. erkek şu an evin temel ihtiyaçlarını bile karşılamak da zorlanıyormuş. yardımlar illa para şeklinde olmak zorunda değilmiş, isteyen ilaçları ve gıdaları kendisi alabilirmiş falan, filan.

    gerçekten aklım almıyor, mantığını kavrayamıyorum. bu nasıl bir şeydir? tamam evlat sahibi olmak istersin, bu bir güdüdür. ama arkadaş dünyaya getireceğiniz çocuğa bu kötülüğü niye yapıyorsunuz? bu ülkede hayat zaten zorken, siz kendiniz zor geçinirken, borç ile harç ile kendi yaşadığınız zor hayatı bir cana daha yaşatmaya nasıl vicdanınız el veriyor? ne desek boş, hem de bomboş.

    edit: bir altta bana aklınca laf sokan dangalak emin ol o aile yapabilse 10 çocuk yapar, aile urfa'da yaşıyormuş. doğacak çocuğa belli bir yaşam standardı sunamayacak, sağlıklı besleyemecek, kaliteli bir eğitim aldıramayacak kişiler çocuk sahibi olmasın arkadaş. bunu söylediğim için bok kokan ağızları ile sürekli sağa sola hakaret yağdıran, illa gel bana küfret diye çaba gösteren beyinsizlerin farklı düşünüyor olması fikrimi değiştirmez.

    edit2: devleti istediğin kadar suçla kardeşim, eleştir, de ki tüp bebek masraflarını devlet karşılasın ama şu anki durum bu, borç harç ile, kendileri geçinemiyorken, yardım toplayaral o hayata şu an bir bebeği dahil edecek olanlar ülke gerçeklerinin farkında olarak hareket etmeli.

  • istenen özelliklerde sadece servis güzergahını tutturabildiğim ilan.
    ne güzel lan; sabah gider, akşam dönerim. gezinti olur benim için. evet.

  • astrolojiyi yerden yere vurduğu için eleştirildiğini duydumya artık gözlerim açık gitmem.
    astrolojinin bilim dışı olduğunu, bilimi geçtim tamamen yalan yanlış antik masallar temelli bir safsata olduğunu bugün aklı başında herkes bilir.
    astrolojiyi eleştiren, inkâr edenleri yereceksek tüm bilim camiasını işin içine katmalıyız.
    konu hakkında yaptıkları videoda anlattıkları tamamen bilim dünyasının görüşlerini yansıtmaktadır. bir şeyin "kadim" bir geçmişi olması onu gerçek kılmaz, hatta söz konusu bu tarz muğlak kavram ve inançlarsa onu tamamen yalan yapar çünkü atalarımız sadece gözlerinin gördükleri ve akıllarının erdiklerine anlam yüklediler. şimdi ise teknolojinin o imkanları ile çok çok daha ötesini görüyoruz.

    kısaca burçlar, fal falan batıl bir eğlence aracı olarak günümüzde varlığını sürdürüyor. ama bunu ticarete dökmüş dolandırıcılardan aman uzak durun, paranızı bunlara kaptırmayın.
    bu işi profesyonel yapan her astrolog dolandırıcıdır unutmayın.

    edit: oha lan ne fav almış. hurafeler yerine bilime inanan tüm yazarlara teşekkür ederim.

  • mansur başkan'ın açıklamasına göre athena ankara'daki konser teklifini bir şartla kabul etmiş ve o şart da aldıkları paranın tamamını mehmetçik vakfı'na bağışlamakmış. istanbul'daki durumu bilmem ama ankara'da durum böyleyken farklı olduğunu sanmam.

  • tespitlerim:
    - bozkurt ilçesi tamamen dere yatağına inşa edilmiş.
    - baraj kapakları patlamış tüm ilçe sel altında.
    - 60-70-80-90'larda inşa edilen hidro elektrik santrallerin kapakları patlamazken akp döneminde ihale usülü yapılan barajın kapakları neden patlıyor ?
    - sayın cumhurbaşkanımızın birkaç gün sonra gelip selzedelere çay atması ile tüm sorunların çözüleceğini düşünüyorum.

    herkese geçmiş olsun.

  • gladiator vcd'si, filmin ba$lari, commodus vagondan cikar, atini ister...

    commodus: where's the emperor?
    adam: he's at the front, sire.

    altyazi:
    - imparator nerede?
    - fransa'da.

  • ilk günden düşüp kalkmak derdinde olmamaları. sizi dinlemeleri, ne yaptığınızı sorup, merak etmeleri, başka yerlerinizi tutmaya kalkışmadan elinizi tutabilmeleri.

    nesilleri tükenmeye başladığından olsa gerek 'normal' davranışlar sergileleyen erkek çekicidir. çünkü normal olmak artık bir farklılık...