hesabın var mı? giriş yap

  • tanım: kaybolması mümkün olmayan itibardır.

    hafızası 300 megabyte bile etmeyen bir ülkede sarsılmayan itibardır. iki ay sonra yine deli gibi alıp içeriz, rahat olun.

    aylar sonra gelen edit: başlık başa kalmıştır.

  • geçenlerde sevdiğim bir aile dostumuzun yanına gittim. beni bulunca da arkadaşının hukuki bir konuda yardıma ihtiyacı olduğunu söyleyip beni arkadaşına kitledi*

    abinin yanına gittim. altmışlı yaşlarda bir abi, söze eşini kaybettiğini söyleyerek başladı. o kadar rahat ve kanıksamış bir şekilde söyledi ki kendi kendime eşi öleli en az 2 sene olmuştur diye düşündüm. eşimden geriye miras kaldı, bu işi nasıl çözeriz? dedi. hemen aklımdan beynimde yerleşik olan insanların ne kadar maddiyatçı olduğuna dair fikir dizisi geçti (klasik hikaye işte ölenler ölür kalanlar mal kavgası yapar). sonra konuştukça hikaye biraz daha açıldı. abinin ve rahmetlinin çocukları olmamış. rahmetli eşin üzerine de sadece bir araba varmış. veraset ilamı almışlar tam 42 kişi rahmetlinin mirasçısıymış. abimiz de bu mirasçıların paylarını ödeyip arabayı almak istiyormuş. aklımdan arabanın değeri epey yüksek galiba başka türlü 42 kişiyle uğraşılmaz düşüncesi geçti. konuştukça arabanın da pek para etmediğini öğrendim. en sonunda "hocam yanlış anlamayın ama ben sizin yerinizde olsam bu kadar uğraşmazdım. 42 kişiden vekalet toplamak imkansız gibi bir şey. bana 50.000 lira verseler bu işle uğraşmam, zahmetine değmez ayrıca sonuç da garanti değil" dedim. kendisi sonuna kadar bu şekilde uğraşacağını belirtti. benim sunduğum alternatifleri de dinlemedi.

    sonra muhabbet biraz ilerledi. eşinin 18 yıl boyunca kanserle mücadele ettiğini, tedavisi için kolaylık olur umuduyla 3 yıl önce bu arabayı aldıklarını ve arabaya 36 bin lira verdiklerini ama eski araba olduğu için çok arıza yaptığını bir araba parası da tamir için verdiklerini, eşinin kanserle mücadelesini, cesaretini anlattı. öldüğü günü en ince ayrıntısına kadar hatırlıyordu ve hikayenin sonu yaklaştıkça gözleri dolmaya ve sesi titremeye başladı.

    eşi ölünce dünyasının başına yıkıldığını, eşinin her şeyi olduğunu, eşi olmadan ne kadar eksik ve aciz kaldığını anlattı. en sonunda da "bu miras işiyle de beni biraz meşgul etsin diye uğraşıyorum, derdimden uzaklaşmak için" dedi ve insanların birbiriyle yalnızca menfaat temelli ilişkiler kuran duygusuz yaratıklar olduğuna dair ön yargım uzun bir aradan sonra yıkıldı. bu kadar ön yargılı olduğum için kendime de epey kızdım.

  • öncelikle bizi bir arada tutan şey göğsümüzdeki iman falan değil, laikliktir. göğüsteki iman insanları bir arada tutsaydı ırak, suriye, afganistan gibi ülkeler paramparça olmazdı. milyonlarca insan can havliyle türkiye'ye sığınmazdı.

    böyle bir yemin icat ederken türkiye cumhuriyeti vatandaşı olup müslüman olmayan insanların rencide olacağı hiç mi düşünülmedi? müslüman olmayan insanlar bu ülkede askerlik yapmıyor mu? vergi vermiyor mu? bu yeminle devletin kolluk güçlerinin bütün inançlara eşit mesafede olacağının garantisini nasıl vereceksiniz? diğer inanç grupları ve inanmayanlar için de ayrı yemin törenleri düzenlemeyi düşünüyor musunuz? o zaman yılın 365 günü yemin töreni düzenlemeniz gerekmez mi? laiklik ilkesinin amacı bütün bu sakıncaları gidermek değil mi?

    tabii 16 yıldır laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmaktan ceza almış bir parti tarafından yönetilince, yukardaki soruların da fazla bir anlamı kalmıyor.

  • fakir adama kredi vermezler, daha doğrusu kaçabilecek kadar kredi vermezler. sürünecek kadar kredi verirler.

    baştan sıçmış yani plan.
    üzgünüm.

  • bugun fince bir kitap okurken bu dilde de ayni bizde oldugu gibi pekistirme oldugunu fark ettim. mesela, "yksin" yalniz demek; "ypöyksin" ise yapayalniz... "ypö" tek basina anlamsiz bir kelime.

    örnekleri cogaltmak gerekirse:
    typötyhjä: bombos, "thyjä" bos demek.
    upouusi: yepyeni. "uusi" yeni demek.
    täpötäysi: dopdolu "täysi" dolu

  • aslında ne tam anlamıyla bir dialog ne de komik.
    aslında daha cok trajikomik.

    arkadaşımın üstün zekalı kuzeniyle tanıştım bundan 4-5 sene önce. çocuk o zamanlar 8-9 yaşında.
    arkadaşımla çocukla tanıştığım günün akşamında telefonda konuşuyoruz, velet de yanında:

    ben: kuzenin beni sevmiş mi?
    arkadaş: sevdin mi diye soruyor lan
    velet: bu yaşta bir insanın böyle bir soru sorduğuna inanamıyorum. kendisini sevecek ya da sevmeyecek kadar tanımıyorum. sadece bir kaç saat beraberdik. ne duymak istiyor benden?

    salak çocuk.

  • ne ülkeymiş ne vatanmış arkadaş? 18 ay askerlik yaptım saçlarım döküldü bildiğin kel kaldım, halen ayaklarımdaki mantar geçmedi. yıllardır vergi ödüyorum kazandığım paranın 3 mislini devlete ödüyorum yetmiyor birde öleyim.
    devlet bana ne verdi aç kalsam bakacak mı? işsiz kalsam iş bulacak mı? hasta olsam iyileştirecek mi? param olmadan kesinlikle sanmıyorum.
    bu denklemde bir hata yok mu?
    ben öleceğim tayyip sarayda beyaz çay yudumlayacak? vatana bak vatana...

  • --- spoiler ---

    2021 yılının son mcu projesi olan hawkeye'ın son bölümü yayınlandı. dizi altı bölümlük bir mini seri olarak karşımıza çıkıyor. şu ana kadarki 4. live action disney+ marvel projesi aynı zamanda. loki dizisi ve what ıf animasyonu multiverse ile alakalı devasa olayların anlatıldığı yapımlardı. hawkeye beklenildiği üzere sokak seviyesi diye nitelendirdiğimiz karakterlere ve hikayelere odaklanan bir yapım.

    dizi çoğunlukla 2012'de başlayıp, 2015'te biten yazarlığını matt fraction'ın, çizerliğini ise david aja'nın yaptığı ve 22 sayı süren hawkeye serisinden esinleniyor. elbette mcu'nun hikaye anlatısına uygun hale getiriliyor. zira clint barton'ın çizgi roman ana evreni earth-616 ile mcu arasında ciddi bir kişilik farkı var. mcu hawkeye'ı ile kate bishop, yelena belova, tracksuit draculas mafyası, clown (kazi), echo, lucky the pizza dog ve kingpin gibi öğeler harmanlanmış.

    kate bishop ile başlamak gerekirse kate dizinin en iyi işleyen karakteri. karakterizasyon olarak ve oyunculuk olarak kate çok başarılı bir karakter. hailee steinfeld rolüne çok yakışmış. karakterin bu kadar başarılı olmasında onun oyunculuğu çok şey katmış. kate'in mcu'ya katılması zaten dizinin en önemli öğelerinden biriydi. karakter young avengers ekibinin de bir üyesi. young avengers üyeleri çeşitli marvel projelerinde karşımıza çıkmaya başladı. kate önümüzdeki dönemin önemli karakterlerinden olacak.

    clint barton biraz yorgun bir karakter olarak karşımıza çıkıyor ilk bölümlerde. son yaşanan olayların ağırlığını üstünde taşıyor. kate ile tanışmaları hem clint adına hem kate adına karakterlerini geliştiren onları değiştiren bir olay oluyor. ikisinin ilişkisi dizinin temel taşlarından biri. clint ve kate'in kimyaları tutmuş. onları hem diyalog içinde görmek hem de aksiyonda izlemek son derece keyifliydi.

    yukarıda saydığım iki öğe dizinin başarmaya çalıştığı iki ana öğe. evet bunları başarıyor. ama bunların dışındaki öğelerde kademe kademe zayıflık başlıyor. dizinin genel sorununun bize gereksiz yere bilgi vermekten kaçınması ve kendi kendine gizem yaratması diye düşünüyorum. zaten altı bölümlük bir dizi. birden çok hikaye noktası bizim önümüze ilk iki bölümden konuldu. hiçbirine cevap vermeden bunların üzerine echo, yelena ve kingpin gibi karakterler de eklendi ama her şeyin cevaplanması son bölümü buldu. bu da dizinin finalinin şişmesine ve cevapların yeterince tatmin etmeden üstünkörü geçilmesine sebep oldu.

    bunları açalım biraz. jack duquesne çizgi romanlarda swordsman isimli bir karakter. clint barton'ın hocası aynı zamanda. usta bir silahşor. dizideki varlığı bir beklenti yaratıyor. dizinin bu beklentiyi karşılamasını geçtim kendi içerisinde bile 6 bölüm boyunca karakteri işleyemedi. ilk bölümlerde dizinin kendi anlatısı içerisinde önemli bir karakter olarak lanse ediliyor ama finale doğru eriyip gidiyor. acaba iyi mi kötü mü diye gizem yaratıldıktan sonra karaktere dönüşümünü tamamlayamadan olabilecek en basit şekilde konu çözülüyor. karakterin gerçeklik dışı hali tavrı ise onu hiçbir zaman ciddiye alamamamıza sebep oluyor.

    kate'in annesi eleanor bishop içinde benzer şeyler söyleyebiliriz. dizinin başında onunda üzerinde bir gizem var. aslında bu gizem hem eleanor için hem de jack için var. ikisinden birinde bir sıkıntı çıkacağı kilometrelerce öteden belli oluyor ama bunun açıklamaya dizi o kadar geç kalıyor ki final kargaşasının içinde kayboluyor. eleanor ve jack olayının final bölümüne kadar bekletilmesi bence diziyi gereksiz yoruyor. hailee steinfeld ve vera farmiga dizi boyunca çok güzel bir kimya yakalamışlar. olayların çözülme anında onların etkileşimini daha fazla görmek gerekliydi diye düşünüyorum.

    dizinin ilk bölümünden itibaren saat mevzusu dönüyor. saat çok önemli bir hikayeye sahip gibi sunuluyor. finalde öğreniyoruz ki o saat clint'in karısı laura'nın saatiymiş. laura eskiden s.h.ı.e.l.d. ajanıymış. saatte 19 sayısını görüyoruz. çizgi romanlarda clint'in karısı barbara morse'dur. onun da kod adı agent 19'dur. böylece film evreninde de clint'in karısının mockingbird olduğunu öğreniyoruz. bakın bu çok güzel bir gönderme ama dizinin başında kilit bir hikaye öğesi olarak saati sunarsanız finalde bu olay biraz hayal kırıklığı yaratır. dizide buna benzer çok fazla olayla karşılaşıyor. ilk bölümlerde önemli olan bir çok şey finale doğru önemini kaybediyor.

    kingpin ile ilgilide sorunlar var. öncelikle bütün işlerin arkasındaki kişinin kingpin çıkmasının hikayeye artı kattığı bir öğe yok. kingpin dışında herhangi bir kişi çıksa yine aynı motivasyonla diziyi izlemeye devam ederdik. tamamen atıyorum bir başka mafya karakter tombstone çıksa dizide değişen bir şey olmuyor. final bölümü fiziksel olarak kingpin'i beklediğimden çok fazla kullandı ama hikaye anlamında karakterin neden o dizide var olduğunu yeteri kadar anlatmadığı için ikna olamadık. echo ile olan son sahne çizgi romandan konuya aşina olanların çok iyi bildiği bir sahne. o sahneden kingpin'in sağ çıktığını biliyoruz. sanki sadece o sahne için kingpin çıktı hissiyatını üzerimden atamıyorum.

    echo demişken dizinin en zayıf olduğu kısma gelelim. echo karakter olarak son derece zayıf olmasının yanında alaqua cox'ın tecrübesiz oyunculuğuna kurban gidiyor. bu rol cox'ın ilk rolü. içeresinde jeremy renner, hailee steinfeld, florence pugh, vera farmiga gibi isimlerin olduğu bir yapımda korkunç derecede sırıtıyor. sadece bir yan karakter olarak kullanılsa bir derece kabul ama şu anki haliyle ne karakter ne de oyuncu kesinlikle duyurulan solo diziye hazır değil. benim solo diziye karşı beklentim çok ama çok düştü.

    yelena belova ile clint barton arasındaki çatışma önemi. bunun bir şekilde çözülmesi gerekiyordu. ama her şeyin finale kalması diye eleştirdiğim kısım işte tam olarak bu. aralarındaki sorunu finalde çözmeleri clint'i final bölümünde ana hikayeden kopartıp bambaşka bir çatışmaya sokuyor. the amazing spider-man 2'de electro dövüşünden sonra green goblin'in gelmesi gibi. çatışma hikaye için gerekli ama zamanlama sıkıntılı. yelena belova olayı bir önceki bölüm çözülse problem kalkacak ortadan. hatta finalde şöyle bir an yaşanıyor. clint vs yelena, kate vs. kingpin ve echo vs. kazi. ama üç çatışmanın birbiriyle alakası yok. bütün bunları paralel yaşanmasının hikaye anlatıcılığı açısından anlamı yok.

    olumsuz şeylerden çıkıp biraz daha olumlu şeylere geçersek dizinin aksiyonu son derece güzel. araba kovalama sahnesi olsun, finaldeki sahneler olsun hawkeye aksiyonu için tam manasıyla tatmin etti. filmlerde aksiyonun içerisinde yer alsa da oklarıyla bu tip aksiyon sahneleri görmemiştik. o yüzden aksiyon sahnelerini beğendim.

    genelde bu tip mcu yazılarımda after credits hakkında konuşmayı çok severim. maalesef hawkeye'da o da yok. şu ana kadar ki en uzun after credits sahnesi var. ama konuşacağım bir şey yok maalesef.

    hawkeye benim için en zayıf mcu disney+ dizisi oldu. diziye kötü demeye dilim varmıyor. zira amaçladığı şeyi yani kate'i evrene katma işini kusursuz yapıyor ama onun dışındaki şeylerde maalesef çok tökezliyor. yere boylu boyunca düşmüyor ama birinin koluna girmesiyle (kate) ancak karşıdan karşıya geçiyor.

    --- spoiler ---

  • bu görüntüler olaydan öncedir sonradır bilemem. ama bu kadın nedense bana hiçbir zaman samimi gelmedi. he ahmet kural da en az onun kadar samimiyetsiz, o ayrı.
    bu sebeple ilişkilerinden haberdar olunca tencere kapak diye düşünmüştüm. sonra böyle bir olayla günlerce gündemi meşgul ettiler.
    şimdi sıla’nın darp raporu almak için kendi kendine zarar vermesi ile alakalı görüntüler görsem hiç şaşırmam. aynı şekilde ahmet kural’ın sıla’yı darp ettiği görüntüleri görsem “vay anasını, bak yapmış demek ki adam” da demem.
    kocaman bir ülkenin gündemini böyle insanların şekillendirdiğini görmek üzüyor sadece. ne diyeyim, yazık vallahi hepimize.