hesabın var mı? giriş yap

  • çüş amk o kadar tuz artı soda tansiyondan beyin kanaması geçirmeseler iyi. limonun da yarısını heba etti amk.

  • alip almamakta kararsiz kalmisken, barometre ozelligini duyar duymaz almaya karar verdigim telefon. yanimizda barometreyle dolasmaktan gina gelmisti artik. cunku biz gittigimiz her yerde basinc olcen ruh hastalariyiz.

  • sırma saçlı kel şov peşinde dolanmayıp görevini yapıyor olsa haber daha buraya düşmeden emniyete alınacak kişinin çağrısıdır. ülkenin dingo'nun ahırına döndüğünü kanıtlar.

    ayrıca hep söylerim bu kargo şirketlerinin veritabanları kişiler için güvenlik açığıdır. çalışanlar zaten bilinçsiz. birinin yayınlamasına gerek yok isteyince söylecek hale gelmişler.
    [entry'nin bundan sonraki kısmı mesajla gelen haklı talepler üzerine silinmiştir.]

    özetle bu veritabanı işine bir çare bulunması lazım. adres kodu tanımlayıp sadece dağıtıma çıkan elemana mı verirler adresi, barkod sistemine mi geçerler bilmem.

    her şubede 5 kişi çalıştığını ve her firmadan kargo aldığınızı düşünün:
    yurtiçi kargo 900 şube, aras kargo 900 şube, 800 şube, 800 şube toplamda 17.000 kişi size kargo gönderilen adresleri, telefon numaralarınızı görebiliyor demektir...

    yurtiçi kargo'nun şu açıklaması yalandır. sık sık kargo gönderenler ne dediğimi biliyorlar. sadece alıcı ismi sorup "falanca adres mi?" diye teyit ettiklerine şahit olmuşsunuzdur...

  • filmlerinden ve kitaplarından cımbızlananlar:

    "aile bir sanatçının ölümüdür. ben huzur ve dinginlik istiyorum. demek istediğim... çok garip ama... beynimi sadece yeni alışkanlıklar, fikirler, şakalar, parlak ve yaratıcı şeylerle meşgul etmeliyim."
    (bkz: shadows and fog)

    "bunların hepsine son veriyorum: tavanaralarında yaşamaya, peynir yiyip şarap içerek kafelerde sanat hakkında konuşmaya. hepsi bitti. seni seviyorum."
    (bkz: bullets over broadway)

    "günler erimiş film şeritleri gibi birbirine karışıyor. görüntüleri bozulmuş ve anlamsızlaşmış bir film gibi."
    (bkz: bullets over broadway)

    "sanatta her şeyin kusursuz olmasını istersiniz; çünkü hayatta böyle değildir."
    (bkz: annie hall)

    "bence hayat ikiye ayrılıyor, korkunç olan ve berbat olan şeyler. sadece iki kategori. korkunç olanlar şöyle, bilemiyorum, mesela son evre kanser hastaları, bilirsin, kör insanlar ve sakatlar. bu insanların nasıl başardığını bilmiyorum. bu benim için inanılmaz bir şey. berbat olanlar ise diğer herkes. yani berbat durumdaysan müteşekkir olmalısın, çünkü bu büyük bir şans, berbat durumda olmak."
    (bkz: annie hall)

    "biraz düşününce, aşık olduğumuz zamanlar ne garip paradokslar içine sürüklendiğimizi görebilirsiniz. bu paradoksu oluşturan şey, aşık olduğumuz zamanlarda, çocukluğumuzda bağlandığımız bazı insanları, yeniden elde etme çabası içine girmemizdir. ama aynı zamanda, aşık olduğumuz bu kişiden, kendisini özdeşleştirdiğimiz insanların, geçmişte yapmış oldukları hataları da tamir etmelerini bekleriz. aşkın içindeki garip tutarsızlık da buradadır işte: geçmişe dönme girişimi ve geçmişi bozma girişimi aynı anda..."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "dersin şu: okulda öğretmenlerinin söylediği şeyleri dinleme. sadece nasıl göründüklerine bak. hayata ancak bu şekilde hazırlanabilirsin."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "hepimiz, hayatımız boyunca bazı seçimler yapmak durumunda kalırız. ahlâki seçimler. bazıları sıradan, bazılarıysa hayati seçimler. ama her hâlükârda bizi biz yapan seçimler. ne de olsa son tahlilde, her insan yaptığı seçimlerin toplamıdır. olaylar hiç ummadığımız bir biçimde hatta adaletsizce gelişebilir. öyle ki, varoluşun tasarımında insanoğlunun mutluluğunun hiç hesaba katılmamış olduğunu bile düşünebilirsiniz. çünkü sadece biz, sahip olduğumuz sevme kapasitesiyle, bu kayıtsız dünyaya anlam kazandırabiliriz. lakin pek çok insan, mutluluğun peşinde inatla koşmaya devam ediyor. ve bazen ona ulaşıyor da. basit şeyler sayesinde: aile gibi, iş gibi. ya da gelecek nesillerin daha anlayışlı olma umudu gibi."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "eğer mutlu son görmek istiyorsan, hollywood filmleri izlemelisin."
    (bkz: crimes and misdemeanors)

    "televizyonun karşısına kurulup rastgele kanal değiştirmeyeli yıllar olmuş. tüm bir kültürü buradan takip edebiliyorsun: naziler, deodorant satıcıları, güreşler, güzellik yarışmaları, talk şovlar... güreşleri izleyen bir zekanın düzeyini düşünebiliyor musun? ama en beterleri kökten dinci vaizler. üçüncü sınıf bir üçkağıtçı kendisini izleyen zavallı ahmakları isa adına konuştuğuna inandırıp para göndermelerini istiyor. isa geri dönüp isminin nelere alet edildiğini görse, kusardı."
    (bkz: hannah and her sisters)

    "kişinin kendi ölümünü metanetle karşılaması ve üstüne bir de detone olmadan şarkı söylemesi, imkansızdır."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    "tanrı, musa’nın son kitaplarına göre iyilikseverdir ancak üzerine eğilmediği pek çok konu mevcuttur."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    "tanrı diye bir şey yok, anladık. asıl siz hafta sonunda tesisatçı bulmaya çalışın da görelim."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    "evren, tanrı’nın aklından geçen düşüncelerden ibarettir. oldukça asap bozucu bir görüş bu, özellikle eviniz için depozitoyu yeni yatırdıysanız."
    (bkz: eğrisi doğrusu)

    hamiş: zamanla geliştirebilirim belki, diyerekten...

    edit: @femme noir'ın katkısıyla annie hall'a bir pasaj eklendi.
    edit 2: güncelleme

  • bir tanrı düşünün ki koskoca evreni ve zamanı yaratıyor, içine neredeyse sınırsız sayıda yıldız ve gezegen dolduruyor. türlü fizik kanunları, kimyasal tepkimeler koyuyor. yetmiyor, evrenin kimi bölgelerinde biyolojik faaliyetler yaratıyor ve bunların içinden biri kendini sorgulayabilir hale geliyor. bu tanrı öylesine kudretli ki yukarıda bahsedilen, yarattığı şeylerden sınırsız sayıda tekrar üretebiliyor. yok edebiliyor. üstelik hepsinden münezzeh, yani bu yaratımları kendisinden hiçbir şey eksiltmiyor.

    öyle bir güç.

    ve bu tanrı kendini savunmuyor ancak koskoca evrende, sınırsıza yakın yıldız içerisinde, küçücük bir kayalık gezegende, şans eseri yaşayan bir canlı o tanrının savunulmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyor.

    be arkadaş, bu ne biçim bir saçmalık?

  • '' sevdiklerinizle beraber şeker tadında bir bayram dileğiyle. ramazan bayramınız kutlu olsun (gülücük şeker gülücük şeker gülücük) ''