hesabın var mı? giriş yap

  • bunun churchill olduğuna emin miyiz? bana daha çok stalin ya da hitler gibi geldi.

    tanım: adıyamanlı bir simyacının soda, tuz ve limondan hazırladığı bir iksir.

  • ''kız gecelikle fotoğraf çekilmiş yüzüne 1 kilo makyaj yapmış fotoğrafın altınada 'ev halim' yazmış. hangi evdeyse artık.''

  • "ı have spent my whole life scared. frightened of things that could happen; might happen; might not happen. 50 years ı've spent like that. finding myself awake at 3am. but you know what? ever since my diagnosis, ı sleep just fine. ı came to realize it's that fear is the worst of it, that's the real enemy." bu sözdür. ingilizce bilmeyenler için " bütün hayatımı korkarak geçirdim. olabilecek, olması muhtemel, olmayacak şeyler için korktum. gece üçte kendim uyanık bulurdum. ama biliyor musun? hastalığım teşhis edildiğinden beri rahat bir şekilde uyuyorum. korkunun her şeyden daha kötü olduğunu fark ettim, gerçek düşman korkudur. "

  • acilen kedilerime onlar tarafından ödüllendirilmek istemediğimi, mamaları karşılıksız verdiğimi anlatmam gerekiyor sayın kediciler. ben kediden anlamam, köpekten anlarım. köpeğe hayır derim mesela, ödüllendirmez. ancak kedi konusunda ne yapacağımı bilmiyorum. hatta ödüllendirildiğimi anlamam bile aylar sürdü bak, o kadar yabancıyım kedi milletine. beynim bir türlü basmıyor.

    şincik, benim 5-6 tane kedim vardı. bu sayı çok diye başta bayağı söylendim. ben bakmam, istemem, vermiyorum mama cart curt diye. sonra bir baktım meğerse 14-15 kedim varmış! aynı renkte olanları ayırt edemeyişimi fırsat bilen üçkağıtçılar sırayla ortaya çıkmak sureti ile beni kandırdılar. zaten hiç doymuyor oluşlarından şüphelenmem lazımdı. yav diyorum kuş kadar mideleri var, 15 kg mamayı anında bitiriyorlar. yine de kötü düşünmedim, yakıyorlardır, koşuyor garibanlar dedim. duygularımla oynadılar. ta ki mama vermeyi unuttuğum güne kadar. ertesi gün mamayı bir döktüm, her yerden kedi yağdı. sağa bakıyorum benim şişko sarı, sola bakıyorum benim şişko sarı. zaten o sarının huyunun hep değişiyor olmasından da şüphelenmeliydim ama işte hep iyi niyetimden hep :( neyse sonuçta sürüsüne bereket kedim var.

    bir gün mutfak penceresinin önünde, bahçede, ölmüş bir fare gördüm. aha dedim, kedilerim eve girmeye çalışan bir fareyi yakalamış. fareye üzüldüm çünkü ben üzülmek için yaratılmıştım ama yine de kedilerin evi koruması hoşuma gitti. ödül olarak verdiğim mama miktarını artırdım. çalışın aslanlarım dedim. sonra yine mutfak penceresinin önüne bir koyun bacağı geldi:( gittikçe bir korku filminin içinde yaşamaya başlar oldum. evi koyun bacaklarından korudukları için de teşekkür edebilirdim ama biraz saçma geldi ne bileyim. zavallı koyun bacağı bana ne yapabilirdi ki? heveslerini kırmamak için bunu yüzlerine vurmadım. olur öyle dedim.

    bu arada kedilerimin mamasını mutfak penceresinden veriyordum. sonra kapının oradan vermeye başladım çünkü mamalar girişte duruyordu ve böylesi daha kolaydı. ayrıca uzun uğraşlar sonucu o ölmüş fare ve koyun bacağını da atmıştım, ardından da ptsd tedavisine başladım, sizlere acıdığım için onları atarken hissettiklerimi yazmıyorum. his derken neyle tutarsan tut bedenleri böyle, tamam anlatmıyorum.

    neyse, sonra kapının oraya başka bir ölmüş fare geldi. bu kez fare kendi geldi ölük ölük. ve tombişti, diğer ölük fare değildi. ertesi gün de aynı kapının önüne tombiş koyun bacağı geldi:( bilmiyorum kayaları birleştirebildiniz mi ama farelerin ve bacakların her seferinde benim mama verdiğim yerden eve girmeye çalışmaları çok mümkün değil gibiydi. kedilerim beni ödüllendiriyordu:( nolur beni kurtarın, sözün özü bu. bahçede çok sevdiğim ve köpeklerimi delirten kirpim var, ödül olarak onu getirirlerse ya? kirpime savunma sanatlarını öğretmek istiyorum çünkü dikenleri sivri ve sert değil. geçen gün büyük köpeğim onu ağzına almış gezdiriyordu kirpime hiçbir şey olmadı. köpeğime de. tabii ki köpeğin kirpiyi aldığını fark etmedik yoksam izin verir miyiz ya neyse işte. eve gitmiycem ben karar aldım şu an. kesin kapının önünde ölük bir şey olacak:(

    ben geldim: kedilerimi göstereceğim. burada soldaki şişko sarı kedim, sağdaki ise şişko sarı kedim. tabii iki gün önce bu kediler böyle değildi. soldaki şişko sarı resmen gitmiş yüzünü gözünü patilerini beyaza boyamış ama neyse, bir şey demiyorum. böyle boyanmış halini dedem de ayırt eder. nasıl boyamış ya, hayret bir vaka. bu da diğer sarı kedim, boyanmamış olan. sabahın köründe çektim fotoları ve otur dedim bekle dedim hiç dinlemediler. insan güceniyor. sonra şu fotoyu gördüm. sağdaki ne:( önce ayakkabım sandım ama öyle tüylü ve yumuşak ayakkabım yok. kedi mi bu, kediyse benim öyle kedim yok:( kirpim desek hiç değil çünkü kirpim toparlak ve tek renk, gri. tilki de olamaz, tilki olsa kedilerimi yerdi. kesin karıncayiyen bu çünkü karıncayiyen hiç görmedim, demek ki gözüm algılamadı sabah sabah. aa karıncayiyenim oldu bahçede, yaşasın be, ismi guido olsun. guido salvadora.

  • mutfak tezgahına çıktığı zaman su tabancasıyla su sıktığım, üç beş seferden sonra artık su sıkınca tezgahta sırt üstü yatıp "haa şöyle biraz da gobeğime gobeğime sık" diyen bir kedim var.

    eğitim yukarıdaki cümlenin neresinde gizlenmiş olabilir? biri bana açıklasın.

    yevşekkediler.

  • 33 * askerimizin şehit olduğu yerin videosudur. jakuzi medyası vermez; biz verelim.

    odatv linki
    voa linki

    videonun başında kanla kaplanmış taş parçası ve yanındaki bot varya hani... işte onun üzerindeki tek damla kan etmeyecek kadar ciğeriniz beş para etmez sizin gibilerin. hala daha istifa etmeyin. bu video burada sizin utanç vesikanız olarak kalacak!

    edit: aktrollerden sayısız, aynı içeriğe sahip mesajlar almaya başladım. talimat geldi sanırım. böyle günlerde bu tür başlıklar açmak birliğimizi bozuyormuş, ülkeyi kutuplaştırıyormuş; dolayısı ile beni eksileyip cimer'e bildirmişler. * eksilemezseniz, bildirmezseniz adam değilsiniz vatan hainleri.

  • 10. yüzyılda (921) bağdad'dan, itil bulgar kaganı yıltavar'a, yıltavar'ın halifeden istediği din adamı ve bir miktar paranın ulaştırılması için hareket eden heyette katip olarak çalışan ahmed ibni fadlan'ın (ibni fadlan) er-rıhle adıyla kaleme aldığı seyahat notlarıdır. türk tarihi hakkında çok kıymetli bilgiler verir ve bugün, ortaçağ türk tarihi hakkında daha fazla şey bilmemizin müsebbibidir ibn fadlan seyahatnamesi.

    bu seyahatname, iran'ın meşhed kentinden zeki velidi togan tarafından bulunmuş ve almanca neşredilmiş, türkiye'de ise hocam ramazan şeşen tarafından bedir yayınları arasında çıkmıştır. sadece tarihle ilgilenenler değil, kültür ile ilgili (karşılaştırmalı türk-arap kültürü) olanlar için de zevkle okunacak kitap. bugün, ortaçağ türk tarihi hakkında söz söyleyeceklerin başvuru kaynaklarında ilk sıradaki eserdir. bu ukde de böylece bir nebze sona ermiştir.

  • asiyi dün sabah ilk olanlardanım. öncelikle ilaç hiç yakmıyor, klasik tetanoz asisi gibi kesinlikle degil, en azından ilk birkaç saat. birkaç saat sonra acayip kol agrisi ve psikolojik olabileceğini düşündüğüm halsizlik. uyusam geçer mi acaba dedim uyudum ve su an halsizlik + eklem agrisi ile yazıyorum bunlari. hemen her asida prensesler gibi yatıp halsizim diye sızlanan ben ne kadar ölçü olabilirim bilmiyorum ancak aşı net olarak yordu beni dünden beri.
    bunun dışında anaflaksi de dahil tüm riskleri bilerek ve isteyerek bir hekim olarak asiyi oldum, olmak zorundayız, olmalıyız. covid geçiririm bana bi şey olmaz diyen gençler, hekim olan gencecik manitam geçirdi, minimal pnomonisi oldu hala 3 aydır öksürüğü geçmedi, eforla nefes darlığı var muhtemelen hasar bıraktı. demem o ki elinize herhangi bir aşı geçerse seçme şansınız yok, aşınızı olun.

  • bununla dalga geçen ülkü ocağı kaçkınları hayatları boyunca bir kişinin karşısına tek başına çıkamamıştır.