ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
özgüven ve ego arasındaki fark
-
birisi ancak bir eleştirinin konusu olabilecekken öteki bir övgü unsuru olma özelliği taşır.
kimseyi egosu yüksek diye övmez ya da ona saygı duymazsınız. ancak özgüveni egodan arındırılmış bir biçimde yüksek olan kişiyi rahatlıkla sever ve översiniz.
ego,başkalarınca beslenmeye muhtaç bir olgudur yani aslında sizi başkalarına direkt olarak muhtaç kılar.
özgüven ise ancak kişinin kendi kendini beslemesi ile oluşabilecek bir olgudur ve kişiyi başkalarından bağımsız kılabilir.
insanların gösterdiği sahte ama düzeyi yüksek türden ilgi ve alaka, egonuzu fazlasıyla şişirebilir ve yetersizliklerinizi görüp onları giderme noktasında önünüze, bizzat 'sizi' engel olarak koyabilir.
özgüven ise, sahteliklere geçit vermeyen ve reel yeterlilikler üzerinden gelişen bir olgudur ve sizi, size rakip kılar.
başkalarının alkışlarına muhtaç olan ego,özgüvenin o hür duruşu karşısında yetersiz, bir o kadar da değersizdir.
biri dosttur insana, diğeriyse çoğunlukla düşman.
havada gördüğü uçağa el sallayan çocuk
-
zamane çocuğu değildir.
bir evvelki zamanın ve zamanların çocuğudur.
saftır, masumdur..
zanneder ki o uçaktakiler kendisinin el salladığını görecekler.
sıcakkanlıdır. sevecendir.
düşünmez kim ne der diye.
demiştim değil mi? ama yine diyeyim: bu zamanın çocuğu değildir.
yaran fıkralar
-
muhtar köye gelen milletvekiline “iki büyük problemimiz var.” der.
milletvekili: “lafı mı olur muhtar, söyle halledelim.”
“birinci sorun” der muhtar “köyde sağlık ocağı var ama doktor yok.”
“hemen sağlık bakanını arayıp hallediyorum.” der milletvekili. cep telefonuna çıkarıp birisiyle konuşur.
“tamam, doktor yarın sabah burada olacak. ikinci sorun neydi?”
muhtar: “köyümüzde hiçbir cep telefonu çekmiyor.”
debe editi: du bist eine komplette enttäuschung.
hesap istemek yerine kasaya giden varoş müşteri
-
benim bu. elimden geldiğince hesabı kasada öderim. hoşuma gitmiyor hesap istemek garsondan. 10 liralık hesaba "pardon hesap lütfen" mi dicem. dük müyüm ben aq? efendi gibi kasada hesabımı öderim bahşiş verceksem orda "üstü kalsın" der çeker giderim. şova gerek yok.
bursa kaçık46 rezilliği
-
bursa işte.
ayrıca kaçık46 ne yahu, msn nicki gibi.
edit: kendi şehrimden bahsetmiştim gereksiz buldum sildim.
ppmi değişince erkeklerin mesaja boğması
-
selam camila vasquez
https://tr.pinterest.com/camiialeja
aynen
-
isviçreli bilimadamlarının yaptığı araştırmaya göre ortalama bir türk insanının söyleyerek 48 saat boyunca yaşamını devam ettirebileceği kelime.
manuel neuer
-
"kavgam" diye kitap yazsa şaşırmam.
özge ulusoy'un göbek deliği
-
beni hayretlerden hayretlere sürükleyen göbek deliğidir. o nasıl bir yerde olmuş ey sözlük öyle bir ayarsızlık öyle bir bozukluk olabilir mi yahu? neredeyse göğsünde kolye niyetine kullanacak.
http://kelebekgaleri.hurriyet.com.tr/…2-temmuz-2013
edit büdüt: bu olayın bu kadar büyüyeceğini, magazine düşeceğini bilemedik o zamanlar. özge'ciğim rencide ettik azıcık hakkını helal et.
ingilizce konuşurken yapılmış en büyük salaklık
-
work and travel ile yurtdışına giden bir arkadaş, otelde çalışmaktadır.
biri çağırır ve "iron (ütü)" ister.
bizimki gider, ayran getirir.
bunu gören adam sinirlenir,
eliyle bir şeyi ütülermiş gibi yaparak "iron! iron!" der.
bizimki ayranı çalkalar.
fazla zeka gerektirmeyen üniversite bölümleri
-
turizmi ilgilendiren bütün bölümler. her şeye sazan gibi atlayan, enerjisi yüksek dışadönük bir yavşak olmanız yeterli.
edit: yahu arkadaşlar; anladık, hepiniz öyle değilsiniz. ama hepinizi toplayınca o çıkıyor işte.* özellikle turizm sektöründe terfi basamaklarını hızla tırmananlara dikkat etmenizi rica ederim. turizm sektörü böyle insan seviyor demek ki, n'apalım?
ben mi galatasaray mı
-
galatasaray'ın maçlarını kaçırmaksızın izliyorum, bununla birlikte maç özetleri ve yorumların olduğu programlar ile yazılı ve görsel medyada galatasaray'ı sürekli takip etmemle kız arkadaşımın kendisinden daha çok takımıma vakit ayırdığımı iddia ederek bana yönelttiği soru.
durdu ve ciddi ciddi 'ben mi galatasaray mı?' dedi.
-ilk yarı sen ikinci yarı galatasaray
dedim. güzelim ilişki yarıda kaldı. daha sonra da kendi evine giderek aşkımızı tatil etti, alt bitti.
whiplash (film)
-
--- spoiler ---
1-fletcher'ın* elamanı rushing or dragging diye diye dövdüğü sahneyi ve elamanın finalde fletcher'ı mat edip, mest ettiği kısmı şu ana değin 14 kez izledim.
2-filmden aldığım ilhamla, oğlanın ağzına helvacıoğlu blok flütü dayayıp, süt içtim dilim yandı adlı eseri kusursuz biçimde çalması istedim. bu amaçla çocuğu tokat manyağı yaptım ama nafile bizim oğlanı benzin döküp yaksan çalamaz amk. anca flütün deliklerinden tükrük sıçratmayı biliyor.
3-fletcher'in orkestrayı yönetirkenki el hareketlerine de hasta oldum. hele o ortamdaki müziği bir an havadan avucuyla toplar gibi yapıp, enstrümanları susturduğu hareket yok mu, işte onu da hanımın çok sesli çenesi üzerinde deniyorum. bir an susup, öyle baka kalıyor yüzüme.
--- spoiler ---