hesabın var mı? giriş yap

  • konuşamayan, yürüyemeyen fakat yattığı yatakta gözlerinin yaşını silebilecek kadar gücü olan bir annenin evladı tarafından söylenen söz. bu insanlar ankara'da yaşıyor. türkiye cumhuriyeti'nin başkentinde. ve devletin bu insanlara verdiği aylık para 130 lira. aslında bunun üzerine söylenecek bir söz yok. birileri insanların vergileriyle kendi evine jakuzi yaparken böyle insanlar çöpten bayat ekmekleri toplayıp karnını doyuruyor. sizin yöneteceğiniz devleti, sosyal devlet anlayışınızı, demokrasinizi, gelmişinizi, geçmişinizi...

    edit: sabah evden çıkmadan önce bunları yazmıştım, meğerse adam sahtekarın tekiymiş. vay be. bütün gün senin için üzülmüştüm be adam. o sümüklü gözyaşların, çocuklar gibi zırlaman. belli ki annen kendi durumuna değil, senin gibi bir evlat yetiştirdiğine ağlıyormuş. şu an senin için daha çok üzülüyorum adam. yalancı olmana, aç kalmandan daha çok üzülüyorum adam. sümüklü adam. terbiyesiz adam. benim duygularımla oynadın lan. hıyar olsan cacığa doğranmazsın bundan kelli. al işte edit'i entry'sinden uzun bir entry daha. bunlar hep senin bok yemen sümüklü adam.

  • "reina ispanyolca'da kralice demek o nedenle mesaj ingiltere kralicesineydi."

    yani kimsenin isine karismak gibi olmasin ama ingiltere kralicesine mesaj gondermek isteyen neden bunu turkiye'de ispanyolca kodlu bir sekilde yapsin ki? bir de ispanyol kralicesinin basi kel mi? onun elizabeth'den nesi eksik?

    bu mantiga gore bir sonraki hedef queen grubunun uyeleri olacak diye dusunuyorum, freddie oldu de kurtuldu, brian may kendisini korusun bari.

    cok fantastik bir ulkeyiz gercekten, boyleleri bir de ulusal gazetelerin genel yayin yonetmeni oluyorlar.

  • adamım. babasının oğlu.

    dün takımındaki herkese sevdiklerinin fotolarını gösterdiler.

    merve aydın yine ağlama krizlerine girdi, anıl tetik duvarları yumrukladı, pascal nouma fotoğrafların olduğu tahtayı duvardan sökmeye çalıştı. böyle anlamsız ve gereksiz tepki verenlerin yanında doğukan ise sessiz sessiz sadece babasının ve sevdiklerinin fotoğraflarına baktı ve öyle düşündü.

    aralarında tek normal tepki veren adamdı, evet adamdı.

    tahtayı sökmek, duvar yumruklamak ne bilader ya, gören de sanır mahpus damındasınız. bilerek isteyerek para için geldiğiniz yerde bu pozlar nedir arkadaş ya???

  • "bir zeka, herhangi bir anda varolan tüm parçacıkları ve onlara etki eden tüm yasaları bilebilirse geçmiş ve gelecek bütün berraklığı ile gözleri önüne serilir.". - petek dinçöz.

  • dün aksamki bla bla car istanbul - ankara arası yolculuk ilanım için konuştuğum ölücü bir hanfendinin sözleri üzerine sinirlenerek açıyorum bu başlığı. tamam ekonomi kötü, anlıyorum. elimden geldiğince de her konuda anlayışlı olmaya çalışırım insanların davranışlarına. ama bu yapılan saygısızlık üzerine sinirlerim bozuldu biraz.
    uygulamanin verdiği ücretler zaten benzin - mazot fiyatlarının çok altında olmasına rağmen aldığım tepkiler canımı sıktı. kimse kimseye zorla şu parayı ver demiyor. oraya ilan konulmuş, beğenmiyorsan mesaj atma, ister otobüsle git, ister trenle. saygısızlık yapmamaya çalıştım ama arkadaşın yaptığı düpedüz ölücülük oluyor. konuşmanın görselini de koyuyorum.
    görsel

  • belki eski türkiye demek doğru ama bence burası doğru adres.

    eski istanbul'da mayıs bitip haziranın başlaması üniversitelerde bahar şenlikleri zamanıdır. ortalık hareketlidir.
    insanlar baharın enerjisiyle sokaklardadır.
    meydanlar daha kalabalık olur, istiklal'de akşamüstleri tramvayın bir vagonu canli müzikle caddeyi bir aşağı bir yukarı gezerdi.
    sokaklar masalarla dolar, akşamüstü iş çıkışı biralarıyla geyikler dönerdi.
    bazen rakı balık yapılır.
    "fava mı alsak, humus mu?" diye bakışılır, "abi ikisinden de ver" denirdi.
    karides güvecin kokusu, kendinden önce tüm masaların çevresinden dolaşarak size ulaşır, tazecik ekmek yanlışlıkla güvecin içine düşerken "ah yaa" dedirtirdi.
    buzlu bademci ortalıkta dolaşır.
    "abi kim yiyo bunu yaa, nerden çıkarmışlar" diye klişesi yapılırdı.
    olduğun yere gelen arkadaş için, "ağzındaki şeyle god father çalan adamı görünce sağdan içeri dal" diye yol tarif edilirdi balo sokak için.
    babylon'da ne konser var diye bakınırken asmalı'da birer shot atılır, ferahlanırdı.
    güzel konser varsa önden altlık yapılır, konserde güzelce eğlenilir akabinde günün sonu cihangir merdivenlerinde tanımadığınız insanlarla saatlerdir süren sohbetin içine dahil olmayla biterdi.

    her şey bitip saatler 12-1'e yaklaşırken meydandaki büfeler daha gezi'de yavşaklık yapmamışken ıslak hamburgerle mide yatıştırılırdı.
    "üst bostancı mı alt bostancı mı?" arasında anlamsız karmaşa yaşayan hafif çakırkeyiflerin arasından geçip dolmuşa binilirdi.
    cepte para varsa hiç uğraşmadan bir taksiye binilip eve gidilirdi.

    hadi abi dendiğinde dışarıda vakit geçirmek zevkliydi.
    hafta sonu kalabalık oluyor bir yerlere mi kaçsak derken soluğu heybeli'de ya da burgaz'da aldığımız zamanları vardı.
    gece adada sabahlamak, ilk vapurla ana karaya geri dönmek.

    eski istanbul'da takıldığınız yer neresiyse hep bilindik yüzlere denk gelirdin illa.
    müdavim olunan yerlerdeki insanlara göz aşinası olmak, içsel bir huzur ve güveni getirirdi.

    sokakta huzur vardı. insanların neşesi, enerjisi hep yüksekti. bakırköy meydanı'ndan kadıköy'e nereye gidersen git hep kalabalık, alışveriş yapanlar, bir şeylere koşturanlar kendi içinde kaotik ama bir ahenk içinde olurdu.

    bir sokaktan geçerken güzel bir ev bulunca kirası ne kadarmış diyip araştırıp "aa buraya taşınsak mı?" diye iç geçirebilirdin, ne kadar pahalı da olsa erişmek o kadar da zor değildi.

    eski istanbul'da beton henüz her yeri dikine dikine sarmamıştı.
    koca koca binalar komünizm dönemi yapıları gibi rüzgarın yönünü değiştirip güneşten gelen sıcağı katlayıp ortalığa yaymıyordu.
    aksine ağaçlar, çiçekler daha renkli açardı.

    artık onlar geri gelmez, biz de o günleri göremeyiz.
    göçüp gidersek hatırası, anısı bizimle de gidecek.
    ait olmadığımız bir yaşamı bize dayatan, dayattıran herkese karşı nefretim var, ama bunun önemi yok.
    yaşadıkları yozluk içinde boğulsunlar yeter.

    ------
    edit: dün bunu yazdıktan sonra arkadaşım gel adalarda caz'a gidelim dedi ve bu içsel özlemim dün akşam resmen birkaç saatliğine doyuma ulaştı.
    ibb kültür nefis iş yapmış, ellerine sağlık, emegi gecen herkesin.
    gece geç saatte yatmama rağmen sabah uzun zamandır olmadığı kadar enerjik uyandım.
    bu şehrin insanları böyle güzel şeyleri hak ediyor.