662 entry daha
  • diziye başlamak isteyenler için feodal dönemde japonya’nın nasıl bir yer olduğunu anlamak için spoiler vermeden kısa bir özet yapayım. hikayeye girmenize yardımcı olacaktır.

    japonya’da siyasi durum, tıpkı bizdeki selçukluların yıkılmasından sonra ortaya çıkan beylikler gibi, belirli bir toprak parçasını yöneten çok sayıda feudal lord üzerinden yürür. bunlara daimyo denir. babadan oğla geçer. oldukça otonomlardır. kendi orduları, kanunları vardır. ancak sayıları bizdeki gibi az değil tam tersine epey fazladır hatta kaç tane olduğu net olarak hala bilinmez. dizinin geçtiği tarihte muhtemelen 200-300 arasındadır. bizden farklı olarak bunlar şogun’a, şogun da imparatora bağlıdır. buradaki bağlılık oldukça gevşektir. bunlar devamlı kendi aralarında savaş eder, topraklarını büyütür veya yok olurlar.
    şogun resmiyette japonya ordusunun komutanıdır. gerçekte ise bundan daha fazlasıdır. japonyayı siyasi ekonomik ve askeri olarak yöneten kişidir. ımparatorluk ise daha çok dini ve sembolik bir makam olarak varlığını sürdürür. siyasi gücü yok denecek kadar azdır. şogunlar mümkün olduğunca daimyoları baskı altında tutarak denge sağlamaya çalışır. sadece belli bir hanedandan gelen daimyolar şogun olabilir.(istisnası da var tabiki)
    samuraylar ise daimyolara ait askeri bir sınıftan ibaret.

    dizinin başlangıcından önceki periyoda “sengoku dönemi” denir. bu dönem tam anlamıyla savaş ve kaos dönemidir. daimyoların devamlı güçlenip istedikleri şekilde savaşmaya başlamasıyla, bu gidişata dur diyecek kişilerce gücün tekrardan tek elde toplanmasına çalışılmaya başlanmıştır. ışte dizideki genç varisimizin babası (toyotomi hideyoshi) japonyayı büyük ölçüde birleştirmiş kişidir ancak köylü kökenlerinden dolayı şogun ünvanını alamamıştır ya da almamıştır(oralar biraz karışık) ölümünün ardından ortada bir ünvan kapanın elinde kalacak şekilde beklemektedir. bizim başrolümüz yoshii toranaga (gerçekte tokugawa ıeyasu) ise bu siyasi boşluğu değerlendirip güce ulaşmaya çalışmaktadır.

    hemen herkes gibi daha etkileyici bir final beklesem de diziyi beğendim. dönemi çok iyi yansıtmışlar. hemen bir sonraki bölümü izleme hissiyatı hiç eksik olmuyor. toranaga karakterini oynayan hiroyuki sanada ile mariko karakterini oynayan anna sawai muhteşem iş çıkartmışlar. eğer ödül verilmez ise fena laflar hazırladım şimdiden söyleyeyim :)
  • japonların "onur, saygı, sadakat" gibi bize erdem olarak sattığı kavramlardan ne kadar tiksindiğimi bir kez daha hatırladım dizi sayesinde. hayır bu kavramlar tabi ki insanoğlunda olması gereken kavramlar ama japonların bu kavramları kullanışından bahsediyorum. bir yerden sonra artık skicem onurunuzu da, gururunuzu da diye saydırmaya başladım.

    --- spoiler ---

    tebaa, kula kulluk etmek için birbiriyle yarışıyor. ota boka "yieeyyt izin verin karnımı deşeyim" diye biri fırlıyor ortalığa. mariko kendini feda ediyor eyvallah ama kapıdan çıkıcam diye tutturup bile bile ölüme gönderdiğin askerlerin suçu ne? adam hala ölürken "benim için bir onurdu" diyor. "aq karısı sana dokunmayacaklarını biliyorsun da bizi deşiyorlar o ne olacak?" demiyor. bok yoluna giderken bile otoriteye tapınıyor hala sadakat büyüsü altında.

    hadi askerler neyse de bir de şu köyde sıradan bir vatandaş olduğunu düşünsene. sürekli secde halindesin lan? herkes soylu, herkes komutan mq memleketinde. sokaktan biri geçiyor hop yollara dizilelim secde edelim. günde 5 vakit namaz kılan müslüman bu kadar secdeye durmuyor yahu. "çoh zeki adam, onurlu adam" denen tomonaga ibnesi sırf anjin'i manipüle etmek için, yalanını inandırıcı hale getirmek için köyde terör estirip, masum kelleler koparıp köy girişinde sergiliyor. oradaki çocuk da diyemiyor "şimdi benim babamın kafası neden kesildi, neden kazığa sokup gözüme sokuyorsunuz bir de" diye. kapıya asılan hayvan leşinin kokusundan bile kurtulmanın tek yolu karnını deşmek. vay arkadaş.

    ayrıca bu kansız japonlar, kadınların damızlık gibi kullanılmasını, mal gibi satılmasını bile "kültür" etiketi yapıştırıp satıyorlar. tomonaga denen "onurlu" adam torunu yaşındaki kızları erkek evlat versinler diye damızlık gibi kullanıyor. haliyle oğlu ölüyor ve diyor ki "allahtan çok erkek çocuk yaptım eheh". bu kızların da hiç söz hakkı yok burada. fuji'ye, kocasına seppuku yaptırdığı yetmezmiş gibi başka ülkeden gelmiş, pis bir adama "kocalık yapacaksın, yastık yapacaksın" diyor ve kadın buna karşı çıkamıyor. şunu ortadoğuluların, vikinglerin tarih dizilerinde izlesek "aq barbarları" diye izleriz ama burada "ya işte gelenek, görenek, büyüğe, lidere saygı" diye izliyoruz.

    dizide tek sevdiğim adam yabushige idi bu arada. tomonaga denen shogunluk hırsıyla ustası, yardımcısı, oğlu ayırt etmeden herkesi manipülasyonla, yalanlarla kandırarak ölüme gönderen adam, bir de "ben bile bile ölüme gitmeyeceğim" diye kendince çıkış yolu arayan yabushige'yi ihanet suçundan seppukuya zorluyor. gerçi yabushige de ilk bölümde keyfine öldürttüğü ingiliz gemiciye saysın. kaynar suda haşlayarak adam öldürmek nedir aq.

    --- spoiler ---

    kısacası "japonlardan neden tiksinmeliyiz" tadında öğretici bir dizi olmuş ama ne hikmetse bunu izleyenlerin japonlara saygısı artıyor. güzel satıyor adamlar barbarlıklarını demek ki. ilginç.
  • aslında ingilizce konuşup, portekizce konuştuklarını zannettikleri dizi. :)
  • orijinalinin zerre başarısına ulaşamayan kabız sıkıcı vasatın altında bir diziydi.efsaneler yeniden çevrilmemeli.
  • burada boklayanlara aldırmayın. gayet de olmuş dizi. devamı da gelmeyecek. ki gerek de yok bence.
  • ben bu dizi ismini görünce neden kemal sunal'ın shogun haniko düdüko repliğini hatırlıyorum arkadaş.
  • kendi kategorisinde 2024 yılının en iyi dizisi, tüm kategorilerde ise zirvenin en büyük adayı.
  • güzeldi keyifliydi yerinde bitti.
  • çok iyi dizi fakat the last samurai esintileri arzularken, çok daha resmi ve soğuk bir anlatım izledim.

    ve bu sebeple de akıllarda iyi olarak kalacak ama bir iki nokta hariç çok çabuk unutulacak bir dizi olmuş.
  • iyi başlayıp olması gereken gibi bittiyse bile bence kötü devam etmiş 1600'ler japonya'sına konuk olduğumuz yeniden çevrim dizi.

    tanımı yaptıktan sonra devamı uzun bir spoiler olacak.

    - spoiler -

    toranaga: sen haksızsın toranaga ve sana laflar hazırladım! güzel başlayıp başka bir aktör oynasa çok daha fazla gıcık olurdum diye diye yine de aşırı sinir oldum ve hiç beklediğim gibi olmadı. tamam savaş olmasın, kimse ölmesin, savaşa bu kadar hevesli olanlar hiç savaşmamış olanlardır diye beylik beylik laflar et sonunda en yakınındaki 3 kişi (2'si tamamen senin yüzünden) ölsün. benim için gözünün içine baka baka hiromatsu kocaman bir hayal kırıklığıyla kendini öldürdükten sonra bitti. vicdansız köpek! hadi oğlun heyecan yaptı diyelim, biraz kendi hatasıyla ölümünü hazırladı diyelim ama o da senin suçun. daha varisin olan oğluna bir güzel laf; hadi onu demedin bir öğüt, bak yavrum bu böyle olur şu şöyle olur demediği gibi ilk hatasında hâlâ anlamadın mı? neyi anlamadın mı?! anlamamış işte, anlatsana! yok. anca bağdaş kurup otursun, çocuğunun cenazesine bile gitmedi "nasılsa bende çok var" diyerek. sonra tuttu mariko-sama'yı gönderdi benim karım, kuması kim var kim yok getir diye getiremeyeceğini bildiği hâlde üstelik! sırf ölsün de oradan da kendime bahane bulayım diye. tabii ki olmadı, bütün adamlarını kapı eşiğinde kırdılar. sonrası da malûm. yani ne oldu yok ben shogun olmam, yok istemem yan cebime koy, shogun falan demeyin bana. adamın eteğine çamur bulaşmadan shogun oldu allahsız toranaga. keşke o depremde toprağa gömüldüğünde anjin seni kurtaramasaydı da geberseydin. sırf anjin gitmesin, beni eğlendiriyor diye gemisini batırdın ki gemi hiçbir şey; inandırıcı olsun diye köylüyü kılıçtan geçirdin, adam yeter diye yalvarana kadar da devam ettin. ne için ya? hani savaş kaka boktu, e sen kendi tebaandaki köylüyü kendi yalanın inandırıcı olsun diye öldürttün? elin ingilizi dur yapma diye sana yalvarıyor da sen kendi soyundan insanlara acımıyorsun. gerçi en yakınlarına acımayan köylüye niye acısın benimki de laf. safi hırslı, kötü, insanları kullanan, sömüren, hiçbir değeri olmayan biri. vay bee adam karizma, var bi planı, savaşsız aldı her yeri diye bakarsanız evet ama aldı da nasıl aldı. mal gibi bağdaş kurup otur şimdi tüm gün.

    yabushige: favorim kendisi. tam piç denilen biri varsa o da yabushige'ydi. allahın hakkı 3'müş, 3. vasiyetinde zoraki intihar etti. tam bir karaktersiz, iki taraflı oynayan ama savaş durumunda gözünü budaktan sakınmayan biriydi. mariko'nun ölümüne sebep olsa da onu rehin alacaklarını düşündü, gerçi sanki rehin alsalar ne değişecekti de işte birilerini de sevmeden olmuyor. hain olmana rağmen ki sonunda anladık ki hain olan sen değilmişsin hatta en doğrusunu da sen yapmışsın ama işte toranaga'dan da kurtulamadın. iyi biri değildin zaten ama en azından komik, arada espiri yapıp gülen, yaşamaktan keyif almaya çalıştığın için seni çok sevdim vasiyet fetişi yabushige.

    mariko-sama: içine kısılıp kaldığın dışarıdan asil, içinde her gün ölmek istediğin ve ölmene bile izin verilmeyen bir hayatı anjin sayesinde kısa da olsa güzel ama tamamında ızdırapla yaşayan tatlı kelebeğim. 9. bölüm askerlerinin yok yere ölümüne sebep olmana rağmen ölümden korkmayarak savaştığın sahneler sezon finali olsa daha güzel olurdu. gerçekten birçok yerde eeeh başlarım böyle aşkın ızdırabına demeni bekledim ama demedin, diyemezdin biliyorum. sen o bedenin içine sıkışıp kaldıkça ben de seninle beraber sıkıştım. senin hiç günahın olmadığı halde hainin kızı, istemediğin birinin karısı, sadece kendini düşünen birinin ölüme yolladığı zavallı kadın. en günahsız ve en üzüldüğüm sendin. yazık oldu sana.

    anjin-san: oyunculuk anlamında ilk başlardaki eleştiriler çok gözüme batmasa da mariko'nun döner muamelesi ha gördü ha görecek sahnesini elinde bir çekirdeği eksik şeklinde izlemene aşırı sinir oldum. ya tamam o an bir şey yapamazsın da ya bi tedirfin olduğunu görelim, çaresizliğini görelim, sevdiğin kadını 2 dakika sonra kesecekler belki bu mal gibi bakıyor. insan herhangi bir kavga izlediğinde daha çok tepki verir bu sanki akvaryuma bakıyor öyle düz. onun dışında japon olmayanları yani biz izleyenleri temsilen oradaydın ve genel olarak iyiydi bence. saçmalıklarla aramızdaki bağ idi. gerçi günümüz medeni masum avrupalısının temsili gibi takılsa da iyiydi yani aklımda hiç kalan bir sahnesi yok, oyunculuk da zayıf olunca geldik gidiyoruz gibi dolandı. öyle gideyim milleti biraz da ben söndüreyim dersen bir şeyler de olur yine iyi yırttı tek parça.

    bunlar dışında buntaro'ya ne kadar gıcık olsam da aktörün oyunculuğu çok iyiydi özellikle mariko ile son çay sahnesinde maeiko'nun "seninle öleceğime bin yıl daha yaşarım" lafından sonra o bozulmanı ve çektiğin acıyı unutamam. hele ki bunu diyen evlendiğinden beri ölmek için senden izin isteyen biriyken çok koymuştur eminim. oyunculuk iyiydi ama hak ettin hatta daha fazlasını da hak ettin ama işte şansına senin döneminde kadın sadece mal ya da köle değil; tüm acısına rağmen mutlu rolü yapmak zorunda olan bir köle. sana da üzülmedim o yüzden az kibar olup sevdirseydin kendini hayt huyt diyene kadar. ıshido da diğer favorilerimden. çünkü benim sülalemde shogunluk var zaten de ben istemiyorum diye milleti kandırıp gezen toranaga gibi değil; köylü olduğu halde tırnaklarıyla kazıya kazıya oraya gelen toranaga denen yürüyen egodan daha iyi bir liderdin. hiroyuki sanada'yı çok sevmeme, hatta diziye başlamama ve devam etme sebebim olmasına rağmen dizinin karizması kesinlikle ishido rolündeki takehiro hira'ydı. ve oyunculuk anlamında da çok daha iyiydi. oshiba beni yoran olmasa da olur olan mariko kadar olmasa da sırf kadın olduğu için üzüldüğüm bir karakter. fuji sanırım dizinin hem en güzel hem en bebeksi karakteriydi. yastıkçı grubu vardı bir de. dizideki tüm kadınlar olmadığı gibi davranıyordu, sanırım bir tek fuji-sama duygularını söyleyebilen kadındı ki onun da kocası ve bebeğini öldürdüler.

    japon kültürüne övgü niyetiyle yaptılarsa da sövgü olarak devam etti benim için. böyle bir hayat yaşamak zorunda kalıp isyan etmeden yıllarca yaşayabilmek, kendi ailenle, eşinle dostunla bile gerçek anlamda hislerini düşüncelerini paylaşıp konuşamamak; gördüğümüz kadarıyla bunu yapabilenlerin köylüler olduğu ama onların da her gelen soyluya eğilip, durduk yere öldürüldüğü; tek artısı temizlik, düzen ve sadelik olan bir kültür. birçok eksiği olmasına rağmen insanoğlunun günümüzde ulaştığı medeniyet bunların en iyisinden daha iyi. ortadoğudan tek farkları kadınların saçlarının açık olması. yoksa özellikle kadınlar için leş gibi bir hayat ve kültür, izlerken mariko gibi içim daraldı ama onun gibi kendimi sekizinci kata saklayamadım.

    - spoiler -

    beklentimin çok altında kaldı genel olarak. game of thrones ile tam hangi kısmını bilmiyorum ama karşılaştıranlar olmuştu, sonları benzeyebilir bak.
hesabın var mı? giriş yap