ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hamburgerin kürekle gelmesi
-
fırıncı küreğiyle geldi öyle bıraktılar; hani fırından sıcak sıcak...
gibi düşündüm.
bildiğin nalburdan alınma inşaat küreği bu. cidden bu nasıl sunum?
adblock'un reklamcılara 21.8milyar $ kaybettirmesi
-
konunun türk halkıyla ilişkisini bilen yeşillendirebilir mi?
kendi milletini bu kadar kötüleyen bir millet daha yoktur galiba.
recep tayyip erdoğan'ın en iyi fotoğrafı
-
bir tane olmayandır.
farklı farklı kategorilerde şöyle sıralanabilir;
gülmenin bir insana yakışmadığını görmek için;
görsel
allah insanı açlıkla terbiye etmesin sözü için;
görsel
kızgın kategorisinde;
görsel
ceeee diyerek bebek güldüren kategorisinde;
görsel
duck face için;
görsel
düşünen adam profili için;
görsel
bir de bayıl istersen feriha için;
görsel
karizmatik olmaya çabaladığı ama olamadığı kategorisinde;
görsel
benim en sevdiğim;
görsel
gelecekten gelen foto, 14 mayıs'ta seçimleri kaybedince küsen kategorisinde;
görsel
edit: linki giden fotoğraflar güncellenmiştir. ilave kategoriler eklenmiştir.
katil liderlerin paris'te teröre karşı yürümesi
-
orada protesto yürüyüşüne katıldığınızda tarih sizi o fotoğraf ile mi hatırlayacak?
samaria
-
gerçek, çok gerçek bir dram filmi.
kim ki-duk kişilik sahibi bir insan olmasa, böyle bir filmi mümkün değil çekemezdi bence; bu gerçekçi ve yalın anlatımı yakalayamazdı. o yüzden gümüşmüş, ayıymış; pek de umrunda olduğunu sanmam. bana kalsa tüm ödülleri kendisine verirdim, o ayrı.
bu filmi izleyip, derinden bir tat almış olanlar artık çok az dram filmini beğenebilirler. yani "izlerim bi ara" dediğiniz dram filmleri varsa kenarda köşede; önce onları izleyin. zira bu filmin ardından izlerseniz hiçbir önemleri kalmayacak onların... uyarmadı demeyin!
"bu filmi yöneten sanatçı, ne güzel sanatçı." b's notes, 2013.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''mutluluk 35 yaşından sonra gelecekse hiç gelmesin. ben katar ligi miyim amk''
başörtülü kızı sıkıştıran akit muhabiri
-
kızlar, aferin size.
söyledikleriniz doğru olabilir, yanlış olabilir. gösterdiğiniz duruş ümitlendirdi beni.
bir müslüman olarak ben de bu din tacirlerinden bıktım usandım.
“müslüman mıyız”, “domuz eti tüketiyor muyuz” bilmem ne. terbiyesiz herif.
senin tebliğine kaldık sanki. tebliğ ediyormuş. çeneni kapatıp, defolup gidersen müslüman sayısında yeterli artış olacaktır, merak etme sen, işine bak.
aferin kızlar.
ilk buluşma
-
uzun süredir ilk buluşmamama karşın, ilk buluşmam dün gibi aklımdadır. eni boyu okulun çevresinde atılmış kıçı kırık tedirgin bir turdan ibaretti.
sağındaydım sağ elinde bir defter vardı; ders değil tenefüstü.. solumdaydı, tedirgin sol elim ise cebimdeydi; hava sıcaktı.
bahse konu her hafta kısalan etekli hatunla ilk ve son buluşma el tutmasız, yıllar sonra “keşke” anımsamalı geçti-gitti..
biraz önce bir kız ve oğlan sahilde yürüyorlar. kızın elinde kitap, çocuğun eller ceplerde, arada rahat 15 cm.. ilk bulusmalari oldugu aleni..
arada rahat 15 yıl.
kıçı kırık turlamalar da, kızlar da, oğlanlar da, kitaplar da, cepteki eller de, mesafe de aynı. yine ders yok ve hava güzel.
sen sen ol, al defteri elinden. çikar elini cebinden, tut elini. en fazla ne olabilir ki..?? olsa olsa karizmayı bir günlüğüne yemektir en büyük bedeli.
keşke dersin sonra bak, benden söylemesi..
hoşlanılan erkeğe açılmak
-
allah düşmanımı bile buna mecbur bırakmasın, olay karşılıklı flörtle çözülsün. valla bak. normalde cesurumdur, dışa dönüğümdür, lafımı da kimseden sakınmam ama şunu yapabilmek için 9 ay düşündüm, söylemeden . baktım olmuyor, çevremden de duyuyorum "bir şeyler olacak gibiymiş x'le y arasında.", eski kız arkadaşı sürekli konuşmaya çalışıyormuş bilmem ne, belki iki üç hafta sırf konuşmamı planladım ama nasıl stresliyim, nasıl gerginim. neyse en sonunda üç saniyeliğine beynimi kapatarak düşünceleri, endişeleri bir kenara ittim ve "konuşmamız lazım" dedim, doğru zamanı falan da beklemedim. planladıklarımdan aklımda kalabilenleri söyledim. arada düşünmüyor değilim, "bunu da söyleseydim, bunu da bilseydi, bana böyle dediğinde ben de şöyle deseydim ikna ederdim belki" diye ama sonra diyorum ki, ne değişecekti?insanların kalbini yarım saatlik bir konuşmayla veya bir cümleyle elde edemezsiniz sonuçta.
o hayatına devam edip başka kızlarla çıktı, ben ise hep kendimdeki eksikliği merak ettim.
2018 editi: ya siz ne güzel insanlarsınız, sene olmuş 2018 bana hala "kardeş kendinde eksik arama, onun kaybı" diye mesajlar geliyor. hızlı özet geçeyim, ondan sonra da hoşlandığım erkeklere açılmaya devam ettim. devam ettikçe daha kolay geldi, daha da devam ettim. ve yaşım ilerledikçe de daha kolay olumlu yanıt almaya başladım. olay ergenlikteymiş.
fleabag
-
bu dizi her ne kadar bir kadın dizisi gibi görünse de bence kesinlikle erkeklerin izlemesi gereken bir dizi. sadece baş kahramanı kadın olduğu için değil bizzat o baş kahramanı oynayan kadın tarafından kaleme alınıp feminist damarını kesinlikle çatlatmadan ama aynı zamanda erkek egemen alana yaranmaya çalışmadan ve en önemlisi kadınlara dair oldukça önemli, değerli küçük saptamaları erkeklerin gözüne sokmadan, olup bitenle inceden inceye dalga geçme becerisini bir an için bile yitirmeyen enerjisi yüzünden. üstelik bunu feminazi bir damarla dilediğince sömürebilecek bir sürü imkana sahipken. kahramanımızın dördüncü duvarı yıkıp izleyicisiyle temas kurduğu her sahnede kadın/erkek ve genel olarak insan ilişkilerine dair bastırılmış, ehlileştirilmiş, hizaya sokulmuş tavır ve davranışların sağlaması yapılıyor harika bir şekilde. ama kesinlikle erkeklere ya da bir kesime yönelik eleştiri, mızmızlanma, hayfılanma vs olmadan.
neşeli, enerjik, mutlu, esprili görüntülerin ardına gizlenmiş o küçük, sevimli, duyarlı ama yine de mutsuz kadınların (ya da genel olarak insanların) iç sesi yükseliyor sürekli phoebe waller-bridge'ın canlandırdığı karakterden. harika bir dengesi var dizinin. ülkemizde neredeyse herkesin sosyal medyadan kendine dönük yarattığı karakterli, iyi, naif, zeki, esprili, vicdanlı, ahlaklı bıla bıla'' ama yine de hor görülen, dışlanan, haksızlığa uğrayan, iyiliği, güzelliği görmezden gelinen bıla bıla..'' insan modelinin karşılığı adeta (sosyal medyada öyle dersin kim bilecek) fleabag . ama bunda herhangi bir yerinme, övünme ve istismar yok. ben en çok bu normalliğini sevdim karakterin.
hafif komedisine iliştirdiği hafif, insani trajedisiyle ''o olmak' düşüncesini izleyicisine bu denli gösterişsiz ve incelikli şekilde geçirebilmesi takdire şayan. kendi adıma bayıldım. phoebe waller-bridge'in oyunculuğundan bir an bile aksamayan tanıdık ama ayrıntılarda öldürücü yazarlığına kadar her şeyine bayıldım. umarım ikinci sezonu bir an önce gelir.
insanın şişmanladığını fark ettiği an
-
ananenin "güzelleşmişsin" dediği andır.
şehit yakınlarının her alanda kayırılması
-
'sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın
gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın
...
ey şehid oğlu şehid isteme benden makber
sana ağuşunu açmış duruyor bak peygamber'
mehmet akif ersoy - çanakkale şehitlerine
oğlunun adını ares koyan aile
-
mitolojide en nefret edilen, kavgacı pislik, antipatik tanrı değil mi ares? direkt deyyus koysalardı.
edit: eski sevgilimin yeni ismiymiş! şaka değil, resmi olarak ismini ares olarak değiştirmiş. öyle deyyusa da anca böyle isim yakışırdı.