hesabın var mı? giriş yap

  • prof.dr.saffet solak'ın bir anısı.

    “tıp fakültesini yeni bitirmiş,pratisyen hekim olarak ilk görev yaptığım yere,konya’ya bağlı bir beldenin sağlık ocağına gitmiştim.gençtim.bekârdım.
    küçük bir beldeydi gittiğim yer.ilk gece bir eve misafir olmuştum.tren istasyonunun hemen yanında bir evdi.akşam yemeğinden sonra çaylarımız gelmiş,sohbetler edilmişti.üzerime yol yorgunluğu,geldiğim yeni yerin yabancılığı vardı.saatler ilerliyor,ağır bir uyku beni içine çekiyordu.ev sahibine bir şey de diyemiyordum.bir müddet daha geçti ; yine bir hareket yoktu.evin en büyüğü olan hacıanneye sıkılarak “anneciğim,sizin buralarda kaçta yatılıyor “ dedim. hacıanne :evladım treni bekliyoruz.az sonra tren gelecek,onu bekliyoruz" dedi.merak ettim,tekrar sordum : " trenden sizin bir yakınınız mı inecek ?" hacıanne :
    “ hayır evladım,beklediğimiz trende bir tanıdığımız yok.ancak burası uzak bir yer.trenden buraların yabancısı birileri inebilir.bu saatte,yakınlarda ışığı yanan bir ev bulamazsa,sokakta kalır.buraların yabancısı biri geldiğinde, ışığı yanan bir ev bulsun diye bekliyoruz.”

    devamı için : http://www.dersimiz.com/makale/yazi.asp?id=43

    düzeltme : devamı için link vermişiz ama yazıyı kaldırmışlar.

  • link

    çok rahat bir şekilde bakan tarafından açıklanan rakamdır. sayın bakanım , 12.5 milyar tl ne demek siz biliyor musunuz? hani bilmiyorsanız link yavuz sultan selim köprüsünün maliyetinin 8.5 milyar tl olduğunu görüyoruz.

    hazineyi durduk yere böyle bir zarara uğratmanın amacı nedir ve nereye kadar bu sistemle hazineyi daha fazla borca sokmayı düşünüyorsunuz?

    sonuç olarak , bize zam ve vergi olarak yansıtacağınız 12.5 milyar tl'yi millete faiz olarak dağıtmaktansa, bu meblağın , çiftçiye destek olmakla birlikte bütün tarım sorunlarını çözebileceğiniz bir miktar olduğunun farkına neden varmıyorsunuz?

  • üniversite birinci senemde rotary klübü'nün sakarya temsilciligi bana burs bağlamıştı.
    99 depreminden sonra ise öğrencilerin çoğu ya öldüğü icin ya da artık sakaryayı terk ettiklerinden (elvada adapazari) burslar kesildi.
    eylül, ekim, kasım, aralık... bi' umutla hep baktım banka hesabına ama boştu. sonra şubat tatilinde izne gidince temsilciliğe uğrayıp ''ben ölmedim.'' demiştim. onlar da ''tamam, yaşadığını haber verenlere burslarını göndermeye devam ediyoruz.'' demişlerdi.

    sene sonu o yılki bursumu toplu olarak yatırdılar. paranın bi' kısmını anneme göndermiştim.

    ''ben ölmedim. bursumu yatırmaya devam eder misiniz?''

    yıllar sonra gelen edit:
    benimki hayatını kaybedenlerin yanında ne ki...bursunu kaybetmişsin altı üstü. 99 depreminde hayatını kaybeden, hayalleri yarım kalan, cenazesinin kaldırılmasının ardından eve kazandığı üniversitenin zarfı gelen insanların hikayeleri yanında bunu yazdığıma utanıyorum şimdi.

  • günümüzde çek cumhuriyeti sınırları içerisinde yer alan, kaplıcalarıyla meşhur olan karlovy vary'nin eski ve almanca olan ismidir.

    bölgedeki sıcak suların bizzat kutsal roma imparatoru iv. karl tarafından keşfedildiği ve bunun üzerine 14. yüzyıldan itibaren bu bölgeye yerleşimin başladığı bilinmektedir. bu yerleşim yerinin iyice ünlenmesi ise 18. yüzyılda bilim insanlarının yöredeki sıcak suları inceleyip, bu sular üzerine yayınlar yapmasıyla gerçekleşmiştir. bu yayınlardan sonra pek çok ülkeden insan tedavi amacıyla karlsbad'a akın etmeye başlamıştır. böylelikle bu şehir zaman içinde avrupa'nın en meşhur sağlık merkezi oluvermiştir.

    karlsbad, bittabi pek çok ünlü ismin de uğrak noktası olmuştur. örneğin; karl marx burayı üç kez ziyaret etmiş, hatta onun anısına kente bir heykeli yapılmış: link. aynı şekilde ludwig van beethoven'ın ziyareti anısına da bir heykel yapılmıştır: link. ayrıca tolstoy, kült romanı anna karenina'da karlsbad'a önemli yer ayırmıştır. karlsbad'ı ziyaret eden bir önemli isim ise mustafa kemal atatürk'tür. mirliva mustafa kemal, 1918 yazında tedavi amacıyla bu şehre gitmiştir. yaklaşık bir ay kaldığı bu şehirde de bir günlük tutmuştur. tuttuğu bu günlük, yıllar sonra ülkemizin ilk kadın tarih profesörü olan afet inan tarafından derlenip, kitap haline getirilmiştir.
    (bkz: m. kemal atatürk'ün karlsbad hatıraları)
    (bkz: karlsbad'da geçen günlerim)

    son olarak, paşa'nın günlüğünde yer alan komik bir anısını bu başlığa bırakmak isterim. (not: metnin günümüz türkçesine uyması için naçizane ufak tefek dokunuşlar yaptım)

    “4 temmuz 1918 perşembe
    program gereğince sabah saat 7'de marksbrun önünde kadehimi içiyorum. kadehi yarıladıktan sonra da yudum yudum hem içiyor hem de mühlbrun'a doğru yürüyorum. yağmur yağdığı için açık olan şemsiyemle başımı muhafaza ediyorum fakat paltomu ıslanmaktan koruyamıyorum. muşambamı şevki'ye vermiştim. o da arkamdan geliyordu. yağmur dindi, adımlarımı sıklaştırdım. hızlı hızlı adeta asker yürüyüşüyle yürüyordum. herkesin durup bana baktığını ve gülmekte olduklarını gördüm. yürümeye devam etmekle beraber etrafıma, geriye bakınıyordum. bir de ne göreyim. benim şevki, hemen bir-iki adım mesafe ile bana ayak uydurmuş, yere kadar uzanan benim muşambamın içinde kendinden geçmiş, kollarını sallayarak beni takip ediyor. talimhane meydanında acemi askerlerin yürüyüş talimi esnasındaki hareketlerinden biri... ben de gülmeye başladım... -ne yapıyorsun? dedim. -hiç efendim, dedi...” :)

    paşa'nın karlsbad'da çektirdiği hatıra fotoğrafları için: görsel 1 - görsel 2

  • aristo, eflatun, diyojen, neyzen tevfik ve nietzsche kirmasi, aforizma makinasi en az bir karakter olmazsa olmazdir dizilerde.

    - ahmet baba bu gidis gidis degil.
    + hayat marula benzer evlat, disi toprakli ici temizdir. marulun cuccugunu ise cok az insan yiyebilir. esas mesele bu insan olabilmektir.
    - peki bu gidis nasil bir gidistir ahmet baba?
    + onu anlattim ya evlat!?
    - haaaa...

  • bir türk haberciliği klişesi. her kış kar yağdığında ''beyaz kabus ülkeyi esir aldı'' tandanslı bir giriş yapılıp yurdun dört bir yanından kaza yapmış araç manzaraları gösterilir, bunu takiben yolda kalmış sinirli vatandaşlar ekrana gelir, ardından ise okulların tatil olduğu yerleşimler liste olarak verilir. ve tabii ki bu haberin olmazsa olmazı ''karın tadını ise minikler çıkarttı'' ana temalı kar topu oynayan, kızakta kayan çocuklarla ilgili kapanıştır. her kar yağdığında sanki çocuklar kar topu oynamayı veya kızakla (çoğunluk için daha ziyade poşetle) kaymayı o yıl keşfetmiş gibi bu haberler yapılır.

  • sonuç editi:
    mahkemeye yapılan itiraz reddedildi. anadolufest'in haziran'a ertelendiği söyleniyor ama herkes biliyor ki o zaman da yaptırılmayacak.
    organizatörlerin açıklaması şurada.
    yasak kararına verilen destekler(!) ise şurada. imza koyan kuruluşlara bir bakın.
    -----------

    "eskişehir'de açık alanlarda yapılması düşünülen her türlü etkinlik, yürüyüş, oturma eylemi, stant/çadır kurma, afiş/pankart asma, konser, şenlik, festival vb 15 günlüğüne valilik tarafından yasaklandı" kaynak

    belirtilen bir sebep yok açıklamada.

    12 mayıs'dan itibaren 4 günlüğüne şehirde önemli bir müzik festivali olan (ve şu ana kadar 10bin bilet satılan) anadolu fest eskişehir vardı.
    sanatçılar ve program şurada
    organizasyonun açıklaması şurada

    sorarlarsa kimsenin yaşam tarzına karışılmayan özgürlükler ülkesi.

    hani meşhur twit var ya: "siyasetten bıktım, biraz da şununla ilgileneyim dediğiniz ne varsa gelip onu da s*kecekler. nefes alamayacaksınız"

    edit: kararda valilik, kaymakamlık ve siyasi parti etkinlikleri yasak dışında tutulmuş, resmi 19 mayıs törenleri yasağa dahil değil, ama zaten 19 mayıs törenlerinin etkisi de zamanla azaltılmış olduğu için yasağa da gerek yok

    edit: 12-13 mayısta eskişehir teknik üniversitesinin bahar şenliği de yasağa takılıyormuş

  • rtük'ün yaptığı az sayıdaki doğru işlerden biri.

    şeker fabrikalarının kapatılmasıyla memlekete sokulacak ne idüğü belirsiz şeker türlerini içeren zehirli gıdalara çocukların alışması bir nebze engellenmiş olur böylece.

    cipsin ve kolanın zararları da ortada zaten.

    şurası bir gerçek ki yediğimiz abur cuburlar glikoz-fruktoz şurubundan dolayı aşırı tatlı. erken yaşlarda bu tada alışmak kişiyi şekere bağımlı hale getiriyor.

    toplum sağlığı adına yapabileceğimiz en iyi şeylerden biri çocukları şekerden (özellikle kötü şekerden) uzak tutmak. reklamların yasaklanması bu yolda önemli bir adım.

    edit:

    1. lostunfinalbolumu uyardı, yasak sadece çocuk kanalları ve programları için geçerliymiş. başlangıç için bu da iyi. ileride tüm tv yayınları için geçerli olmasını dilerim.

    http://www.trthaber.com/…i-yasaklaniyor-357650.html

    2. yasakçı zihniyet ve seçim özgürlüğü bağlamında karşı çıkış bildiren arkadaşlar var.

    bebeklerin ve çocukların beslenmesinde seçme özgürlüğüne dayanan "demokratik" tavır doğru mudur? bilinçli hangi anne-baba çocuğunun lezzetli ama çok sağlıksız yiyecekler yemesini ister? şeker fabrikalarının kapatılmasına elbette karşıyız, bize kötü şeker içeren gıdalar yedirmeye çalışıyorlar. ama şekerin her türlüsü zaten sağlıksız değil mi?

    çevremde çayı şekersiz içen çocuklar var, bu çok güzel bir şey. yani bu mesele küçük yaşlarda edinilen beslenme alışkanlığı ile doğrudan ilgili. gıda konusunda toplumsal bilinçlenme için bu karar sağlam bir farkındalık yaratabilir.