hesabın var mı? giriş yap

  • küçük oğlum ilkokul 2. sınıfa gidiyor. cumartesi akşamı arkadaşını evine bırakırken aralarında geçen aşklı meşkli diyaloğa istinaden sordum:
    -kim oğlum aşkın, ekin mi?
    cevap verdi:
    - yok. o benim kankam artık. eskiden aşkımdı da, sonra biz arkadaşız dedi. hem biz onunla çok beraber oluyoruz. ben aşkımı sadece mert'e söyledim kimseye de söylemem.
    adam olayı çözmüş dedim içimden.
    arkadaşının annesi bir ara yalnız kalınca kulağıma eğildi:
    -senin oğlan kendinden 2 yaş büyük 4. sınıfa giden bir kıza aşık olmuş.
    güldüm. üzüldüm sonra, demek ki çekiniyor durumdan ki sadece bir arkadaşı ile paylaşıyor. bir kaç gün geçti:
    -oğlum bana anlatmak istediğin bir şey var mı? aşkını da benden saklıyorsun.
    suratını astı:
    -evet, çünkü güvenmiyorum. hem anlatırsam her şey bozulacak gibi hissediyorum...

    ağlayasım geldi...

  • konya geneli sandık sonuçlarını veriyorum,

    akp %62
    mhp %17
    sp %8
    chp %5

    sayın ysk, iptal edebilir misiniz lütfen çünkü saat 19:00 değil henüz.

  • bir devrin türk sinemasında damga vurmuş efsanevi tarkan serisi süphesiz herkesin bir zaman denk gelip izlediği kült bir türk sineması klasiğidir. bu film serilerinde ana karakterimiz olan tarkan, çeşitli düşmanlarını alt etmiş adeta onların korkulu rüyası olmuştu. ben de sabah sabah fularımı çıkardım entelektüelitemi tarkan serisinin bazı kötü adamlarına ayırmaya karar verdim.

    benim en favori kötüm olan wank yu ile başlayalım. sima guand, çinli bilim adamı ve tarihçi, onun için ''ahlaksızlık insan olsaydı o wank yu olurdu'' diyor. imparatorun karısıyla aşk-ı memnu yaşayan kungfu reis, altın kılıcı ele geçirip çin tahtına geçmek istiyordu. görsel
    bu uğurda kılıcı ele geçirmek isteyen tarkan ile iki düello yaptı. ilk düelloda tarkan'ı patates çuvalına çevirdi, karton gibi katladı ve bir ağaca ayaklarından asıp öylece bıraktı. dönüşte tarkan'ın küllerini buda'ya hediye edecekti. tarkan kurbanlık gibi asılıyor
    fakat tarkan arkadaşları sayesinde kurtuldu ve kaplıcaya girip şifa buldu. ıı. karşılaşmalarında fizik kuralları ile izah edilemeyecek bir şekilde kendisine gelen demirden kılıcı, plastik gibi çevirip wank yu'ya saplayarak onu öldürdü. aha da bakınız

    viking kralı toro

    ragnar lothbrok'un büyükbabası olan toro, önceki kral gero'ya darbe yapmış ve kafatasından şarap içmişti. düşmanlarını acı şekilde, gözünü kırpmadan öldürmesiyle bilinirdi. kral toro

    verdiği vazifeleri yerine getiremeyen veya korkaklık gösteren adamlarının gözlerini kuşuna oydururdu. düşmanlarını ise çocukluktan beri beslediği ahtapota yem eder ve bunu seyretmekten sadistçe bir zevk alırdı.

    toro, işleri yoluna koymuşken tarkan'a saldırarak adeta cami duvarına işemişti.
    tarkan'a ânî bir saldırı yapıp çok sevdiği kurdunu öldürmüş ve yanındaki kızı da rehin almıştı. intikam için tutuşan tarkan, devrik kralın kızı ursula ile fizik kurallarını atlatıp onu öldürmüştür. göçebe ve savaşçı bir kavim olan vikinglerin yazılı geleneği olmayışı tabii olarak toro hakkında fazla bilgi almamızı engellemektedir.

    kostok - alan kralı

    türk kaynaklarında ''hain'' olarak adlandırılan kostok kurnaz ve iyi bir siyasetçiydi. o dönem kedi, büyücü goşa, hortis ve sorkof gibi mahallî liderlerle ittifak kurmuştu.

    tarkanın babası büyük altar'a boyun eğmeyi içine sindiremeyen kostok, bir ziyafet bahanesiyle komplo tertiplemiş ve altar'ın obasında kimseyi sağ komamıştır. bu komplodan tarkan ve altar'ın silah arkadaşı tulga sağ kurtulmuştur. ilerleyen yıllarda tulga, tarkan'ı dövüş sanatlarında eğitmiş ve intikam için onu harekete geçirmiştir. fakat sürecin başında sorkof'un oklarıyla hayata veda etmiştir.

    kostok'un bütün müttefiklerini teker teker avlayan tarkan, en sonunda onu kıstırmış ve bu anam için,bu babam için, ve bu tüm hun türkleri için derken adamı delik deşik etmiştir.

    vandal kralı genzeriko

    kafayı savaş tanrısı mars'ın kılıcı ile bozmuştur. kızı ile aralarında mükemmel bir ilişki vardı, öyle ki kılıcın yerini tarkan'a söyleyen kızını öldürmüştü. ölümü çok aradığı mars'ın kılıcıyla olmuştur.

  • cok afedersiniz ermeni denince ortalik ayaga kalkti ki bence sonuna kadar hakliydi tepkide halk. cok afedersiniz turkum deyip bir de hakaretin boyutunu artirip tedavi oluyorum denince bir minik haber basligi olarak kaliyor. bu topraklarda osmanli'dan beri turk'luk hic degerli bir sey olmadi. tam olacakti, oldurmadilar. ataturk'un ve binlerce eski turk yoneticilerinin kemikleri sizliyordur.

  • türkiye'nin özlediği ortamı nakleden yayındır.

    böylesine bir kriz zamanında bile makam sahibi belediye başkanı ve bilim adamları konuşuyor. bir gazeteci moderatörlük yapıyor. kimse ağzını yüzünü eğip diğerini aşağılamıyor. kimse kimseyi vatan hainliğiyle itham etmiyor. makam sahibi başkan bilim adamlarına saygılarını sunuyor, kelimelerini özenle seçiyor. bilim adamları da başkanın görevinin zor olduğuna yönelik takdirlerini ifade ediyorlar.

    akp 17 yılda sen bizi nasıl kirlettin böyle... bu ortamlara nasıl hasret bıraktın...

  • türkiye'nin en bilinen marketlerinden biri reklam verdiği gazetede bir haberi sansürlemek istiyor. talepleri reddedilince verdikleri reklamı geri çekiyor.

    tweet

    edit: kaldırılmak istenen haberi araştırınca şok oldum. önce devletin temin ettiği ucuz eti değil de kendi satamadıkları kalitesiz etleri halka sattıkları ortaya çıkıyor. daha sonrasında da devletin verdiği ucuz etleri satmayıp fiyat yükselterek bu yolla yaklaşık 100 milyon lira gelir elde ettikleri anlaşılıyor. gazete haberi sonrası soruşturma açma talebi bakan tarafından red ediliyor. akp ülkesinde her şey normal artık.

    haber

  • aşağıda ismini söyleyeceğim oyunu, herkes özelliklede lise çağlarında en az bir kere oynamıştır. neden bahsettiğimi şıp diye anladınız eminim ki.

    tabii ki uzun eşek, bilmeyenler için(sanmıyorum ama) kısaca bu oyundan bahsedecek olursak; eşit sayıda iki ekip arasında oynanan bu oyun adında anlaşılacağı gibi bir ekip uzun bir eşeğe benzer bir şekil oluşturacak şekilde yastık ya da hakem dediğimiz kişiyi önüne alarak dizilir diğer ekip ise oluşturulan bu eşek üzerine koşarak atlar ve ekibin son oyuncusu eşeğe bindikten sonra şu tekerlemeyi söylerler.
    --- spoiler ---

    bizim köyün imamı,
    alttan verir samanı,
    üstten çıkar dumanı.
    çattı da pattı kaç attı?
    --- spoiler ---
    tekerleme sonunda üsteki ekip çift ya da tek olacak şekilde yastığa el işareti yapar sonrasında ise alttaki ekip bunu tahmin etmeye çalışır. oyun bu şekilde devam eder gider. oyunun amacı eşeği çökertmektir.*

    işin garip tarafı bu oyunun tarihi, bizim bildiğimizden daha eski olmasıdır. bu oyunun diğer dillerdeki yaygın isimleri buck buck, johnny on a pony veya johnny on the pony (midilliye binen johnny) olarak da bilinir. başka isimleri de mevcuttur gomme tarafından ilk olarak 1898 yılında yayımlanan standart oyun derlemelerinin 2. cildinde bulunan bir versiyonunda ise saddle the nag (eşeğe semer vur) isimli
    oyun olarak geçmektedir. bu arada başka isimleri mevcuttur; ata sıçrama, deve sırtı, binmeyen kalmasın, herkes atlara, uzun ata sıçrama, uzun kısrağa sıçrama, uzun kuyruklu dırdırcı, zayıf atlar, güçlü atlar, zayıf eşekler, demir eşekler ve eşeğe atlama ayrıca cuddy kelimesi o zamanlar için eşeklere geleneksel bir lakap olarak kullanıldığından oyuna bump a cuddy (cuddy'e atla), cuddie's weight (cuddy'nin ağırlığı), cuddie give way (cuddie yol ver), jump the cuddie (cuddy'e bin), munt-a-cuddy ve funking cuddie (korkan cuddy) gibi isimlerde verilmektedir. hatta 16. yüzyılda başlarında, avrupa ve yakın doğu'daki çocuklar bucca bucca quot sunt hic?(hayvan, hayvan, kaç tane -parmak, boynuz- kaldırdım?) olarak adlandırırlarmış, bu oyun diğer kültürlerdeki isimleride şöyledir; meksika'da el chinche de agua, güney kore'de malttukbakgi ve hindistan'da ise, bu oyun tell me how many eggs?(bana kaç yumurtan olduğunu söyle?)olarak bilinmektedir.

    anlayacağınız üzere oyun bir çok kültürde mevcuttur. oyunun bilinen en eski tasviri ise hollanda ve flaman rönesans resminin en önemli sanatçısı olan pieter bruegel'in 1560 yılında yapmış olduğuçocuk oyunları adlı tabloda görmekteyiz. tabi ki bu tabloda bir çok çocuk oyununu tasvir edilmiştir. şimdi gelelim eğlence vaktine tabloda bu oyunu oynayan çocukları da siz bulabilecek misiniz? bakalım.ipucu

    tekrardan konumuza dönecek olursak oyunun en eski anlatımlardan biri ise 1634'ten 1636'ya kadar ilk baskısı yayımlanan basile'nin ünlü napoliten halk hikayeleri koleksiyonunda yer almaktadır. basile, pentamerone isimli çalışmada ki hikayelerde, neples'te oynandığı anlaşılan otuz bir geleneksel oyundan oluşan genişletilmiş bir listeye yer verir. bunlardan birisi anca nicole olarak adlandırılır ve şu şekilde tanımlanır: “oyunda bir çocuk eğilir ve başını bir diğerinin dizine koyar, bu çocuğun gözleri başını dizlerine koyduğu çocuk tarafından kapatılır. daha sonra 3. bir oğlan onun arkasına bacakları açık bir şekilde atlar ve anca nicola si'bella e si'bona, e si'maretata* tekerlemesini söyler. bu arada da eline başka bir eli ekleyerek, istediği sayıda parmağını kaldırır. onun altındaki çocuk parmak sayısını görmeksizin tahmin yürütmek zorundadır.

    ayrıca antropoloji disiplininin kurucu babalarından olan e. b. tylor, ilk kez 1871'de yayımlanan primitive culture isimli çalışmasının birinci cildinde, ''dar yollarda tahmin oyunu oynayan küçük okul çocukları görebiliriz. bunlardan bir kısmı diğerlerinin üstlerine biner ve parmaklarıyla sayı gösterirler. diğerleri ise tutulan bu sayıları tahmin etmeye çalışırlar.'' şeklinde bir tanımlama yapmıştır.

    oyuna türkiye'de 1694 tarihindeki çok eski tarihli belgelerde rastlamak mümkündür. oyunun bize doğudan mı geldiği ya da batıdan mı geldiğini tam olarak bilmiyoruz ama benim tahminim o dönem yunanistanın bir osmanlı toprağı olduğunu düşündüğümüzde oyunun bize yunanlılardan geçtiği yönündedir. yunanlılar ise bu oyuna makria yaidoura adı vermişlerdir. şimdiden iyi eğlenceler.

    kaynak

  • 3 doz oldum aşı, aşı çıkmadan önce çok ağır covid geçirdim, öleceğimi düşündüm evde karantinadayken,10 kilometre,yi 46 dakikada koşuyorum, yaş 43, yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum.görsel

  • nostalji güzellemesi sevmiyorum ancak şu kısmı vurgulamak istiyorum; o zamanlarda hatta 90'larda da orta halli anadolu lisesinde okuyan bir öğrencinin geleceğe dair umudu vardı. eğer çalışır ise başarılı olabileceğini istediği mesleği yapabileceğini biliyordu. temel motivasyon da buradan kaynaklanıyordu aslında.

    şimdi orta okulundan üniversiteye kadar bakın kimsenin bir umudu yok. en iyi liseyi en iyi üniversiteleri okusan ne olacak ki? sen 5000 tl maaş için kıvranırken, o parayı 15 saniyede burnuna pudra şekeri olarak çekenler var.

    bu ülkenin şuanda en yoksul ve yoksun kesimi eğitimli kesim sanıyorum. eğitime yapılan yatırımın(elbette başkaca çok artıları olmakla birlikte) ekonomik anlamda neredeyse hiç karşılığı yok. yani mesele o yıllarda iyi eğitim vardı bu yıllardaki eğitim kötü değil sadece. bu çocukların güzel bir geleceğe inanmalarını sağlayamadıktan sonra vereceğiniz eğitimin içeriğinin pek bir önemi yok maalesef.

  • bu gece istanbul tozkoparan'da gerçekleşmiş olay. acil olarak bu suriyeli ve afganlar ülkemizden gönderilmezse türkiye'yi ve türk milletini gelecekte maalesef iyi şeyler beklemiyor.
    kaynak

    olayla ilgili bir yazarın bilgilendirmesi:

    tozkoparanda kentsel dönüşüm durumu mevcut halk ile bakanlık anlaşamıyor. bazı ev sahipleri imza vererek evlerini terk etti. 20 dairelik binalarda 3,5 daire boş ve afganlar bu dairelerde barınmak için bu boş evlere dadanmış, hali ile binalarda oturan hane sakinleri ile tartışma yaşayan afganlılar bıçak çekerek bizim türk vatandaşımızı yaralıyor.

    daha önceki günlerde otobüsler ile afganlar mahalleye bırakılmış ve insanlara pis gözlerle bakmaya devam ederek tartışma ortamları yaratmışlar emniyete şikayet edilmiş ama çözümsüz kalmış.

    ülkeye bu mültecileri sokuyorsan onların barınma beslenme ihtiyaçlarını devlet olarak karşılanmalısınız.mülteci kanuna göre mültecilere özel kamp kurulmalı ve onların bu bölgeden kaçarak yayılması durumunda sürgün edilmeli maddesi mevcut ama gel görelim mülteciler ülkenin her mahallesinde mevcut.