hesabın var mı? giriş yap

  • tarihte görüldüğü üzere, devrilen hanedan çevresinde tekrardan belli bir güç toplanıp cumhuriyeti tehlikeye atmaması, bir karşı darbe yapılmaması için gerçekleşmiştir. yerinde bir karardır, bir ayıp değildir. hatta oldukça merhametli bir karardır. aynı dönemde rusya'da gerçekleşen devrimde çar ve ailesine neler olduğunu hatırlamak yeterlidir.

  • çalışma bakanlığı tarafından hazırlanıp işçi cinayetlerine ilişkin patronu ve devleti aklamaya yönelik yayınlanan kamu spotu

    eskiden gizli gizli yaparladı böyle algı yaratma işlemlerini fakat artık demek istedikleri şeyi kendi kesimleri anlamaması endişesinden spotunun sonunda "iş kazası diye bir şey yoktur" yazma ihtiyacı da hissetmişler.

    gözlerimiz "fıtratında var" cümlesini aradı...

  • hukuka uygun muameledir.

    polis küfretmiyor, direnci kırmanın üzerinde şiddet uygulamıyor, görüntü alınmasını engellemiyor. polisin yaptığı hareketlerde bir hata yok.

    zaten 40 yaşlarına yakın iki tane polis görülüyor videoda, eski tarz polislerden adamlar. yeni ak-it polislerinden değiller.

  • derneğimizde iki çeşit üye grubu var diyebiliriz.

    cnbc-e e2 eşliğinde uyuyabilen entel kesim ve "ntvspor olsun gerekirse curling olsun" diyerek fransa ligi özetleriyle uyuyabilen grup.

    geçenlerde bir araştırma yaptık, derneğimizin üyelerinin büyük bir kısmının 2. öğretim okumuş ya da nba maçlarını gözleri kapana kapana izleyenlerden oluştuğunu gördük.

    en kısa sürede toplanıp, "flash tv eşliğinde uyuyoruz" zirvesi düzenleme planlarımız var.

    edit: çokça soru aldım, ilginiz için teşekkürler. kısaca derneğimizle ilgili, katiyen aşamadığımız bir kuraldan bahsetmek istiyorum. "ben televizyon karşısında uyuyorum, olur mu?" diye gelen sorular çoğunlukta. cevap, hayır! bu derneğe üye olan ve dernek şartlarına uyan profil, tekrar etmek istiyorum, "neyse ben yatayım artık çok uykum geldi" deyip, televizyonu açan insan profilidir. tv karşısında sızan insan halimizden anlamaz, anlayamaz. tsubasa'nın dripling yaparken elips topa her vurduğunda gelen o dup dup dup sesi, bizim için ninniden ötedir, lütfen bu bilinsin.

  • starbucks nasıl kuruldu ve böylesine başarılı oldu?

    starbucks, 1971 yılında seattle, washington'da, jerry baldwin, zev siegl ve gordon bowker tarafından kuruldu. ilk başta şirket, kahve çekirdekleri, çay ve diğer kahve malzemeleri satan bir dükkân olarak faaliyet gösterdi. ancak, kahve demleme ekipmanları da satmaya başladılar.

    1970'lerin sonlarına doğru, howard schultz adında bir işadamı starbucks'a katıldı. schultz, italya seyahati sırasında italyan kahve kültüründen etkilenmişti ve bu deneyim onun starbucks'ın geleceğini şekillendirmesine neden oldu. schultz, italyan kahve barlarının sıcak içeceklerin sosyal birleştirici unsuru olduğunu fark etti ve bu konsepti starbucks'a getirmeye karar verdi.

    1983 yılında, schultz, starbucks'ın sahibi olan baldwin ve diğer ortaklar tarafından kahve bar konseptini uygulamak için kendi şirketi olan ıl giornale'yi kurdu. bu yeni girişim büyük bir başarı elde etti ve 1987'de schultz, starbucks'ı satın alarak adını ıl giornale'den starbucks corporation'a çevirdi.

    starbucks'ın 70'ler ve 80'lerdeki yükselişini hızlandıran birkaç ana etken bulunmakta

    kahve kültürünün yükselmesi: 1970'ler ve 1980'ler, amerika'da kahve kültürünün yükselişine tanıklık etti. tüketici talebi, özellikle yüksek kaliteli kahve çeşitlerine olan ilgi arttı. starbucks, bu dönemde kaliteli kahve tedariki konusundaki uzmanlığı ile dikkat çekti.

    howard schultz'un katılımı: howard schultz'un starbucks'a katılması, şirketin geleceğini şekillendiren önemli bir döneme işaret etti. schultz, italya'da gördüğü kahve bar kültürünü amerika'ya getirme vizyonunu benimsedi. ilk olarak kahve bar konseptini ıl giornale adlı şirketiyle hayata geçirdi ve daha sonra starbucks'ı satın alarak bu konsepti genişletti.

    mağaza içi deneyim ve atmosfer: schultz, starbucks'ın mağazalarını sadece kahve satılan yerlerden ziyade sosyal buluşma noktalarına dönüştürmeye odaklandı. rahat oturma alanları, kitaplar, sanat eserleri ve müzik gibi unsurlar, müşterilere keyifli bir ortam sunarak kahve içmenin ötesinde bir deneyim yaşamalarını sağladı.

    genişleme ve franchising: schultz, starbucks'ı amerika dışına genişletme stratejisi benimsedi. 1987'de starbucks'ı satın almasıyla birlikte, şirket hızla büyüyerek dünya genelinde birçok ülkede mağaza açtı. bu genişleme, markanın küresel varlığını artırarak daha geniş bir müşteri kitlesine ulaşmasına olanak tanıdı.

    tüketiciye özel kahve içecekleri: starbucks, sadece geleneksel filtre kahve değil, aynı zamanda farklı içecek seçenekleri sunarak müşterilere çeşitlilik ve kişiselleştirme imkanı tanıdı. espresso tabanlı içecekler, özel karışımlar ve mevsimsel içecekler gibi çeşitli seçeneklerle tüketicilerin ilgisini çekti.

    bu faktörler, starbucks'ın 70'ler ve 80'lerdeki yükselişini hızlandıran ve kahve endüstrisindeki lider konumunu sağlayan önemli etkenlerdi.

    starbucks'ın başarısını belirleyen birkaç ana etken bulunmakta

    kaliteli kahve ve geniş menü çeşitliliği: starbucks, yüksek kaliteli kahve çekirdekleri kullanarak ve geniş bir içecek ve atıştırmalık menüsü sunarak müşterilerine çeşitli seçenekler sunmuştur. bu, farklı tat zevklerine sahip müşterilerin beklentilerini karşılamak için önemlidir.

    mağaza konsepti ve atmosfer: starbucks, mağazalarında rahat bir ortam ve sıcak bir atmosfer sağlayarak müşterilerin kahve içerken sosyal etkileşimde bulunmalarına olanak tanıdı. rahat oturma alanları, ücretsiz wi-fi gibi hizmetlerle birlikte, starbucks kahve içmenin bir sosyal deneyim olmasını teşvik etti.

    küresel varlık ve marka tanınırlığı: starbucks, dünya genelinde birçok ülkede binlerce mağaza açarak küresel bir marka haline geldi. bu, şirketin geniş bir müşteri kitlesine ulaşmasını sağladı ve marka tanınırlığını artırdı.

    pazarlama ve inovasyon: starbucks, pazarlama stratejileri ve ürün inovasyonu konusunda etkili bir iş yaptı. örneğin, özel içecek kampanyaları, mevsimsel içecekler ve sınırlı süreli teklifler gibi yöntemlerle müşteri çekmeye ve sadık müşteri kitlesini korumaya odaklandı.

    çevresel ve toplumsal sorumluluk: starbucks, sürdürülebilirlik ve toplumsal sorumluluk konularına verdiği önemle bilinir. fuar ticaret kahve kullanımı, çevre dostu ambalajlar ve etik tedarik zinciri uygulamaları gibi faktörler, şirketin müşteriler arasında olumlu bir imaj oluşturmasına katkı sağladı.

    bu faktörlerin bir araya gelmesi, starbucks'ın sadece kahve satan bir işletmeden çok daha fazlası haline gelmesine ve dünya genelinde başarılı bir marka olmasına olanak tanıdı.

    starbucks, kahve dükkanlarına odaklanarak ve yüksek kaliteli kahve çeşitleri sunarak büyük bir popülerlik kazandı. şirket, zaman içinde dünya çapında bir kahve devi haline geldi. starbucks, sadece kahve satan bir yerden çok daha fazlasını sunan bir deneyim ve kültür haline geldi. bugün, starbucks dünya genelinde binlerce şubeye sahip olup, geniş bir içecek ve atıştırmalık menüsü ile müşterilere çeşitli seçenekler sunmaktadır.

    kaynak 1 / kaynak 2

  • genelde kanser teşhisi konmakla sonuçlanır. lakin bende hep tutuyor.

    ılk defa araştırma yaptığımda 16 yaşındaydım, kendime varikosel teşhisi koydum ve ürolojiye gidip "bende varikosel var." dedim. bi böburlenme aşaması, "biz boşuna mı bunun okulunu okuyoz" tribini yiyip muayeneye geçtik. sonuç: 1 ay sonra varikosel ameliyatı için masaya yattım.

    sonrası uyku apnesi tanısıydı. gittim ve bende uyku apnesi olduğunu ama neyden kaynaklı olduğunu bilmediğimi söyledim. burnumda et çıktı, ilaç verdi. apne için de uyku bozukluğu merkezine git dedi ama hala gitmedim. gidersem orada apne teşhisi konacak adım gibi eminim.

    en son da spor sonrası çarpıntı problemi nedeniyle 3 ay önce kardiyolojiye gidip internet araştırmalarımdan aldigim güvenle "bende mitral kapak prolapsusu var." diye dikildim kardiyologun karşısına. ekoya gönderdi, hakikaten de 1. derece mvp çıktı.

    birkaç seneye youtube'dan ameliyat videoları izleyip evde kendimi ameliyat etmeye başlayacağım kısmetse.

  • oh olmuş.
    gelene geçene vize dağıtırlar, ülkenin eğitimli kesimi 3 gün tatil yapıp dönmek ister, binlerce evrak talep ederler. oh olsun amk almanyasına.

  • dört italyan ile birlikte izlediğim maç olmuştur.

    yaptığım bazı gözlemleri yazmak istiyorum.

    öncelikle, italyanlar benim tuttuğum takımı sordular, fenerbahçe cevabımdan sonra :

    - "ooo bene, bene, benfica sikilaççi de cimbome, mehehehe, zehehehe" gibi laflar ettiler.

    dilim döndüğünce türklerin büyük kısmının yerel ligde rakibi olan takımları avrupa kupalarındaki maçlarda içten bir şekilde desteklediğini anlatmaya çalıştım ve :

    - benfica sikilaççi cimbome? nooo noo... cimbome mokoko benfica. uefa copa de 2000? moroni!"

    biraz alındı sanki italyan misafirlerimiz benim yaptığım yoruma. her neyse, maçı izlemeye başladık.

    fark ettiğim net bir şey var, bu elemanların dördü de açıktan benfica'yı destekliyordu.
    şimdi türk'ün türk'ten başka dostu yok edebiyatına girmek istemiyorum. ancak italyanlar can'ı gönülden benfica'nın galatasaray'ı yenmesini, hatta fark atmasını istiyordu. lecce'li italyanların ne işi olur portekiz'le, benfica'yla allasen? sırf türk takımına rakip diye destekliyorlardı benfica'yı. mamma li turchi güzelim, evet.

    ilk yarı ortada geçti, fazla pozisyon yoktu ama mücadele ve galatasaray'ın oynama azmi takdire şayandı.

    devre arasında elemanlara türk kahvesi ısmarladım, pek beğendiler, "içtiğimiz en güzel yunan kahvesiydi" dediler. "boğazınıza dursun, zıkkım olsun pezevenkler" dedim gülümseyerek. serde diplomatlık var sonuçta.
    sanırım bir gün önce hacıoğlu'nda lahmacun yerken: "pizza, pizza diye dünyayı ele geçirdiğiniz yemeğin fikri aha işten bundan çalıntı, habarınız olsun eeey" demiş olmamın etkisi vardı yaptıkları bu talihsiz yorumda.

    ikinci yarıya geçtik.
    emre aşık ilk golü taktığında elemanlar biraz bozuldular "tesadüfiyaçço" gibi birşeyler dediler.
    "yarramiyeoo tesadüfiyaçço" dedim ben de. gol geleceğim diyordu sonuçta.
    güldük.
    ben daha çok güldüm ama.

    ardından, gerek hazırlanışıyla, gerek bitirilişiyle mükemmel bir gol olan ikinci galatasaray golü ümit karan'ın ayağından gelince ben hafif kontrolümü kaybedip alessandro'nun ensesine sağlam bir tane yerleştirmişim. "al sana tesadüfiyaçço dallameooo" diye de bağırmışım.

    derken maç bitti. italyanlar sanki maçın öncesinde benfica alır, benfica deşer, benfica mokoko yapar diyen kendileri değilmiş gibi nasıl bir yalakalık yarışına girdiler anlatamam. övgüler, hamaset kokan ifadeler havada uçuşuyor.

    ben ise gülümseyerek garsona "bize dört bardak soğuk su getir" diye seslendim. anlamadılar ama içtiler. afiyet olsun dedim. "sen niye içmiyorsun" diye sordular. güldüm. anlamadılar. anlamasınlar zaten.

    kısacası, benim için oldukça keyifli bir maç oldu. 1999-2000 döneminden beri görmediğim kadar ne yaptığını bilen bir galatasaray vardı sahada. bakın buraya yazıyorum, şükrü saraçoğlu'nda uefa kupası finali çok büyük bir hayal değil. bu gece oynadığı futbolla galatasaray'ın üzemeyeceği takım yok.

    olur da bu hayal gerçekleşirse ne yapıp edip mabedimize gidip galatasaray'ın başarısını alkışlamak üzere stattaki yerimi alacağım. umarım yanıma bir kaç tane italyan düşer. mehehehe.

    not : bu entarinin yazılması esnasında hiçbir italyan zarar görmemiştir. alessandro'nun ensesi kalın merak etmeyin.

  • yazmayın efendim, çok net söylüyorum yazmayın artık bu okulu. ağzı yanan birisi olarak söylüyorum yazmayın bu okulu. 4 sene önce ismine kanıp yazdım bu okulu, tabii daha neyle karşılaşacağımı da bilmiyordum, kan aldılar kan. hogwarts öğrencisine verir gazı, verir gazı; sonrasında sınavlarla,hocalarıyla (3'ün 1'inde profesör snape hele, dönemde geçen 5-10 kişi olur genelde) kan alır, kan. eşek gibi çalışıyorum, köpekler gibi, ancak 70 alıyorum ki 65 geçme notu oluyor. bir sürü gereksiz bilgi, elit okul ya. çoook idealistseniz uğrayın buraya. iş garantisi var demeyin. saf saf ''büyücü olucam ehe mehe.'', ''iyi para var hiç olmadı kötü büyüden korunma hocası olurum.'' falan demeyin sakın. ben de öyle dedim, şimdi çok pişmanım; ay temmuz son oldu, bizim okul ancak tatile girebildi. son kez söylüyorum, yazmayın arkadaşım bu okulu. gidin pdr yazın, ne bileyim kara elmas matematik'i yazın, gidin öğretmenlikleri yazın. sonra pişman olursunuz böyle.

  • kaptan june olarak da bilinen ingiliz çevreci june haimoff'un dalyan'da geçen hikayesi

    1922 yılında ingiltere'de dünyaya gelen june haimoff'un çocukluğu, babasının işlerinden mütevellit afrika'nın ve orta doğu'nun egzotik bölgelerinde geçer. zengin bir ailenin mensubu olan june ilerleyen yıllarda, daha doğrusu ikinci evliliğinin akabinde küçük bir tekne ile ege denizi'ne açılmaya karar verir ve bir süre yunanistan'da yaşar. zaman içerisinde akdeniz'deki seyahatleri esnasında köyceğiz'i ve dalyan'ı keşfeden june, iztuzu plajı'na hayran kalır. kendi tabiriyle iztuzu, ömründe gördüğü en güzel sahildir.

    iztuzu'da geçirdiği zaman zarfı içerisinde bölgedeki insanlardan aldığı bilgiler doğrultusunda caretta carettaların yumurtlama döneminde bu sahile geldiğini öğrenir ve geceleri elektriğin olmadığı bu karanlık ortamda kaplumbağaları yumurtlama mevsimlerinde gözetlemeye karar verir. gözlemleri esnasında carettalardan çok etkilenen june, araştırmalarını derinleştirmeye karar verir. carettalar üzerine yaptığı çalışmalar arttıkça june ile bu sevimli hayvanlar arasında duygusal bir bağ hasıl olur. 1986 yılına gelindiğinde june, iztuzu'ya yerleşmeye karar verir ve sahildeki bir barakada yaşamaya başlar. turgut özal'ın başbakanlığı döneminde bölgeye hotel yapılması gündeme gelince bizzat başbakana ulaşarak projenin iptal edilmesini sağlar.

    iztuzu bölgesinin doğal halinin korunarak, caretta carettaların varlıklarını sürdürebilmeleri için kaplumbağa vakfı'nı kuran june haimoff, çalışmalarından ötürü ingiltere kraliçesi 2. elizabeth tarafından britanya onur listesi ile onurlandırılır.

    2022 yılında koronavirüse yakalanan june haimoff kaldırıldığı hastanedeki tedavisinin ardından dalyan'daki evinde 23 nisan 2022'de organ yetmezliğinden yaşamını yitirir. vefatının akabinde çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığı tarafından bölgedeki kaya mezarların karşı kıyısına kaptan june anıtı dikilir. anıt, kara yaşamını sembolize eden dikey ve deniz yaşamını sembolize eden yatay formlardan oluşmaktadır. anıtın üst kısmında ise haimoff'un kabartma portresi yer alır. eserin alt kısmında caretta carettaların yumurtadan çıkmaları ve denize ulaşma serüvenlerinin tasvir edildiği minik kaplumbağa rölyefleri bulunur. denize ulaşabilen yavrular pozitif, ulaşamayanlar ise negatif formlar halinde sembolize edilmektedir.
    anıtın ön kısmında denize doğru yürüyüşünü temsil eden 3 boyutlu caretta caretta heykeli, arka yüzeyinde ise haimoff'un hayat hikayesi yer alır.