hesabın var mı? giriş yap

  • botw’da gıcık olduğum çoğu şey bu oyunda çözülmüş:

    - shrinelar: botw’daki shrineların çoğu anlamsız derecede zordu. youtube’dan bakmadan çözmek imkansızdı. totk’ta ise shrineların %70-80’i sorunsuz çözülebiliyor.

    - silah dayanıklılığı: fuse mekaniğiyle bunu biraz iyileştirmişler ancak hala yetersiz. özellikle master sword’un şarjı yine çok az gidiyor. yine de botw’a göre baya gelişme var.

    - harita: botw’daki çabuk sıkan haritaya kıyasla, gökyüzündeki adalar ve labirentlerle on numara olmuş. yer altı haritası da güzel, ancak çabuk sıkıyor.

    hikaye kısmı epey kısa bu arada, o sebeple oynayabildiğiniz kadar oynayıp sıkıldıktan sonra hikayeye başlamak en mantıklısı. özellikle yer altındaki bosslardan öldürebildiğiniz kadarını öldürün, sakladıkları sandıklardan inanılmaz itemlar çıkabiliyor.

    oyun botw’un görsel açıdan aynısı. fakat switch gibi bir konsola böyle bir açık dünya yaratılmışken farklı bir grafik kalitesi beklemek de anlamsız olurdu.

    sonuç olarak, botw’u oynayıp beğenmiş herkesi başından saatlerce kaldırtmayacak mükemmel bir zelda oyunu.

  • sayın simon bey ve ekibinin "iz bırakmamak için" saftirik averaj nordik kadınların kredi kartını kullanmak üzerine kurduğu dolandırıcılık hikayesini anlatan netflix yapımı.

    hikayedeki kritik detay özel jetler. özel jetler genellikle özel havacılık limanlarına inerler, güvenlik koridoru 2 metre falandır, valizler fazla didiklenmez, pasaport polisi pasaportunuz sahte mi diye evirip çevirip bakmaz, soru sormaz. hatta bazen, bazı ülkelerde vize bile sormaz, soruyormuş gibi yapar. bu avrupa da bile hemen hemen böyledir. sık özel jet kullanan biriyseniz xray'e bile girmezsiniz. ve en önemlisi özel jet pahalıdır. ciddi anlamda pahalıdır. bir hafta 8 kişilik bir özel jet kiralamanın 150.000 usd seviyesinde maliyeti vardır. maliyetine sizi uçurabilecek jeti olan birini bulmak da zordur..

    herifler 7/24 özel jetle avrupada fink atıyorlar, kaldıkları yerler, gittikleri mekanlarda harcadıklarıyla birlikte aylık minimum 750.000 usd masrafları var. bu para öyle 3-5 hatta 10 saftirik hatundan sömürülebilecek bir tutar değil.

    bence bu dolandırıcılığı sadece gezip tozmak daldan dala atlamak için yaptıklarını düşünmek çok naif. muhtemelen bir takım meta'ları taşıyorlar gittikleri yerlere. sürekli bir sevkiyat var. mykonos'a ne taşıdıklarını tahmin etmek zor değil mesela..

    peki neden cash harcamıyorlar da başkasının kredi kartını kullanıyorlar? çünkü adamların playground'u avrupa. türkiye'ye gelse cebinden bi tomar euro çıkarır istediği mekanda istediği parayı pataküte harcar. kimse de noluyo lan demez. ama avrupada bu işler biraz farklı, bazı ülkelerde, restoranlar 500euro banknotu nakit versen kabul etmiyor, hatta yavaş yavaş nakitten çıkmaya çalışan ülkeler var (bkz isveç). kısaca herifleri çok muhtemel interpol sürekli izlediği için iz bırakmamanın eğlenceli yolunu bulmuşlar. zira simon bey şu an özgür ve hiç de fakir bir hayat yaşamıyor, hatunlardan kazandığı serveti yiyor diye düşünmüyorsunuz herhalde..

    çoğunlukla nordik seçiyor çünkü kuzey avrupa ülkelerinde kredi geçmişi temiz göçmen olmayan vatandaş için bankadan ihtiyaç kredisi almak, kredi kartı limiti arttırmak diğer avrupa ülkelerine göre daha kolay. refah seviyesi de yüksek olduğu için en dipteki bile fazla zorlamadan, legal yollardan bir kaç ayda 250.000 euro limit açabilir. türkiye'de hatun ayıklasa max 10-15bin euro limit açar üstüne 1 milyonluk trip yer.

  • paketlerin üstüne öldürür süründürür yazmak uzun süredir sigara üreticilerinin hedef kitlesi olarak belirlediği yeni yetme gençler üzerinde hiçbir etki yaratmayacaktır. o yaşlarda ölüm çok uzak bir kavramdır. hızlı yaşa genç öl sloganını benimsemiş çocukların asiliklerini sergilemeleri için bir fırsat doğurmuştur yeni kampanya. elinde sigara öldürür yazan paketi ağzına dayayıp bir sigarayı dudağının kenarına sıkıştıran, tek eliyle açtığı zipposunun ateşine önce kısık gözlerle bakan, kafayı hafif yana eğip sigarasının ucunu ateşe yapıştırırken tek kaş havada karşısındaki kızı kesen veletleri şimdiden görür gibiyim.

    sen yaz o paketin üstüne "atlama tütüne, koyarım o g.tüne" diye bak bakalım alıyo mu bi daha.

  • kreş çocuğunuz varsa, veli grubu buna en tepe örnektir.
    zaten siksok bi dönemden geçiyorum, trollemeye başladım artık.

    kadın a- ben patates salatası getiririm.
    kadın b- börek de benden
    kadın c- o zaman keki ben yapayım.
    delfina - ya ben bişey mi kaçırdım?
    müdür- delfi hanımcım, haftaiçi çocuklarla anneler günü partisi yapmıştık ya hani. haftasonu da sadece annelerin katılacağı bi parti yapıcaz okulda.
    delfina -pek güzel. itfaiyeci kostümlü erkek striptizci de benden o halde. anneler gününü bi kez kutladık. bu da "anneysek ölmedik ya" günü olsun o zaman

    -grupta sessiz, serin rüzgarlar-
    *

  • bre zır cahiller, sadece geçen yıl 139.500 kişi türkiye'den yurt dışına gitmiş.

    bir de kalkmış diyor ki aldığım duyumlara göre puhaha nasıl oluyor lan o ? mesela her hafta dünyadaki göçmenlik kurumları alfabetik sırayla arayıp da "abi gözünüz aydın, bugün bizim burdan bir türk daha yola çıktı" mı diyor ya da haftalık excel dökümü mü atıyor ? *

    3 yıl önce yurt dışına taşındım. şayet ailem türkiye'de olmasa sanırım kolay kolay tatile falan da gitmem o derece.

    zorluklar kısmına gelecek olursak da;

    yemek gibi bir dert artık yok, avrupa'nın neredeyse her yerinde türkler ve türk yemekleri var. en fazla 1-2 saat yol gidersin sonunda o lahmacuna, dönere, pideye kafayı gömersin kardeşim.

    ırkçılık falan filan denmiş, elbette ülkesine göre oranı değişir ama türkiye'de sokak köpeği tarafından parçalanmaktan, samuray kılıçlı şizofren tarafından yolda doğranmaktan ya da avm'de kekonun birinden durduk yere suplex yiyip de sakat kalmaktan daha acı bir durum değil bu.

    özetle arkadaşlar; 10 kişilik arkadaş çevrenizin bir tanıdığının arkadaşının başına gelen bir olayı kitleleri etkileyen bir şeymiş gibi büyütmeyin. 10 binde 1'dir o. ha bir de siz her yurt dışı dediğinizde yukarıdaki gibi zırvalayanlar olacaktır direkt muhabbeti kesin ve dil öğrenmeye devam edin. dünya çok büyük ve insanca yaşamak herkesin hakkı.

  • hadesten taharet
    necasetten taharet
    setr-ü avret

    artık adam nasıl ezbetlettiyse, yok arkadaş unutamıyorum bu üçünü. hadi unutmayı da geçtim biri necasetten taharet dedimi anında yapıştırırım setr-ü avret'i, ölsem duraksamam. savunma mekanizması gibi oldu bende bu.

  • "kız aynı yolculukta 3 kez boş koltuğa oturup, 3 kez yaşlılara yer verdi. resmen sevap şov yapıyor şu an. tek yolculukta cenneti garantiledi."

  • donanım olarak yine güzel telefon da her anlamda çok boş bir kullanıcı kitlesi var. hayır bilmiyorsun bari kapa çeneni...

    4k ekran denmiş, 16 mp. yetmez denmiş, 64 bit işlemci olaydı denmiş, bilmem ne bilmem ne...

    birincisi mercimek kadar sensöre 16 mp. bile çok fazla... özellikle düşük ışıkta iso başarımı bakımından büyük dezavantaj yaratır. (bkz: noise) bu ebatlardaki uyduruk sensörler şartları zorlarsan 8-12 arasında olabilir ama daha fazlası üretici uzaylılarda destek alıp, yeni bir sensör teknolojisi geliştirmediyse zarardır. hayır bir de gerçekten ihtiyacın var mı 20 küsür megapixel'e? hayvani ebatlarda baskılar almıyorsan, ciddi crop'lar yapmıyorsan elbette yok ama maksat sayıca yüksek olsun, kağıt üzerinde fazla görünsün. çok daha önemli bir parametre olan sensör boyutunu sorsam hiçbiri cevap veremez ama...

    4k ekranı yok demiş adam... 4k olsa şahin gözleriyle aradaki farkı anlayacak çünkü... biz 47" üzeri tv için 4k iyi gider, lazım olur, bayağı işe yarar diye yazıyoruz çiziyoruz, adam 5" telefonda 4k istiyor. kaldı ki kulladığın uygulamaların çoğu yaklaşık olarak 720p'ye göre hazırlanmış, bunları daha yüksek çözünürlüklü ekranda kullanırsan bu durum yine senin zararına... ayrıca mevcut işlemciler 1080p ekranla bile yeni yeni başa çıkabilirlerken 4k istemek, performans sorunları sebebiyle ağlamayı istemek demek. 4k ekran istiyorsun da onu akıcı şekilde kullanabilecek mobil cpu ve gpu var mı?

    ha bu arada aynı adam telefon 4k video çekiyor diye seviniyor. ama evinde 4k monitörü, tv'si hiçbir haltı yok. ama onun için önemli olan 4k çekmesi. çekiyor mu? çekiyor bu kadar basit... adam yüzeysel. ayrıca telefonun çektiği video'nun bitrate'i sistem kaynaklarının kısıtlı olması nedeniyle düşük olur, gerçek 4k kalitesinin yakınından geçemezsin desem yine boş boş bakar yüzüme...

    64 bit olayına gelince... siz de haklısınız arkadaşlar play store 64 bit destekli uygulamalarla dolu ama yeterince hızlı kullanamıyorsunuz, çok mağdur oluyorsunuz. android sisteminde bu akımı başlatacak olan donanım üreticileri değil, bizzat google olmalıdır. sen istediğin kadar tek başına 64 bit, 128 bit, 256 bit işlemci kullan.

    işiniz gücünüz sayı yani... tek bildiğiniz de hangi sayının hangi sayıdan büyük olduğu... demek ki en azından ilkokula gitmişsiniz.

  • yerinde bir soru. alanına göre bu insanların kaynak kitap, konferans, dergi, deney malzemesi vb. ihtiyaçları oluyor ve kendi ceplerinden karşılıyorlar. bu masrafları ödeyen pek az okul var. bu sebeple 1850 liraya (düşünün ki istanbulda bunun 1000 lirası ev ve masraflarına gidecek) bilim için çalışmak kolay iş değil.

    edit: 1000 lira ev ve masraflarına gidecek demek kirası 1000 lira olan evde oturacak demek değil zeki arkadaşım.