hesabın var mı? giriş yap

  • açmayın! cidden açmayın sinirleriniz hoplamasın.

    zira şöyle bi cümle duydum uğur ışılak için "yaşadığımız yüzyılın en önemli halk ozanlarından biridir."

    işin yalakalığını, yağcılığını, samimiyetsizliğini geçtim. bu ayıptır ayıp! kim lan bu adam halk ozanı oluyor?

    pir sultan'ın, aşık veysel'in, yunus emre'nin, nesimi'nin, mahsuni'nin ve daha nicesinin hakkına gasptır bu.

    sarayda soytarılık yaparak halk ozanı olunmuyor!

  • gabriel garcia marquez'in vefatı sebebiyle resmi sitesinden mesaj yayınlayan kulüptür. gıpta ediyorum lan böyle kulüplere elimde değil. bizim hacıosmanoğlu'na "abi beşiktaş gabriel garcia marquez hakkında resmi siteden açıklama yapmış" desen "ilgilenmiyorlarsa koşun sivas almadan alın getirin" der muhtemelen.. vay amk..

  • sayın simon bey ve ekibinin "iz bırakmamak için" saftirik averaj nordik kadınların kredi kartını kullanmak üzerine kurduğu dolandırıcılık hikayesini anlatan netflix yapımı.

    hikayedeki kritik detay özel jetler. özel jetler genellikle özel havacılık limanlarına inerler, güvenlik koridoru 2 metre falandır, valizler fazla didiklenmez, pasaport polisi pasaportunuz sahte mi diye evirip çevirip bakmaz, soru sormaz. hatta bazen, bazı ülkelerde vize bile sormaz, soruyormuş gibi yapar. bu avrupa da bile hemen hemen böyledir. sık özel jet kullanan biriyseniz xray'e bile girmezsiniz. ve en önemlisi özel jet pahalıdır. ciddi anlamda pahalıdır. bir hafta 8 kişilik bir özel jet kiralamanın 150.000 usd seviyesinde maliyeti vardır. maliyetine sizi uçurabilecek jeti olan birini bulmak da zordur..

    herifler 7/24 özel jetle avrupada fink atıyorlar, kaldıkları yerler, gittikleri mekanlarda harcadıklarıyla birlikte aylık minimum 750.000 usd masrafları var. bu para öyle 3-5 hatta 10 saftirik hatundan sömürülebilecek bir tutar değil.

    bence bu dolandırıcılığı sadece gezip tozmak daldan dala atlamak için yaptıklarını düşünmek çok naif. muhtemelen bir takım meta'ları taşıyorlar gittikleri yerlere. sürekli bir sevkiyat var. mykonos'a ne taşıdıklarını tahmin etmek zor değil mesela..

    peki neden cash harcamıyorlar da başkasının kredi kartını kullanıyorlar? çünkü adamların playground'u avrupa. türkiye'ye gelse cebinden bi tomar euro çıkarır istediği mekanda istediği parayı pataküte harcar. kimse de noluyo lan demez. ama avrupada bu işler biraz farklı, bazı ülkelerde, restoranlar 500euro banknotu nakit versen kabul etmiyor, hatta yavaş yavaş nakitten çıkmaya çalışan ülkeler var (bkz isveç). kısaca herifleri çok muhtemel interpol sürekli izlediği için iz bırakmamanın eğlenceli yolunu bulmuşlar. zira simon bey şu an özgür ve hiç de fakir bir hayat yaşamıyor, hatunlardan kazandığı serveti yiyor diye düşünmüyorsunuz herhalde..

    çoğunlukla nordik seçiyor çünkü kuzey avrupa ülkelerinde kredi geçmişi temiz göçmen olmayan vatandaş için bankadan ihtiyaç kredisi almak, kredi kartı limiti arttırmak diğer avrupa ülkelerine göre daha kolay. refah seviyesi de yüksek olduğu için en dipteki bile fazla zorlamadan, legal yollardan bir kaç ayda 250.000 euro limit açabilir. türkiye'de hatun ayıklasa max 10-15bin euro limit açar üstüne 1 milyonluk trip yer.

  • acayip bir operasyondur.

    aralik 1989’da, amerika, general manuel noriega’yi tahtindan indirmek icin panama’yi isgal etti. amerikan askerleri panama’ya girer girmez, noriega ve yandaslari, vatikan elciligine sigindilar. vatikan elciligi panama topraklari icindeydi ama uluslararasi kanunlara gore amerikan askerlerinin, elcilik binasina girme gibi bir yetkileri yoktu. yemezdi! salak bush babasi en buyuk push, "oglum, siz gidin din minle ugrasin. niye diktatore ev sahipligi yapiyorsunuz. ne is?" gibisinden vatikan’a noriega'nin teslimi icin ricada bulundu ama herhangi bir sonuc alamadi. vatikan, "yaziktir, bize siginmis, veremeyiz" dedi, isi kapatmaya calisti!

    amerikan askerlerinin, en buyuk silahlari kullanmaktan baska caresi kalmamisti!

    amerikan askerleri nasil bir silah kullandi dersiniz?

    --- spoiler ---

    rock muzik!

    --- spoiler ---

    evet rock muzigini silah olarak kullandi amerikan askerleri.

    elcilik binasinin etrafina cok guclu hoparlörler getirildi. hoparlörlere guclu bir radyo baglandi ve radyo da amerikan askeri ussu’nun radyo istasyonuna cevrildi. radyonun sesi sonuna kadar acildi ve sirasiyla van halen’den panama, the clash’dan ı fought the law, guns n’ roses’dan welcome to the jungle ve jethro tull’dan too old to rock’n roll calinmaya baslandi. butun mahalle gumbur gumbur sallaniyordu. 3 gun boyunca, gece gunduz, muzik devam etti... kulaklari sagir edecek bir ses tonda.

    vatikan buyukelcisi, her boka karisan, kil tipli ve sorunlu komsu gibi aldi eline telefonu, george h. bush’u aradi. aralarinda “ooolum, manyak misin? kissana muzigin sesini. yarin ise gidecem” gibi bir diyalog yasandi. bush "efendilik bende kalsin, komsuluk bozulmasin" dedi herhalde ve muzik 3 gun sonra durdu. buyukelci “lan simdi bunlar yeniden baslar” korkusuyla, noriega’ya “sen git teslim ol lan” dedi.

    noriega, 3 aralik 1990 gunu amerikan askerlerine teslim oldu.

    simdi kissadan hisse kismi - velvet ındiegroundun sahibi koreli kardesim... al sen plaklari, git saray'a. sen yapman gerekeni anladin!

  • ben bu anıta bakınca, isviçreli muhafızları değil nietzsche'yi anımsıyorum.

    nietzsche, salomé'ye ilk evlilik teklifini, paul rée ile ileterek yapıyor ve reddediliyor.
    ancak daha sonra rée'nin de salomé'ye ilgisi olduğunu fark ediyor ve evlilik teklifini bizzat kendisi yapmaya karar veriyor.

    bu anıtın önünde salomé'ye evlilik teklifini yineliyor, ancak yine reddediliyor. sonrasında luzern'in aslanı gibi yaralı halde rapallo'ya giderek on günde böyle buyurdu zerdüşt'ün ilk bölümünü yazıyor.

    nietzsche'nin hayat öyküsü bana hep şunu düşündürür, sert söylemine karşın aslında çok naif ve kırılgan bir insan nietzsche. babasının aklını yitirerek ölümü, papaz babasının yerini doldurmak için teoloji okumak istemesi, annesi ve kızkardeşi ile çatışmalı ilişkisi, wagner gibi büyük bir elitizm meraklısının devrimci olabileceğini hayal edip düştüğü hayalkırıklığı, salome gibi bir kadının onunla evleneceğini düşünebilmesi aslında bu naifliğin, kırılganlığın izleri.

    belki bu yüzden luzern aslanı hep onu hatırlatır bana. was mich nicht umbringt, macht mich stärker bir saptama mıydı acaba yoksa kendine verdiği bir teselli mı diye düşünürüm. çünkü öldürmeyen tüm bu şeyler, onu güçlendirmek yerine delirmesine neden olmuştur maalesef. 1889'da torino'da, sokak ortasında sahibince acımasızca kırbaçlanan bir atın boynuna sarılıp, atın gözlerinin içine bakarak ağlamaya başlamış ve o noktadan sonra aklını yitirip hayatının son 11 yılını akıl hastanesinde geçirmiştir.

    hep düşünürüm, o gözlerde ne gördü diye.
    belki acı çeken o ata bakarken, kendinin ve insanlığın acılarını o gözlerde görmüştü, ve kırılgan zihni daha fazla dayanamayıp parçalara ayrılmıştı, kimbilir...

  • --- spoiler ---

    tanım: gündemde kalmak için mütevazı davranmak dışında kozu kalmamış ünlümsünün bir başka benzer yönde davranışı.

    --- spoiler ---

    bak seeen. haluk levent gibi bir efsane gündemde kalmak için mütevazı davranıyormuş. senin gibi bir beyinsizin dikkat çekmek için entry girmesi olmasın sakın o?

  • iyi niyetli ancak vizyonsuzluktan ölü doğan bir proje daha.

    istediğiniz kadar vatansız milletsiz ilan edin umrumda değil. bu proje dünyanın geldiği noktanın çoook uzağında duruyor. benim hep savunduğum bir şey var. bizim insanımıza ilk önce projelendirme öğretilmeli. bir ürün yapılacaksa harekete geçilmeden bu konuda neler yapılıyor bakması öğretilmeli.

    elin liseli çocuğu beyin dalgalarıyla hareket ettirilen kolu 3d yazıcı ile basıyorken bizde halen hareket sensörü kullanılıyorsa bu olacak iş değildir.

    eğer dünya hafiflik için karbon alaşım kullanıyorsa, parmak kontrolü için mikroservo motor kullanıyorsa, uyarım iletimi için direk sinir sistemini kullanıyorsa bizim bu devirde çıkıp bu ürünü yapay kol diye sunmamız acıklıdır. altı boş bir özgüvenin net göstergesidir.

    bunu üreten arkadaş gerçekten bu konuda işe yarayacak bir ürün ürettiğine inanmasa herhalde kameraların karşısına çıkmaz. demek ki yapılanları bilmiyor. demek ki amputasyon sonrası kullanılacak yeni nesil protezler için harcanan milyonlarca dolardan habersiz.

    arge bizim ülkemizde küçümsendikçe daha çok göreceğiz bu tarz ölü doğumları.
    arge sadece fikir üretimi değildir. teknik gerekliliklerin belirlenmesidir, araştırmadır, projedir, tasarımdır, fizibilitedir.

    bu konular ciddiye alınmadıkça bu ülkede erke dönergeci de bulunur, soğuk füzyon reaktörü de bulunur, evrim de çürütülür, kansere çare de bulunur. ancak sadece lafta yapılır bunlar.

    günümüzde bilim de mühendislik de çok ciddi ön çalışma gerektiren uzmanlık alanları. 500 yıl öncesindeki gibi aklına geleni üretmeye kalkarsan hüsrana uğrarsın.

    yapma demiyorum hobi olarak yap ama özgüvenini dizginle. ne ürettiğini araştır.

    https://www.youtube.com/watch?v=_qupnnroxvy