hesabın var mı? giriş yap

  • ziraat fakultesinden bi arkadasimin anlattigi olay:

    -cocuklar bakin bu bocegin adi blatica germanica
    -hocam nerden anliyosunuz ya..
    -cocuklar ayagindan tabiki, ayaklar cok onemlidir. sen soyle bakim bu bocegin cinsi ne?
    -hocam ben ne bilim, boyle sacma seymi olur nerden anlayim ben? ne alakasiz ders almisiz bilsek secmezdik, ne bocegi, ne ayagi?
    -cik disari sakin bi dahada dersime gelme!!
    cocuk tam disari cikarken hoca sorar:
    -senin adin ne?
    cocuk kapinin disindan ayagini sallar
    -ayagimdan tanisana pezevenk!

  • ergenlik yıllarımdan (ki hala çıkamadığım iddia edilir) bir eylem. ne zaman diş hekimine gitsem izlediğim reklamların etkisiyle muayenenin sonunda sorardım: "peki hangi diş macununu önerirsiniz? hangisini kullanmalıyım?"

    yanıt ne olurdu dersiniz dostlarım? aha söylüyorum: "farketmez". şu ana kadar bana en çok alaka gösteren diş hekiminden aldığım yorum da şuydu: "hepsi üç aşağı beş yukarı aynı, farketmez aslında... bir açıdan fırça macundan daha önemli". fırça macundan önemliyse ver misvakla sazımı düşeyim anadolu yollarına aşık gülabi gibi.

    şu duygusuzluğa bak, hepsi aynıymış, domatesleri elleye elleye seçen kadını azarlıyor sanki pazarda. lan peki ben reklamlardaki sevgiyi göremeyeceksem ne anladım dolgudan, ne anladım yirmilik çekiminden, diş taşı temizliğinden. bunu kullanmanızı öneriyorum desene, kolgeyt desene, yumurta çıkarsana ipana testi yapsana. duygusuz.

  • bu yaşlı kurt gündüzleri beylerbeyliği, geceleri de isyan eden bedevilerle vuruşmak için çete reisliği yapardı. napolyon akka kalesine dayandığında cezzar paşa'ya şöyle bir mektup yazar.

    "işte kalenin surları önüne geldim. ihtiyar bir adamın kalan birkaç günlük ömrünü almak bana birşey kazandırmaz. seninle savaşmak istemiyorum. benimle dost ol ve kaleyi bana teslim et."

    cezzar paşa'da mektubu şöyle cevaplar;

    "allah’a hamd olsun gücümüz yetiyor ve elimiz silah tutuyor. geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de küffar ile cenklerde geçiririz."

    napolyon bu cevabı aldıktan sonra yanındakilere "anlaşıldı, bu ihtiyar birkaç günümüzü heba edecek ama merak etmeyin, iki gün sonra şehrin ortasındayız." der ama 64 günlük kuşatmadan bir sonuç alamaz. kuşatma sırasında cezzar paşa'ya bir elçi daha gönderir ama şu cevabı alır. "devlet bizi bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı. ben cezzar ahmed paşa şehidlik mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem."

    bu cevaptan sonra iyice dellenen napolyon gece gündüz toplarla kaleyi dövdürür ama sonuç alamaz. sonra da geldiği gibi ülkesine döner.

  • atıp tutmanın haddi hududu yok memlekette.kanun çıkmış diyor adam yahu. ne kanunu hemşerim. avukatın üstü aranır diye bir kanun falan çıkmadı. avukatın üstü aranmaz diye bir kanun varken reis aranacak dedi olay bu. ha sen reisin her dediğini kanun biliyorsan o da senin problemin

  • "lüks araçların yüksek vergilerinden yakınan öğrenciler cumhurbaşkanı abdullah gül ile görüştü. bu sırada dışarıda eylem yapan öğrencilerle ilgili konuşan cumhurbaşkanı; 'kim bu fakirler yahu!' dedi"

    editorial: gelen yoğun mesaj sonucu, bakanlar kurulu kararıyla son cümle değişmiştir.

  • ciroya bakarak yatırım yapılıyor, adamlar da bug'ını bulmuş işin, bakkal dükkanını dijitale uyarlayalım, 1 liraya alırım, 1 liraya satarım, maksat ciro artsın. geri kalan masrafı da yatırımcıdan çıkartırız zaten, harika business plan, pandemi olmasa çoktan ufalmıştı, şansları yaver gitti, hype oldular. yatırımcılar da ayrı çakal, kusura bakmayın, hype olan bir şeye giriyor, hype bitmeden hissesini başkasına satıp/çakıp çıkıyor.

    pandemi öncesinde de aynısını savunuyordum, yine aynısını savunuyorum. hem insan eforu açısından, hem global ısınma açısından, nereden bakarsanız bakın inanılmaz gereksiz bir iş bu. gece vakti ilaç ihtiyacın olsa tırım tırım eczane arıyorsun ama dondurma istediğinde birisi kapına kadar geliyor.

    amerika'da şehir merkezi dışında yaşayan insanların çoğu markete/bakkala onlarca km uzaklıkta yaşıyorlar ve haftalık/aylık planlamalar ile alışverişlerini yapıyorlar. bizim nasıl bir satın alım gücümüz var ki böyle bir ayağa hizmet peşindeyiz.
    (bkz: ayranı yok içmeye taht-ı revanla gider sıçmaya)

    ekleme :
    ben de bir girişimciyim, sektörde tanışmadığım mentor, görüşmediğim vc kalmadı.

    kripto para kovalayanlardan farkları yok. yatırım alan firmaları ölümüne zorluyorlar kendi paralarını katlamak için. unicorn çıkartır mıyız? decacorn çıkartır mıyız? derdindeler tamamen.

    sürdürülebilirlik umurlarında bile değil. hangi yaraya derman oluyoruz, doğaya nasıl bir etki yapıyoruz umurlarında bile değil.

    konuşunca da unorthodox oluyorum işte. hepiniz çok iyi biliyorsanız bu işi, açın etohum sitesini, 10 sene önceden başlayıp yatırım alan firmalara bakın kardeşim, at gibi koşturmasanız çoğu işletme ayakta kalırdı, yatırım alanların hemen hemen hepsi uçuk hedeflerinizi tutturamayıp kapattılar.

    mütevazi ve sürdürülebilir bir büyüme amaçlayan hedefler koyunca da küçümseniyorsunuz sektörde maalesef.

    neyse daha çok şey yazarım da, şimdilik yeterli.

  • is gorusmelerinin banko sorusudur, muhakkak cikar.

    rakam olarak degil "bu isi gercekten istedigim icin buradayim, maas olarak beni tatmin edecek bir sey teklif edeceginizi dusunuyorum" tarzi bir cevap vermenizi beklerler.

    rakam olarak cevap verince de "firmamizda calismayi maas icin mi istiyorsunuz" derler bir de. yok anasini satayim spor olsun diye calisacagim. para icin calismak ayip mi? kari mi satiyosunuz firmada?

  • bi keresinde kendi cep telefonumun üzerine yatmışım tabi farketmemişim, o da son aranan numara olan evin numarasını aramış, gittim açtım ev telefonunu hiç ses gelmedi ben de sapıktır diyip bi güzel küfrettim, sonra girsin ibneye diye telefonu açık bıraktım unutmuşum öle, yarım saat sonra bi arkadaşı cep telefonundan aramak için telefona baktığımda acı gerçeği öğrendim kendimden tiskindim...

    edit: yeni nesile açıklama yapma gereği hasıl olmuş. o yıllarda telefonlar tuşlu ve cep telefonundan ev telefonunu aramanın dakikası bir kaç milyon. öyle paket maket de alamıyorsun.

  • "kokain çekmiş gibi havlamak" nasıl olur bilmiyorum ama havlamaktan ziyade kükreyen köpek cinsi.

    (bkz: beyaz ölüm meleği)
    olarak bilinir.

    avcı bir köpektir. özellikle domuz avında kullanılır ve oldukça başarılıdır. uzun boylu ve atletik bir köpektir. erken yaşta sosyallestirilmesi koşuluyla aile yaşamına uygundur ancak tüm hareketli köpekler için koşul olan bahçeli ev dogo içinde gereklidir.

    zor yasam şartlarına dayanır. bekçilik ve koruma özelliği yüksektir ayrıca bebekken küçük bir beyaz ayi gibi gözükür çok şirin olur. sahibine aşırı bağlı ve kıskanç bir köpektir.

  • trabzon idmanı ders bir:

    bugün trabzonspor idmanına getirilen vuvuzela antremana giren futbolcuların elinden ve çalma girişimden geçtikten sonra sahaya en son giren şenol güneş'in eline gelir.

    - vuvuzela'yı hocaya veren görevli; içi boş bunun hocam
    - şenol güneş; olur mu. içinde bağımsızlık var, özgürlük var bunun..

  • sevgilisinden yeni ayrılan bir kız arkadaş:

    " bööle de açaydım bacaklarımı, gitme diyeydim !!!! "

  • jüpiter'dir. hayvani çekim gücü sayesinde dünya istikametine doğru gelmekte olan binlerce asteroid, meteor vb gök çöpünü ya ivme kazandırarak sistem dışına fırlatır, ya da içine alıp atmosferine katar. kardeşini koruyan bir abi gibidir anlayacağınız. ayrıca ameliyat iziymişçesine duran lekesi kendisini pek karizmatik yapar.