ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ece temelkuran
-
o ağlayıp hiç susmayan bebe kürt çocuğu olaydı, empatinin dibinie vurup, demagojinin kaymağını yapıp, hepimizin yüreklerini dağlayabilecek performansa sahip, yazar.
%37.5 sgk kesintisinden haberi olmayan millet
-
ön edit: kendi maaşından ne kesildiğini ve patronuna olan maliyetini görmek istersen lütfen seni bu linke alalım. brütten nete ya da netten brüte maaşına bakabilirsin. %5 indirim ve işveren maliyeti butonlarını değiştirebilirsin.
bizim türk milletidir.
bu durum devletin işçi maaşı üzerinden işçiyi resmen sömürmesidir.
bir işçinin brüt maaşı üzerinden %22,5 işveren adına, %15 işçi adına kesinti yapılır ve devlete ödenir. bir örnek verelim.
5.000 lira brüt maaşı olan işçiden 1,125 lira sgk primi işveren payı olarak hesaplanır. 750 tl de işçi payı olarak hesaplanır. ikisi toplanır, ay sonunda devlete ödenir. yani 5.000 brüt maaşı olan kişiden devletin sgk geliri 1.875 tl'dir. (ayrıca brüt 5000 diye yalan etiket var, devlet kendi payını da hesaplayıp alıyor, yani esasen 5.000 brüt bu örnekte 6.125 haline geliyor gizlice)
bitmedi, işçiden kesilen sgk kesintisi olan 750 düşülmüş halinden bir de vergi hesaplanır. yani 4.250 tl üzerinden bir de vergi keserler. bu vergi başlangıçta %15 olmak üzere yıl sonunda aldığın maaşa göre %40'lara varır. hadi diyelim hep %15 ödedin. 637,5 tl de vergi kesilir maaşından.
yani devlete giden toplam 2.500 küsur para. senin eline geçen de 3500 dür. devlet neredeyse senin kadar para kazanır senin maaşından daha eline geçmeden.
bununla biter mi? hayır tabi ki..
o harcayacağın 3.500 lira sana kalan tutardan yaptığın her harcamadan %1, 8 ve 18 kdv alır. ötv alır, emlak vergisi alır, motorlu taşıt vergisi alır. yani dostum, 5000 lira maaşından aslında sana 1500-2000 lira kalırsa öp ve başına koy. yılbaşı geldiğinde sana yaptığı zam aslında kendine yaptığı zamdır. çünkü kendi vergi gelirlerinden asla ödün vermez bu devlet.
bu arada bu maaş üzerinden alınan vergiler bildiğim kadarıyla devletin en büyük gelir kalemini oluşturuyor. bir asgari ücretli gibi düzenli vergi ödemeyen binlerce işletme, ortalama maaşlı biri kadar vergi ödemeyen binlerce fabrika var.
aşağıda kadrolu müptezel nickli biri var. kafası tam basmamış. devlet senin maaşın üzerinden sgk yı hesaplar, yarısını senden, yarısını patronundan alır. bunun neyini anlamadın da 3500+2500=5000 yazıp 50 iq seviyenle dalga geçmeye çalışıyorsun. a benim kardeşim, işvereninden o parayı kesmeseydi işveren o parayı sana vermeyecek miydi? senin patrona maaliyetin bu örnekte 6.125 tl + damga vergisi olur. yani seninle ilgili patronundan 5000 çıkmıyor direkt. sgk işveren payı da patronun için bir maliyet.
edit: agi ve damga vergisi ve teşvikleri unutmadım arkadaşlar. hatırlatmalar için sağolun ama tabloyu ana hatlarıyla ortaya koydum. detaylara inersek ücret hesaplama platformu gibi olacak burası. benim 12.000 lira maaşımdan bana 286 tl agi'yi geri verse ne olur vermese ne olur. problem o değil, problem maaşımızın sadece 1/4 ünü kendimize ayırabilmemiz. devlet resmen mafya gibi neredeyse hepsini elimizden alıyor.
debe editi: (bkz: tecavuzculere normal vatandasin bakmasi)
supernatural'ın türkiye versiyonu
-
dean'in namazı yanlış kıldıran imamı döveceği, sam'in lavaboda ayak yıkayacağı bir dizi olacaktır.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: metroda gördüğüm yeniçeri askeri capsli
entry: acayip bakıyo piçler. fena tırstım
(otostopcu musunuz ne ayak lan, 01.01.2015 19:13)
edit: kurbağa olan caps düzeltildi.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: fatih tekke deki inanılmaz mantık hatası
entry : piçler fatih tekke diyo ama iki tane k var lan. şaşkınlık içerisindeyim amk
yeni başlayanlar için metrobüs
-
kapı açılmak üzereyken yanınızda duran teyzeye acıyıp "bekleyeyim de yol vereyim" demeyin, o sizi zaten ezip geçecektir. skill level'ı 100'dür kendisinin, sizden tecrübelidir. metrobüste acıma yoktur. herkes kendi başınadır.
26 şubat 2017 berceste rezaleti
-
okuması zevkli, akıcı ve akılda kalıcı bir rezalet. 7/10
sürekli geçtiğim bir güzergah olduğu için unutmam da mümkün değil artık.
yol üstü tesisleri zaten amaç olarak "tuttuğunu öp" prensibiyle çalışırlar, uğrayanların yüzde 90'ı bir daha uğramadığı için çirkeflikte ve geçirmede sınır tanımazlar.
açık büfe de yapısı gereği sadece alana aittir, bir çatal da alsan doyasıya geçirme hakları var bu doğru. ama bunu kötüye kullanmadığın sürece dünyanın her yerinde açık büfeye ucundan salça olmaya göz yumulur. hatta çoğu yerde itibar adına istismar edilmesine ses çıkarılmaz. normal bir yerde tek kişi açık büfe alır diğeri menemen bir başkası tost bir diğeri de sucuklu yumurta ama karışık yerler ve sıkıntı olmaz. ama buradaki nüans masadaki herkesin çorbada tuzu olmasıdır ki örneğimizde de olay böyle.
ben olsam ücreti ödemez, müdürü çağırırdım. müdür de olayı çözmezse,"madem ödüyorum ben de yerim" diyerek tüm açık büfeyi talan eder, 2-3 günlük yemeğimi o anda yer, hatta ekmek arası yolluk bile yapardım kendime. arkadaş aşırı kibarmış.
türkiye'nin las vegas'ı olabilecek şehir
-
ülkeye doviz girişini sağlayabilecek şahane bir fikir!
konya’da yaşanan konya’da kalır.
why are some turks are so ungrateful
-
"be" fiilini bir cümlede iki kez kullanacak ingiliz arkadaşı bize göstermiş olaydır.
doğrusu için:
(bkz: why are some stories so cool)
pazarlamacıların okuması gereken kitaplar
-
pazarlamacıların okuması gereken kitaplar sadece pazarlama disiplinine ait olmamalıdır. iyi bir pazarlamacının önce insanı, sonra toplumu, akabinde toplumun hikayelerini / edebiyatını iyi anlaması gerekir ki akabinde bu baz üzerine doğru bir şekilde pazarlama bilgisini entegre edebilsin.
okuma listesinin akışı psikoloji, sosyoloji, antropoloji, edebiyat, hikaye ve pazarlama şeklinde olduğu takdirde daha verimli olur.
(bkz: psikoloji)
sigmund freud, ben ve ıd
sigmund freud, uygarlığın huzursuzluğu
nicholas epley, mindwise
sheena ıyengar, the art of choosing
dan ariely, predictably ırrational
daniel pink, drive
kaiser fung, numbers rule your world
charles duhigg, the power of habit
mihaly csikszentmihalyi, flow: the psychology of optimal experience
(bkz: sosyoloji)
jean baudrillard, tüketim toplumu
jean baudrillard, simülakrlar ve simülasyon
cemil meriç, bu ülke
guy debord, gösteri toplumu
peyami safa, doğu batı sentezi
jean m. twenge, ben nesli
douglas holt – douglas cameron, cultural strategy
paul adams, grouped
(bkz: antropoloji)
franz boas, antropoloji ve modern yaşam
r.b. edgerton, hasta toplumlar
levi strauss, ırk, tarih ve kültür
levi strauss, modern dünyanın sorunları karşısında antropoloji
philip k. bock, insan davranışının kültürel temelleri psikolojik antropoloji
richard dawkins, the selfish gene
carl jung, man and his symbols
ruth benedict, patterns of culture
(bkz: edebiyat)
hakan günday, malafa
peyami safa, fatih harbiye
george orwell, 1984
halit ziya uşaklıgil, aşk-u memnu
dostoevsky, karamazov kardeşler
steinbeck, fareler ve insanlar
ahmet hamdi tanpınar, saatleri ayarlama enstitüsü
(bkz: hikaye)
robert mckee, öykü
joseph campbell, kahramanın sonsuz yolculuğu
joseph campbell, the hero with a thousand faces
jonathan gottschall, the storytelling animal
(bkz: pazarlama)
philip kotler, kevin lane keller – pazarlama yönetimi
philip kotler, hermawan kartajaya, ıwan setiawan, pazarlama 4.0
gerald zaltman, pazarlama metaforları
david zweig, ınvisibles
richard p. rumelt, good strategy bad strategy
martin lindstrom, buy.logy
emanuel rosen, the anatomy of buzz
al ries & jack trout, positioning
chris anderson, the long tail
malcolm gladwell, the tipping point
malcolm gladwell, david and goliath
seth godin, tribes
danilo zanna
-
acun ile çalışan çoğu kişinin aile düzeninin bozulması ve boşanmaları tesadüf olabilir mi?