hesabın var mı? giriş yap

  • en azından tepkisini belirtip faturasını göstermiş, ne kadar yakıp yakmadığı bizi ilgilendirmez. kafasını kuma gömse daha mı iyi olacaktı?

    keşke herkes bu şekilde duyarlı olsa..

  • $u ana kadar ya$amak istedigi hicbir guzelligi ya$ayamami$ ama ya$amayi cok fazla isteyen insanlardir.

    ilk el tutu$malar, ilk opucuk, ilk heyecan gibi $eylerin hicbirini yapamami$ olup ve her girdigi ortamda bunlari saklama cabasi icinde olurlar.

    ili$kiler hakkinda bir konu acildiginda, hayattan soguyan, hicbir soruya cevap vermeyen veya hemen konuyu degistiren insanlardir.

    ya$in gitgide ilerlediginin farkinda olup, 'acaba' sorusu kafalarindan hic silinmeyen insanlardir.
    "acaba benim hic sevgilim olmayacak mı?"
    sonra kendi kendilerine kızar bu tipler, sen caba gostermiyorsun ki, nasıl sevgilin olsun diye kendi kendilerini yiyip bitirirler. yine kısır dongu ba$lar.

    her$eyden cekinen, haftasonlari ben neden di$ari cikmiyom, neden benimde gezecek bir arkada$im yok, sevgilim yok diye kendine i$kence ederler.

    birde di$arda gordukleri sevgilileri ozenirler, niye beni bu kadar cok seven bir insan olmadi diye, ama yine bilgisayari ile tek ba$ina kalir, yalnizligi dinler ve depresif haller ba$lar.

  • yahu fanatizm gözleri yine kör etmiş. fenerbahcenin hometownu olan kadıköyün belediyesi maç sebebiyle trafik sorununa dikkat çekmek istemiş. yok kadiköyde gsliler yaşamıyor muymuş yok oy filân yokmuş. cus artık ya.

    neyin fanatizmi yapacağına şaşırır olmuş insanlar. bi relax bi sakin. kizacaginiza oturun yoga filân yapın bi ruhunuz dinlensin

  • türkiye'de gerçekleşmekte olan durum. kapalı alanda sigara yasağı olmasına rağmen, istisnalar hariç, neredeyse bütün meyhanelerde sigara içilmesine müsaade ediliyor. ne bakanlık, ne vatandaş, ne polis kimse müdahale etmiyor. bu konuda herkes başını kuma gömmüş durumda.

    olan benim gibi sigaradan hazzetmeyen insanlara oluyor. şimdi bi kaç sığ arkadaşın “madem sigaradan hazzetmiyosun niye meyhaneneye gidiyosun” diye yorum yapacağına adım gibi eminim. içki içiyorum diye sigara içmek ya da sigara dumanına maruz kalmak zorunda mıyım? ayrıca kurallara uyup mekanında sigara içirtmeyen meyhanelerin suçu ne? kurallara uymak mı?

    artık bu konu hakkında birileri harekete geçmeli. çünkü üç maymunu oynamaktan ben kendi adıma yoruldum. kapalı alanda sigara içirten meyhaneler alenen suç işliyor ve cezasız kalıyolar. toplum sağlığı için bunun önüne geçilmesi lazım.

    edit: başlığı altında yazılanlara görünce bu ülkeden bi bok olmayacağını anlıyosun. adama kapalı alanda sigara içmek yasak diyosun, toplum sağlığına zarar veriyosun diyosun, gelişmiş bir toplumda yasalara uyulması gerekir diyosun, adam "meyhanede sigara içmek benim keyfim yeaaaaa, karışmayın bi keyfimize de, sigara içmiyosan gelme meyhaneye" diye sığ bi cevap veriyo.

    o zaman ülkede herkes keyfine göre hareket etsin. mesela sen insanlara tokat atmaktan mı hoşlanıyosun, git sokakta gördüğün herkese tokat at. sonuçta bu senin keyfin. başkalarının sağlığı senin umrunda değil. neden böyle yapıyosun diyenlere de "bu benim keyfim yeaaaa, sen de sokağa çıkma o zaman" diye cevap ver, konu kapansın.

    sonuç olarak laftan anlayan dostlarıma anlatmak istediğim şu, kapalı alanlarda sigara içilmesi yasak. yasa diyorum yasa. yasaları keyfine göre delemezsin. delersen işte o da senin yıllardır eleştirdiğin sistemin çocuklarından bi farkın olmadığını gösterir bu. ha yarın yasa değişir, meyhanelerde sigara içilmesi serbest bırakılır o zaman saygı gösterilir tabi ki bu duruma. biz de ona göre meyhaneye gider ya da gitmeyiz. olay bu.

    debe editi: bu entryimin debeye girmesine çok sevindim. ilk başta başlığa girilen entryleri görünce insanların kural tanımaz düşünceleri beni üzmüştü. ama sonrasında düşüncemi destekleyenleri görmek ve çoğunlukta olduklarını anlamak iyi geldi. demek ki hâlâ ülkede yasaların korunması, uyulması gerektiğinin bilincinde olan, toplumun yararını gözeten bi çoğunluk var. ayrıca sigara içtiği halde empati yapan dostlarıma da teşekkür ederim. iyi pazarlar herkese.

  • 12 sayfa entry'i okumama rağmen şu sonuca varmış bulunuyorum.

    yaklaşık %70'lik bir kısım kafese konan maymunlar(bkz: organizasyonel şartlanma) deneyinde olduğu üzere, bilmeden soru soranlara saldırıyor.

    %20'lik bir kısım biliyor ancak biraz uzun ya da fazla terimsel yazdığından anlatamıyor.

    %5'lik kısım halen iyi niyetle anlamadığını belirtiyor

    %5'lik kısım iyi sade bir şekilde anlatmayı başarıyor.

    ben de son %5'lik kısımda olmayı umut ederek mümkün oldukça kısa bir şekilde size anlatmaya çalışacağım.

    türk lirası convertible yani uluslarası piyasada değişime konu olabilecek bir para birimi değildir. yani biz paramızı sadece ülkemizde kullanırız. ve ancak ülkemizdeki usd ve euro gibi paraları tl ile satın alabiliriz.
    ülkemizdeki yabancı para stoğu da sınırlı olduğundan, biz para basıp döviz talebi yarattıkça paramız döviz karşısında değersizleşecektir. böylece borçlarımızı ödemek için para basmak yeterli olmayacaktır.

    bu yüzden, turizm ve ihracat gibi, yurda döviz girişi sağlayan işlemler teşvik edilmektedir.

  • bomboş bir sürü kelime bir araya getirilip entry girilmiş ne güzel.

    kimi pahalı diyor çamur atıyor,
    kimi mısırözü ile kıyaslıyor,
    yok donarmış donmazmış,
    kimi para yoksa alma diyor.

    arada nadir doğru bilgi de mevcut.

    şenlik yeri maşallah.

    öncelikle yukarılarda bir yerlerde beni yaran bir entry vardı, ağacın ekilemeyeceğini, ağacın dikildiğini bilmeyen adamlar zeytin konusunda ahkam kesiyor. fidanı olan şey dikilir, tohumu olan şey ekilir. zeytin ekmek diye bir eylem icat edilmedi henüz sevgili bomboş kardeş.

    şimdi sulanır sulanmaz, bu yetiştirici arasında da bir tartışma konusu, ama zeytinin sulanması rekolteyi etkiler. zeytinin sulanması gereken dönem haziran-eylül arasıdır. 25-30 günde bir sulama yeterlidir, fazlası meyvesini büyütse de yağın kalitesini düşürür ve zeytinin tadını kaçırır. yılda toru topu sulanacağı 3 bilemedin 4 kere. zeytin öyle mısır, yonca, çeltik sular gibi suya boğulmaz. normal iklim şartlarında yağmur suyu yeterlidir.

    ama işte sıkıntı burada, muğla'ya yazın 4 ay damla düşmedi. biz normalde sulama yapmıyoruz hiç, en kötü 100 kilo zeytin veren ağaç çok kurak geçen yaz sebebiyle meyveye dönemeden küstü.

    erişkin, yani 20-50 yaşında bir zeytin ağacı ortalama türüne ve iklime göre 30-90 kilo zeytin verir. ağacın sürgünü düzgün yönetildiyse ve budaması, gübresi, sinek ilacı düzgün atıldıysa 400, 500 kilo zeytin bile verir. ama türkiye'de zeytinlik, zeytin bahçesi kültürü çok yerleşik değil. kendi kendine büyüdüğü ve dayanklı olduğu için zeytinlikler genelde bakımsız kendi halinde takılan dağ başında yerler. türkiye'de sanırım rekor ağaç başına 850 kilo gibi bir şey. çıkan yağ ne kadar kaliteli tartışılır ama bir şekilde sofralık zeytini alırsınız.

    bu sene dalda meyve yok. muğla'da geçen senenin yağı fiyatlanıyor, 225 liradan aşağı sofraya koyacağım yağ yok. bu sene 275 liradan aşağı yağ satmayacağız.

    1-2 litre kilitli kapak teneke üreten 2-3 tane yer var, anlaşmış gibi hayvani zamlar yaptılar tenekeye. sıkıp sallamak kolay, buradan bakın teneke fiyatına.

    hesabı çok karışık ama yukarıdaki fiyatı biz yevmiye, sıkım komisyonu, gitti geldisi, tenekesi filan hesaplayınca elde ediyoruz. yağın litresi bize 180 liraya gelecek daldaki meyveye bakarsak. sıkımdan sonra belli olur tabi ama tecrübeye istinaden tahmin yürütüyorum. 1 kilo yağ, 1,09 litre filan gelir. buradaki fark üreticinin karıdır.

    zeytinyağı alırken kilo, maliyeti hesaplanıp satılırken litre olarak alınır. ahkam kesenler söylemez tabi bunu size.

    1 yevmiyeci çok tecrübeliyse ve ağaç boyunda budanıp dal aralıkları korunabildiyse günde 2 ağacı zor toplar elle. en hatırınız geçen adamı günlük 500 liradan aşağı çalıştıramazsınız, 2 ağacı toplarsa öp başına koy. sopayla ağaç dövmekten ve tırmıklamaktan bahsetmiyorum. meyveyi hırpalayan her şey kaliteyi düşürür. 500 liraya hadi ağaç başı iyimser rakam 60 kilo de, 2 toplamadı 1.5 topladı, ki genelde anca bu iş çıkar, 90 kilo zeytin toplattırsan, kaba hesap yüzde 15-18 yağ desek, 13-16 kilo yağ çıkartırsın. daha ağaç, gübre, sulama, yol, sıkma hariç 500 lira gitti. litre başına 36 lira sadece işçilik verdin.

    çıkan yağın yüzde 10'unu fabrika alır. yani senin 13-16 kilo yağ, eline 11-14 olarak geçer. kilosu geldi 45'e, sadece toplattırması.

    yılda iki kez, toplamda ağaç durumuna göre 10, hatta 15kg npk, 11-15-15, kaba tabirle 3-15 denen gübreden vermeniz lazım. çuvalı 50kg, çuval fiyatı yerine göre çok değişken olmakla birlikte perakendede ortalama 1500 lira.

    gübreyi kendimiz attık, ağaç başına 450-500 lira gübre, etti mi sana bir 40-45 lira daha. büyük zeytinliklere de kendi başınıza gübre atmanız haftalar sürer. buna da işçi tutacaksınız. gübrelemenin maliyeti belki iki katını bulacak. 80 lira diyelim hadi.

    80'e gübreleme, 35-40'a toplatma, 9-10 lirayı da komisyona verdin, maliyet 130.

    budama içinde yevmiyeci bulacaksın, maliyet 170.

    diğer maliyetler de, hadi 10-15 koy. daha fiş fatura muhasebe yok meydanda bu ayrı konu. allahtan kargoya karışmıyoruz.

    bizim hesabımızda göre,

    180 lira yevmiye, nakliye, sıkım, ambalajın kargosu vs,
    31 lira 2 litre teneke,
    21 lira 1 litre teneke,

    yağın litresi 2 litrelikte 196,5 liraya, 1 litrelikte 201 liraya geliyor. 1 sene beklenen bir ürünün üzerine 10 lira koyarak satılmasını beklemiyorsunuz herhalde. şimdi tabi daha ürün girmedi sıkıma, belki maliyet daha yüksek olacak bilmiyoruz. geçen senenin ürünü de bitti, kalan inan 20 litre yağ, kendi anamıza babamıza bile vermiyoruz bir aksilik olurda yağsız kalırız diye.

    yine bu hesaba, yok yılı, don yiyen, ölen ağaç eklenmedi. yıl boyunca ağaca 1000 lira masraf ediyorsun, hastattan sonra budama, ilkbaharda ilk gübre, hop kış geri geliyor ağaç don yiyor meyve ölüyor. 1000 lira zarardasın ta kasım-aralıkta alacağın üründe.

    tabi süper kalite yağı 90 liraya üreten, bizim beceremediğimizi iddia eden süper çiftçiler çıkar. peşinen, hassiktirin oradan.

    edit: şunu da ekleyeyim, cahil adam, ihtiyacı olmaya köylü ile çalışmak zor. 1 litrede 70-75 lira kazanacağım diye yıl boyu 3-4 kere yevmiyeci kovalamak insanı bezdiriyor bunu da bilin.

    tabi birde zeytinliğin babanızdan dedenizden kaldığını farzediyoruz.

    edit 2: sağolun epey insan okumuş çok soru geliyor. en çok gelen soru 100 liraya yağ var alayım mı şeklinde, piyasanın anormal derecede altında, kalitesiz veyahut karıştırılmış yağ için bizim buralarda mazot tabiri kullanılıyor.

    tadına bakın, kokusuna bakın. evet bir şekilde bir yağdır, belki yenir, problemi de yoktur ama saf zeytinyağı olduğunu sanmıyorum. en iyi ihtimalle küflü çürük mahsülden sıktırılmıştır. yada pamuk, mısırözü, ayçüçek gibi daha ucuz yağlar karıştırılmıştır. özellikle pamuk yağını farketmesi zor. şu anda 200 liranın altındaki her fiyat şüpheli.

    diğer büyük sıkıntı, mahsülü kısa sürede hasat edip ezilmeden, beklemeden sıkıma sokmak. biz 24-36 saat gibi bir sürede daldan sıkıma sokmayı hedefliyoruz hep. 2-3 günü geçti mi sıkıntı. yağın en aromatik kısmını kaybetmeye başlıyorsunuz, kalan ürün asitlenmeye başlıyor, daneler eziliyor, küflenmeye başlıyor. bu sürenin aslında aynı gün, hatta 4-6 saat gibi olması lazım ama tesisimiz yok, mecbur sıra bekliyoruz. ve 600-700, 1500-2000 dönüm butik, sadece zeytinyağı çalışan üreticiler var, bunlar tüm yevmiyeci ve tesisleri önden kapatıyor.

    edit 3: kalite genelde bir sürü kriteri olsa da oleik asit üzerinden dizem olarak ölçülür. zeytinyağının içerisindeki asit miktarı ne kadar düşükse yağ o kadar kaliteli sayılabilir. dediğim gibi bu üstünkörü bir kriter tabi. genel kabul gören, 1.0 dizem altının nispeten kaliteli yağ olduğudur.

    hasat sonrası dane olarak az bekleme,
    sıkım esnasında sıcaklığın 30 dereceye geçmemesi,
    yağın sıkım sonrası ısı ve güneş ışığına maruz kalmaması,

    dizemi etkiler. tabi ağacın türü ve bakımı da çok önemli.

    soğuk sıkım denen şey aslında sıkım esnasında hamur haline gelen zeytinin sıcaklığı. sıcaklık düşük olduğu için kimyasal reaksiyonu yavaşlatıyorsunuz, aromayı koruyorsunuz. normalde hızlı sıkım olması için, hamurun içinden yağ daha hızlı ayrışsın ve hamur makina içinde akışkanlığını korusun diye 45-60 dereceye kadar ısıtılır. bu da kaliteyi düşürüyor ama üretimi hızlandırıyor.

    edit 4: gıda fiyatlarının genel olarak arkasında ne var, en azından üretici neler yaşıyor biraz daha fikriniz olsun, arada faydalı bilgiler de var.

    süt üzerine

    tarımda glifosat kullanımı

    karpuz nasıl seçilir

    dünyanın en güzel yoğurdu, koyun sütü

    lacaune koyunu

    yumurta ve tavuk üzerine

    yine yumurta üzerine

    biz içinde olduğumuz için alışmışız ama entrylerde görülebileceği üzere 20-30 liralara yağ konuşmuşuz. fiyatlar feci.

  • "duyarlı" veliler tarafından gerçekleştirilen eylem. çocuklarının otizmli öğrenciler ile aynı çatı altında okumasını protesto (!) etmişler.

    istanbul otizm gönüllüleri derneği başkanının lafıyla:

    --- spoiler ---

    "keşke biraz insan olabilseniz ve bu birlik halinizi, gücünüzü faydalı işlerde kullansanız" ifadeleriyle eleştirdi. yetkililerin önlem almadığının altını çizen (dernek başkanı) sedef erken velilere de "umarım çocuklarınızda karşınıza çıkmayan otizm ve benzeri nörolojik farklılıklar torunlarınızda karşınıza çıkınca derneklerimize gelir destek isterseniz. bugünkü bütün kötülüğünüze rağmen o gün yine biz elinizden tutacağız. çünkü size benzemiyoruz ve hiçbir zaman benzemeyeceğiz"
    --- spoiler ---

    edit: şöyle bir başlık varmış, moderasyon doğru başlık altında birleştirebilirse çok güzel olur (bkz: otizmli çocuklara karşı eylem)

    büdüt: birleştirildi. teşekkürler kanzuk*

  • dallama patronun maas sorunca rakam vermenin de elenme sebebi oldugunu gorduk. ulan dingil sen maas veriyorsan ben de saatlerimi emegimi veriyorum sana. sanki bana hayrina para veriyor da istedigim rakami soylemek hata. ben istedigim rakami soylerim, sen kendi butcene gore degerlendirirsin bu adam bu parayi hak eder dersin verirsin ya da vermezsin. 10 koyun gudemeyecek adamlar boyle patron olup emekciyi ezmeye calisiyor ya en cok bunlari islak odunla doveceksin.

    not: isverenim