• yayın dünyasına geri dönen aylık kitap tahlili ve eleştiri dergisi. kitap kenarına düşülen notların okuyucuyla buluştuğu iddiasız mecmua.
  • kitapyurdu'nda 30 lira üstü alışverişe 1 lira olunca bi alayım dedim dergiyi. rastgele bi sayfa açıp kadir mısıroğlu'nun bir kitabını referans verdiklerini görünce direkt çöpe attım. 1 liraya yazık oldu.
  • dergi.

    kitapyurdu gönderiyor arada kendiliğinden. açmadan çöpe atıyorum.
  • kitap sayfalarının arasına konan bir kağıt parçası. bazen de parça tesirli bir infilak makinesi. bir ayracın bir kitapta konulduğu sayfada kaç gecedir kalbim duruyor...

    tesadüf diye bir şey yoktur belki. belki tevafuk dedikleri dünyanın bize "hadi canım ordan" deme halidir. yoksa o ayracın o sayfada ne işi var?
    --------------------------------
    şükrü erbaş şiirleri ile hayatım arasında bir keder birliği olduğunu düşündüm hep. öyle ki kendisi konuşurken çok ağlamam, kitap imzalatırken nerdeyse üç kelam edememem hatta onun kaleminden şiirlere ses verildiğinde öylece bakakalmam hep bundan.

    bu keder birliğinin içinde dağlarda öldürülen çocuklar, kamalı efe, mem-u zin, ömür hanım, yunus emre, karacaoğlan da hep vardı. çok şey öğrendim şiirlerinden, kalbim ince ince aktı yerinden...
    ----------------------------
    sonra günlerden bir gün,
    tam da kabullendim artık dediğim günlerden bir gün;
    olanda da olmayanda da bir güzellik aradığım bir gün...
    "elinden geleni yaptın, bundan sonrası nafile"dir dediğim bir gün,
    bir gün elbet birileri de benim halimdem anlar dediğim bir gün,
    "sağ olsun da dağ ardında olsun" sözünü öğrendiğim günü hatırlatan bir gün; karşıma dikildi bir şiir.
    kitabı "korka korka" elime aldığımda ayraç o sayfadaydı.
    -beni bir kitaptan korkacak kadar neden üzmüştü ki her şey?-

    bütün şiirleri - 2
    sayfa 99
    1995'te yazılmış "kan ter içinde".

    ben olsam ayracı o sayfada bırakırdım ama tesadüfen bırakıldığını biliyordum. çünkü bir ayraç bazen parça tesirli bir infilak makinesi olabilir. bir ayracın bir kitapta konulduğu sayfada kaç gecedir kalbim duruyor, kim bilir? kim koyduysa onu oraya, öyle rasgele, öyle bilmeden, öyle amaçsız; kalbimi paramparça etti; bilesiniz. hayat o ayracı oraya bilerek koysa başım üstünde yeri var ama yapmaz, bilirim. böyle incelikler kimsenin başına gelmez.

    zaten ben kendime hüzünden yağmurlar arıyordum, gittim buldum gibi de düşünebilirsiniz.

    içimdeki çocukla ben sonsuza kadar küsüz şimdi. herkesin istediği gibi büyüdüm, kalbimde paramparça bir hatırat... kan ter içindeyim!

    --------------------------------------
    kan ter içinde

    ağzın ömrüm.
    ağzın öptükçe derin konuşuyorsun, kanatlı bir karanfil dudakların.
    gözlerin iki dağ suyu güldükçe köpüklenen
    indiriyorsun kirpiğini upuzun bir güz.

    bir kapı önündeyim,
    girsem suç gitsem ayaz
    titriyor tüm geçmişim parmaklarının ucunda.
    istekle esrik biri, biri bir korkuyu emziriyor
    inip inip kalkıyor göğüslerin ufkumda.

    oturuyorum dizlerinin dibinde kan ter içinde
    bu alçak dünyada ne kadar yükseksen o kadar mutluyum
    çocuğum benim, çocuğum benim, çocuğum
    her zaman sözden gidilmez ki sevginin ülkesine
    gövdeden söze gelerek de büyür insan
    dingin bir hazla...

    şükrü erbaş
  • 8.sayısında hasan aycın ile bir söyleşi yapan dergi.
    http://www.ayracdergi.org/
  • parantezin öztürkçesi.
  • yıllardır çıkmasına rağmen düzenli alıp okuyamadım ayrac dergisini. fakat ilk sayılarından itibaren düzensiz aralıklarla bakmak fırsatım oldu.
    "şekle inanılmaz önem veren, fakat içeriği noktasında çok yavan bir dergi" intibam her geçen gün katlanarak arttı. en son ocak sayısında ise, sırf şekle kadar indiklerine kanaat geitrdim. belki bu kanaatin oluşmasında, aynı grubun siyah sanat ismiyle çıkarmaya başladığı dergi (ya da basın bülteni derlemesi) de etkili olmuş olabilir.
    tanım namına, afilli başlıklarına ve dosya konularına kanıp satın alan gençleri hüsrana uğratan dergi, diyebilirim.
    tabi ki reklamlarla yürüyor. yayınevleri, piyasaının münferit çıkan nadir ( belki de tek) kitap dergisinde reklamlarının çıkmasından veya kitaplarının değerlendirilmesinden onur ve gurur duyuyor, buna da yatırım yapıyor. bu şekli kaygıları tavanda insanlar için de, hoş tasarımlı, bol renkli, güzel dikkat çekici cümle öne çıkaran cinsinden bir dergi çıkıyor. biz de allah bereket versin demek düşüyor.
  • çağımızın en fetiş objesi kesinlikle bu. bir de anlamlar yüklüyorlar ki sormayın. sanırsın ayraç denen nesne zaten bin yıllardır varmış, ne işe yaradığı bilinmezmiş, bir işe yaraması için kitaplar ortaya çıkmış filan. o kadar ciddiye alanlar var bu ayraç işini. bazı kitapçılarda parayla satılıyor, embesil gibi 5-10 lira para veriyorlar bunlara.

    şekilcilik artık nasıl alıp başını yürüdüyse, kitap dışındaki yardımcı öğeler bile göze hitap etmeye mecbur kılındı. bu kofti entelektüelliğiniz yüzünden kitap okumayı bıraktım. sıkıldıkça engin denizlerde çırılçıplak kulaç sallıyorum.
  • 6.yılında, birçok kitap okurunun takdirini kazanmış, şimdiye kadar enis batur, hüsamettin arslan, haluk levent, seçkin selvi, suraiya faroqhi, murat gülsoy, ataol behramoğlu, bejan matur, hilmi yavuz gibi birçok isimle röportajlar yapmış, aylık yayınlanan bir dergi. kendisinin ayrıca bir başlığı olmadığından burayı işgal etmektedir.

    62. sayısında modernleşme kuramı hakkında sosyolog fahrettin altun ile yapılan söyleşi önemlidir:
    modernleşme süreçlerini edebiyat metinleri üzerinden okumayı daha anlamlı buluyorum.
hesabın var mı? giriş yap