• bir tanri olup olmadigini bilmiyorum, ama bahsi gecen tanrilarin(allah, jehova, kutsal ucleme, ra, shiva etc.) olmadigini adim gibi biliyorum. olmayan birseyin yoklugunu ispat etmek mantik cercevesinde mumkun degildir. 0/0=sonsuz
  • ateistliklerinde bir eksiklik meydana getirmeyen durumdur. tanrının olup olmadığıyla ilgilenmiyorum. olmadığını düşünüyorum, varsa da tapmıyorum. tanrı odaklı bir hayat sürmeyi reddediyorum. a-teist, yani tanrısız bir hayat yaşıyorum. mutluyum, huzurluyum.
  • yokluk ispat edilemez denildikçe ısıtılıp ısıtılıp öne sürülen pilav.

    " bir şeyin " yokluğunun " ispat edilebilir olduğunu düşünebilen insanların tapındığı bir tanrı, kesinlikle yoktur ".

    oldu gibi lan aslında.
  • ne kadar uğraştı da bu sonuca varamadı acaba bi de ona baksak..

    galiba anlaşılmayan şey şu, hani yüklemde -ememe kullanılmış ya, sanki yapamama, elden gelmeme durumundan bahsedilmiş. yani ateistler tanrının yokluğunu ispat etmeye çalışmış da başaramamış gibi..

    lan olm, ateistlerin ne zaman böyle bi çabası oldu. bize ne lan yokluğunun ispatından. karşı tarafta duran adam şey sanıyor, madem tanrının yokluğunu ispatlayamadınız, o zaman inanmak zorundasınız. yok illa inanmayacaksanız o zaman yokluğunu ispatlamak zorundasınız.

    lan sen misin dünyanın zabiti, sen mi koyuyorsun kuralları, niye senin kıçından uydurduğun kurallara göre fikirlerimizi şekillendirmek zorunda oluyoruz.. hepsinden önemlisi sen kendini nasıl böyle bi yetkide görüyorsun. artık bu ukalalık da değil, daha fantastik bi şey.. kimsin olm sen kim.. kim olduundan daha beteri ne sanıyorsun kendini..

    ateist tanrının yokluğunu ispatlama yükümlülüğü olmadığı gibi bu konuyu siklemez bile.. ateistin o çok üstüne tartıştığınız "probably" kelimesi de mi size bi şey anlatmıyor. ateist tanrının yokluğuna kanıt aramıyor, istemiyor, umursamıyor.. varlığı kanıtlanmadığına göre ve var olduğu farzedilen bütün tanrı betimlemeleri saçmalıktan ibaret olduğuna göre artık umursamıyor ve tanrı yok farzedebiliyor. zaten ateistin tanımı bu.

    ama siz daha ateist ne demek onu bile bilmiyorsunuz ki.. ateizmi de inanç sanıyorsunuz.. tanrının yokluğuna inanma durumuymuş..

    doğrusu umursamama durumudur.

    sonra bi de ilkokul milkokul lafları sıkıştırıyorlar araya.. beş kuruşluk zihinleriyle ayar kasıyorlar lan bi de..
  • "yokluklara göğüs gerdim,
    hep sabrettim, kader dedim
    acılarla, çilelerle
    bugünüme böyle geldim"

    - allah, 2010
  • tanrının olmadığını düşünenlerin, kendilerine deistler tarafından yöneltilen "her yere baktın mı?" sorusuyla ambale olmalarından hareketle yapılan çıkarım. asıl önemli olan ise yokluğu ispatlanamayacak sonsuz sayıda olgudan sadece biri* olan tanrının neden ciddiye alınması gerektiğidir.

    sorun ateizmin tamamen yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor kanımca. zira ateizm bir fikri, düşünceyi savunmaz. ateist olumlu değil "olumsuz" bir sıfattır. deist-olmayan manasına gelir. nasıl ki sokakta yakaladığımız her müslümana "mazda'nın olmadığını nereden biliyorsun, her yere baktın mı?" diye sormuyorsak, önümüze gelen her ateiste de durup dururken aynı soruyu islam dininin tanrısı için sormak anlamsız olacaktır. ateist için bir tanrının olma ihtimali ciddiye alınacak bir ihtimal değildir, nasıl ki bir müslüman için mazda'nın, thor'un, zeus'un var olma ihtimallerinin üstüne kafa yormak için fazla önemsiz olduğu gibi.

    benim en çok dikkatimi çeken ise, özellikle man at arms'ın sürekli başvurduğu boşlukların tanrısı argümanı. anladığım kadarıyla aşağı yukarı şunu diyor: orada mıydın? bilimsel olarak neler olduğunu ispatlayabildin mi? (görüldüğü kadarıyla, yaratılış veya varoluş'un nasıl olduğunu bilemezsinden yola çıkarak üretilmiş bir "her yere baktın mı?" argümanının zamana vurulmuş hali.) şu anki bilim yeterli değil her cevabı vermeye dendiğinde büyük bir tatminle "hah işte ben de onu diyorum" diyerek tartışmayı bitiriyor.

    bence bu insanın komplo teorileriyle kendi kendini eğlendirmesinden başka bir şey değildir. şöyle düşün mesela okur. sen, evet sen, bu satırları okuyan. bu dünya senin etrafında kurulmuş koskoca bir truman show. o filmi çekerken çok eğlendik ekip olarak. hele yüzündeki ifade çok komikti izlerkenki. hatta bu entryi de senle taşak geçmek için yazıyoruz ama yine de ayıkamayacaksın duruma. haha çok pis bir ikilem içindesin değil mi? sen elindeki bireysel imkanlarla bunun doğruluğunu sınayamazsın çünkü her yakaladığın ipucundan sonra beynine bir system restore atıyoruz ve hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorsun programa. bu teorimin yanlış olduğunu is-pat-la-ya-man. o yüzden günde birkaç saat bu konu üzerinde tefekkür etmen gerek. günün geri kalanında bilimum tanrılar, marsla dünya arasında güneşin etrafını turlayan çaydanlık, ufolar, uçan spagetti canavarı veya matrix'te bir pil olman gibi ihtimaller üzerine düşünmeye devam edebilirsin. ama kayırmacılık yapma tamam? sonuçta hiçbirinin yanlışlığı ispatlanamaz.
  • isin icine iman girince mantigin nasil egilip bukulebilecegini bize senelerdir tekrar tekrar gosteren temcit pilavi. bir seyin var olmadigina inanmak icin o seyin yokluguna kanit istendigi nerede gorulmus? demek ki spagetti canavari var mi yok mu bilemeyiz, ne de olsa yoklugunu ispatlayamiyoruz. veya gunes yorungesinde bir caydanlik donuyor olabilir, yoklugunun kaniti var mi? marianna cukurunun dibinde poseidon'la hades tavla atiyor olabilir, yokluklarinin kaniti var mi? noel gecesi tek tek hiristiyan evlerine girip hediye dagitan ak sakalli sisman bir amca var olabilir, yoklugunun kaniti var mi? vs vs. tabii ciddi anlamda bunlarin varligina ihtimal veren (akli basinda) kimse yok, cunku olasilik diye bir sey var, occam'in usturasi diye bir sey var, mantik diye, izan diye bir sey var. fakat mevzubahis "evreni yaratan akilli varlik" olunca ortada ne mantik kaliyor ne izan. illa ki inanacagim, inanmayan yokluguna kanit gostersin... bu "arguman"i ciddiye alip cevap yazmaya bile utaniyorum...
  • benim şile bezi pantolonumun olmamasının ispat edilememesiyle aynı sebeptendir. benim şile bezi bir pantolonum olmadığını kanıtlayın, ben de size tanrının olmadığını kanıtlayacağım.
  • sanıktan suçsuzluğunu ispat etmesini istemek gibi bir şeydir. suçsuzluğun değil suçun ispat edilmesi gerekir oysa ki.

    fakat bu konuda birazcık daha farklı. bertrand russell bu kanıtlama zorunluluğu ile ilgili yaygın hatayı kutsal demlik ile göstermiştir. o yüzden olayın absürdlüğünü göstermek amacıyla kutsal demliğin olmadığını ispatlamanızı isteyenler çıkabilir karşınıza. alıntılayacak olursak:

    “birçok ortodoks kişi, kendilerinin dogmaları ispat etmeleri gerektiğini değil, şüphe edenlerin kabul edilmiş dogmaları çürütmesi gerektiğini söyler. bu elbette bir hatadır. eğer ben, dünya ve mars arasında, eliptik bir yörüngede dönen bir çin demliği bulunduğunu öne sürseydim ve bu demliğin en güçlü teleskoplarımızla bile ortaya çıkarılamayacak kadar küçük olduğunu da iddiama ekleseydim hiç kimse bunun aksini ispatlayamazdı. fakat konuşmama, iddiamın aksi ispatlanamayacağı için insan mantığının iddiamdan şüphelenmesinin tahammül edilemez bir küstahlık olduğunu söyleyerek devam etseydim, kesinlikle saçmaladığım düşünülecekti. oysaki eğer böyle bir demliğin varlığı eski kitaplarda bildirilse, her pazar kutsal bir gerçek olarak aktarılsa ve okul çağındaki çocukların zihnine yavaş yavaş aşılansaydı, varlığına inanmakta çekimser davranmak elbette bir tuhaflık belirtisi halini alırdı. ve bu şüpheci kimse, aydınlık bir çağda psikiyatristlerin, daha önceki çağlarda ise engizisyon mahkemesi’nin ilgisini hak ederdi.”
  • ateizmin karşısında olduğu şey tanrı değildir.
    ateizmin karşısında olduğu şey teizmdir.

    teistin* hayatının merkezine koyduğu mitlerin doğruluğuna, hayatının hiç bir mevkisinde yer verecek kadar ihtimal vermeyen kişiye ateist diyoruz.

    dünyanın öküz boynuzları üzerinde durduğuna inanan adama "al bak uydu fotoğrafı" dersin de "ama bizim öküz görünmez ki" diye karşılık alırsan daha fazla uzatmazsın. adamın kafasının içinde bir taht* var ve oraya öküzü oturtuyor. ateistin de kafanda bir taht olduğuna ve oraya bir şeyler oturtuğuna inanıyor. halbuki oturan bir şey olmadığı gibi tahtın kendisi de yok.

    bunun birincil suçlusu inanan adam değil bence. daha mantıksal çıkarım yapamıyorken,* mitleri fact olarak benimsetip sonra mantıksal çıkarım yapacak yaşa* gelince, yapılacak bütün çıkarımları bu sakat temeller üzerine kurmak zorunda bırakan sistemin kendisi suçludur. inanan adam da sistemin parçasıdır. aile kurunca daha büyük parçası olur hatta.
hesabın var mı? giriş yap