• pek güzel, pek şirin, pek alçakgönüllü bir araba...
    tekerlekli kısa samsun.
  • ben cok kucukken sahiptik biz bu marka bir arabaya ve babamin arkadaslari beni hep "sizin arabayi inekler yer" diye korkuturdu. ben de ne zaman bir inek, esek vs. turu hayvanatin yanindan gecsek gercekten korkup "cabuk baba, cabuk" diye babamin girtaligini sikardim arkadan.
  • sağlam otomobildir, hor kullanmayı kaldırır, nem filan pek etkilemez, kolay bozulmaz kolay tamir edilir (saç kurutma makinesinden parça çıkarıp kullandıklarına şahit oldum)
    bir de keçiler yemese. şoför olan dedem antalyadan dönerken bozulan arabayı toroslarda yol üzerinde bırakıp en yakın kasabaya tamirci aramaya gitmiş, döndüğünde arabasını kaportasız bulmuştur. ayrıca kaportadan kopan parçaları keçilerin afiyetle mideye indirdiğini kendim de gördüm.
    bir de otomobil olan modelini kamyonete çevirince arkadan çıkarılan parçayı küçük teknelerde güneşlik gibi yerleştirirler.
  • sanıldığının aksine inek keçi filan yiyemez bunu. nitekim fiberglas kesiği (veya kırığı) çok keskindir, aklı başında insan dışında bir hayvan bunu yemez. ayriyetten fiberglas gövdesi sayesinde çürümez. saatte 120 km bile yapılan bu muhteşem araba türklerin 60ların teknolojisi ile neler yapabildiklerinin sembolu olarak yıllardır gururla ayakta durmaktadır. yaşasın anadol!

    not: anadol fabrikasında çalışan birçok işçinin daha sonraki yıllarda kanserden öldügünü birinci ağızdan duydum. bu nedenle yaşasını mı geriye almak istiyorum.
  • köylerde falan anadol u ortadan kesiyolar. eşşege ata bağlayıp fayton gibi kullanıyolar. şahit oldum buna. bir kez daha yaratıcı türk zekasına hayran kaldım.
    (bkz: zeka) (bkz: yaratici turk zekasi)
  • bir tanesinin restorasyonuna dahil olduğunuzda sizin için bir otomobilden fazlasıdır artık. restore edilen süreçte sunta, saman diye dalga geçilmeyi hiç haketmediğini öğrenirsiniz. bu arabayı eşekler yemez ama eşekler dalga geçebilir. eşekleri ciddiye almamak lazım.

    https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/…06831_n.jpg
  • kaportasının fiberglas olması ve cahil halkın fiber içindeki elyaf liflerini saman zannetmesi sebebiyle "saman araba" lakabıyla yıllarca memeleket yollarını dolaşmış, ford şasi, yürür, motor aksamlı cihaz.
  • hayata gözlerimi anadol sahibi bir ailenin çocuğu olarak açtım ve bu 12 yaşıma kadar böyle devam etti.1200cc bir motoru vardı bu arabanın ford cortina'ların vakti zamanında kullandığı bir motormuş bu sanırım.araba coupe formatında kendi kırmızı üstü siyah renk bir aletti.bu arabanın en süper özelliği istanbul trafiğinde anlaşılıyordu.lakin nezaman hıyarın teki sizi sıkıştırsa direk üstüne sürebiliyordunuz. araba fiberden olduğu için hafif çarpmalarda şimdiki araçlara göre oldukça dayanıklıydı..bu istanbul trafiği için büyük bir avantajdı zira el sikiyle gerdeğe girmeye çalışan şöförler beklemedikleri bir hamleyle karşılaştıkları için ya frene abanıyorlar yada ufak çarpışmalar ve araçlarında oluşan bazı hasarlar sonucunda göt gibi kalıyorlardı.işte bu yüzden keşke bir anadolum olsa diyorum şuanda.bazen insanın öyle bir canı çekiyorki...
  • bu arabayla ilgili bir hikaye dinlemiştim ki anlatan kişi konu hakında ehil bir kişi idi. anadolun yeni üretildiği zamanlarda acaip talep görüyormuş, öyleki sıraya giriyormuşsınız alabilmek için ve adınızı sipariş listesine yazdırdıktan 6 ay sonra falan geliyormuş. kimi zaman şöyle dedikodular çıkıyormuş, örneğin malatya da anadol 3 ayda çıkıyor. hoop, millet malatyaya hücum ediyormuş falan. ve fakat anadol da öyle bi araba ki keçiler çamurluğunu yer, karda içinde kalsan donarak ölürsün- bunların yarısı evet efsanedir- yine de acaip talep görüyor. neyse tabii bir zaman sonra insanlar anadoldaki bu yamuklukları tecrübe ettikçe şikayet için şirkete başvuruyorlar. anadol şirketi de bu şikayetleri kabul edecek bir departman kuruyor. apd adını verdikleri bu departmanın açılımını pek tabii kimse bilmiyor. meğer bu kadar talebi kendileri bile yadırgayan anadol yetkililerinin apd ye verdikleri isim şu imiş: alan pezevenk düşünsün. varın gerisini siz düşünün.
  • 1971 yılında akdeniz oyunları izmir'de yapıldığında anadol dünyada çok az üreticinin yaptığı bir uygulamayla "anadol akdeniz" adında sınırlı seri bir model üretti. sadece gri üstü siyah vinil olan bu otomobiller değişik bir ön panjur, dikdörtgen far grubu, bir de akdeniz oyunları amblemi taşıyordu. bu özel seri renault 11 galatasaray'dan 15, opel vectra sun'dan 22 yıl önce ortaya çıkmıştı diye karşılaştırmayı unutmamak gerekiyor. bu dizayn anadol'un ilk face-lift veya makyajının da habercisi oldu. 1972 anadollar benzer bir grill ve sonra da 4 kapılı sl olarak piyasaya çıktı. bu satışlara yeni bir soluk getirmişti ama anadol durmuyordu. bir taraftan otosan ralli takımı ile türkiye ve balkanlar'da rallilere katılınıyor öte yandan yeni bir şeyler üretmek üzere çalışmalar yapılıyordu. anadol stc16 ilk türk spor/coupe otomobili olarak hattan indiğinde belki bir ford capri veya fiat dino değildi ama sarı-siyah rengi ve bir jenerasyon öncesi klasik ingiliz spor otomobillerini anımsatan dizaynı ve 1600 motorun verdiği performans ile özellikle gençleri ve makul bütçelerle performans arayanları çok etkilemişti.*
hesabın var mı? giriş yap