• aslında alt metni şudur:

    "siz gidin simitçiden simit alın. simitçi fiş vermiyor, bu nedenle devletin cebine giren vergi yok. simitçi, bu parayla fırından simit satın alıyor, tabii ki fiş miş hak getire. fırıncı unu, un fabrikası buğdayı, fişsiz faturasız alıyor. çiftçi, buğdayını un fabrikasına üç otuz paraya verebiliyor, ancak kar ediyor. un fabrikası da, fırın da, gönlünden ne koparsa kar gösterip sakız parası gibi gelir vergisi ödüyor.

    bu arada tüm bu akışta cebine para girmeyen devlet, akaryakıta bindiriyor da bindiriyor. ulaşımınıza zam geliyor; çiftçi, traktörüne dünyanın en pahalı mazotunu aldığı için neredeyse kar etmiyor. fırıncılar odası simite-ekmeğe zam yaparken televizyonlara maliyetlerin yüksekliğinden şikayet ediyor, un fabrikası işçi çıkararak kara geçiyor; simite ödediğiniz paranın çoğu da mazot olup devletin cebine giriyor. bu arada sayın bakan hayati yazıcı da memura %2+2 'lik müthiş zam paketini açıklıyor.

    yine de dert etmeyin; kredi kartlarınız var nasıl olsa."
  • yine, yeni, yeniden kimsenin krizin ne olduğunu anlamadığını bize gösteren reklamdır.

    reklamı geçiyorum, zaten elle tutulur bir tarafı yok. ben reklamın amacından bahsetmek istiyorum. bu reklam, bariz bir şekilde resesyon içinde olduğu sanılan bir toplum için hazırlanmış. türkiye'de resesyon yok ki. insanlar işsiz ve parasız.

    ama zamanlaması iyi düşünülmüş. ağustos sonu yapıldı ki, eylül ve ekim'de ekonomi her sene olduğu gibi biraz canlanınca ''başarılı kampanya oldu'' diyerek tv'lere çıkılacak, ödüller alınacak. hatta korkarım ''aldınız verdiniz, ekonomiye can verdiniz, teşekkürler türkiye'' tandanslı bir devam filmi seyretmek zorunda kalacağımızı düşüyorum.
  • devletin, mail ile gelen şu hikayeden etkilenmiş olduğu görülüyor:

    ---

    mevsim yaz, aylardan ağustos...

    riviera kıyısında küçük bir kasaba, yaz sezonu ancak yagmur yağıyor, yani kasaba bomboş, herkesin borcu var ve kredi ile yaşıyorlar. şans eseri otele zengin bir müşteri geliyor ve resepsiyona 100 dolar bırakıp, odaya bakmaya çıkıyor.

    otel sahibi parayı hemen alıp, kasaba olan borcunu ödüyor.

    kasap, 100 doları hemen kaparak toptancıya olan borcunu vermeye gidiyor.

    toptancı büyük bir sevinçle parayı alıp, kriz nedeniyle kredili hizmet veren son defa birlikte olduğu kadına götürüyor.

    kadın parayı alıp aynı otele giderek oraya olan borcunu ödüyor.

    ve o anda zengin müşteri odadan geri dönüyor ve odayı beğenmediğini söyleyip 100 dolarını geri alarak kasabayı terk ediyor.

    zengin müşterinin bu ziyaretinden somut olarak hiç para kazanan olmuyor ancak:

    "tüm kasaba borçlarından kurtuluyor ve geleceğe ümitle bakıyor".

    ---

    güzel. doğruya doğru. al sana en basit şekliyle ekonominin işleyişi. doğru olmasına doğru da bir eksik var. o da zengin müşteri.

    hani lan para verecek zengin müşteri? şu durumda kıvılcımı çakacak bir zengin müşteri lazım ki ekonomi alevlensin, para dönmeye başlasın. paranın geleceği son nokta yine o zengin müşteri olsa bile herkes borcundan kurtulsun, rahatlayıp geleceğe ümitle baksın.

    şu noktada olabilecek tek zengin müşteri sensin sayın türkiye cumhuriyeti devleti. sen parayı vereceksin, ki buna elle tutulur maaş diyorlar, maaşlara makul, adam gibi bir zam diyorlar, kıvılcımı çakacaksın ki ekonomi alevlensin, herkes kazanmaya, para dönmeye başlasın. eninde sonunda o para bir şekilde yine sana dönecek, ama herkes borçlarından kurtulup geleceğe ümitle bakmaya başlayacak.

    forwardla gelen mailden etkilenmeyi biliyorsun, ama o maildeki hikayeye kendini konumlandırmayı bilmiyorsun. ee nasıl olacak bu iş?
  • tek derdi blackberry bold mu i phone 3gs mi alacağına karar verememek olan maslak ekonomistlerinin kampanyası. bilmiyorlar ki 600 tl maaşlı işçi bir simit alabilmek için bilmemkaç saat ter dökecek, ay sonunu getirebilmek için çocuğunun sakızından çukulatasından kesecek... çiçek konusunu hiç açmıyorum. toplumsal ayaklanma çıkartmak mı istiyorlar acaba? bakan bey ''herkes harcamalarını %10 arttırsa büyüme +6.8 artar diyor, hesap ortadaysa sen benzini %10 ucuzlat o zaman. milletle dalga geçiyorlar resmen, bir de reklamını çekmişler ayıp yahu!
  • akaryakıta, suya, elektriğe, doğalgaza zam üstüne zam bindir bana da zam olarak %2 teklif et, ondan sonrada alın verin ekonomiye can verin.

    bir boku beceremedik bari espri yapıp günü kurtaralım diye düşünüyorlar galiba.

    sıradaki parça babacan için cengiz kurtoğlundan geliyor.
    ne verdin ki bana ne bekliyorsun?
  • koskoca ekonomi bakaninin herkes bir milyon verse adamlarından biri oldugunu kanitlayan kampanya. herkes %10 harcamasini artirsa buyume su kadar artarmis. sayin bakana vergiler %10 dusse harcamalarin ne kadar artacagini hesaplamasini oneriyorum.
  • koskoca ekonomistler, ceo'lar, müdürler, gazeteciler çıkmışlar, alın verin, ekonomiye can verin, diyor. ulan, bu nasıl bir saçmalamadır, diye hiçbiri düşünmüyor mu?

    bu vatandaşın cebinde para var da, saklıyor mu? adamın parası olsa zaten karşılayacak ihtiyaçlarını. biraz daha iyi durumda olsa, elbette sevgilisine çiçek, çocuğuna oyuncak alacak.

    vatandaşa aldın verdin, krizi yendin, demek kolay. devlete de, vatandaşına bir güzellik yap desenize o zaman.
    memura, emekliye, işçiye zam yapın o zaman. nasıl olsa para devlete, vergi olarak dönmeyecek mi? iyi, ekonomiye biraz da devlet can versin. vere vere can kalmadı, bu vatandaşta. canı çıkmış, kimsenin haberi yok.
  • dandik senaryo.

    diyelim ki, şirketiniz, belki bankanız, geçen sene 100 milyar kâr etmiş. patron da cebini doldurmuş. kriz olmuş. şirket yine aynı miktarda kâr etmiş. ya da diyelim 80 milyar kar etmiş. ama atmasyon, dengesiz, öngörüsüz bütçeler yapıldığı için durum şu: bütçelerden yüzde bilmemkaç sapma, büyüme oranı sıfır ya da -%20. özet (dayatılan mantık): kriz var.

    aksiyon planı: işçi çıkar, maaşları kıs, zorunlu ücretsiz izne gönder. borcu harcı olan çalışanın gelirini elinden al. o da borcunu ödemek için bankaya gitsin. kredi alsın. sonra daha çok borca girsin. gelir garantisi olmadığı için, iyice dibe çöksün. bankanın bağımlısı haline gelsin. diyelim ki bu siz olun. siz iki tabak sıcak yemeği evinize getiremeyin. sonrasının bir kısmını televizyonda izliyorsunuz:

    siz (evinize sıcak yemek götüremediğiniz için ancak) simit alın ki, simitçi para kazansın (kazandığı paranın bir kısmıyla kredisini ödemeye çalışsın), fırıncı para kazansın (o da borç batağında olduğundan fırını batmasın diye kazandığı paranın büyük kısmını yine bankaya ödesin, ki sonra kredi alabilsin), uncu para kazansın (aynen), çiftçi para kazansın(aynen).

    böylece siz, simitçi, uncu ve fırıncı olarak anca simitle beslenin, bu arada sizden emdikleriyle banka, "ihtiyacınıza destek olmak için" size kredi versin. siz, simitçi, uncu ve fırıncı olarak bu krediyi ödemek için bir simiti paylaşır hale gelin. geri kalanıyla kredinizi ödeyin, yeni kredi alın, ekonomiye can verin. (kiminin cebine kan verin)
  • krizin teğet geçtiği sanrısı ile olsa gerek, halkta para olmadığına cidden inanmıyor olsalar gerek ki, böyle abuk subuk sloganlarla, inat olsun diye harcamayıp k.çlarımıza soktuğumuz paraları çıkarmamızı hedefliyorlar. efendiliğimi bozmayayım diyorum ama şaka mısınız lan siz?
  • reklamlarında nedense hep kayıt dışı ekonomiyi teşvik eden bir görüntü çizen kampanyamsı slogan
hesabın var mı? giriş yap