• cool kadın albümünden sözleri sezen aksu ya ait ajdam pekkanım söylediği şarkı.

    gerçi bence bu tam bir ajda şarkısı gibi değil. ajda adama aldatma demez... aldatan adama defol git der. hatta bişi demez direk çeker gider.. ama olsun muhteşem yorumlamış, kendinden geçmiş, vasat sayılabilecek bir şarkıyı, o insanüstü yorumuyla tepelere çıkarmış, uçurmuş *

    unuttum ne var ne yoksa
    kötüyü sildim ben sen de sil
    koca bir masal bu dünya
    belki de tamamı rüya bil

    herşeyi affettim çoktan
    ve çıktım karanlığımdan gel
    anladım herşey daha az
    değerli arkadaşlıktan aşktan

    ama beni aldatma
    kimseyi aldatma
    ihanet onarılmaz
    ne olur aldatma

    acıyor aldatma
    değmiyor aldatma
    ihanet onarılmaz
    öldür ama aldatma

    sen benim aynam gibisin
    ben senin cama yansıyan aksin
    ayrılık, kavga, nefret, aşk
    ve gülüm ölüm hepimiz için
    ama beni aldatma
  • ahlakla iliskilendirilmesine pek taraftar olmadigim harekettir, zira ahlak sistemlerinde, dinlerde ve hatta ceza kanunlarinda temel ogelerden biri davranislarindan sorumlu olmaktir. yani aldatmanin ahlaksizligi, aldatanin yaptigindan ne derece sorumlu olmasiyla orantilidir.

    "angelina jolie(brad pitt)'in agir tahrigine maruz kaldim, o yuzden seni aldattim, uzgunum" gibi bir pismanlik belirtisi, hepimizin basina gelebilecek bir durumun ozetidir. bu kadar cekici iki insandan herhangi biri gelip ve hormonlarimizin menziline girdigi anda, bahsettigim sorumluluk kavrami gundeme gelir.

    zira ozgur iradeye zerre kadar inanmayan ben, yine de tartismanin seyri ugruna, en azindan bir miktar ozgur iradeye sahip oldugumuzu kabul edecegim. (herhalde kimse, irademizin yuzde yuz ozgur olduguna inanacak kadar psikoloji ve kimya cahili degildir.) lakin irademizin ancak bir miktar ozgur olmasi da, hareketlerimizden ancak bir miktar sorumlu oldugumuz anlamina gelir. bu sonucun aldatma konusundaki uygulanisi soyle ozetlenebilir:

    pek bir psikolojik gereksinimime cevap vermeyen ve fiziksel olarak vasatin biraz ustu buldugum alt komsuyla sevgilimi aldatmayabilirim. aldatabilirim de ama bu beni epey asagilik, igrenc, ahlaksiz yapacaktir. oysaki alt komsum pitt-jolie ikilisinden biri olsa, zavalli neo cortexim hareketlerimden ne kadar sorumlu olabilir ki? bu yuzden onlarla aldatmakla, ilk ornekteki alt komsuyla aldatmak arasinda ahlaksal acidan fark olmaz mi? her ikisini de "aldatmak" diye etiketleyip, ayni kefeye koymak adaletsizligin en buyugu degil midir.

    ornegi daha da uc noktaya goturelim: biri sevgilinizi labarotuvara kapatip, bir suru hormon dayasa, pskilojik baski yapsa ve karisisina jolie kadinini (pitt erkegini) cikarsa, kisaca gercek hayatta karsilasabileceginiz bir durumdaki tepkilerinizi kolay gozlemlemek amaciyla etkilerin siddetini arttirsa, bu insanin sizi aldatmasini da ayni acimasizlikla elestirir misiniz?

    sonuc olarak her durumda, her insani, geleneksel ahlak kavramlariyla yargilamak, ozgur iradeye inanan biri icin bile hata olur. kabaca, elestirilerinizin hakliligi, karsinizdakinin sorumluluk derecesiyle ters orantilidir. bunun yaninda, butun bilimsel bulgulari ve gozlemleri buyuk bir kararlilikla es gecip, "aldatmak gonulde baslar gonulde biter, baskasini dusunmussen beni zaten aldatmissindir" tarzinda kulaga hos gelen ama vicik vicik populist romantizmden ibaret olan, arabesk elestirilerin ise hicbir kosulda hakliligi yoktur.

    edit: merhum filozofumuz arthur schopenhauerun 200 senelik aciklamalari da dikkate deger. eger bu pek eski geldiyse tolstoyun eserleri veya freudun baskilama ile ilgili gorusleri ufuk acicidir.
  • benim düşünür bir dostum,(evet düşünür dostlarım var benim, gerçi hepsi az çok düşünürler, günahlarını almayayım) şu yorumu yapmış idi, "hepimiz binlerce kolu olan agaçlar gibiyiz. ve dallarımız, farklı yerlerde, farklı insanlarda ve bazen aynı zamanlarda kesişecektir. gerçek olan, önemli olan, o kesiştigimiz, incecik kırılgan zamanlardır. ve o yüzden, kimseyi aldatmış ve aldanmış sayılamayız. kimse bizim degil ve biz kimsenin degiliz uzun hayat yolumuzda. bu yüzden aldatma diye bişey olduguna inanmıyorum ben, o küçük adacıklarda dürüst olalım yeter."

    gerçi ben kendisine, bir yandan katılırken, öte yandan, sinir oluyorum. zira mülkiyet götümüze işlemis, sevdigimiz şeyleri çocukluktan beri paylaşmak istememişiz. gözümüz gibi bakmışız, e gün gelip nazlı yarimizin, bizi, askımızı başka dallarda hiçe saydıgını bilip nasıl sindirecegiz bunu, yada biz hiç suçluluk duymadan boyle bişey yapar mıydık. içinden çıkılamaz bunların, objektif olunamaz gerçi.

    aldatma ile ilgili tuhaf gerçeklerden biri de aldatmanın eylemi gerçekleştirenin (aldatanın) diil, eyleme bi nevi maruz kalan tarafların (aldananların) üzerine yapışmasıdır.
  • her insanın ruhunun örtülü ödeneği... yaşanan ama sahip çıkılmayan "öteki gerçek."
    kim ne derse desin, kadınların daha dürüst olduğu bir "ayna"...
  • bu konularda hep mi rahattım yoksa son yıllarda mı iyice umarsızlaştım bilmiyorum...

    yine de aklıma hep takılan konu şu olmuştur, gerçekten sevdiğimiz bir kişinin başka birisiyle seks yapması veya paylaştıkları mı bizi üzer/ kırar; yoksa aslında bizim paylaştığımız şeyleri başkalarıyla paylaşıp bizimle paylaşmayı bırakmaları mı? kaybetme korkusu mu yani?

    insanlarla ilişkilerinizde birlikte yaptığınız şeyler ve size özel olanlar ilişkiyi ve karşınızdakini değerli kılar, özel hissettirir. sahip olduğunuz muhabbeti ve duyguları kaybetmek istemezsiniz. bir gün aynı şeyleri bir başkasıyla paylaşabildiğini görmek insanın kalbini burar, artık o özel duygular yok mu olmuştur? yoksa siz özel olmaktan çıktınız ve aynı hisleri başkasında buluyor ve yaşıyor, o yüzden de size ihtiyacı yok mudur? bence bu sorular ve kaybetme tehlikesi insanın canını yakıyor.

    sadece sevgililik ilişkilerinde değil, bir arkadaşım, ailemden biri de ikimizin yaptığı birini aynı keyifle başkasıyla yaşayınca içim hafiften cız ediyor ve acaba diyorum. acaba artık birbirimize yüklediğimiz anlam kayıp mı oldu? onu kayıp mı ediyorum? işte bu noktada o kişiler hala onların kalbinde yerimin aynı olduğunu ve bir şeyin değişmediğini gösterip ilişkiyi aynı canlılıkta tutabilirlerse o zaman kaygı veya kırgınlık duygusu yaşamıyorum. ondan sonrasında kimle ne paylaşmış ve ne yapmış çok önemli olmuyor. güven duygusu insanın içini serin tutuyor. yerinizi ve değerinizi bilmek insanı rahatlatıyor.

    işte bu yüzdendir ki; aldatmanın sonunda değişen bir şeyler varsa o zaman kayıplar oluyor. yoksa genelde insanlar duygularını ve kalp kırıklarını tamir edip devam ediyorlar.

    eylemden çok başkasına tercih edilme ve değerini yitirme kabul edilemez geliyor insanlara.
  • ''
    "birgün bir sevgilim olursa ne yaparsın?" diye sordun bana. epey duraksadıktan sonra, "bilmiyorum" dedim.

    bilmiyordum, gerçekten, ne yapabileceğimi.

    sonradan da, "benim aldanıp aldanmadığımı ancak sen bilebilirsin; senin aldanıp aldanmadığını da, ancak, ben" dedim.
    _sen, "umarım seni aldatmıyorumdur; kendim de aldanmıyor..." demiştin, bundan önce : 'aldanma' ve 'aldatma'nın ilişkide tuttuğu yer(ler)i düşündüm, o zaman:-
    temelde yatan bilgisel sorunun (daha önce değindim) bir uzantısı ortaya çıkıyordu, 'aldatma' olgusuyla : sen de ben de; sen benim, ben senin, sürekli yanında olabilseydik _ yani hem sen hem ben, hep aynı biçimde biz olsaydık; ayrı ayrı yerlerde farklı ilişkilerimiz olmasaydı_ 'aldatma' olanaksız hâle gelirdi__ ama, bu olanaksız olduğundan dolayı, aldatma/aldatılma, hep bir olanak olarak durur __durdu__, orada..." * *
  • musahipzade celal sahnesine beni hevesle götürüp, hayal kırıklığı ile gönderen oyun. oyunun aslı bu kadar düz mü, yoksa uyarlama olmamış mı acaba diye merak ettirdi. diyaloglar oturmamış, kelimeler ve duyguların aktarılmasıyla alakalı eksik bir şeyler var. populer şarkıların piyano versiyonları hoş olmuş. izleyiniz.
  • ağır uykusu aldatılmış olanın
    ve aldatanın delik-deşik uykusu

    - cemal süreya *
  • bugün haldun taner'de izlediğim tek perdelik oyun. girişte oyuna pek ısınamamıştım ama zaman geçtikçe kendine bağladı. su gibi geçti, tavsiye ederim. şebnem köstem'in üstün performansına da ayrı bir parantez açmak gerekir bu arada. kusursuz oynadı.
  • kisinin kendine ve hayatina yaptigi en saçma sey olabilir.

    çocuklugumdan beri iyi yalan soylemeyi beceremem, ihtiyacim olmadi pek. her seyi açik yasamak insani ozgur kilar. birinci yalani desteklemek için ikinci, ikinci için ucuncuyle kendinizi yormaz, sonunda kendinize yabancilasmazsiniz.

    yine de yalan soylemek yetiskin isidir derler, ben kendim peter pan sendromundan muzdarip oldugum için, yetiskin olmak için pek çaba harcamam. iste aldatmak da gayet yetiskin isidir bana kalirsa.

    aldatmanin ahlaki boyutunu onemsemiyorum, herkesin ahlak anlayisi kendine, insanlari yargilamamaliyiz ki basimiza gelir, yalniz birisini uzun sure aptal yerine koymak (ki bu aldatmalarin çok kuçuk bir kismi için geçerli olsa da), çocuk gibi kandirma oldukça acikli. eninde sonunda kimse vazgecilmez olmadigi icin, boyle aldatilip, terkedilen naif insanlarda gordugum, yeni hayatlarinda daha sansli olduklari, daha saglikli birliktelikler kurduklari.

    insanlarin dsk gibi degilse, patolojik sekilde aldatmaktan zevk almiyorsa vs neden birbirlerini aldattiklarini anlamadim, anlamam, daha dogrusu insanlarin ikinip sikilip neden yalanlar uydurma geregi duydugunu da anlayamam. yalana ya da bir seyleri saklamaya, farkinda olmadan karsimizdakine kendimizden daha buyuk deger verdigimiz (ki bu çok fena bir sey), ondan korkup, çekindigimiz zaman basvururuz.

    insanin, kucukken ailesine, isyerinde veya okulda otoriteye karsi soyledigi yalanlar haricinde, dengim dedigi birine yalan soyleme geregi duymasi asagilayicidir, bana kalirsa.

    ozgur olmayan bir insan mutlu mudur? mutlu olmayan bir insanin yasaminin degeri var mi? unsal unlu'nun dedigi gibi yasam hakkin mucadelen kadar. yahu çevremde gordugum, duydugum insanlara inanamiyorum. hayat bu kadar bir çirpida harcanacak bir sey mi? saatleriniz, gunleriniz, gençliginiz bu kadar mi degersiz?

    mutsuz ve tatminsiz olan birisinin ne sebeple olursa olsun birisiyle devam etme geregi duymasi, bir de boyle ikili bir hayat surdurmeyi kendine yakistirmasini acikli bulurum. yargilayamam ama uzulurum bu insanlara.

    cocuk mocuk, para pul, konfor için sahte yasamlarini surduruyor insanlar. iste bu gayet "yetiskinler için bir cozum", olgun insanlarin dunyasinda aslinda refah ve çozum aranmiyor, radikal kararlar alip uygulayacak kadar cesur degiller. dahasi on kere daha bu dunyaya geleceklerini saniyorlar.
hesabın var mı? giriş yap