• kendisi gibi 2010 yılından önce akpyi savunmamak ahlaksızlıkmış bazı suserlara göre.

    esas ahlaksız sizsiniz. hem de ahlaksızın en önde gidenlerisiniz. sanki akp'yi sevmeyen herkes darbeci, elitist, baykalcıymış gibi hala eski alışkanlıklarınızla manipülasyon yapıyorsunuz. bugünlerin yaşanmasında bu adam gibi sizlerin de payı var. o kopasıca elleriniz 2010'da evet demeseydi bugün hsyk ve yargı bu halde olmayacaktı. kuddusi okkırlar, ali ismailler hala yaşıyor olacaklardı.

    malum zatın sümüklü mendilleri ne yaparsanız yapın o günahlarınızdan sıyrılamayacaksınız. her zaman islamcıdan demokrasi bekleyen salaklar olarak anılacaksınız.
  • 2009'da taraf'ta kaleme aldığı yazıdaki;

    "sadece türkiye’deki savaşı durdurmadı, dışişleri bakanı davutoğlu’nun da büyük katkılarıyla, bütün bölgeye barış getirecek “açılımlar” yaptı."

    kısmı ile mevcut durum analizinde,

    "yakında ermenistan kapısı da açılacak, yüz yıllık düşmanlık sona erecek, suriye ile sınırı kaldırdık bile, kürdistan’la iki sınır kapısı açılacak, türkiye enerji hatlarının geçiş yolu olacak."

    bölümü ile de gelecek öngörüsünde ne kadar başarılı olduğunu göstermiş köşe yazarı.
  • "ahmet altan, “kılıç yarası gibi” adlı romanında, roman karakterlerinden birine ittihatçıların bulgar komitacılarla savaşa savaşa komitacılığı öğrendiğini ve eşkıyayla eşkıya usulleriyle dövüşenin sonunda eşkıyalaşacağını söyletir.

    romancılığı ayrı bir tartışma konusu ama artık içeride olmadığına göre daha rahat söyleyebiliriz: ahmet altan “gazeteci” değildir, taraf’ta yaptığı şey de “gazetecilik” değildir. aynı şekilde taraf da bir gazete değil, bir operasyon aygıtıdır. ahmet altan’ın gözünde “kemalist vesayet” bir “eşkıya”dır ve altan “bütün kötülüklerin anası” olduğunu düşündüğü bu “eşkıya”ya karşı eşkıyaca usullerle mücadele etmekte herhangi bir sakınca görmemiştir.

    ahmet altan taraf’ta gazetecilik yapmamıştır, çünkü söz konusu olan bir gazetecinin kendisine ulaşan bilgi ve belgeleri kamu yararına olacak bir şekilde kullanması değildir. altan’ın genel yayın yönetmeni sıfatıyla kullandığı belgelerin neredeyse tamamı düzmecedir ve gülen cemaati tarafından imal edilip kendisine iletilmiştir. ortada bir kamu yararı da yoktur, cemaat’in çıkarları vardır.

    üstelik bu iletme işi “dışarıdan” gerçekleştirilmiş değildir. ortada bir “bavul” falan yoktur. taraf, arkasında bizzat cemaat’in olduğu, cemaat tarafından fonlanan, cemaatçi köşe yazarları ve muhabirlerin istihdam edildiği, cemaat’e ait bir yayın organıdır ve o bavul zaten taraf’ın bavuludur, dışarıdan gelmemiştir.

    altan’ın bunlardan haberdar olmaması ise imkânsızdır. az önce söylemiş olduğum üzere, altan türkiye’deki bütün kötülüklerin anası olarak gördüğü “kemalist vesayet”e karşı fethullahçı tasfiye projesine bile isteye dâhil olmuş, bunun için ne gerekiyorsa yapmıştır.

    yargının cemaate teslim edildiği 12 eylül referandumuyla ilgili olarak atılan “halk yönetime el koydu” manşetinden tutun da ergenekon/balyoz düzmece davası bağlamında atılan “fatih camii bombalanacaktı” manşetine, ahmet şık ve nedim şener’in tutuklanması sonrası atılan “gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetinden tutun da, cemaatin ösym hırsızlığını aklamak için atılan “şifre palavra ösym haklı” manşetine, altan’ın yönettiği taraf, cemaat’in bir operasyon aygıtı olarak çalışmıştır.

    yargının referandumla ele geçirilmesi, cemaat’in entegre emniyet-yargı gücüyle yaptığı operasyonlar, üretilen sahte deliller, uyduruk iddianameler, yasadışı telefon dinlemeler, toplama kampına dönüştürülen silivri ve üstelik tüm bunların cemaat henüz akp ile bozuşmamışken akp-c koalisyonu yürürlükteyken yapılması…

    altan, akp-c’nin devleti ele geçirmek için yaptığı operasyonlara ve o operasyonlarda kullanılan yöntemlere hiçbir zaman esastan itiraz etmemiş, yaptığı itirazlar şık ve şener’in gözaltına alınması örneğindeki gibi “böyle yaparsanız operasyonların ciddiyetine gölge düşürürsünüz”den öteye gitmemiştir.

    velhasıl altan, kendisini hukuksuzca içeri atan hukuk sisteminin ve bugün içinde yaşadığımız rejimin mimarlarından, üstelik küçümsenmeyecek mimarlarından biridir. dün ne yaptıysa cemaat’le birlikte ve cemaat’in kadroları sayesinde yapan iktidar, bugün de cemaat’ten öğrendiklerini hayata geçirmektedir ve altan bu nedenle, hem dünden hem bugünden olmak üzere iki kere sorumludur. ortaklar arasında “devletin sahipliği” üzerinden bir kavga çıktığında “yanlış ata oynamış” ve bu nedenle cezaevine girmiştir, yanlış ata oynamak ise kimseyi demokrasi kahramanı yapmaz. "

    fatih yaşlı
  • hukukçu kimliğimi ve adalet anlayışımı gönül rahatlığıyla bir kenara bırakıp, bu adamın uğradığı her türlü eziyet, haksızlık, hukuksuzluğa mutlu oluyorum. cemaatin operasyonlarında en büyük tetikçiliği yapan taraf'ın itibar suikastlerinde kimi zaman başrolde, kimin zaman yardımcı idi. en temel hukuk ilkelerini bile görmezden geliyor, ortaya çıkan en ağır, mesnetsiz yalanları için bile özür dilemiyor, geri adım atmıyordu. türkiye'de kendisi gibi çok tetikçi, kukla gazeteci oldu, hala bolca var ama hiçbiri kendisi kadar itibarlı değildi, hiçbiri çetin altan'ın evladı değildi. babasından ve roman yazarlığından kaynaklanan itibarının da etkisiyle ülkenin aydın diye adlandırılan okumuş cahillerinin desteğini aldı. cemaat operasyonlarına çok büyük katkısı oldu diyeceğim de zaten varlık sebebi o cemaat operasyonlarıydı, katkıdan çok öte büyük bir dahli var.

    bir dolu hukuka aykırı delil, düzmece/sahte delil ve iftiralarla cemaat polisi ve cemaat yargısının yaptığı hukuksuzluklara, zulüme ortak oldu, görev aldı.

    o yüzden vicdanen uğrayacağı olası hukuksuzluklara ilişkin en ufak bir sorunum yok. hiçkimse haksız yere hapis yatmasın ama ahmet altan hak ettiğinden daha fazla hapis yatsın. hiçkimse haksızlığa uğramasın ama ahmet altan hak ettiklerine ilaveten, hak etmedikleri için de cezalandırılsın, umrumda olmayacak.

    (bkz: taraf/@kanzuk)
  • debe editi: (bkz: minik eymen celep'e yardım ediyoruz kampanyası)

    şunu söylemek gerekir ki demokrasi kimsenin tekelinde değildir. bu yönden de altan'ı gülen'in yanından seslenen demokrat, gülen karşıtlarını darbeci yapanlar da gerizekalı düzen koyunlarıdır.

    ----

    şimdiki vesayetin kemalist vesayetten kötü olması ahmet altan'ın suçudur. referandumdan önceki yazılarına bakarsanız, açıkça diyordu ki kemalist düzen kötü, bu adamların getireceği düzen daha iyi olacak.

    yazısının tekinde diyordu ki, "yeni düzende herkes daha mutlu olacak ulusalcı gençler de." özellikle kimi düşman gördükten sonra "paylarını" vereceğini belirterek ilerliyordu davasında.

    kendini savunmak için tekrar attı yazdıklarını ortaya. orada da açıkça bu yeni gelen vesayeti şakşakladığını görebilirsiniz.

    taraf'ta gazete emekçileri maaşsız gezerken paraları götürenler arasında olduğunu bilen biliyor. o taraf ki maaş veremezdi ancak yazarların sıkıntısı olmazdı. daha da kötüsü borsaya açıkladıkları bilgilere göre gazete emekçilerine maaş verecek durumdaydı.

    ahmet altan'ın yalanlarla dolu "savaşımı"nı istemiyoruz. ilk önce o da yargılanacak, beynini kapatan küçük puştlar iyi bilir ki, ahmet altan'ın o kadar açıktan yeni vesayeti şakşaklamasının sebebi, ergenekon davasının bile bir hukuk ihlalleri davası olmasıydı.

    balyozdan, kafesten, casusluk davasındaki kafasına göre kötü adam konuşturduğu, yazdığı yazılardan bahsetmeye gerek olmadan durum budur.

    o yüzden de biliyordu ki kemalistlerin tepesine bir daha bellerini doğrultamayacakları şekilde binilmeliydi.

    cemaat de akp de pkk da yedikleri haltı bildiklerinden asıl savaş için hazırlıklar yaptılar ve günümüze kadar olan süreçlerde birbirlerine daldılar. yoksa bu kadar büyük kumpaslar demokrasiyle yönetilen herhangi bir ülkede yargıya taşınır, iktidar değişikliği olduğunda.

    demokrasinin olduğu ülkelerde doğrudan iktidar değişimi sebebidirler.

    zekasını siktiğimin puştu burada ahmet altan'ın yalakalığını, açıklayarak kapatamayacağını bildiği için küfrediyor.

    oğlum sen aklın ermez bu işlere, çok küfrettirmeden siktir git şuradan. mal seni.

    yalaka herifin de böyle ağzı bozuk yalaka yancıları olur zaten.

    çydd hakkında adamlar ata evi kurup subayları ayartan kızlar yetiştiriyorlar diye cemaat için haber yapmış amk tarafı. buradaki ağzı bozuk puştlar hala küfür yemek için aranıyorlar.

    sonsuza kadar islamofaşist bir örgüt olan cemaatten açık toplumlu demokrasi dilenmiş ve bu konuda fanatiklik yapmış bir insan olarak anılacak ahmet altan. şimdi siktir git şuradan.
  • bazılarının inandığı değerleri parça parça etmiş putları yıkmışmış falan. hahah.

    ülke komple türkçü oldu, iktidar ittihatçı oldu, muhalefet cemiyetin sloganıyla direniş provası yapıyor, dobloların arkasından osmanlı tuğraları kalktı göktürkçe türk yazıları geldi, onyıllar önce alınan mgk kararları harfi harfine uygulanıyor, sisteme dahil olmayan, dönüşmeyen zıpçıktı kalmadı, yeni doktrin yerleşti, daha kimse milim oynatamaz. militarizm tavanda, karabağ, libya, doğu akdeniz, mavi vatan. savunma bakanı eski genelkurmay başkanı, reyizle kamuflajlı kıyafetler giyerek o tatbikat senin bu tatbikat benim geziyorlar.

    ama inandığımız değerleri yıkmış hüsrev. hele hele :)
  • "zavallı kemal bey" başlıklı bir yazı yazmış.

    o, muhteşem edebi yeteneğini romanlarında bile kullanıp eskitmek istemeyen bir yazar. doğası gereği basit olması gereken gazete yazılarında bu yeteneğini görmeyi zaten beklemiyoruz. bu nedenle, yazının içeriğine baktık ve şunu gördük:

    "doğrudan yoksullara hitap ediyordu:

    'size biraz ekmek, biraz para verelim, siz bu sistemi değiştirmekten vazgeçin.' "

    kemal kılıçdaroğlu'nun politikasını buraya bağlamış.

    insanın aklına şu buzdolabı, kömür, makarna yardımları geliyor. acaba recep tayyip erdoğan da bu yardımları yaparken "size biraz ekmek, biraz para verelim, siz bu sistemi değiştirmemize engel olmayın." diyor olamaz mı idi?

    ahmet altan bu sorunun yanıtını düşünmeye gerek görmüyor. çünkü aslında halkın ne istediğinin ahmet altan için bir önemi yok. çünkü kendisini halkın isteklerini önemsiyormuş gibi gösteren o yanılgı kaynağının adı halkçılık değil, liberalizm. çünkü ahmet altan jakobenlere karşı kılıç çekmiş bir don kişot olarak ele alınsa dahi, adının başında o "don" sıfatını taşıyacaktır. halkla ilgisi, don'ların halkla ilgisi kadardır.
  • ne ahmet altan'ı ne nazlı ılıcak'ı zerre kadar severim. başlarına gelecek kötü şeyler beni üzmez. fakat adalet dağıtması gereken, yasalara ve kanunlara göre karar alması icap eden hukuk mekanizması bu kötülüğün kaynağı ise vay halimize !

    çünkü yozlaşmış, asıl amacından saptırılarak politik ve ideolojik hesapların görüldüğü bir silaha dönüştüğünde hukuk, o memleket iflah olmaz. başımıza gelen şey de bu.

    deniz yücel "pkk'lı bir terörist" ve "bir alman ajanı" idi, başta erdoğan olmak üzere devlet ricalinin söylediğine göre. üstelik bu iddialar çok eski zamanlardan kalma da değil, birkaç hafta önce söylenmiş sözler. ama bugün deniz yücel serbest!

    deniz yücel terörist ve alman ajanı ise neden serbest?

    peki ya terör örgütü lideri olduğu iddia edilen eski genelkurmay başkanı?

    gülen'in en yakın adamlarından biri olan hüseyin gülerce nasıl oluyor da hükümete yakın kanallarda tv programı yapabiliyor?

    yıllarca aynı sözleri söyleyen, yani 2005, 2010, 2015'te sürekli aynı şeyleri söyleyen milyonlarca oy alan bir siyasi parti lideri neden tutuklu? tutuklanmasına sebep olan sözleri ve eylemleri 10 yıl evvel de sabit olduğuna göre neden o zaman tutuklanmadı? ve öcalan ile devletin rızasıyla görüşmesine ve görüşme fotoğrafları devlet tarafından çekilmesine rağmen nasıl bunlar suç unsuru olarak iddianamede yer alabiliyor?

    bu ülkede yaşanan binlerce çelişki, garabet ve rezalete dair yalnızca dört basit soru. üstelik bunların haricinde, binlerce soru üretilebilir. siz buraya demokratik, laik, hukuk devleti filan mı diyorsunuz hâlâ?

    düşünün ilhan cihaner'e o fetö komplosu yapıldığında cihaner'i tv8'de din, demokrasi, halk düşmanlığıyla adice suçladığında kumandayı televizyona fırlattıran nazlı ılıcak gibi nefret ettiğim birini bile bana müdafaa ettiriyor bu ülkenin hukuku. ama aslında onu değil, ben bu ülkenin, yani bizim kendi hukukumuzu savunuyorum.

    ahmet altan değil mesele, siyasi iktidarı öyle ya da böyle rahatsız eden zararlı bir unsurun, bir devletin meşruiyet kaynağı olan, bir ülkede huzurun ve adaletin en büyük güvencesi olması gereken hukuk mekanizması tarafından ortadan kaldırılmasıdır. zararlı unsurun adının selahattin demirtaş, nazlı ılıcak, enis berberoğlu, ahmet şık, ahmet altan, figen yüksekdağ veya kadri gürsel olmasının hiçbir ehemmiyeti yoktur.

    bu ülkede hukukun olduğunu söylemek için ya büyük bir aptal ya büyük bir alçak olmak lazım!
    bir adamın iki dudağının arasından çıkan sözlerdir akıbetimizi belirleyen, kanun kitaplarında yazanlar değil!
    hiçbirimizin hukuku yok, hiçbirimizin can güvenliği yok, hiçbirimizin özgürlüğü yok!
    türkiye bir kabile devleti değildir çünkü henüz o seviyede bile değildir!

    not:

    arkadaş,

    velev ki müebbet alan can düşmanın olsun, yine de sen sevinme!

    çünkü o can düşmanın saydığın kişi, tarafsız mahkemeler tarafından kanunlara uygun olarak değil, bütün iktidarı elinde toplayan bir kişinin kararıyla yani keyfi olarak bu cezayı aldı. hak edip etmediğine bakılmadı. yarın sen hedef olduğunda (ki her muhalif bir hedef) aynı hukuksuzluk senin başına geldiğinde söyleyecek sözün olmaz çünkü sen "içimin yağları eridi", "oh olsun", "az bile yapmışlar" diyerek büyük bir hukuksuzluğa meşruiyet kazandırdın.
  • bak kardeşim, sen ne ilk altan yancısısın ne son. bu adam cemaat yandaşıdır. nokta.

    ulan süper gerizekalı.

    zamanında akp'nin türban hamlesine muhaliflik bugünkü kadrolaşma öngörüldüğündendi. insani olarak türbana ayrım karşı çıktığım bir şeydi ancak amacı görüyordum. insanlar da haklı çıktılar bu konuda. yoksa hala uyanamadın mı.

    askeri vesayet zamanı, ülkenin tasarlandığını ve bu tasarının akp gibi bir partiye verildiğini söylüyordum. yalan mı. memnun musun ülkenin halinden? askeri seven sevsin de, böyle utanmadan postal sevdalısı gibi gerzekçe savunma da ancak altancı'dan gelir.

    cumhuriyet muhafızlığını gezi'de de yaptık biz kardeş. o suçluluk atamanı başkasında deneyeceksin. geçti o propaganda zamanı.

    baykal'ı zerre sevmezdim. kürt sorununda devletin resmi görüşü,neydiyse, müzakere desen, müzakere akp'den önce de vardı. mücadele desen de aynı. olay neydi, pkk'ya alan vererek idarei maslahatçılık. apo'nun yakalanması sonrası yapılacak açılımın kimden geleceği.

    sen şimdi insanlar ölürken hala altan savunusu için bundan mı umut buluyorsun?

    öyleyse, kafayı yemişsin.

    siz demokrat değilsiniz, 2010'dan önce akp'ye destek veren demokrat değildir. yücel aşkın'dan dolayı değildir, tren yaylarının sökülmesinden değildir, kadrolaşmadan değildir. değilsiniz demokrat.

    ne olduğunuz belli olmadığı için de ülke bu hale geldi.

    sen o gelişmemiş beyninle, ateistim ama oylar akp'ye aklından çıkamadığın için tehlikenin farkında mısınız reklamlarıyla alay ettiniz. akıllılar sizi. çok zekisiniz harbiden.

    2010'dan önce akp savunmak, acaba elektrikler giden seçim zamanları mı meşruydu? yuh be.

    küçük beyinli arkadaş, tekrar yazıyorum. ahmet altan demokrat değildir. liberalmiş gibi takılan batıya güvenen ancak fikri pek olmayan bir sağcıdır.

    adamın aklı ancak askerde, askerin önünde o zaman da el pençe divan durmayan vardı, bu zaman da var. ne oldu dünya asker sivil ilişkilerine mi indirgendi?

    böyle yapa yapa cemaati kadrolaştırdınız, akp'yi başımıza parti devlet yaptınız. siz salak mısınız?

    cidden güç mücadelesinde dünyayı hijyenik teamülleri olan bir yer mi görüyorsunuz? ki böyle ikilemlerle geliyorsunuz? 2010 sonrası medyada ağzına gülen ismini kötü anmak yasaktı be.

    al sana el pençe divan gerizekalı. adamın adını anamıyordun. sitelerden videosu siliniyordu ahmet şık'ın.

    ahmet altan'ı hala pazarlamaya çalışan maldır. net.
  • kendisinin hakkaniyetli bir iddianameyle hapse atılmamasından ben de rahatsızım.

    yancılarının iddia ettiğinin aksine adil bir yargılama olan ülkelerde de hapisten kaçması zordu.

    ancak gülencilere yapmadığı yancılık kalmamış, "ateistim ama bana hoşgörü gösteriyorlar" temalı yazılarla, "gülen'i sırat köprüsünde sırtımda taşırım" sözlerini yazan bir adamı "bu adam ateist nasıl fetöcü olur?!" diye savunmak asıl ya cehalettir ya karakterden bahsedip pek nasiplenmemektir.

    savunmasından aktarılan kısmı okudum. bu mahkeme cumhuriyet tarihinde ilkmiş, osmanlı'da da. bir kere osmanlı demesi palavra. geçtik.

    cumhuriyet tarihinde yok diyen, bunu da dgm'ye ucube diyerek taçlandıran adamın, özel yetkili mahkemeleri bilerek unutması nedendir? çünkü o mahkemelerin infazlarını hep savundu ahmet altan.

    kısacası, bu adaletsizlik herkesi vurur. o kadar vicdan şeyhliği yapacak, hak bilirlik oynayacak cumhuriyet düşmanlarına da vurdu. çünkü yancılarının savunduğunun aksine pek fikri olmayan bir goygoycu.
hesabın var mı? giriş yap