yılan
-
hemipen. hemi de ben. (bkz: hemipenis)
uranın bir anlamı da vuran, yani yılan. bir kıpçak boyunun da adı.
bid-i mecnun salkım söğüt, ağlayan söğütmüş. mecnun ile salkımsöğüt özdeşliği varmış. ama mecnun öncelikle hurma demekmiş. mecnun babçe ve yeşillikle ilintili, aynı zamanda yılanla ilintiliymiş.
kaderi, olacağı ben bilsem, bu kez padişah, efsane babası gibi kızını kız kulesi'ne, kız kalesi'ne kapatan olmaz mıyım? yine o gelesi yılan sepetle gelmez mi? kapattığım şey can ve yaşamak olmaz mı? yılan gelmese bile kapatılan, karartılan, yaşamlıktan çıkmaz mı?
***
sarmayılan
güzel sev güzel sevmeyi umalım umarım.
bir ben vardır başkadır ve benzer aynı olması mümkün.
yolun dönüşümleri bunlar..
yolcu yorgun, ve yorulmak geniş.
her koşul kabul ve kendi koşullarım kabul. kendi yolum kabul ve yol kesişimleri kabul. yol ayrımları kabul.
şefkate evet, acımayışımla birlikte.
yaşamda olmak yaşatmak için. içim. içimden.
***
"parente serpente."
"akraba yılandır." italyan atasözü
"hısım, etini yer kısım kısım." fethiye atasözü
haziranın yılanı, yörüğün yalanı.
armudu sapıyla, üzümü çöpüyle, karpuzu yüküyle.
yılanın başını küçükken okşayacaksın.
balinanın başını ufakken ezeceksin, yoksa karaya çıkar sümüklüböcek olur.
yılanı öldürdüğünde yılanın başını ezmezsen, son anında adeta fotoğrafını çeker, sonra onu gören yılan soydaşlarına hasmını iletmiş ve öcümü alın demiş olabilir. yılanın başını küçükken ezmek yetmez, öldürülen her yılanın kafasını ezmek gerekir anlayışı buradan doğmuştur. (bkz: yılan/@ibisile)
çoğunlukla çocuklar, bazen büyükler yılana i'lan derler. duyuru olan ilan ile söyleniş farkı kesme işaretiyle gösterilmeye çalışılmıştır. yılan olan kesikli, ona rağmen kısa, duyuru olan ise iğlan, iilan gibi yayvan, uzun bir söyleyişle.
çukur çeylen'de yılanla karşılaşma, öldürme çok özel, heyecanlı bir deneyimdir. pek çok insanın gene köpek tutması gibi yılan sokmasına, dalamasına dair renkli öyküleri vardır. yeni bir tanesini annemin sözcüklerine sadık kalarak aktarayım:
anam evde koca bi yılan bulmuş. patatiz kazdıktan sonra. şarp demiş bir şey. kedi tüvdü sanmış. "kara gözlü oğlum," diyor "boynu ince, başı kalın." pırlanmış da getmiş. tavandan düşmüş galiba, ikisi de birbirinden korkmuşlar. kuş cibisi peşinde olmalıymış. eriğin yanından akmış da kaybolmuş. sarı, iri, bir metreden geçik uzunmuş.
kaynanamın dedesine sütçü memet derlermiş. evlerinde sarı kırmızı 1m uzunluğunda kalın bir yılan yaşarmış. o yılan için tasa her gün süt koyar, yılan her gün tavandan inip gelip sütü içer gidermiş. kaynanam çocuk, bilmiyor, dedesi 'korkma, o evimizin bekçisi..' der başını okşar, yatıştırırmış. böylece ufaklığında yılan korkusu nedir bilmeden büyümüş. bir keresinde bacağında bir soğukluk duymuş, elini atmış bir yılan. onu eline aldığı gibi sallayıp uzağa atmış. gene oyuna devam.
yılan kendiliğinden döreleşen tek hayvan olabilir (dilimizde). diğer dertop edilen, kıvrandırılan, topak hale getirilen hayvanlar için (insan dahil) döreleştirmek fiili daha uygundur.
"bayram günü eve çalı götürülmez." çünkü o çalı yılan olurmuş. odun modun da gelmeyecek eve.
herodotos historiai'de yılan urania 8. kitapta dikkatimi çekti. kocaman bir yılan varmış, atinalılara göre akropol'ün koruyucusu; onu tapınağın konuğu da sayarlar, aydan aya vergi verir gibi bal çöreği götürürlermiş. yılan bir kez yemediğinde tanrıçanın da tapınağı bırakıp gittiğine inanıp (savaştan kaçan suriyeliler gibi) kentten çıkmaya acele etmişler. zaman thermopylai savaşı, artemision savaşı zamanları, salamis savaşı öncesi. evlerini taşıdıktan sonra deniz ordusuna katılmışlar.
didem madak'ın ah'lar ağacı (2002) kitabındaki son şiiri paragraf başı, sona başı koyuyor ve kuyruğunu yiyen yılan gibi sonsuz döngüye hamle yapıyor:
"sürmeleri ne karaydı kadınların
herkesi bir yere sürer ya dünya
gözlerine sürülmüştü orada kadınlar.
belki sen yoktun orda
güller vardı.
ben bir şair olarak güllerden bıkmamıştım daha,
ba'su ba'del mevt*
hayata daha çok vardı
beni anla."
"yılanlardaki büyüleyici güç. -kulakları işitmediğinden mi?" elias canetti - die stimmen von marrakesch
"yeşil somakilerin arasında yılan isa'ydı. kişilik yenilenmesi olarak yılan sembolizminin en önemli gelişimi muhtemelen kundalini yogasında görülebilir." carl gustav jung - rüyalar
"bir yılan biçtiğimizde içimiz -çoğu zaman- sızlamaz bile. bin yılların tortusu kolay ürpermez." bilge karasu - narla incire gazel
"hangi yılan süte ve şaraba karşı koyabilir?" tomris uyar - ödeşmeler ve şahmeran hikayesi
"yılanın aracılığı gerekmişti: insanı ayartabilir kötü, ama insan olamaz." franz kafka
"yahudiye güveneceğine yılana güven, yunana güveneceğine yahudiye; ama bir ermeniye asla güvenme." george orwell - paris ve londra'da beş parasız
(ilk giri tarihi: 30.12.2013)
(bkz: kara yılan/@ibisile)
(bkz: ilana), yılan bıçağı, elan, ileğen
(bkz: şahmaran), şahmeran, köhünk yılanı, merçem, ouroboros
(bkz: glycon)
(bkz: hemipenis)
(bkz: oluklu kertenkele/@ibisile)
(bkz: kendi kuyruğunu ısıran yılan), kuyruğunu yiyen yılan
(bkz: yılanın başını küçükken ezmek), yılanın başını küçükken ezeceksin
(bkz: eğirmek/@ibisile), tengerek, feleğin çarkı, evran, evren
(bkz: çöğmen), çöğmek
(bkz: sss), ssss, zzz/@ibisile
(bkz: friedrich august kekule/@ibisile)
(bkz: lerna/@ibisile)
(bkz: ahlar ağacı/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap