• almanların kısa ve öz kelimelerinden biri daha.. vor, "öncesinde" anlamına gelen, zaman bağlamında* "önce olma" manasını taşıyan, ingilizce'deki pre eki ile aynı işlevi gören bir ön ek. freude ise – schadenfreude sözcüğünden hatırlayacağınız üzere - sevinç, sevinme, zevk, haz gibi kavramların almanca’daki karşılığı. yani, birkaç basit aritmetik işlemiyle* görüyoruz ki, vorfreude sözcüğünden önsevinç, "öncü zevk" gibi bir mana çıkıyor. ya da ingilizce karşılamaya çalışırsak "pre-delight", "before-joy", hatta beni vorfreude kavramıyla tanıştıran kai krause’nin uydurmasıyla "forefun".

    heyecanla beklenen bir anın yaklaştığını fark etmenin tadı, artık daha fazla dayanamayacağınızı, sabrınızın tükendiğini düşündüğünüz dakikalardaki iç kıpırtısının hazzı, türkçe’de maalesef tam karşılığı olmayan anticipation’ın mutluluğudur bu. başka bir deyişle, vorfreude, küçük prens’teki tilkinin kalp çarpıntısıdır. ("aynı saatte gelmen daha iyi olur," dedi tilki." örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. mutluluğum her dakika artar. saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. insanın belli alışkanlıkları olmalı...")

    hakikaten olmalı be tilki kardeş. zorlama bir karakterdin, biraz fazla didaktik takılıyordun, "insan yalnız yüreğiyle doğruyu görebilir." gibi beylik laflar ediyordun zaman zaman, ama burada çok doğru bir noktaya temas etmişsin bak, mis gibi açıklamışsın vorfreude kavramını.
  • vorfreude, aynı zamanda dead poets society filmiyle hiç beklemediği bir şöhrete kavuşan meşhur carpe diem mottosunun, “anı yaşa” temalı ucuz new age felsefelerinin, pop kültüre hakim olan “günün tadını çıkar” mesajlı reklamların ve ürünlerin, “sadece şu an içinde varolabiliriz. demek ki geçmiş ve gelecek yok aslında. zaman da yok o halde..” şeklinde özetlenebilecek düz mantık harikası zirvalıkların maskesini düşürecek, pabucunu dama atacak bir kavramdır nazarımda. bir insanın yolunu gözlemekten, bir olayın, bir durumun gerçekleşmesini ümid etmekten doğan böylesine güçlü ve derin bir hissiyat varsa eğer (ki çıkıp “yok arkadaşım, ben hiç nazlı yarin yolunu gözlemenin hazzını tatmadım, televizyondaki derbi maçının başlama saati yaklaştıkça koltuğumda sabırsız bir zevkle kıpırdanmadım” diyecek babayiğidin alnını karışlarım, aklına şaşarım), o zaman belki de “zen yalandır, then gerçektir” diyemez miyiz? (kafiye uğruna ne yapacağımı şaşırdım, motto'ya bak, yamuk yumuk.) aynı şekilde, kurtarılmış anların*, geçmişte yaşanmış güzelliklerin asıl tadı da anımsandıklarında yaşanan buruk mutlulukta, alınan hüzünlü keyifte, o melankolide saklı değil midir? ve ben neden “önermeyi olumsuz soru formatına sokup okuyucudan olumlu cevap alarak anlamı pekiştirme” retorik yöntemini bu kadar sık kullanıyorum, kendimi başka bir şekilde ifade etmekten aciz miyim?

    aslen bu “anı yaşa, günü yakasından tut, güreş onunla, kündeye getir, tuş et!” türü dolduruşlarla oldum olası aram iyi değil, sıkıntılıyım. nasıl anı yaşayayım behey adam, kıçındaki çıbanın açısıyla kıvranan zavallının, bileklerini kesmiş can dostunu hastaneye yetiştirmeye çalışan insanın anı yaşayacak, günü yakalayacak halimi olur? ayrıca hayatın her saniyesi, ne kadar bayağı ve sıradan olursa olsun aynı şekilde anlamlandırılırsa, o hayatın zorunlu bir “dolu dolu yaşama” mecburiyetinden doğan robotik ve bilinçsiz bir haz döngüsünden ne farkı kalır? gündelik işlerden, yaşamın mekanik, sıradan, hatta bazen mide bulandırıcı rutinlerinden, dünyevi dertlerden bu kadar mı bihaber bu zen ustaları, ve onların modern dünyadaki müritleri? gördüğüm ilk zen master’a soracağım bunları, ve de “bütün onlara rağmen anı yaşacaksın işte, işin sırrı orada zaten” derse tekme tokat girişeceğim korkarım ki.

    neyse, diyeceğim mutluluğun sırrı “şimdi ve burada” yaşamaktan* değil, “taa öncesinde ve orada” yaşamaktan, abuk sabuk da olsa bir şeylere ümit beslemekten, beklenen an – iyi ya da kötü - gelip geçtikten sonra da hatıraların yalan yanlış kıvrımlarında kaybolmaktan geçiyor belki de*. ister akşam rakı sofrasında beraber olacağınız dostlarınız veya favori filminizin en can alıcı sahnesi gibi küçük bir tat olsun, ister doğacak ilk çocuğunuz, kazanacağınız ilk nobel ödülü, vs. gibi hayatınızın akışını değiştirecek meseleler, neticede anın kendisi değil, o anla ilgili beklentiler ve hatıralar şu dünyayı tahammül edilebilir kılan, insanın dünyayı yok et butonuna basmasını engelleyen. boşverin anın kendisini, o geçici ve kaypak hazzı, unutun gitsin*, olmazsa ertesinde o mendebur anı zihninizde baştan yazar, hatıralarınızda olmasını istediğiniz, ümit ettiğiniz gibi şekillendirirsiniz her şeyi. (“anı bırak, anıya bak” gibi berbat bir aforizma yumurtlayacaktım burada, terbiyem el vermedi.)

    misal, ben bu entrynin yazılma sürecini zerre kadar önemsemiyorum, “vorfreude” kavramıyla karşılaşıp, “acaba sözlükte var mıdır bunun başlığı? eğer yoksa ben yazarım belki, hoş olur” diye düşündüğüm saniyelerin derdinde, belki bundan aylar sonra entry hakkında bir mesaj aldığımda hatırlayıp da keyifleneceğim, tekrar okuyup gülümseyeceğim, “ah, ne günlerdi onlar, daha 2005’e yeni girmişiz…” diye melankolimde boğulacağım anların peşindeyim. almanların "vorfreude ist die schönste freude." (önsevinç, sevinçlerin en güzelidir) diye atasözleri olması boşuna değil.

    ilkin önsevinçler* ve beklentiler, ardından da hatıralar ve anımsamalar, yanılsamalar. gerisi fasa fiso iki gözüm, vorfreude kelimesi kitaplığımdaki almanca sözlükten kulağıma bunları fısıldıyor.
  • "vorfreude ist die schönste freude" gibi harika bir cümle icinde kullanilir bu kelime / olgu sik sik. "ön sevinc en güzel sevinctir", ki öyledir gercekten de.

    gece cikmadan önce hazirlanirken eglenmektir vorfreude, uzun süredir göremediginiz annenizle bulusmadan önceki son yarim saat yasadiginiz heyecandir, alacaginizi önceden bildiginiz mektup veya paketleri beklerken "ne yazdi acaba, ne gönderdi acaba?" diye düsünmektir vorfreude. mesela yani. ve pek güzeldir evet, severiz pek. hep olsun. olmassa da "yapay" bir sekilde, zorlayarak da yaratilabilir vorfreude bazen: (bkz: ertelemek/@chileksuyu).

    bir kac saat sonra en cok sevdigim arkadaslarimin birinin yanina gitcem, beraber cok eglencegimizi biliyorum, vorfreude'm basladi bile*.
  • (bkz: wartewunsch)
  • dokuzuncu nesil sabırtaşı yazar.
  • sevinc hissinin kendisinden daha buyuktur esasen.

    tatile cikmadan once yapilan ali$veri$, bavul hazirlamadir. cocukken barbie bebeklerle oynadan once evlerini kurup saclarini taramaktir. i$in imajinasyon a$amasidir yani. a$k gibi, var olandan ziyade tahayyul ettiginle alakalidir. o sebeple de oylesine guzeldir.
  • cok da abartilmamasi gereken hede. kendisi ile hayalkirikligi arasinda ince bir cizgi var, gecince pek hos seyler olmuyor.
hesabın var mı? giriş yap