• fatma karagöz'ün terörist mayınına şehit verdiği binbaşı oğlu adil karagözün cenazesinde söylediği cümle.

    tam hali: "vatan sağ olsun demeyeceğim. çünkü bugüne kadar bir şey yapılmadı. olan bize oluyor, ateş düştüğü yeri yakıyor"

    kaynak: http://www.internethaber.com/…s_detail.php?id=34813 ve bilimum gazeteler.
  • vatan savunması için seve seve canını veren bir askerin, bir şehidin yakınları tarafından en büyük teselli kaynağı kabul edilen bir cümlenin, son zamanlarda âdeta önemini ve anlamını kaybeder hale gelmesini gündeme getirebilmek için, acılı bir annenin söylemek zorunda kaldığı bir söz....

    yıllarca göz nuru dökülerek yetiştirilmiş dalyan gibi evlâtların, pkk terörü belasına pisipisine sapır sapır dökülmesinin acısını içine sindiremeyen, bu konuya karşı gösterilen tepkiyi yetersiz bulan anne, ortada ne kazanılan bir savaş, ne kurtarılan bir vatan olmadığı için, her gün üçer beşer öldürülen askerlerimizin durumuna dikkat çekmek istemiş ve bunu da başarmıştır.

    sözlükteki kürt kökenli arkadaşlar, "aynı acıyı biz yaşarken iyi mi" gibi bir soruyu, burada açıkça olmasa bile eminim ki içlerinden soracaklardır. tabii ki değil.

    bu kısacık köşede elbette bu sorunu çözebilecek noktaya -keşke varabilsek ama- varamayız.

    fakat üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken konu şudur.

    türk ordusu durup dururken "şu kandil dağlarında kürtler piknik yapıp eğleniyormuş, gideyim ben şunları bir bombalayayım" dediği için bu olaylar başlamamıştır ki...

    terör, zaten toplumda panik yaratmak için, hiç olmayacak yerde, olmayacak zamanda, olmayacak kişilerin zarar görmesi esasına dayanır ve bu bağlamda masum pek çok insan hayatını kaybetmiştir.

    pkk terörünün sonuçta kürtlere de, türklere de kazandıracağı bir şey olmayacaktır. sadece bir kısım analar ağlayacak, bir kısım evlatlar hayatının baharında canını kaybedecektir.

    çanakkale'de düşmanı ülkeye sokmamak için verdiğimiz 250 bin şehit, bugünün mantığıyla bakıldığında boşuboşuna ölmüştür. çünkü düşmanlarımız ne yazık ki bugün elini kolunu sallayarak ülkemize gelip bize istediklerini yaptırabilmektedirler.
  • türk ordusunun en büyük dayanağı olan çocuklarını vatan için feda etmeye hazır anadolu insanının siyasilere yaptığı anlamlı uyarı
  • altında çok farklı anlamlar barındırabilen çok haklı bir isyan cümlesi.
    http://www.zaman.com.tr/…atan-sag-olsun-demeyecegim

    altındaki anlamları deşmiyoruz şimdilik, birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz şu saniyelerde..
  • rasim ozan kütahya'lının taraf gazetesindeki köşesinde bu konu ile ilgili yazdığı yazıyı aynen aktarıyorum.

    bu toprakların bitmeyen savaşında, bu ülkenin evlatlarını kaybetmeye devam ediyoruz... “yeter!!” denmesinin bile artık bir samimiyeti kalmadı...

    yağmur yağması gibi normalleşti bu berbat durum... arada yağmur yağar, ıslanırız... arada bu kirli savaş hortlar, çocuklar ölür... öyle algılıyoruz artık... sonra hayat yeniden devam eder. bazen dolu yağar, bazen günlerce biteviye az az yağar, sonra yeniden durur... sonra yeniden başlar... yağmur tanelerinin yere düşmesi kadar doğal bu ülkenin gençlerinin ölmesi artık... bir kişinin ölümünün trajedi, onbinlerce kişinin ölümünün istatistik olacağına ilişkin stalin’in lanet derecede gerçekçi sözü hükümran bu topraklarda... şehitler diye yalan edebiyatlarla andığımız gençler bu devlet için istatistikî rakam tanelerinden ibaret...

    “vatan sağolsun demeyeceğim”

    bu bence hepimiz adına tam anlamıyla kanıksanmış bir alçaklıktır... o sebeple mesela geçen hafta kaybettiğimiz jandarma er ismail uygun’un annesinin feryatlarıyla kimse ilgilenmedi... o feryatlar, egemen devlet mantığının işine yarayan feryatlar değildi çünkü... “bir oğlum şehit düştü, öbür oğlumu da vermeye hazırım” diyen ya da dedirtilen anneler hemen her yerde manşet olurdu. fakat bu anne başka şey söylüyordu... bu toplumda gittikçe yükselen bir haykırışı bir kez daha dillendiriyordu...

    bu anne “vatan sağolsun demeyeceğim” diyordu. bu kez bu anne geleneksel ve örtülü bir anneydi. daha evvel kentli-eğitimli laik ortasınıftan bir annenin bu itirazına şahit olmuştuk. bu hissiyatın o kesimde çok geniş biçimde paylaşıldığını bu köşede yazmıştım... şimdi de tevekkül ve metanetleri devlet tarafından istismar edilen geleneksel dindar annelerden biri bu çıkışı yapıyordu... hem de kaybettiği oğluyla ilgili çok acı bir olayı da naklederek...

    “oğlumun komutanı, namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. onun gibi diğer kısa dönem askerler masa başında otururken üç aylık er olan ismail’im günde yedi saat nöbet tutuyormuş. oğlum komutanına söyleyemiyordu ama bunları telefonda bize söylüyordu. komutanı oğluma gıcık kapmış.”

    aynı anne ulaştırma bakanı’nın kendilerini ziyaretinde de şunları söylüyordu...

    “başın sağolsun demek kolay. ben onu ne hallerde büyütüp yetiştirdim. ne zorluklarla büyüttüm. ciğerim yanıyor. bazı şeyler çok zoruma gidiyor. torpil olduğunu bilseydim ben de yaptırırdım. hiç zengin ailelerin çocukları oralarda askerlik yapıyor mu?”
    “bu çocuk evin önünden geçen yabancılardan korkardı. bu nasıl teröristlerle çarpıştı? ‘şarjörü takamadı’ diyorlar. kocam ‘arama’ dedi ama dün akşam komutanını aradım. ‘seni allah’ın mahkemesine havale ediyorum. 12 saat nasıl nöbet tutturdunuz’ dedim. bize şehit haberini vermek için gelen kişi ‘oğlunuz yemekhanede öldü’ dedi. daha sonra da dediler ki, teröristlerle çatışırken siperdeyken ‘kafanı kaldırma’ demişler. benim çocuğum da kaldırmış. kafası parçalanmış. cesedi tanınmaz haldeydi.”

    genelkurmay’a sorular

    devletimizi yönetenler, özellikle de genelkurmay karargâhının generalleri bilmeli ki bu annenin sesi derin anadolu’nun sesidir... bu ülkenin anneleri askerlik tecrübesinde “korku”nun ne demek olduğu zorla öğretilen kocalarından daha cesur ve daha yüreklidir... kocaları korkup “yapma, etme, arama kimseyi hanım” dese de durmayacaktır... ismail uygun’un annesinin bu tepkisini şimdilik karambole getirebilirsiniz, egemen medya da hemen gerekeni yapar... ama bu anneler akın akın artmaktadır, bilesiniz...

    şimdi genelkurmay yetkililerine soruyorum... bu şehit anasının bahsettiği komutanla ilgili ne işlem yapılmıştır? namaz kıldığı için er ismail’e saatlerce tutturulan nöbet olayını kamuoyu önünde aydınlatmayacak mısınız? yoksa aktütün katliamında olduğu gibi bu komutanın da “hiçbir ihmal, zaaf ve hatası yoktur” mu diyeceksiniz? “daha analar çok mehmetçikler doğurur, bu sızlamaları da bu toplum unutur” diye mi düşünüyorsunuz?

    hesap sormak

    bu ülkenin halkı olarak şunu bilmeliyiz... bizler, evlatlarımızın değerini bilip korkmadan bu devlete ve orduya hesap sormadıkça askerlerimizin ölümü ordumuzca “zayiat” olarak görülecek, maalesef çoğu zaman bir askerin ölümü bir skorsky helikopterin düşüşünden daha az önemli olarak algılanacaktır... üçüncü dünya ordularının hemen hepsi askerlerine böyle bakar, çünkü o halklar ölen çocukları adına ordularından hesap sormazlar... israrla söylemekten bıkmayacağım ki bir kurum hesap vermedikçe, denetlenmedikçe yozlaşır ve çürür... bugün tsk meselemiz bu minvaldedir...

    bedeni tanınamaz hale gelen er ismail uygun’un annesi gibi anneler arttıkça, korkmadan yürekli biçimde kendi devletlerine hesap sordukça bu ülke daha güzel bir yer olacak... türk ordusu, hesap soruldukça denetlendikçe güçlenecek... bunları diyenlere “ordu düşmanlığı yapıyor” diyenler, türk ordusunun adım adım çürümesini ve çökmesini hızlandıran gafillerdir... çürümüş bir ordu er ismail’lerimizi koruyamaz, vatanımızı da savunamaz...
  • unutulmayacak bir haykırış. belki bir gün aydınlığa çıkınca "o günlerde" bir kadın böyle demişti diye de hatırlarız.
  • bu sözü bir şehit annesi söylemişti zamanında. zaten başka biri söyleseydi uğrayacağı linci tahmin bile edemiyorum. zira sırf kürtçe şarkı söylediği için bile yuhalanabiliyor insanlar.

    bunu söyleyen kadın çok cesur bir kadındır. karşısına tskyı aldığı için falan değil. oğlunun ne uğruna (belki de sadece bir komutan hatasıyla) öldüğünü düşünerek o'nun ölümüne katlanma cesaretini gösterdiği için.

    kimse benim için ölmesin. hiç bir çocuk babasız kalmasın, hiç bir kadın kocasız. ben huzurlu uyuyayım diye sabaha kadar nöbet tutmasın. ömründen 15 ay saçma sapan bir hapis hayatına dönüşmesin. adalet istiyorum sadece. eğer kardeşimin canı bu ülke için feda edebiliyosa hepimiz canımızı verelim.

    vatan kutsallığına inananlardan değilim. vatan kutsayanları, ille kendi evim olsun kirada oturmayayım, ev sahibi derdim olmasın tipi insanlara benzetiyorum. bunlar işin sıkıntısını çekmişlerdir. vatansızlığı yaşamadık. o yüzden belki de bilmiyoruz kıymetini kabul. bireyi kutsallaştırdık biz, insan canından daha önemli bir şey olmadı o zaman. bu da kabul. ama gerçekten o can gidince neyin anlamı kalıyor? bir de o canın gitmesi hiç bir şeye hizmet etmiyorsa nasıl dokunmuyor bu size, şehitlerimizin annesine, babasına? kimle yapıyoruz biz bu savaşı? bu bir savaş mı önce tabi? kürtlerle mi? pkk dediğimiz kim? bu vatan dediğimiz yer savaştıklarımızın da aslında vatanı değil mi? hadi onların hepsini attık annelerinin, babalarının, kardeşlerinin vatanı değil mi? onlar ne için can veriyolar? bunlara bir cevap vermeden kimse şehit haberi için vatan sağolsun demesin bence.
  • akıllara hemen zeki burak okay'ı ve annesini getirir.
    ailenin/annenin; hakkari-çukurca'da ölen, ailesinin tek evladı, tek ciğeri, tek canı, tek kanı (ha bu arada tekçilere selam olsun! *) evlatları yitip giderken sarfettiği haklı feryattır.
    kim bu anneyi ayıplayabilir? ya da bu anneye:
    -hey kadın temayülleri bozuyorsun bak, sen de vatan sağolsun hede hödö filan söyleyecektin. olmadı!
    diye mi kızılmalıydı? (ki yapılmadı değil) ...
    ama dur sözlük, bir an suya yazdığım/söylediğim hissine kapıldım, şu entry aklıma gelince...
    (bkz: #29458121)
hesabın var mı? giriş yap