• velilerin hayat hikayelerini içeren kitap.
  • mantik ut tayr kitabının sahibi feridüddin attar'ın, evliyaların menkıbesini anlattığı kitabı.

    erkam yayınlarından, mahmud sami ramazanoğlu tercümesi ile çıkanı dilinin orjinalliği bakımından tavsiye edilir. bu tercümeden iki alıntı:

    1- imam ca'fer-i sadık'dan * bir paragraf:

    "ben aceplerim ki * bir kişi iman ve islam davasını eder de ehl-i beyt ile ehl-i sünnet ve'l-cemaat arasında fark eder ve yaramaz hayal gönlünden geçer. ben bu kadar bilürem ki, her kimin ki muhammed mustafa'ya -sallallahu aleyhi ve sellem- imanı vardır ; fakat ehl-i beytine ve al-ü evladına ikrarı * yoktur; onun muhammed -aleyhisselatü vesselam- hazreti'ne ikrarı yoktur. muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ondan beridir *.

    gereklidir ki, o'nun yaranını o'nun yerine tutasın ve ashablarını ve ehl-i beytini o'nun makamında bilesin ve cümlesine can-ü gönülden muhabbet kılasın.

    ........

    cafer-i sadık bir müddet halvete girdi, hiç dışarı çıkmadı. süfyan sevri kapıya geldi:

    -ey sultan-ı velayet! müslümanlar senin mübarek nefesinden mahrum oldular. niçin uzleti ihtiyar eylersin? dedi.

    sadık cevap verdi:

    - rüzgar böyle tekaza eyledi *. ya sufyan! zaman yavuz oldu ve kavimler dahi ayruksıdı *; her kim uslu ise halka karışmaya..."

    2- hatem-i esam'dan bir menkıbe:

    "hatem-i esam, belh meşayihınin ulularından idi. mubarek, kulağı sağır değil idi. fakat "hatem-i esam *" dediklerinin sebebi: bir gün bir avret * geldi ki bir mesele sora. söylerken kaza ile avretten yel çıktı *. hatem, kendisini işitmeze verdi, dedi ki:

    - yüksek söyle ki kulağım sağırdır, ağır sözü işitmez.

    ta ki ol avret, hacil olup utanmasın diye. bu kerre kadın kati * söyledi. hatem de cevap verdi. andan sonra da ol kadın onbeş yıl yaşadı. hatem, kendisini onbeş yıl sağır hesabında kodu. ta, ol hatun, işidip melul olmıya. sonra ol hatun ahırete gitti. andan sonra şeyh de artık sözü işitip cevab verir odlu. ana "esam" yani sağır bu sebepten dediler."
  • ihtiva ettigi hikayelerden bazilari ciddi seviyede abuk ve subuk. imam safii'yle ilgili bir tane var hele, yuh dememek elde degil. yayinevinin (kabalci) neden bilhassa evliya tezkireleri'ni tercih ettigini de tahmin etmek zor degil. cunku bir riyazu's-salihin, bir hatemu'l-enbiya mezkur nesriyat efradinin karnesine edebilikten uzaklik, nihayetinde sadelik ve minimallik notu ekler. hakikat nerede ise onun tersine adim atmak, onu bulandirmak ve mumkunse yok etmek boylelerinin isine gelir.

    edit: elestiri dozu biraz fazla olmus. buradaki hikayeleri sorgulayabiliriz. nesredene "vay sen ne diye illa tasavvuf hikayesini tercume ediyorsun, vay sen ne diye edebiyat kasiyorsun." diye cikismak ise ayri bi yere gider. fikih ile tanisinca ilmi siyaseti bir kenara birakmak, olcuyu kacirmak olmaz, sayin flekz of 2012.
  • şeyh şücâ kirmânî hazretlerinin bir kızı vardı.
    kirman pâdişahı olan şeyh hazretleri diledi…
    üç gün mühlet istedi.
    mescidleri ve hankâhı gezdi.
    tâ ki bir derviş bulup kızını ona vere.
    bir yiğit buldu ki, mescidde namaz kılardı.
    ona dedi ki:

    - hiç evin var mıdır?
    - yok, dedi.
    - kız alır mısın? dedi.
    - bana kim kız vere, üç akçem vardır, dedi.

    kızını ona verdi ve o gece teslim eyledi.
    şeyhin kızı, yiğit katına çıktı.
    gördü ki bir bardak üstünde bir parça ekmek durur.
    kız sordu ki;

    - bu ekmek nedir?
    - geceden kaldı, dedi.

    kız dedi ki;

    - dün rızkı veren allah, bugün vermiye mi idi ki, yarına ekmek gizledin? atam bana, “seni bir tevekkül ehline verdim” demişti. meğer rızık için allah’a inanmaz bir kişiye vermiş.

    tezkiretü'l-evliya...
  • (bkz: #46105936)
  • ilki iranlı şair feridüddin attar tarafından yazılmıştır. anadolu sahasındaki ilk örneğini ise 15.yy'da ahmed i dai vermiştir
  • gecenin bir yarısı kendimi arıyorken elimin gittiği kitaptir. 10 yıldır kütüphanemde ilk kez dokunuyorum. beyazid bestami denk geldi. hikmetimi ve hikmetini arıyorum. kendimi.
  • büyük sufilerin hayatlarının anlatıldığı ve bazı sözlerinin aktarıldığı feridü'd-din attar eseridir.
  • tezkiret-ul evliya’ da adı geçen hazreti şeyh abdullah ibni cella (kuddise sırruhu) ile ilgili bu kıssa bizlerin bir konuyu, durumu veya birini eleştirirken nasıl davranmamız gerektiğini anlatan güzel bir kıssa.

    - fakirlik nedir? diye sual edildi. dışarı çıkıp bir müddet sonra geldi ve cevap verdi.
    - niçin daha önce söylemedin? denildi.
    - belimde dört denk gümüş vardı. bunlar fakre dair söz etmeme mânî oldu, dilimi bağladı. onları bir dervişe verdim de fakirlikten söz edebildim, dedi.
hesabın var mı? giriş yap