• ecnebi kaynaklarda sıklıkla iranian intermezzo, das iranische intermezzo ya da le intermezzo iranien adlarıyla anılmakta olan ve kabaca m.s. 850 ile 1070 arasına tekabül etmekte bulunan dönem.

    bu döneme pers ya da iran rönesansı denmesi, aslında avrupa'daki rönesans gibi sanat, felsefe ve mimaride yaşanan bir yükselişten ziyade dönemin bir pers kimliği oluşumunun zımnî bir başlangıç noktası oluşu ve pers milliyetçiliğinin temelini teşkil etmesinden kaynaklanmasıdır. yine bu dönemde de kayda değer eserler bırakılmıştır; lâkin birkaç hanedanın iran ve civarındaki coğrafyalarda abbasiler sonrası ve selçuklular öncesi önderliğini yaptığı bu dönemle birlikte uzunca bir süre orta doğu'nun hâkim kültürü "sünni islam ile harmanlanmış pers medeniyeti" olmuştur. öyle ki bu dönemin sona ermesine yol açan fetihleri gerçekleştiren selçuklular ve hatta selçuklular'dan neredeyse üç asır sonra sonra bölgeye hakim olan moğol kökenli ilhanlılar, bölgeye yerleşmelerinin ardından kültürel olarak hızla persleşmiş ya da en tarafsız bir şekilde kendi kültürleriyle pers kültürünün bir füzyonu şeklinde özetlenebilecek bir anlayışla ilgili bölgeye hükmeder olmuşlardır.

    bu dönemde iran ve civarında belirli bölgelere hükmeden kayda değer hanedanlar, iki asrı aşan bu süreçte çok mühim işlere imza atmışlardır.

    820 ile 872 seneleri arasında nişabur'u kendisine başşehir belleyerek güneyde hürmüz boğazı'ndan kuzeyde aral gölü'ne kadar uzanan topraklarda hüküm süren ve araplaşmış iranlılar olarak değerlendirilseler de bilhassa dil ve kültür anlamında bu rönesans devrinin açılmasında rolü olan tahiriler, tahiriler'in yerini alıp zaranj ve herat merkezli bir devlet kurarak kısa sürede mokran, belucistan, sistan gibi indus vadisi'ne doğru yerleşik toprakları fethedip bu bölgelerin persleşmesi sürecine start veren ve de bölgede 10'uncu asrın en büyük siyasi gücü olan saffariler, on iki imam şiiliği'ne sempatik bakıp kendileri sünni olmasına rağmen bilhassa doğu iran'ın şiileşme sürecine giden yolu açan ve idareleri esnasında islami şiir sanatının adeta zirve zamanlarını yaşadığı samaniler, divin kentini kendisine merkez yapan ve kuzeybatı iran, azerbaycan ve ermenistan bölgelerinde hüküm süren ve bazı kaynaklara göre islamlaşmış ermeniler, bazı kaynaklara göreyse persleşmiş kürtler tarafından kurulmuş şeddadiler, baş şehirleri şiraz'ı dünyanın en gelişkin kentlerinden biri haline getiren ve bölgedeki iran hakimiyetini bağdat, küfe ve basra'ya kadar genişleten şii buveyhiler, erdebil ve tebriz gibi iki mühim kültürel merkezi imar eden ve selçuklular'a vasal olarak ömrünü burada saydığımız diğer tüm hanedanlardan daha uzun süre muhafaza edebilen ve 1199 senesine kadar kabaca hazar denizi'nin güneybatısına tekabül eden bölgeyi yöneten ravvadîler bu bağlamda ilk akla gelen iranî hanedanlardandır.

    bu hanedanların idari olarak hem eski pers geleneği olan satraplık hem de abbasi etkisi olarak açıklayabileceğimiz vilayet sistemlerini ayrı ayrı yer ve zamanlarda tatbik ettiklerini belirtmekte yarar var. bilhassa buveyhiler'in ordularının yapısından generallerinin giydikleri üniformalara kadar muazzam bir sasani etkisinde olduklarını belirtmek yanlış olmayacaktır.

    söz konusu dönem, selçuklular'ın 1040'lardan itibaren iran'a bir kısrak başı* gibi uzanması ve kendi aralarında da pek iyi anlaştığı söylenemeyecek olan çoğu satrap ve şahı ya savaşta mağlup etmesi ya da diplomatik olarak etkisi altına almasıyla son bulmuştur. bölge, uzunca bir süre iran kökenli bir idareden mahrum kalacaktır. ne var ki, bölgeyi fetheden selçuklular ve daha sonra gelecek olan ilhanlılar'da da görülebileceği üzere bu dönem filizlenen pers kültürü ve farsça, bölgeye yeni gelen fatih devletlerde muazzam bir etki alanına sahip olacaktır. bir nevî roma cumhuriyeti için söylenen "roma yunanistan'ı fethetti ama yunanistan da roma'yı fethetti" durumu burada da geçerli olmuştur. sözgelimi; bölgeden daha ileri gidip anadolu'ya yerleşen ve bizim anadolu selçukluları adıyla andığımız türk devleti, kendisine selcukiyan-ı rum demekteydi. bu ifade, türkçe'ye 'roma selçukluları' olarak tercüme edilebilecek olan farsça bir isimlendirmedir.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap